Ziya Gökalp’in makalelerinde Türk feminizmi
Türklerin tarihin en eski ve en köklü kurumları olan aile yapısı, devlet teşkilatı ve ordu düzenleriyle büyük medeniyetler kurduğunu ifade eden Ziya Gökalp, Türk tarihinin, ahlâki erdemlerle dolu olduğunu ve diğer milletlerle karşılaştırıldığında Türklerin ahlâkta birinciliği kazandığını vurgular.
Türkçülük fikrinin ilk savunucularından olan Ziya Gökalp'in makalelerinde Türk kadını ve feminizme ilişkin değerlendirmeler yer aldı. Gökalp, makalelerinde kadınlarla erkekleri eşit görerek, kadınların da bu meziyetlere erkekler kadar hatta onlardan daha fazla sahip olmaları gerektiği vurguladı.
Türklük gerçeği ve haklarının Türk medeniyetine ve dünya medeniyetine tanıtılması Ziya Gökalp’in çalışmalarının başında gelmektedir. Ziya Gökalp, bütün fikri ve edebi faaliyetlerini Türkleri yükseltmek için yapmıştır. 1915’den itibaren bu görüş doğrultusunda yazdığı makalelerindeki düşüncelerini Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak’ta (1918), ardından da Türkçülüğün Esasları’nda (1923) bir program haline getirmiştir. Türkçülüğü 'Türkçülük, Türk milletini yükseltmek demektir.' diye tanımlayarak, yeni başlayan dönemin şekillenmesinde en etkili isimlerden biri olmuştur.
'TÜRKÇÜLÜĞÜN ÖZÜNÜ MİLLETTE ARADI'
Ziya Gökalp, Türk milliyetçiliğinin en önemli unsuru olan Türk kültürüne ait esasların kavranabilmesi için, Türkçülüğün özünü millette aramıştır. Milleti; dil, din, ahlak ve güzellik/estetik duygusu bakımından ortak olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden oluşan, bir topluluk olarak tanımlamıştır. Türk köylüsünün 'dili dilime uyan, dini dinime uyan' diye tarif ettiği, insanın dilde ve dinde ortak olduğu insanlarla beraber yaşamak isteyeceği görüşünü savunmuştur. Çünkü ona göre, insani karakterimiz bedenimizde değil, ruhumuzdadır ve manevi becerilerimiz, terbiyesini aldığımız toplumdan gelmiştir. İnsanın mutlu olabilmesi için maddi zenginlikten çok bu manevi zenginliklere ihtiyacı vardır ve bu meziyetler insana şahsiyet ve şeref kazandırmaktadır. Gökalp, kadınlarla erkekleri eşit görerek, kadınların da bu meziyetlere erkekler kadar hatta onlardan daha fazla sahip olmaları gerektiğini söylemektedir. Gök ile yer nasıl birbirlerinin tamamlayıcıları, ay ile güneş nasıl birbirlerinin arkadaşı ise, erkek ile kadın da bütün işlerde birbirinin ayrılamaz parçasıdır.
TÜRKLERDE AHLÂK VE AİLE
Türkler, tarihin en eski ve en köklü kurumları olan aile yapısı, devlet teşkilatı ve ordu düzenleriyle birlikte büyük medeniyetler kurmuşlardır. Türk milleti tarihe yön veren geniş coğrafya üzerindeki hareketliliğinde, medeniyetlerini, kendi kültürlerini devam ettirerek sürdürmeyi başarmışlardır. Gökalp, kadim Türk tarihinin, ahlâki erdemlerle dolu olduğunu ve diğer milletlerle karşılaştırıldığında Türklerin ahlâkta birinciliği kazandığını önemle vurgular. Türklerin ahlâki ideallerini gösteren ahlâk dairelerini, vatani ahlak, meslek ahlakı, aile ahlakı, medeni ahlak ve milletlerarası ahlak olarak sınıflandırarak, eski Türklerde ailenin dört derecesinin, boy, soy, törkün (baba ocağı), bark olarak adlandırıldığını, aileyi kuran kadın ve erkeğin eşit hukuki ve sosyal haklara sahip olduğunu belirtir.
Gökalp’e göre toplumun/milletin temelini aile oluşturmakta, yapısal sistemini de aile kurumu üzerinde inşa etmektedir. Bu bağlamda insanın manevi varlığı bakımından, terbiyenin ve idealin milli olması gerektiğini savunan Gökalp; milli kültürü, milletin tüm bireylerine tanıtabilmek ve her bireyin milli kültür dairesi içinde yetişmesini sağlamak için ilk ve temel yer olarak aile ocağını görmektedir. Türklerde aile, devletin ve milletin temelini oluşturur. Toplumun aile yapısı ne kadar güçlü olursa, milleti de o kadar güçlü bir yapıya sahip olur. Aileyi oluşturan ve devamını sağlayan en önemli unsur kadındır. Sağlıklı bir aile kurumunun varlığı, sosyal hayatın düzeni ve huzuru için kadın ve kadınının oluşturduğu aile ortamı zorunluluktur. Bilim insanlarının ortak düşüncesi olan, sağlıklı toplumun ancak sağlıklı aileler sayesinde inşa edilebileceği gerçeği önemini korumaktadır. Gökalp’e göre aileyi kadın oluşturur, o nedenle millet de kadının bir eseri demektir. Türk tarihini derinlemesine araştıran ve önemli fikirlere sahip olan Gökalp, kadının sosyal ve siyasi hayatını ortaya koyarken; Türk medeniyet ve kültüründe eski Türklerin özde feminist yapıya sahip olduklarını görmüştür.
EŞİTLİĞİN KADINLARA YANSIMASI
Ziya Gökalp, dünyanın en demokrat kavminin eski Türkler olduğu gibi, en feminist toplumunun da yine eski Türkler olduğunu savunur. Feminizmi, demokrasinin yani eşitliğin kadınlara ait bir yansıması olarak görür. Türklerin feminist olmalarının diğer bir nedenini de şamanizmle ilişkilendirerek, eski Türklerde şamanizmin kadındaki kutsal güce dayandığını belirtir.
Eski Türk dini üzerine ilk ciddi çalışmaları yapan Ziya Gökalp’e göre, eski Türk dinine 'toyonizm' (doğacılık) veya 'nom' denilmelidir. Eski Türklerde toyonizm dini erkeğin kutsal kuvvetinde ortaya çıkarak, şamanizm ile değerce eşit tanınmıştır. toyonizm ve şamanizmin değerce eşit olması, hukuki bakımdan kadın ve erkeğin eşit tanınmasına neden olmuştur. O devirde her iş, şamanizm veya toyonizme dayandığından, her işe ait toplantıda, kadınla erkeğin beraber bulunması zorunlu görülmüştür. Çünkü Türk medeniyet ve kültüründe, kadın ve erkek eşit haklara sahiptir; siyasi, hukuki ve askeri bütün işlerde kadın, eşinin yanında yer almaktadır. Bir emrin kabul edilebilmesi için, mutlaka 'Hakan ve Hatun emrediyor ki…' sözleriyle başlanması gerekmektedir. Aynı zamanda diğer devletlerden gelen elçileri de hakan tek başına kabul edemezdi. Elçiler, ancak sağda hakan ve solda hatun oturdukları bir zamanda, ikisinin birden huzuruna çıkabilirlerdi.
'AMAZON' KADINLAR
Türk kadınları, doğrudan doğruya hükümdar, kale muhafızı, vali ve elçi olabilirlerdi. Eski Türklerde kadınları “amazon” olarak ifade eden Gökalp, Türk kadınlarının binicilik, silahşörlük, kahramanlık konularında da, Türk erkekleri kadar yetenekli olduklarını belirtmektedir. Sıradan ailelerde 'ev' karı-kocanın ortak malı kabul edilmiştir. Çocuklar üzerindeki velayet hakkı baba kadar anaya da aittir. Erkek her zaman karısına saygı göstermiştir. Gökalp’e göre, şövalyelik, eski Türklerin genel bir karakteri olduğu gibi, feminizm de Türklerin en önemli ilkelerinden biriydi. Kadınlar malları kullanma hakkına sahip oldukları gibi, dirliklere, zeametlere, haslara, malikânelere de sahip olabilirlerdi.
GÜÇLENEREK İLERLEYECEK
Gökalp’in düşüncelerinin temelinde Türkçülük düşüncesi ile kültür ve medeniyet meselesinden kaynaklanan konular, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle birlikte, Türk milletinin kalkınması konuları yer almaktadır. Gökalp’e göre, diğer milletler çağdaş medeniyete girmek için geçmişlerinden uzaklaşmak zorundadırlar. Oysa Türklerin, modern medeniyete girmeleri için, yalnız eski geçmişlerine dönüp bakmaları yeterlidir. Eski kavimlerden hiçbiri, Türkler kadar kadınlara haklar verip saygı göstermiş değillerdir. Gökalp’e göre, gelecekte tarafsız bir tarih, demokrasi ile feminizmin Türklerden doğduğunu itiraf etmek zorunda kalacaktır.
Türk düşünce, kültür ve siyaset tarihinin önemli düşünürlerinden biri olan Gökalp’in, siyasal ve kültürel düşünce ve önerileri yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’yle birlikte hayata geçme olanağı bulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti bu program etrafında kurulmuştur. Görüyoruz ki, Türk toplum yapısı, demokrasi ve feminizm içinde daha da güçlenerek yoluna devam edecektir.