Türün sayısı avlanma ölçütü olamaz

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'nin kırmızı listesindeki bazı türler, Türkiye'de avlanılabilecek. Zoolog Prof. Dr. Ahmet Karataş, türlerin nüfusu fazla gibi gözükse de düşüş eğiliminde olduğuna dikkat çekti.

Önümüzdeki av dönemi için bölgelerin ve türlerin belirlenmesi, avcılığı ve hayvan popülasyonunu gündeme getirdi. Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Karataş'a göre bir türün sayısının fazla gözükmesi tehlike altından olmadığını göstermez. Karataş, Merkez Av Komisyonu’nun işleyişinde aksaklıklar olduğunu da savundu.

Merkez Av Komisyonu, 2022-2023 dönemi için avlanma bölgelerini ve türleri belirledi. Ancak avlanabilecek hayvanların arasında, IUCN (Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği) kırmızı listesinde olan türleri de yer alması tartışmaları beraberinde getirdi. O türlerden biri, erkeklerinin başı kırmızı, biraz da yuvarlak olduğu için halk tarafından elmabaş ismi verilen aythya ferina. Bir diğer tür de eti için avlanan üveyik kuşu... Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Zooloji bölümünden öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Karataş, bu türleri şöyle anlattı:

“Üveyik, Türkiye’de yaz göçmeni bir diğer adıyla üreme göçmeni. Kış dönemlerinde güneye gidiyorlar, baharda tekrar gelip Türkiye’nin çok sık ağaçlık olmayan yerlerinde ürüyorlar. İki türü de sıklıkla görebilirsiniz fakat bu onların nesillerinin iyiye gittiği anlamına gelmiyor. Aksine sayıları giderek azalıyor. Birçok Avrupa ülkesinde, bu türlerin avı yasaklandı ya da senede bir gün izin veriliyor. Ancak Türkiye’de devam ediyor.”

TÜKENME EĞİLİMLERİ FAZLA

Bir türün sayısının bizlere göre çok olmasının, onun tehlike altından olmadığını göstermeyeceğini vurgulayan Prof. Dr. Karataş, “Bir türün 1 milyon tane olması olması onun çok olduğunu göstermiyor. Diğer taraftan aynı tür on sene önce 2 milyondu yani birey sayısında yüzde 50 kayıp var. 1900'lerin başındaki fil ve aslan nüfusunu milyonlarla ifade ediyorlar, şu anda 50-100 binlerden bahsediliyor. Haliyle nesil büyük bir hızla tükeniyor, tükenme eğilimi fazla.” ifadelerini kullandı.

KRİTERLER VAR

Bir canlının avlanabilmesi için IUCN kriterlerine dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Karataş, şunları vurguladı: “Soyu tükenme tehlikesinde olan canlıların hepsi aynı seviyede değil. Bu konuda bazı sınıflandırmalar yapılıyor. Kelaynaklardan örnek verirsek, son üç beş bireyi kalmış türler CR sınıfında. Tehlike altındaki gruba EN diyoruz. Bu grup CR’ye göre daha iyi durumda. Kelaynak, Fas’ta çoğalmaya başlayınca, EN’ye geçmiş. VU diye de bir sınıf var. Onun şansı diğerlerine göre daha yüksek. EN orta derece, CR ise her an tükenecek gibi.”

DİRETEMİYORUZ

Üveyik ve elmabaş pakta haricinde, hem kırmızı listede hem de Merkez Av Komisyonu’nun ortak listesinde bulunan bir canlı yok, ancak avlanması serbestçe devam ederse nesli tehlikeye girebilecek canlılar var. Karataş şöyle anlatıyor: “Üveyiğe benzeyen, tahtalı güvercin var. O CR kategorisinde olmadığı için Merkez Av Komisyonu’nda avını önlemek için diretemiyorsunuz. Yeşilbaş ördeğinin de durumu iç açıcı değil fakat hem kriterlere uyulmadığı için hem de yukarıda anlattığım gibi sayıların yanlış değerlendirilmesi nedeniyle onları hiç tartışmıyoruz.”

BİR İSTİSNA

Karataş, bazı istisna uygulamalar olduğunu da söylüyor. Geçen yıl bir bölgede soyu tehlikede olduğu için çakal avlama yasağı geldiğini belirten Karataş, “Çakal, yenmeyen bir hayvan ama bazen sırf avlanmak için, hobi amacıyla, tarlamıza ormanımıza zarar veriyor gibi sebeplerle çakallar öldürüldü. Sonucunda, bölgedeki çakallar tükenme noktasına geldi. Avcıların birçoğunun desteği ve katılımıyla da,  Malatya’da çakalın avı yasaklandı.” dedi.

‘OLMAYAN TÜRÜ YASAKLIYORLAR'

Merkez Av Komisyonu’nun işleyişini “komedi, trajedi” olarak değerlendiren Prof. Dr. Karataş, şöyle sürdürdü: “Komisyona, avı yasaklanacak türlerin tespiti için 81 ilden görüş geliyor. Mesela Batı Karadeniz illerinde, kum kekliğini yasaklıyorlar ama orada o tür yok. Bazen Van’da yaşayan hayvanın avı Ege illerinde yasaklanıyor. Bu yasakları da güya hayvanlarını koruduklarını göstermek için koyuyorlar. Örneğin ada tavşanı. Tür Türkiye’nin doğasında yok, Marmara adasına insanların saldığı birkaç tane evcil tavşan. Korumana gerek olmayan nesli korumaya çalışıyorsun.”

“Ben birkaç sene Merkez Av Komisyonu üyeliği yaptım. Bu sene ben başvurmadığım halde yedek üye yapmışlar. Geçen sene komisyon listesine yeni kanunla birkaç kişi eklendi. Buna rağmen hala çoğunluktalar. Bütün doğa sevenler, bakanlık elemanları birleşse avcılar kadar sayımız olmuyor.”

'BU HASAT DEĞİL'

Prof. Dr. Karataş son olarak avcılığı şöyle değerlendirdi: “Eğer biz IUCN’ye üye olmuşsak, Türkiye Cumhuriyeti olarak onu dikkate alıyorsak, ki alıyoruz, o zaman avcı IUCN’de tehlikede olan bir türü avlayamaz.Avcılar bildiğini yapıyor. Hiçbir zaman hayvan öldürdüklerini kabul etmediler. 'Hasat yaptıklarını' savunuyorlar.  Ben Türkiye’deki tüm federasyon başkanlarının olduğu, her ilden avcı temsilcisinin olduğu kalabalık bir toplantıda, ‘Siz tarladan maydanoz toplamıyorsunuz. Maydanozu tarladan toplarsınız, haftaya tekrar sürer. Siz bulduğunuz ağacı kökünden kesiyorsunuz, yeni sürgün vermesi mümkün değil.’ dedim.”

'MİRASIMIZI KORUMAMIZ LAZIM'

“Avcılık artık çağ dışı kalmış bir uygulamadır. Spor diyorlarsa, ataların yaptığı diğer sporları yapsınlar. Ata binsinler, yüzsünler, koşsunlar. Mesele hayvan eti yemekse, bu devirde her şey çiftliklerde yetişiyor. Sülün, keklik, bıldırcın, ördek çeşitleri marketlerde var. Atış zevki diyorlarsa da poligonlar var, çağa ayak uydursunlar. Bu avladıkları hayvanlar bizlerin değil, gelecekteki torunlarımızındır, mirastır. Korumamız gerekiyor.”

'DOĞRU AVCILIK TÜRÜ TEHDİT ETMEZ'

İnegöl Merkez Avcılık ve Atıcılık Kulübünün üyesi Murat Uslu ise avcılığı şöyle anlattı: “Avcılık, genetik özelliğimizdir. Biz sporu salonlarda değil arazi şartlarında yapıyoruz. Avcılık savaşın okuludur. Biz de her zaman kondisyon ve silah kullanma konusunda kendimizi olası durumlara karşı hazır tutuyoruz. Silahlarımız emniyette, avın türüne ve arazi şartlarına göre av alanı içerisinde, avcıların sürekli kullandığı güvenli yolda veya birbirimizi görebileceğimiz şekilde gezeriz. Kuş uçtuğunda, bir arkadaşımıza veya çevrede herhangi bir şeye zarar verme ihtimalimiz varsa atış yapmayız. “Nesli tehlike altında olan üveyik ve elmabaşı ve avladığımız diğer türler olan; bıldırcın, çulluk, göçmen kuşlardır. Çil keklik ve kınalı keklik bizim yerli kuşlarımızdır ve limitler dahilinde avlamaktayız. Ayrıca, doğru avcılıkla hiçbir tür tehlike altına girmez, av hayvanlarının neslini tarım ilaçları ve üreme dönemindeki kaçak avcılık tehdit etmektedir.”
Sonraki Haber