TÜSİAD'dan seferberlik çağrısı: Üç alanda ilerlersek 30 bin dolara ulaşacağız
TÜSİAD, Türkiye için yeni bir ekonomik model çağrısı yaptı. 108 ülke incelenerek yapılan araştırmaya göre 'insan bilim ve kurumlar' sac ayağına oturtulan çalışma esas alınırsa 20 yılda milli gelir üç kattan fazla artacak. TÜSİAD YİK ve YK Başkanları bu kapsamda, 'Birlikte inşa edelim' mesajı verdi
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında Türkiye için bir yol haritası açıklandı. Raporda, “Günümüzde refahın en önemli belirleyicisi maddi olmayan kaynaklardır” denilerek, gelişmiş ülkelerde kalkınmanın olmazsa olmaz üç temel unsuru şöyle ifade edildi: “1-İnsani gelişme ve yetkinleşme. 2-Bilim, teknoloji ve inovasyon. 3-Siyasal, ekonomik, toplumsal kurumlar ve kurallar.” Toplantıda yaptığı konuşmada rapordaki bu sac ayağına işaret eden TÜSİAD Yönetim Kurulu (YK) Başkanı Simone Kaslowski, “İnsan, bilim, kurumlar olarak özetleyebileceğim bu üç unsur bir bütünlük arz eder; eşzamanlı gelişme gerektirir, 'içinden dilediğini seç-beğen-al' menüsü değildir. Bu çalışmada yer verdiğimiz 105 ülkeyi kapsayan ekonometrik analiz şunu gösteriyor; insani gelişim, bilim-teknoloji ve kurumlarda kendimizi OECD ortalamasına çıkarmak için gereken adımları atabilirsek, 20 yıl içinde kişi başı millî gelirimizi mevcut seviyesinin 3 katından fazla olan 30 bin dolar seviyesine yükseltebileceğiz” dedi.
40 YIL SONRA GELEN İTİRAF
Türkiye'nin yetişmiş insan kaynağı alanında verdiği göçe ve iklim krizinin ülkemize etkilerine işaret ederek, bir çoraklaşmanın yaşandığını belirten Kaslowski, bunun yanında gelinen süreçte küresel sıralamalardaki yerimize değinen bir takım veriler de sundu ve “Bizim yeni bir kalkınma anlayışına duyduğumuz ihtiyaç çok açıktır” ifadesini kullandı. TÜSİAD böylece 1980'den sonra kurulan kuralsız serbestleşme düzeninin başarısız olduğunu da itiraf etmiş oluyor. Bunun yanında Başkan Kaslowski, şu mesajları verdi: “Bu çalışma gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye için toplumun istisnasız tüm kesimlerine yapılan, Türkiye’nin geleceğini beraber inşa etme çağrısıdır. Raporda dile getirilen, dikkat çekilen adımlar atılmazsa ülkemizin gelişmişlik düzeyinin ve refahının dünya klasmanında gerilerde kalması kaçınılmazdır.”
GENÇLİK ÇALIŞTAYLARI YAPACAK
Söz konusu çalışmanın, ortak bir gayeye sahip, enerjisini, kendisiyle kavga etmeden bu yöne akıtabilen bir toplum haline gelebilmemizin çerçevesini belirlediğini anlatan Kaslowski, ayrıca “Ülkemizin geleceğini ilgilendiren her konuda en başta gençlerin söz sahibi olması gerektiğini düşünüyor, raporumuzu, geleceğimiz olan gençlerle buluşturuyoruz. Ülkemizin her bölgesinden katılımla gerçekleştireceğimiz gençlik çalıştaylarıyla Türkiye’nin geleceğinin inşasında gençlerin fikirlerini alacağız” bilgisini verdi.
İTHALATÇI YAPI İFLAS ETTİ
Toplantıda konuşan TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan da, “Küresel ekonominin bir süre önce çok büyük bir etkinlik avantajı sağlayan çalışma usulleri, bugün sorunları ağırlaştıran bir etki yaratıyor. Eskiden etkinlik ve maliyet ucuzlaması sağlamış olan bu yapı, pandemi sürecinde üretim kesintilerine ve maliyet artışlarına yol açtı” sözleriyle, 1980'den sonra oluşan ve küreselleşme ile oturan, “rekabet avantajı sağlasın, ucuz olsun, ithal olsun” anlayışının bugün iflas ettiğini dolaylı olarak söylemiş oldu. Son dönemde hem ülkelerin hem de şirketlerin tedarik ve üretim modellerinin değiştirmeyi gündemlerine aldıklarına işaret eden Özilhan, hızlı değil, istihdam yaratan yeşil ve adil bir büyümenin önemine değindi.
'DÜŞEN SADECE TL'NİN DEĞERİ DEĞİL'
Özilhan yukarıdaki “adımları atabilmek, geleceği hep beraber inşa edebilmenin temelini oluşturacaktır” dedi. “Büyümek için öncelikle makroekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyüme sürecini başlatabilmek gerekiyor. Bu doğrultuda en önemli adımlar, piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarını güçlendirmek ve başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığını tartışma dışı bırakacak biçimde tesis etmektir” mesajı da veren Özilhan, ayrıca “Ekonomik kriz, iklim krizi, jeopolitik krizler ve başta mülteci krizi olmak üzere toplumsal gerilimler, daha önce tek tek ele aldığımız sorunlar yumağını bir ateş topuna çevirdi” diye konuştu.
Bütün sorunların birbirine bağlandığı, birindeki çözümün mutlaka diğerlerini de dikkate alması gerektiği bir noktada olduğumuzu anlatan Tuncay Özilhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cari açık ve bütçe açığına beceri açığı, bilgi açığı, liyakatlı kadro açığı ve yönetişim açığı da ekleniyor. Düşen sadece TL’nin değeri değil, su rezervlerimiz, birbirimize güvenimiz, ihracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin payı, mutluluk ve huzurumuz da geriliyor.”
'TEMİNATIMIZ LAİKLİK' MESAJI
TÜSİAD YİK ve YK Başkanlarının konuşmalarında laiklik ve demokrasi vurgusu da yer aldı. Tuncay Özilhan, “Nasıl ki modern dünyanın ortaya çıkmasında, sanayi devriminin koşullarının hazırlanmasında demokrasi asilzadelerin ayrıcalıklarına son vermişse, laiklik de ruhban sınıfının toplum üzerindeki kıskacını ortadan kaldırmış, özgürlük ve eşitliğin önünü açmıştır. Türkiye’nin de modernleşme sürecinde laiklik adeta ülkenin ve demokrasinin çimentosu olmuştur. 100 yıl boyunca ayakta dimdik durmamızı sağlayan bu ilke önümüzdeki 100 yıl içinde de özlemlerimizi gerçekleştirmemizin en büyük teminatı olacaktır” dedi.
Başkan Simone Kaslowski de, “Cumhuriyeti kuran kadrolar yıkılan bir imparatorluğun yarattığı travmayı aşıp, yerine o günün ileri ülkelerinin eşiti olacak bir ulus-devlet koyma projesine giriştiler. On yıldan uzun süren savaşların yıkımına uğramış, felaketler yaşamış Anadolu’dan yeni bir ulus yaratmaya çalıştılar. Bunu gerçekleştirirken kendilerine rehber olarak Aydınlanma çağının ilkelerini aldılar. Bunların en önemlilerinden birisi ve son tahlilde Cumhuriyet rejiminin harcını oluşturan, bugün de demokratik bir rejimin ve barış içinde bir toplumsal yaşamın olmazsa olmaz koşulu sayılması gereken ilke, laiklik idi. Laiklik din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir” ifadelerini kullandı.
DURDU KALKTI ÇİN'İ KÖTÜLEDİ
Dünyaca ünlü iktisatçı, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Daron Acemoğlu da, TÜSİAD YİK'te “dar koridoru” anlatan bir sunum yaptı. Adalet ve tahhakküm kavramlarına işaret eden Acemoğlu, günümüzde devletin tahhükümün yanında şirketlerin tahhükümünün de öne çıktığına değindi. Devlet ve sivil toplumun birlikte geliştiği, sivil toplumun tahakküm odaklarını sınırladığı ortamda dar koridorda gelişmenin yaşandığını ve rehahın ortaya çıktığını anlatan Acemoğlu, 80'den sonra dünyada toplam faktör verimliliğinde düşüş olduğunu, ücretlerin gerilediğini ve orta sınıfın zamanla yok olduğunu kaydetti. Günümüzde demokrasilerde yaşanan sorunların bundan ileri geldiğini, demokrasi krizinin Türkiye'ye özgü olmadığını ifade eden Acemoğlu'nun sunumunda defalarca Çin'i kötülemesi ise dikkatlerden kaçmadı. Acemoğlu, Çin'de insanların mutsuz olduğunu, bunu ifade edenlerin hapse atıldığını, devletin teknolojik güçle birlikte tahakkümünü mutlak kıldığını öne sürdü.