TÜSİAD’ın geçmişi ve hedefleri

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, 22 Kasım 2021 tarihinde yaptığı “Ekonomik Kurtuluş Savaşı’’ açıklaması Türkiye ve 19 yıllık AK Parti iktidarı açısından önemli bir dönemeçtir. Yıllardır dış satımı artırma, bütçe açığını kapatma, Türk lirasının değerini koruma, enflasyonla mücadele, Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne dahil etme gibi hedefler güdülmüştür. Bu hedefler milli bir atılımla yapılmadığı için Türkiye; borca batmış, ithalata bağlı bir ülke konumuna gelmiş, stratejik öneme sahip üretim kuruluşlarının özelleştirilmesi sonucunda büyük mevziler kaybetmiştir. Yüksek faiz, düşük kur sistemiyle faizcilerin ve sıcak para baronlarının çıkar alanı haline gelmiştir.

22 Kasım 2021 tarihinde yapılan “Ekonomik Kurtuluş Savaşı açıklaması bu anlamda bir özeleştiridir. Türkiye’nin hendek operasyonlarıyla başlayan terörden arınma savaşını, ekonomiyle taçlandırma uğraşıdır denilebilir.

Yatırım, üretim ve istihdam programı emperyalist güçleri ve işbirlikçilerini kuşkulandırmıştır. Milli iktisat vurguları ve neoliberal sistem eleştirileri, devletin ekonomideki payını ve kontrolünü arttıracağına dair korkular yaratmaktadır. Düşük faizde ısrar da faizcileri ayağa kaldırmıştır. TÜSİAD’ın en son yaptığı “genel kabul görmüş iktisat biliminin kuralları” açıklaması da bu bağlamda değerlendirilmelidir. Ayrıca açıklamanın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmenin hemen sonrasında yapılması da ayrı bir anlam taşır.

TÜSİAD’IN GEÇMİŞ MARİFETLERİ

TÜSİAD iş adamlarını kapsayan bir dernek olmaktan ziyade, çok önemli dönemlerde ortaya çıkan bir operasyon örgütü gibi çalışmaktadır. 1960 ihtilali sonrası özgürlükçü atılımların geliştiği ve Türkiye’de gençlik ve bağımsızlık hareketlerinin yükseldiği döneme ket vurmak için 1971 darbesi tezgâhlanmıştır. Muhtıra sonrasında birçok kişi göz altına alınıp hapislere atıldı. Tam da o dönemde Türkiye’nin 12 iş adamı bir araya gelerek TÜSİAD’ı kurdu. Kuruluş felsefesi “Türkiye’yi devletçilikten kurtarmak” ve “Batı’nın uygarlık seviyesine” çıkartmaktı. Gereken sinyaller, gerekli yerlere de ulaştırılmıştı.

1979’da gazetelerde yer alan bir haber Türkiye’nin gündemini sarsıyordu. TÜSİAD, Ecevit’in fişini çekmek için tam sayfa ilanlar bastırmıştı. O tam sayfa ilanlarda “Şiddetle ihtiyaç duyduğumuz dış kredilerle, uyguladığımız ekonomik sistem birbirine çok yakından bağlıdır. Pazar ekonomisinden gitgide uzaklaşan bir anlayışla, ne Batı dünyasında hak ettiğimiz yeri ne yeterli kredileri ne de yatırımlara gerekli dış sermayeyi bulabiliriz. Ekonomimizi bir yasakçı “mevzuat ağı” içinde boğan, kişinin teşebbüs şevkini kıran, kişiyi yanlış yönlere sevk eden aşırı müdahaleci ve güven sarsıcı zihniyet, bunalımın asıl sebebidir.’’ ifadeleri yer alıyordu. TÜSİAD’ın yaptığı bu açıklamalarla, ülkemizi borca batıran 24 Ocak Kararları örtüşmektedir. Hatta denilebilir ki bu açıklamalar 24 Ocak Kararlarının temelini oluşturmaktadır.

24 Ocak Kararlarının uygulanması için 12 Eylül 1980 darbesi tezgâhlandı. Amerikan'ın Türkiye’deki elemanları, ABD Başkanı Jimmy Carter’a darbeyi “bizim çocuklar başardı” sözleriyle müjdeliyordu. Darbenin ekonomik ve sosyal anlamda yarattığı durum şöyleydi: grevler yasaklandı, işçi sendikaları kapatıldı, sendika yöneticilerine işkenceler yapıldı. Darbenin kazananları yani Amerikanın ‘our boys’ (bizim oğlanlar) dediği, işbirlikçi sermaye sahipleri oldu. O dönemde on binlerle ifade edilebilecek kadar örgütün kapatılmasına karşın TÜSİAD açıktı. Hatta bu yetmedi “Kamu yararına çalışan dernek’’ ilan edildi. 1980-1985 yılları arasında TÜSİAD’a başkanlık yapan Ali Koçman’ın açık açık “Büyük sermaye ve holdinglerin yer aldığı bir baskı grubuyuz’.’ açıklamaları, derneğin konumunu gözler önüne seriyordu.

Bugün bu noktaya gelmemizde TÜSİAD’ın istek ve eylemlerinin, önemli bir payı vardır. Geçmişi 1980’lere dayanan özelleştirmelerde ve devletin ekonomideki payını küçültme de etkendir. 2000’de, Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine dönemin TÜSİAD başkanı Erkan Yücaoğlu’nun açıklamaları da çarpıcıdır. “Sezer'in bazı söylemlerinde ekonomide hala devletçi bir yaklaşımı olduğunu söyleyen çevreler var. Biz devletin, asli görevlerinin ötesinde hiçbir konuyla uğraşmaması gerektiğini düşünüyoruz. Devleti korumak için devletçi olduğunu ifade eden politikacıların, politikaların, kurumların doğru düşünmediği kanaatindeyiz.’’ açıklamaları TÜSİAD’ın hedeflerini ortaya koymaktadır.

Yani anlatmak istediğimiz şudur; HDP ile görüşmeler yapıp Demirtaş’ı aklama çabalarına girişen, CHP ile görüşmesinden hemen sonra Türkiye’nin girdiği yeni milli ekonomik programı hedef alan TÜSİAD’ın geçmişi de sağlam değildir. Bu geçmişin finans kapital merkezleri tarafından yazıldığı ve Türkiye’de kritik dönemeçlerde TÜSİAD’a sorumluluklar verildiği görülüyor.

MİLLİ SANAYİCİ CEPHEDE!

“Ekonomik Kurtuluş Savaşı”nda, toplumun bütün kesimleri hedef alınmaktadır. Yalnızca işçi, köylü, zanaatkâr yani emekçi kesimler değil milli sanayicilerimiz ve iş adamlarımız da emperyalizmin hedefindedir. Vatan hedeftedir. Üretim hedeftedir. Birleşmek, büyümek, paylaşmak hedeftedir. Milli devlet hedeftedir. Bu anlamda milli sanayicimiz de cephededir ve onlara büyük işler düşmektedir.

Güçlüklerden birleşerek çıkabiliriz. Türkiye emperyalizme karşı zaferler kazandıkça ülkemiz birleşmektedir. Kimse korkmasın! Ülkemiz TÜSİAD gibi operasyon merkezi benzeri yapıların güdümünden çıkmıştır. Yine kimse korkmasın, çünkü Türkiye’yi bu zor koşullardan çıkaracak, üretimi artırarak, başı dik olan ülkemizi güçlendirecek dinamikler ayaktadır. Yurtseverler göreve atılmak ve nöbeti devralmak için hazırdır.

Sonraki Haber