Ufuk açan lider
Sevgili ülkemize, vatanımıza siyaset yoluyla da hizmet etti Soner Amiralim. Bizlere son vedasını yaptığında, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Bürosu Başkanı’ydı. Amiral Soner Polat, gerçek bir vatansever, Cumhuriyetçi, Atatürkçü olarak yaşadı ve o şekilde de veda etti.
Bu yazıya nasıl başlayacağımı, nasıl bitirebileceğimi hiç bilemiyorum. Daha evvel iki defa yazmaya teşebbüs ettim fakat yüreğimdeki acı ve gözlerimdeki yaşlardan yarım bırakmak zorunda kaldım; tamamlayamadım.
Amiral Soner Polat 30 Eylül 2019 tarihinde ebediyete intikal etti. Değerini ifade etmeye kelimelerin yetersiz kalacağı bu çok çok kıymetli Türk evlâdı sonsuzluğa ulaştı.
Yaşı henüz 61’di ve daha yapacağı çok büyük ve değerli vatan hizmetleri vardı.
Soner Polat Amiralim, şanlı-şerefli Türk Bahriyesi’nin, kahraman Cumhuriyet Donanması’nın çok seçkin bir temsilcisiydi. Mesleki açıdan muazzam olarak tanımlanabilecek bir yetkinliğe ulaşmıştı.
Bir aydın olarak da sadece ülkemiz için değil dünya ölçeğinde bir değere sahipti. Entelektüel birikimi, donanımı ve pek çok konuda uzmanlık derecesinde bilgileri ile eşsiz bir değere sahipti.
Hâlâ “ölümü” demeye dilim varmıyor; bu erken gidişi elbette ki değerli ailesi için çok büyük kayıptır. Aynı şekilde, sevgili ülkemiz ve milletimiz için de öyle.
Soner Polat Amiralim, Türk Bahriyesi’nde çeşitli kademelerde değerli hizmetler ifa ettikten sonra, 2005 yılında Tuğamiralliğe yükseldi. Bu rütbedeyken 2007-2009 yılları arasında Mersin’de Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı olarak görev yaptı. Daha sonra Tümamiral rütbesine kadar Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda çeşitli görevlerde çok başarılı hizmetler gördü.
Tümamiralliğe 2009 yılında terfi etti ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Lojistik Başkanlığı’na atandı.
ÜNİFORMASINDAN KOPARILDI
Bu görevini sürdürürken, 11 Şubat 2011 tarihinde alçak ve hain Balyoz kumpas davası gerekçesiyle tutuklanarak Hasdal Askerî Cezaevi’nde esir edildi.
Vatanındaki bu haksız-hukuksuz esareti devam ederken 2013 Ağustos ayı Yüksek Askeri Şûrası’nda emekli edildi.
Hiç şüphe yoktur ki tarih bu emeklilik kararına imza atan sözde “silah arkadaşları”nı şimdiden yargılamış ve sayfalarında onlara hak ettiği yeri vermiştir!
Amiralimiz, 19 Haziran 2014’te tahliye edildi. Yapılan yeniden yargılama da beraatle neticelendi. Ve adalet çok geç de olsa tecelli etti!
Vatana, millete, devlete daha pek çok paha biçilmez hizmetler yapacağı mesleğinin olgunluk döneminde, Amiral Soner Polat üniformasından koparıldı.
Ve bu şerefli Amiral 3 yıl 4 ay yani tam 40 ay kendi vatanında esir edildi.
Aramızdan çok erken ayrılmasına sebep olan hastalık da bu esaret günlerinde başladı. O da pek çok silah ve kader arkadaşı gibi sağlığını zindanlarda bıraktı.
Ve bazı kahraman arkadaşları gibi vatanseverliğinin bedeli olan hayatını da...
MEKTUP ARKADAŞIM
O uğursuz dönemde, Türk milletinin Amiral Soner Polat gibi kahraman pek çok vatan evlâdı zindanlara atılarak esir edildi. Fakat onlar, kahraman Türk Ordusu’nun mensubu ve Mustafa Kemal’in askerleri olarak esaretlerinden bir tek gün şikâyet etmediler.
Bu alçakça kurgulanan esaret dönemini görkemli bir vakarla vatan hizmetinin devamı olarak nitelediler. Ve Hasdal Cezaevi’ne TCG Hasdal, daha sonra nakledildikleri Silivri Cezaevi’ne de TCG Silivri ismi vererek hem bizleri ağlattılar hem de aziz Türk milletinin gönlünde sonsuza kadar yer ettiler.
Sadece Soner Polat Amiralim değil, kumpas davalarla vatanında esir edilen ve sözde “komutanları” tarafından hukuk kisveli cellatlara teslim edilen tüm komutanlarımız Türk milleti nezdinde şerefli yerlerini almıştır. Bu kahramanların hepsi daha yaşarken tarihe geçmişlerdir.
Onlar, en az, Bekirağa Bölüğü’nde esir edilen Mustafa Kemal’in arkadaşları kadar, Malta’ya sürgün edilen vatanseverler kadar kahramandırlar.
Soner Polat Amiralimle maalesef hiç tanışmadım. Fakat ne mutlu bana ki esareti sırasında “mektup arkadaşı” olduk.
Naçiz kitabım “Erkânıharplikten Paşalığa 11 Yıl”ı o sırada TCG Silivri’de esir olan 3 sınıf arkadaşı amirale yani Soner Polat, Cem Gürdeniz ve Semih Çetin Amirallerime göndermiştim. Tabii ki içinde bir mektupla birlikte...
Bir müddet sonra amirallerimle aynı koğuşta kalan hava generali Yalçın Ergül Paşa’ma da kitabımı gönderdim.
Bu saygıdeğer komutanlarımızın hepsinden de çok güzel mektuplar aldım. Mükemmel birer aydın olan bu değerli komutanlarımızın kitabımla ilgili övgü sözleri beni müthiş onurlandırmıştı. Hâlâ onurlandırmaktadır.
Esaret altındaki kahramanlar tarafından yazılan o mektupları şahsi evrakım içinde gözümden bile sakınarak muhafaza ediyorum. Bu kahramanlarla olan yazışmalarım en önemli manevi miraslarımdan biri olarak benden sonraki nesle intikal edecek.
Elbette ki bu mektuplarda yazılanların hepsi çok değerliydi. Fakat özellikle anmak ve sizlerle paylaşmak istediğim bazı duygusal kısımları var:
Mektuplaştığımız dönemde aile efradımla bir Pazar günü bizim evde aile yemeğinde buluşmuştuk. Sohbet sırasında komutanların bazılarıyla yazıştığımı söyledim. Bizimkiler mektupları okumam konusunda ısrarlı istekte bulundular. Gerçi mektuplar bana yazılmışlardı ama tarihi değerleri olduğundan özel sayılmazlardı.
Bu sebeple okumakta sakınca görmedim.
Kız kardeşim Süreyya baştan sona kadar ağlayarak dinledi komutanlarımın tüm mektuplarını. Hepsi çok güzeldi mektupların. Fakat Soner Amiralim daha edebi bir dil kullanmıştı.
Mektubunun bir yerinde “Eğer bir gün tahliye olursam” şeklinde başlayan bir cümle vardı. Bunu okuyunca hepimizi hüzün sardı.
Ve o ana kadar ağlamayanlar da ağlamaya başladı.
Soner Amiralim mektubunun bir yerinde de “Mersin’in çiçeklerinin rengine, toprağının kokusuna, denizinin mavisine ve Narlıkuyu’nun turkuvaz rengine” olan özlemini yazmıştı. Bu sözleri de hepimizi müthiş üzmüş ve duygulandırmıştı.
Amirallerim eksik olmasınlar mektuplarımı beğendiklerini de ifade ettiler hatta edebi ve şiirsel bir dille yazdığımı söyleme nezaketi gösterdiler.
Soner Amiralim, mektubumu okurlarken, Semih Amiralimin verdiği ilk tepkiyi şu sözlerle anlatmıştı mektubunda; virgülüne dokunmadan aynen alıntılıyorum:
“Soner, bu nasıl mektup! Bu mektup için gönül rahatlığı ile 5 yıl daha yatarım.”
Nasıl duygulandığımı tahmin edersiniz.
İşte o günler sırasında benim değerli Amirallerimle böyle bir gönül bağım oluştu. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra, Soner Polat Amiralimle pek çok defa e-posta vasıtasıyla görüştük. Cem Gürdeniz Amiralim’le hâlâ yazışıyoruz.
Soner Polat Amiralim rahatsızlığı ağırlaşmadan önce Aydınlık gazetesinde fevkalade bilgilendirici, yol gösterici ufuk açıcı makaleler yazıyordu. Bu makaleleri gazetenin arşivinden okumanızı öneririm.
Okuduğunuzda konulara analitik yaklaşan gerçek bir entelektüel ve tam bir devlet adamı titizliği göreceksiniz.
EN ZOR YAZIM
Sevgili ülkemize, vatanımıza siyaset yoluyla da hizmet etti Soner Amiralim. Bizlere son vedasını yaptığında, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Bürosu Başkanı’ydı.
Amiral Soner Polat, gerçek bir vatansever, Cumhuriyetçi, Atatürkçü olarak yaşadı ve o şekilde de veda etti. Kendisini adadığı şanlı-şerefli Cumhuriyet Donanması ve Mavi Vatan için iz bırakan, unutulmayacak hizmetlerde bulundu, kitaplar yazdı ve eserler bıraktı.
Yaklaşık 2 aydır haftada 3 gün makale yazıyorum.
İtiraf etmeliyim: Okuduğunuz bu makale en fazla zamanımı alan ve en zor yazdığım yazı oldu. Amiralimi bir makalenin dar hacmine sığdırmak çok güç... Bunu başarmaya çalıştım.
Ve elbette ki hâlâ dinmeyen büyük üzüntüm ve kederim de duygularımı çok yoğunlaştırdığından yazıyı tamamlamamı zorlaştırdı.
Amiralimi vatan toprağının şefkatli kucağına emanet ettik. Huzurla uyumasını diliyorum. Görev bizlerdedir. Bıraktığı bayrağı asla yere düşürmeden en yükseklerde dalgalandıracağız.
Bu yazıyla pek sevgili, pek kıymetli Soner Polat Amiralime veda ediyorum. Güle güle benim iyiler iyisi, değerliler değerlisi Amiralim.
Amiral Soner Polat’ın onurlu, saygın, şerefli hatırası önünde tazimle eğiliyorum.