Rusların idama mahkum ettiği YPG'li itiraf etti: Ukrayna'ya gönderilen silahlar PKK'ya veriliyor
Ukrayna’da yakalanıp idama mahkum edilen eski YPG’li İngiliz vatandaşı Aislin, cephede yaşadıklarını Amerikalı gazeteci Dougan’a anlattı. Aislin’in itirafları, Batı’nın Ukrayna’ya gönderdiği silahların PKK/YPG’nın eline geçmesi için kurulan ABD tezgahını ortaya çıkardı.
Ukrayna’da yakalanan yabancı teröristlerden birisi 28 yaşında bir İngiliz vatandaşı. İsmi Aiden Aislin. Mart ayında Ukrayna Ordusu’nun 36. Deniz Piyade Tugayı’yla birlikte Mariupol’de Rus ordusu tarafından teslim alındı ve Donetsk’te yargılanmaya başladı. Geçen hafta ise Donetsk Halk Cumhuriyeti mahkemesi tarafından idama mahkûm edildi.
Aislin’in en önemli özelliği, 2015 ve 2017 yıllarında Suriye’de PKK/YPG saflarında savaşmış olması. O dönem kullandığı kod adı “Rojhat Rojava”. Suriye’de Türk ordusunun YPG’ye yaşattığı ağır kayıplardan sonra paralı asker olabileceği başka bir yer arıyor. Böylece 2018’de Ukrayna’ya giriş yapıyor. Aynı yıl, Ukrayna ordusuyla sözleşme imzalayıp dört yıl boyunca Donbass bölgesinde görev yapıyor. Aislin, PKK/YPG saflarında savaşmasının yanı sıra Batı ile Rusya arasında yürüyen esir takası müzakereleriyle de kamuoyunun gündemine gelmişti. Amerikalı gazeteci John Mark Dougan, Aislin’le röportaj yapmak üzere Moskova’dan kalkıp Donetsk Cezaevi’ne gitti. Aislin, Ukrayna’da birinci elden yaşadıklarını anlattı. Çok önemli iddialar dile getirdi. Bunlardan en önemlisi, Ukrayna’ya gönderilen silahların PKK/YPG’ya satılması. Üstelik ABD’nin verdiği paralarla ve Türkiye’ye karşı kullanılacağını bile bile bu silah transferinin yapılması.
Röportajın öne çıkan başlıklarını ilk defa Aydınlık’ta yayımlıyoruz.
‘İHANETE UĞRAMIŞ HİSSETTİM’
Aislin, dört yıldır Ukrayna’da. Cephede Ukrayna güçlerinin yaptıklarını gördükten sonra “ihanete uğramış hissettiğini” söylüyor. “İyi uğruna savaşıyorum.” diye düşünürken sivillerin bilinçli olarak hedef alındığını gözleriyle görmüş.
Eşi Ukraynalı. İnternetten tanışmış ve ülkeye gelmesine de eşi vesile olmuş. Suriye’den sonra burada onunla yeni bir hayat kurmuş. Savaş tecrübesi olduğu için askeriyeye başvurmuş.
Aislin, “paralı asker” ithamını kabul etmiyor. Para için değil vatandaşlık için yaptığını söylüyor. Önce Gürcü Ulusal Taburu diye bir yapıya gitmiş. Azak ve Aydar gibi neonazi ideolojiye sahip. Ukrayna Ordusu’nun resmi parçası olacaklarını söylüyorlar. Ancak bu Batılılardan gönüllü savaşçı katılımı ve bağış sağlamak için uydurdukları bir yalan. Bunu fark edince bu taburdan kaçıp Kiev’deki askeri komiserliğe gidiyor.
2018’de Ukrayna ordusuna katılmak için başvuruyor. Herhangi bir Ukrayna vatandaşının geçtiği tüm prosedürden geçiyor. Paraşüt atlamada sınavı geçen ilk yabancı savaşçı oluyor.
Kazandığı ayda 300 dolar. 2019’da Zelenskiy’in kararnamesiyle 450 dolara çıkıyor.
Aislin, deniz piyadesi. Rusya’nın operasyonu başlamadan üç ay önceden Mariupol’de cephenin ön hattına gitmiş. Güya burada tahkimat ve hazırlık yapmışlar. Ancak operasyon başladıktan sonra ne olduğunu anlamadan geri çekildiklerini söylüyor. “Sekiz yıl süren bir savaş, insan bu tür bir saldırıya hazırlanmış olmalarını bekliyor. Hiçbir şey yoktu. Savaşmadan dosdoğru haritada gösterilen pozisyona geri çekildik.” diye anlatıyor.
ORDUDA YOLSUZLUK HER YERİ SARMIŞ
Hazırlıkla ilgili söylediği önemli. Çünkü bu durum, Ukrayna’ya gönderilen silahların nasıl PKK/YPG’ye satıldığını da açıklıyor. Aislin, “Orduda çok fazla yolsuzluk var.” diyor.
Katıldığı ilk tabur, Sovyet zamanından kalma üslerini yeniden inşa etmek için Avrupa’dan finansman bulmuş. Sonra tanık oluyor ki üs inşası için aldıkları malzemeler derme çatma karavanlar için kullanılan uyduruk plastikler. Bu malzemelerle yaptıkları tuvaletler birkaç ay içinde yıkılmaya başlıyor. Aynısı duşlar ve diğer binalar için de geçerli. Birkaç ay sonra da generaller ile inşaat firması arasında bir yolsuzluk skandalı patlak veriyor.
Deniz tatbikatına katılıyor. Dağıtılan yemeğin üzerinde NATO damgası görmüş. Onun fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşmış. Özellikle Doğu Avrupa medyasında büyük olay oldu. Komutanının azarladığını söylüyor. Yardımlar gizlice gönderilmiş.
Savaşın ortasında da emir-komuta diye bir şey olmadığını görüyor. Mariupol’de Azak Taburu, karargahın geri çekilme emrini dinlemiyor. Hatta komuta merkeziyle kavga ediyorlar. Dönenlere de “asker kaçağı” muamelesi yapıyorlar. Kendilerinden olmayanlara da “düşman” gibi davranıyorlar. Neonazi Azak Taburu’nun yaptığı zulümlere birinci elden tanık olmuş. Daha sonra tutsak alındığında ise hiç anlatıldığı gibi bir tabloyla karşılaşmadığını söylüyor. Bir canavar ordusuyla karşılaşıp çok kötü muamele göreceği için korkmuş. Ancak “Son derece kibarlar, saygılı ve profesyonel davrandılar.” diyor.
Savaşın içinde gözlerinin açıldığını söylüyor. Çok fazla yolsuzluk, yalan ile karşılaşmış. Dört yıl Donbass’ın en ön safında savaştıktan sonra da şu kanaatini dile getiriyor: “Ukrayna en başta Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri’ni dinleseydi, bu bölgelerin hala Ukrayna’nın parçası olmayı isteyeceğine inanıyorum.”
‘BAŞ DÜŞMANIMIZ TÜRKİYE’YDİ’
Gelelim röportajın en can alıcı yerine. Aislin, Suriye’ye 2015’te gidiyor ve YPG saflarına katılıyor. “Kürtlerin davasına inandığını” söylüyor ve ekliyor: “Baş düşmanımız DEAŞ’tı ama aynı zamanda Türkiye’ydi.” 2015 sonunda İngiltere’ye geri dönüyor. Ancak burada adli kontrol ile karşılaşıp haftada üç gün imza vermek zorunda kalıyor, iş bulamıyor. Geri dönmeyi düşünüyor. Ancak Suriye’de gidip arkadaş olduğu 60 Batılının öldüğüne tanık olmuş. Hatta 2015’te katıldığı birliğin tamamı 2016-2017’de Türkiye’nin operasyonları sonucu ölmüş. Pek çok kişi de asker kaçağı olmuş. Bu yüzden geri dönmek istemiyor.
Ancak burada kurduğu bağlantılar daha sonra Ukrayna’da işine yaramış. Geçen gün başkanının Zelenskiy tarafından görevden alınmasıyla gündeme gelen Ukrayna Güvenlik Servisi’nden (SBU) birisi kendisini buluyor. “Suriye’yle bağlantın var mı hala?” diye soruyor. “Evet.” yanıtı verince, temasa geçmesini istiyorlar. “Niçin?” diye sorunca da silah satışıyla ilgili bir anlaşma yapabilecekleri yanıtını alıyor. “Onlarla gayrı resmi yoldan iletişime geçmemiz lazım.” diyor.
CEPHEDEKİ JAVELİNLER KAYIP
Daha sonra Mariupol’de savaşırken SBU’da görevli biri kendisini tanıyor. Daha önce sahip oldukları Javelin silahlarının kayıp olduğunu söylüyor. Bir Javelin, beş de füzeleri varmış. “Bunlar nereye kayboldu diye soruyorduk.” diyor.
En başta bu Javelinlerle ilgili sorun yaşanmış. İnsanlar kullanmayı başaramamış. Çalışmıyor diye bir kenara atmışlar. “Daha sonradan çalışan, iyi durumda olan silahların başka bir yere götürüldüğü, bize bu çürük olanların bırakıldığı sonucuna vardık.” diyor.
Ukrayna Özel Kuvvet birimleri, uzun süredir tüfek vb. gibi Amerikan silahlarıyla donatılmış. Amerikalıların ve Batı’nın yolladığı malzemelerin içinde çok fazla kayıp var. ABD ve NATO silahlarının, gece gözlüğü gibi ekipmanların karaborsada 5 bin, 10 bin dolar gibi paralara satıldığını da cephedeyken çevresinden duymuş.
PKK’NIN KULLANDIĞIYLA AYNI SİLAH
Özel Kuvvetler’in kullandığı sistemlerden biri 62 milimetrelik sistemi kullanıyor. “Bu ilginç, çünkü Kürtler de 62 milimetrelik sistemden kullanıyorlardı.” diyor. Bunun üzerine gazeteci Dougan soruyor: “Öyleyse Ukrayna’ya gönderilen silahlar Kürtlere veriliyordu?”
“Oldukça muhtemel.” diye yanıt veriyor Aislin. “Mariupol’de kuşatma altındayken Suriye’deki bağlantımla konuştum. İyi olduğumuzu, ama muhtemelen yakında teslim olmak zorunda kalacağımızı söyledim. Onların Suriye’de nasıl olduğunu sordum. Ukrayna’da benim iletişime geçirdiğim kişiden çeşitli bakımlardan yardımlar aldıklarını, Amerikalıların vermeyeceği şeyleri aldıklarını söyledi.”
Dougan, “Ne tür yardımlar aldıklarını açıkça söyledi mi?” diye soruyor.
Aslin, “Görünüşe göre Ukrayna’ya verilen yeni füzelerden bazılarını göndermişlerdi. Spesifik olarak modelini söylemedi ama ‘İngiliz füzeleri’ dedi. Umarım ellerine ulaşmıştır. Çünkü Türkiye’ye karşı savaşta kullanabilirler.” diye yanıt veriyor.
SİLAH SATIŞI ABD’NİN TEZGAHI
“Sence ABD hükümeti, özellikle YPG’nin eline geçmesi için Ukrayna’ya bu silahları gönderiyor olabilir mi?” diye konunun üzerine gitmeye devam ediyor Dougan.
Aidin, “Bu kesinlikle mümkün.” diyor ve şunları söylüyor: “Çünkü son 10-11 senedir Türkiye ile NATO ve AB arasındaki siyasi dinamik, mülteci krizi ve Türkiye’nin bunu bir silah olarak kullanması, öte yandan ABD’nin Kürt YPG’yi DAEŞ’le mücadelede kullanması… İngiltere’de üniversiteye gitmedim ama jeopolitik üzerine çalıştım. Geleceğin savaşlarının vekalet savaşları olacağını biliyorum. Bence Amerika, Türkiye’yle yaşadığı sorunlar yüzünden gerekli silahların (Suriye’ye) gönderilmesi için (Ukrayna’yı) kullanıyor. O yüzden bu bölgedeki Kürtlere gönderilmesi için Ukrayna tarafının kullanılması bana son derece inandırıcı geliyor.”
Bunun ilk defa olmadığını sözlerine ekliyor Aslin Suriye Savaşı başladığında da önce Özgür Suriye Ordusu’na silah yollamışlardı diye hatırlatıyor.
‘PKK/YPG NATO SİSTEMLERİNİ TÜRKİYE’YE KARŞI KULLANIYOR’
Bunun üzerine Dougan, “Arkadaşın ne kadar silah aldıklarını ve bunun ne kadara mal olduğunu söyledi mi?” diye soruyor. Şöyle yanıtlıyor Aislin:
“Beş bin, on bin dolarlık bir ödemeden bahsetmişti. Fazla detaya girmedi. Ama paranın sorun olmadığını söyledi. Bu ironik, çünkü o parayı da Amerikalılardan alıyorlar. YPG’yi ABD fonluyor. Yani ABD bir anlamda bu yoldan parasını geri alıyor.”
Dougan, duyduklarına inanamayan bir şekilde yineliyor: “Yani ABD, Amerikalı vergi mükelleflerinin parasını Ukrayna’ya silah göndermek için kullanıyor. Onlar da Ukrayna ordusundan Kürtlere, ABD’nin verdiği dolarlarla satılıyor? Üstelik bir ABD müttefiki ve NATO üyesine karşı kullanılacağı bilindiği halde, öyle mi?”
Aislin yanıtlıyor: “Evet tam olarak böyle. Komik olan ne biliyor musunuz? Burada bir fasit döngü var. Türkiye F-16’ları, NATO sistemlerini Kürtler üzerinde kullanıyor. Kürtler de kendilerine verilen NATO sistemlerini Türkiye’ye karşı kullanıyor.”