Ukrayna’nın serseri mayınları

Serseri mayınlar 'operasyonu' bir taşla birkaç kuş vurmayı hedefliyor. Batı, Rusya yaptırımları dışında, bir de dolaylı engeller, maliyet artışları çıkarıyor. Sigorta prim, navlun artışları Karadeniz'i çalışılması çok zor bir bölge haline getiriyor

Türk basını, son 1 haftadır, Ukrayna’nın Odessa şehri önlerine ve yakınlarına döşediği mayınlarla ilgili haberlerle dolu. 3 gün önce de, bu mayınlardan “koparak gelen” ilk serseri mayının İstanbul Boğazı girişinde görüldüğü haberi gündeme düştü. Bu mayın, Deniz Kuvvetlerimizin SAS Timi'nin müdahalesiyle etkisiz hale getirildi. İkincisinin de İğneada açıklarında görülüp, etkisiz hale getirildiği yazıldı. Üçüncüsünün de Romanya açıklarında görüldüğü ve Romanya Deniz Kuvvetleri tarafından imha edildiğini haber aldık.

Peki, bu konunun aslı nedir, kendi görüşlerimle beraber, bu konuda uzmanlarından topladığım bilgileri dikkatinize sunmak için bu yazıyı yazıyorum.

Mayın denilen denizcilik silahı, genellikle kıyıya yakın/çok yakın noktalara ve 25-30 m’yi geçmeyen derinliklere, dibinde kendisini suyun 1,5-4 m kadar altında tutmaya yarayacak bir beton dip ağırlığı ve ondan kendisine gelen bir çelik halat ile bağlı olarak durur. Mayınları, dipteki sabitleme ağırlığına bağlı tutmayı sağlayan 10-11 mm kalınlığındaki çelik teller paslanmaya karşı galvanizle kaplıdır ve bu sayede 20 yıl belki de daha uzun yıllar sürekli su altında kalmaya karşın paslanmaya dayanıklıdırlar. Ancak, bundan daha uzun sürelerde bu tellerde paslanma ihtimali söz konusu olabilir. Dolayısiyle Ukrayna’nın Odessa önlerine yeni döktüğünü açıkladığı bu deniz mayınlarının tellerinin paslanıp kopmuş olması ihtimali çok çok zayıftır.

SİGORTA PRİMLERİ AŞIRI ARTTI

Mayınlar yukarda da belirttiğim gibi, dibe bağlı olarak ve suyun altında durur. Ancak yerlerinde bağlı oldukları telden kopmaları halinde, artık su altında durma olanağı ortadan kalktığından, su yüzeyinde bir oraya bir buraya akıntırüzgarın etkisiyle giderler, bu nedenle “serseri mayın” tanımı ortaya çıkmıştır. Anlaşılacağı gibi, serseri mayınların suyun altında olanları yoktur. Deniz mayınları yerlerinden kopmaları halinde, patlamalarını iptal edecek bir mekanizmaya da sahiptir. Bu mekanizma herhangi bir kazaya karşı, emniyet önlemi olarak konulmuştur. Ancak tabiî, bu mayınlar bir el tarafından (!) açık denizde bir noktaya bırakılmışsa, bu patlama iptal mekanizmasının da çalışmasını beklemek mümkün değildir..

Odessa ile İstanbul Boğazının arası 400 mildir (740 km.) Azak Denizi'nin doğusundaki Rus limanı Novorossisk ile Temrük de 520 mil (960 km) uzaklıktadır. Ukraynanın Odessa Limanı savaş bölgesi olduğundan, yükleme boşaltma ve gemi kabul işlemleri yapılmamaktadır. Ancak Rusya’nın Novorossisk ve Temrük limanlarından, dünyaya ve İzmit Körfezi'ne veya başka Türk limanlarına varışlı petro-kimya, maden, hububat yük gidişi ve dönüşü trafiği bulunmaktadır.

Görüştüğüm gemi sahibi bir tanıdığım, Karadenizde yük taşımak için istenen savaş riski priminin aşırı yükseldiğini, hatta bazı sigorta şirketlerinin sigorta da yapmak istemediklerini ya da istedikleri primleri çok çok arttırdıklarını belirtti. Örneğin, daha önce hiç istenmeyen bu primin, artık gemi ve yükü için 150-250.000$ düzeylerine çıktığını ifade etti. Zorunlu olarak ödenen bu tutar da, navlun bedeline yansıyor ve onu da malı getiren firma satış fiyatlarına yansıtıyor. O da bizler, o malları burada kullananlara yansıyor. Ayrıca bu durumun genel olarak navlunları da çok yükselttiğini belirtti. Bu prim tutarlarını kararlaştıran ve böyle yükselten de dünya sigortacılığının merkezi olan Londra’da bulunan Lloyds firması. Türkiye’de, hangi sigorta şirketine yaptırılırsa yaptırılsın, bütün sigorta poliçelerinin prim tutarları Londra Llyods’da kararlaştırılıyor daha sonra da yapılan poliçeler oraya kırdırılıyor, risk de oraya aktarılıyor, nakde dönülüyor ve Türk sigorta şirketleri ellerine kalan karı, kasalarına giriyor.

“Batı” uygulamaya koyduğu Rusya yaptırımları dışında, bir de dolaylı engeller, maliyet artışları çıkarıyor. Örneğimizdeki sigorta prim artışları, navlun artışları gibi maliyet yükseltici uygulamalarla Karadeniz'i çalışılması çok zor bir bölge haline getirmeye çalışıyor.

Buradan da görüleceği üzere, bu serseri mayınlar “operasyonu” bir taşla birkaç kuş vurmayı hedefliyor. Hem Rusya Federasyonu'nun petrol, petrokimya, maden, hububat vb hammadde çıkışını azaltmak, kısıtlamak ve daha pahalı hale getirmek, hem de diğer yandan Türkiye’nin ve diğer ülkelerin buradan ithalatını zorlaştırmak amacını taşıyor.

DALGALI DENİZDE BULMAK ZOR

Uzmanlar, bütün Karadeniz'i tarayarak bu olası serseri mayınları temizlemenin pratikte mümkün olmadığını belirtiyor. Ancak, Türk karasularının Deniz Kuvvetlerimiz, SAS timlerimiz ve İHA/SİHA’lar tarafından çok sıkı kontrol edilebileceğini ve Türk karasularına bu tür serseri mayınların girmesinin önlenebileceğini belirtiyor. Yakalananlar da tabiî hemen imha edilecek. Ancak burada da zorluklar bulunuyor, çünkü İHA/SİHA’lar da dalgalı denizde serseri mayınları tanımakta zorlanıyor. Tam bir keşif için ancak denizin dalgasız olması gerekiyormuş ki, bu da Karadenizde çok seyrek rastlanan bir durum.

Ticaret gemileri, armatör dostumdan aldığım bilgilere göre bir süredir mayın gözcüleri koymaya başlamış. Hem sigorta şirketleri uyarmış, hem de Türk Kıyı Emniyeti. Ancak bu da sadece gündüz sonuç verecek bir çalışma. Havanın kararmasıyla birlikte yüzeydeki olası serseri mayınları görebilme ihtimali çok azalıyor. Gemiler ise 2,5-3,5 gün süren bu yolculuklarında, akşam hava karardığında durma imkanına sahip değil, gitmeye devam etmek zorundalar.

Özetle görünen o ki, Bulgaristan sınırımızdan başlayarak, ağırlıklı olarak Sinop’a kadar ama özellikle Türk karasuları dahilinde, Deniz Kuvvetlerimiz, İHA/SİHA’larımız tarafından yoğun ve sistemli bir savaş hali uygulamasına geçilmesi gerekiyor.

Bu konuda yapılabilecek bir uygulama da, 2 Nisan 2001 tarihinde Türkiye’nin öncülüğünde kurulan Karadeniz Görev Gücü (BLACKSEAFOR)'nün bu işte bir güçbirliği ile kullanılması. Bu oluşumda, Karadenize kıyıdaş olan 6 ülke de bulunuyor ve kuruluş metninde “mayın karşıtı çalışmalar” bir madde olarak özellikle belirtilmiş. ABD ve NATO’yu Karadeniz'e sokmayı engelleme temel amacı olan bu oluşumun faaliyete geçirilmesinin çok yararlı olacağı düşüncesi genel kabul görüyor.

Bu durumda gereken, Hükümetin, bu doğrultudaki kararları acil olarak alması ve Silahlı Kuvvetlere talimatını vermesidir.

Not: Bu yazıyı hazırlamakta bana verdikleri teknik bilgi destekleri için dostum (e) Deniz Yarbay Hakan Ekiz’e ve armatör Gökhan Özcan Beyefendi’ye teşekkürü borç bilirim.

Sonraki Haber