Uluçevik: BM'nin Kıbrıs'ta acelesi var!
Birleşmiş Milletler (BM)'in alelacele KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile Güney Kıbrıs'ın yeni cumhurbaşkanı Christodoulides'i buluşturduğunu söyleyen emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik uyardı: Kalbimiz, dikkatlerimiz deprem bölgesinde. Ama belli ki BM'nin Kıbrıs'ta acelesi var
Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, deprem gündeminde geri planda kalan Güney Kıbrıs'taki yönetim değişikliğine dikkat çekti. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve GKRY'de yeni seçilen Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides, 23 Şubat’ta bir araya gelmişti. Görüşme, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın ara bölgedeki ikametgâhında yapıldı.
Emekli Büyükelçi Uluçevik, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi’nin girişimiyle alelacele düzenlenen bu buluşmaya ilişkin sosyal medya hesabından paylaşım yaptı. Görüşmenin Christodoulides’in resmi olarak henüz göreve başlamadan yapıldığına dikkat çeken Uluçevik, şu değerlendirmelerde bulundu:
BM'NİN FLAMA ALTINDA VERDİĞİ MESAJ
“Deprem canımızı yaktı. Felâket bölgesinde olmasak da birçoğumuz aile bireylerimizi, yakınlarımızı kaybettik. Kalbimiz, dikkatlerimiz onlara yönelik. Ama belli ki BM'nin Kıbrıs'ta acelesi var! BM Genel Sekreteri, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar ile GKRY'nin yeni seçilmiş Lideri'ni o daha göreve başlamadan BM flâması altında buluşturdu.
“Sayın Tatar'ın elini sıktığı Christodoulides'in seçildiği geceki sözleri: ‘En büyük tasam Türk işgalinin sona ermesi, vatanımızın yeniden birleşmesi. Kıbrıs'ta 'biz' ve 'onlar' olmayacak. Kıbrıs'ta tüm Kıbrıslıların Cumhurbaşkanı olacağım. Önceliğim müzakereyi yeniden başlatmak.’
“BM'nin Tatar ve Christodoulides ile BM flâması altında poz vermesinin amacı dünyada ‘hedefi Kıbrıs'ı federal çözüm çerçevesinde yeniden birleştirme olan BM misyonu devam ediyor’ algısını yaratmak, ‘KKTC'ni tanımak gibi bir adım atarak çabalarımızı bozmayın’ mesajını vermek.”
KKTC ve Türkiye'nin 'Ada'da egemen eşitlik' ve 'İki devletli çözüm' hamlesinden bu yana 28 ay geçtiğini söyleyen Uluçevik şu uyarıda bulundu:
“KKTC kendisini BMGS'nin iyi niyet görevinin dışına çıkaramadı. Bu, BMGS'nin 5 dilde yayınladığı raporlarla uluslararası camiada federal çözüm için çabaların sürdüğü kanaatini uyandırabilir.”
'ÇÖZÜMSÜZLÜKTEN RAHATSIZ DEĞİLLER'
Tugay Uluçevik şöyle devam etti:
“Yunanistan ve Rumlar iki kurucu toplumlu 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'ni neden yıktı? Ada'yı Türkiye'nin yasal müdahale alanının dışına çıkarmak ve ENOSİS sağlamak için! Her ikisi de AB'ne üye olunca artık Ada'da federal çözüme de ihtiyaçları kalmadı. Çözümsüzlükten de rahatsız değillerdir.
“Yunanistan ve Rum'un tercihi Ada'da çözümsüzlük. Çünkü, 1. KKTC halkını ambargo ile ‘osmosis’i kabule mecbur bırakabileceğini umuyorlar; 2. Çözümsüzlüğü Türkiye'yi AB dışında tutmanın kozlarından biri görüyorlar. 3. Şimdi de deprem felâketinin ağır yükünün Türkiye'yi diplomaside tavize zorlayacağı ham hayalini kuruyor olabilirler.
“1974 ertesinde Yunanistan ve GKRY ‘uzun vadeli mücadele’ stratejisi ilân ettiler. Amaç, Türkiye'nin garantörlüğünü sonlandıran, askerini Ada'dan çekmesini sağlayan, Türklerin yönetimde etkisini yok eden bir çözüm elde edinceye kadar mücadeleye devam etmek. Bu maksatla Türkiye’ye karşı ittifaklar kuruyorlar.
'DEPREMDE TAVİZ BEKLİYORLAR'
“Yunanistan ve GKRY’nin şimdi de deprem felâketinin ağır yükünün Türkiye'yi Kıbrıs’ta ve Türk-Yunan sorunlarında tavizler vermeye mecbur edeceği beklentisine girmiş olmalarını düşünmemi, benim kötü niyetimin değil, tecrübelere dayalı gerçekçiliğimin ifadesi olarak değerlendirilmesini ümit ederim.
“Eylül 1998’de Almanya’da Schröder Sosyal Demokrat-Yeşiller Hükûmeti’ni kurdu. 1 Ocak 1999’da Almanya, AB Dönem Başkanı oldu. ‘Başkanlık Öncelikleri’ belgesinde Türkiye’ye AB üyelik perspektifi içinde değil, AB’ye yaklaştırma politikalarının, stratejisinin uygulanması çerçevesinde, hattâ bir yerinde Rusya ve Ukrayna ile aynı paragrafta yer verdiler. AB’de Türkiye’yi tam üye yapma iradesi yoktur. 1999’da Helsinki Zirvesi’nde siyasî şartlara bağlı adaylık statüsü verirken de olmadı. Helsinki Zirvesi’nin ertesinde Almanya ve Fransa Türkiye için ‘12 aday ve Türkiye’ söylemini tercih etti. O dönemde Almanya’da görevliydim. Bu gerçek Kıbrıs ve Türk-Yunan politikalarımızda hatırda tutulmalıdır.”