Uluslararası Emek Konfederasyonu Kurulu: Finansal tekelleşme değil adil bölüşüm

Uluslararası sendikal dayanışmayı artırmak amacıyla Memur-Sen'in öncülüğünde, 20'den fazla ülkeden emek örgütlerinin katılımıyla ILC kuruldu. Konfederasyonun kuruluş deklarasyonunda ‘Egemenlerin, küresel elitlerin çıkarlarını koruyan değil bütün insanlığı kuşatan adalet istiyoruz.’ denildi.

Memur-Sen’in, dünyanın içinde bulunduğu küresel krizlere ve sorunlara karşı işbirliğini artırmak amacıyla çağrıda bulunduğu Uluslararası Emek Kongresi, İstanbul’da yapıldı. Kongrede 23 ülkeden 35 konfederasyonun yer aldı. Kongre katılımcılarının katılımıyla Emek Konfederasyonu (International Labour Confederation-ILC) kuruldu. ILC, üye ülkelerin katılımıyla kuruluşunu deklare etti. Avrupa ve Asya kıtasındaki 25 milyondan fazla emekçiyi temsil edecek olan konfederasyonun kurulduğu Uluslararası Emek Kongresi’ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, kurucu ve gözlemci konfederasyonların temsilcileri katıldı.

Türkiye, Bosna Hersek, Bangladeş, Bahreyn, Endonezya, Irak, Kuveyt, Litvanya, Makedonya, Maldivler, Pakistan, Filipinler, Slovenya, Arnavutluk, Yemen, Tayland, Filistin, Birleşik Arap Emirlikleri, Sri Lanka, Romanya, Portekiz, Malezya ve İran'ın kurucu üyeleri arasında bulunduğu konfederasyona İtalya, Moğolistan, Ürdün, Karadağ ve Kamboçya da gözlemci ülke olarak katıldı.

Açılış konuşmasını yapan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ekonomik ve siyasi krizlerle mücadelede alışılan yolların yeterli gelmeyeceğinin altını çizdi. Yalçın, şöyle konuştu:

"Özellikle neoliberal sistem tarafından son 40 yıl boyunca sistemin dışına itilmeye çalışılan sendikal yapılar, bu saatten sonra yeni düzenin inşasında daha güçlü bir inisiyatif almalıdır. Çünkü biz, dünya emeği olarak sermaye karşısında çoğunluğuz ve bu krizler en çok bizi etkiliyor, ekmeğimizi, refahımızı, özgürlüğümüzü alıp gidiyor."

‘EMEK MALİYET DEĞİL ÜRETİMİN ÖZNESİDİR’

Yalçın şunları kaydetti:

“Bugün dünyada yaşanan kriz bir sistem krizidir. Bize dayatılan teoriler, ezberlettirilmek istenen yöntemler bizzat krizin sebepleri. Kapitalist sistemin son politik yöntemi neoliberal sistem, finansallaşmayı merkeze alarak üretim olgusuna dayanan reel ekonomiyi, dolayısıyla reel ekonominin öznelerinden biri olan emeği dışlamıştır. Daha açık bir deyişle; insanın en kıymetli eylemi olan emeği maliyete indirgeyerek büyük bir yabancılaşmaya sebep olmuştur. Bu dışlanmaya karşı, küresel çapta örgütlü emek kurumlarının hak ettiği düzeyde bir karşılık verememesi ve bu durumun açıkça bir küresel sendikal krize dönüşmesi bugün burada bir arada olmamızın temel gerekçesini oluşturmaktadır.”

Küresel Kovid-19 salgını sırasında dünyanın girdiği krize dikkat çeken Yalçın, “Evet, salgın birçok çelişkinin gün yüzüne çıkmasını, daha geniş kitleler tarafından görülmesini sağladı. Yine belirteyim ki, salgın krizin sebebi değil, kriz yaşanırken biz salgınla karşı karşıya kaldık. Onun için gerçekliği doğru analiz etmemiz gerekiyor.” dedi.

‘SORUMLU OLMADIKLARI BEDELİ ÖDÜYORLAR’

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin de kongrede konuştu, küresel çapta yaşanan bu zor dönemde dayanışma ve birliğin büyük önem arz ettiğini dile getirdi. Emekçilerin dünyanın her yerinde zor şartlarda çalıştığını kaydeden Bilgin “Bir taraftan da hiç sorumlu olmadıkları büyük krizlerin bedelini ödemek zorunda kalıyorlar. O nedenle bu dayanışma örgütünün sizlerin çabasıyla kurulması anlamlı.” değerlendirmesinde bulundu.

Salgının bazı gerçeklerin üzerindeki örtüyü kaldırdığını kaydeden Bilgin yaşanan salgının dünyadaki küresel kapitalist sistemin krizinin derinleşmesine ve bu derinleşmenin de enflasyon başta olmak üzere birçok konunun daha yoğun şekilde hissedilmesine yol açtığını söyledi.

‘NEYİ SÜRDÜRECEKSİNİZ?’

Böyle bir ortamda krizin iyi analiz edilmesi gerektiğini belirten Bilgin, şunları kaydetti:

"Bugün sık sık kullanılan kavramlar var. Sürdürülebilirlik diye. Neyi sürdüreceksiniz? Değil mi? Bunu sormak lazım. Bir kavram niye bu kadar çok kullanılıyor? Çünkü birçok şey sürdürülemez hale gelmiştir. Soluk aldığımız havanın temizliği sürdürülemez hale gelmiştir. Değil mi? Kyoto Sözleşmesi'ni kim imzalamıyor? Başta Amerika Birleşik Devletleri, dünya kapitalizminin merkezi olan ülke olmak üzere, dünyayı en fazla kirletenler imzalamadı. Bırakın havayı, insanların en tabii hakkı olan su, toprak kirlenmeye başlamıştır. Yani gıdayı ürettiğimiz besin değerlerini ortaya çıkaran toprak kirlenmiştir. Su, sular kirlenmiştir. Nehirler, koca nehirler kirlenmiştir. Şimdi denizler tehlike sinyali vermektedir. Bunu bütün insanlık boyunca milyonlarca yıl tertemiz tutan insan hayatı, daha önceki yaşama biçimleri, nasıl olmuş da bunu gerçekleştirememişken, böyle bir felakete yol açmamışken, 200 yılda dünya sistemine hakim olan dünya kapitalizmi, bu felaketi insanlığın başına bela olarak açmıştır, bunu eleştirmemiz, bunu sorgulamamız lazım."

‘KAPİTALİZM EMEKÇİLERİN HAYATINI YOK EDİYOR’

Salgın sonrası ortaya çıkan krizin, kapitalizmin sürdürülemez olduğunu ortaya çıkardığının altını çizen Bilgin, sözlerine şöyle devam etti:

"Aslında reel ekonominin üretimi aritmetik olarak artıyor. Reel ekonominin karları aritmetik oranlarda artıyor ama finans kapitalin karları geometrik olarak artıyor. 2008'de yaşanan ekonomik kriz aslında rakamsal olarak bunu doğruladı. Bugün de bu devam ediyor. Demek ki ortada kapitalizmin sağlıksız, insan hayatını tahrip eden büyüme modeli var. Bu büyüme modeli insanlığı tahrip ediyor. Her şeyden önce emekçileri tahrip ediyor. Emekçilerin hayatını yok ediyor. Onun için tam bu aşamada, uluslararası emek örgütlerinin, sendikaların, emeğin yanında olan siyaset yaklaşımının, siyaset anlayışlarının, uluslararası kuruluşların, yardım kuruluşlarının, dayanışma kuruluşlarının mücadelelerini yeni bir stratejiye dayandırarak sürdürmeleri lazım."

DEKLARASYON

Kongrede ilan edilen kuruluş deklarasyonunun ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, merkezi İstanbul'da olacak konfederasyona bağlı üye ülkelerin temsilcilerini kabul etti. Deklarasyonda şu ifadeler yer aldı:

“İnsan ve alınteri azizdir. İnsan için sadece emeğinin karşılığı vardır; emeği dışarda tutan insana dair hiçbir tanım yeterli değildir. Hayat emektir; dolayısıyla emek maliyet değil, üretimin öznesidir. Önce insan ve İnsan onuruna yaraşır iş için örgütlü mücadele diyoruz. Emeğin hakkı için uluslararası dayanışma diyoruz.

  • Egemenlerin, küresel elitlerin çıkarlarını koruyan değil bütün insanlığı kuşatan adalet istiyoruz.
  • Finansal tekelleşmenin değil adil bölüşümün hakim olduğu bir dünya için mücadele etmekte kararlıyız.
  • Manipülasyona dayalı parasal büyüme değil, emeğin üretimine dayalı reel ekonomi/büyüme diyoruz.
  • Yaşanılabilir bir yeryüzü için sürdürülebilir, adil iklim politikaları diyoruz.
  • Kavramların ve değerlerin istismar edilmemesi ve sağlıklı bir gelecek için kadın ve erkeğe eşit hak, eşit fırsat için mücadelede kararlıyız.
  • Sarsılmaz temellere dayalı bir toplum için sağlıklı ve sağlam bir aile diyoruz.
  • Ötekileştirmenin ve ayrımcılığın olmadığı bir düzen için inanç ve vicdan özgürlüğü istiyoruz.
  • Savaşın değil barışın hüküm sürdüğü bir dünya için yeraltı ve yerüstü kaynakların sömürülmediği ve üretildiği topraklarda yaşayanlar tarafından adil bölüşüleceği bir düzeni kuracağız. Daha adil bir dünya için yaşasın insan, yaşasın emek.”

‘BATI AVRUPA MEDYASI İMTİHANI KAYBETTİ’

Rusya ve Ukrayna krizinde Batı bloğunun tavrını eleştiren Yalçın şöyle konuştu:

“Rusya-Ukrayna savaşı başladığı sıralarda özellikle Batı Avrupa medyası imtihanı kaybetti. Dünyanın dört bir yanında yaşanan savaşları, uzakta bir yerde yaşanmış diyerek geçiştirirken,

bu çatışmayla birlikte gözyaşları içinde ‘Savaş Avrupa’ya döndü’ diyerek korkunç bir trajedi sergilediler. Savaş Avrupa’da da, Ortadoğu’da da, Uzak Asya’da da, Afrika’da da, Latin Amerika’da da Afrika’da da dünyanın her yerinde savaştır ve insanlık için kötüdür. Bu çelişkileri daha da artırabiliriz. Çünkü kapitalist dünya sistemi bu çelişkileri ve krizleri teknik bir ayrıntı olarak görüyor ve ona göre politika üretiyor. Ama şimdi kriz kontrolden çıkmış durumda. En azından kapitalist sistem şiddeti daha çok artıracak gibi görünüyor. Eskiden komplo teorileri olarak gördüğümüz birçok olay gözümüzün önünde gerçekleşiyor. Ama buradan şunu da söyleyelim ki, insan çok güçlü bir varlıktır. İradesiyle, birçok oyunu bozacak kabiliyettedir. Biz, emeğin örgütlü gücü sendikacılar olarak bu gerçeği her daim hatırlatmakla mükellefiz. Her inançta, her kültürde insan kıymetli ve azizdir. İnsanın en kıymetli eylemi de emektir.”

‘BUNLARI ORTAYA ÇIKARMALIYIZ’

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessesesine ait maden ocağında 14 Ekim’de meydana gelen faciaya ilişkin de konuşan Bilgin, “Geçen cuma günü Bartın'da meydana gelen maden kazasıyla ilgili konuşan Bilgin, kazadan hemen sonra olay yerine gittiklerini anlattı. Maden işçilerinin aileleriyle görüştüklerini aktaran Bilgin, "Bu tür kazaların kaza olarak kalmasını, yani bütün tedbirlerin alınarak, bütün sorunları ortaya çıkartarak, bütün sorumluların cezalandırılmasını elbette ki istiyoruz. Ben de bu konuda 6 müfettiş ve iş güvenliği uzmanıyla bu işin üstüne gidiyorum ve bunları ortaya çıkartmalıyız." dedi.

DELİLLER BİRİMLERE GÖNDERİLDİ

Soruşturma kapsamında toplanan deliller, Amasra Adliyesinden incelenmek üzere ilgili birimlere gönderildi. Maden işletmesinde polis tarafından el konulan madenci baret feneri, solunum cihazı, madenci elbisesi, kalibrasyon ile çeşitli cihaz ve belgelerin içinde bulunduğu delil torbaları, ekiplerce Amasra Adliyesinden alınarak Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, Kriminal Daire Başkanlığı, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) ve İl Emniyet Müdürlüğüne gönderildi.

NAKLİYE İHALESİ İPTAL

TTK Genel Müdürlüğü, Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesi'ndeki nakliye ihalesini iptal etti. TTK'nin ihale iptaline ilişkin ilanı, Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesi ocaklarından çıkan ocak taşlarının ve lavvar atığı şistlerin kamyonlara yüklenerek taş döküm sahasına nakli, boşaltılması ve yayılması ile stok sahasında bulunan paketlenmemiş satılabilir kömürlerin müessese içinde nakli ve kamyonlara yüklenmesi ihalesi iptal edildi.

Şartname bedeli 400 bin lira olan ihale, 24 Ekim'de Zonguldak'ta Genel Müdürlüğün Satınalma Dairesi Başkanlığı'nda yapılacaktı.

14 Ekim'de Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesi'ndeki maden ocağında yaşanan patlama sonucu 41 işçi hayatını kaybetmiş ve madende faaliyetler durdurulmuştu.

Sonraki Haber