Üniversitenin özerkliği iç işleyiş belirler

Üniversite özerkliğinde esas sorun akademik işleyişteki büyük aksaklıklardır. Üniversitenin özerk ve demokratik olup olmadığını rektörün nasıl atandığı değil, bu iç işleyiş belirler. Rektör seçilecekse, üniversite Senatosu’nda seçimi düşünülebilir; üzerinde çalışılmalıdır.

Üniversitede rektör atamalarının nasıl olması gerektiği sorusunun özünde “üniversitelerin özerkliği” konusu yatmaktadır. Üniversite kimden özerk olacak, neyden özerk olacaktır? Üniversite devletin içindeki kurumdur; devletin üniversitesidir. Devlet, toplumun ilerleme planlarında ihtiyacı olduğu bilim politikalarını üniversiteyle birlikte oluşturacak ve uygulayacaktır. Diğer anlamda üniversite zaten özerktir. Devletin verdiği bütçeyi, belirlediği hedefler için stratejisini oluşturarak bu doğrultuda kullanır. Beş yıl içinde üniversiteyi hangi noktaya taşımayı hedeflediyse bütçesini -tabii belli usuller çerçevesinde- ona göre kullanır, yani bir mali özerklikten söz edebiliriz.

Üniversite özerkliğinde esas sorun akademik işleyişteki büyük aksaklıklardır. En başta geleni de rektörlere büyük yetki tanınmış olmasıdır. Rektör kimlere kadro isteneceğinde, gelen kadroların dağıtılmasında, doçentlik ve profesörlük kadroları için jürilerin belirlenmesinde, öğretim elemanlarını ve idari personeli üniversite içinde istediği şekilde görevlendirmede yetki sahibidir. Dolayısıyla akademik kurulların demokratik işleyişleri de sıkıntıya girmektedir. Üniversitenin özerk ve demokratik olup olmadığını rektörün nasıl atandığı değil, bu iç işleyiş belirler. Tartışmayı rektör belirleme usulü ile sınırlayacaksak, KHK ile belirlenmiş şimdiki uygulama yanlıştır. Şu anda 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda sadece şu ifade geçmektedir: Rektörü Cumhurbaşkanı atar. Nasıl atar, yazmıyor; o kısım KHK’da… Böyle olmaz.

ESKİ YÖNTEM SORUNLUYDU

Elbette rektör seçimle belirlenebilir, ama önceki sisteme asla dönülmemelidir. Çok sorunlu bir yöntemdi ve artık kapanmıştır. Az önce önerildiği gibi, rektörün Üniversite Senatosu’nda seçimi düşünülebilir; üzerinde çalışılmalıdır. Bildiğiniz gibi Senato; rektör, rektör yardımcıları, dekanlar, her fakültenin seçtiği bir öğretim üyesi ile yüksekokul ve enstitü müdürlerinden oluşan en büyük akademik organdır. Bu öneriye şunu ekleyebilirim: Senatoya dışarıdan da rektör adaylığı olmalıdır. Üniversiteler kapalı devre işleyen yapılar olmaktan çıkmalıdır. Üniversiteler arasında hareketlilik olmalıdır. Rektörlük seçimle de olsa, atamayla da olsa, en önemli husus liyakattir. Bilimsel liyakati mutlaka olmalıdır ama bu yeterli değildir. Rektör adayı başvuru dosyasına son beş yıl içinde üniversite dünyası, üniversitedeki işleyiş, üniversite özerkliği ve demokratik üniversite anlayışı neymiş, nerede ne konuşmuş ne yazmış, bunları da koymalıdır. Profesörlük ve yayın yapmış olmak rektörlük için yeterli değildir. Rektörler üniversitenin toplumdaki yeri hususunda esaslı fikir sahibi insanlar olmalıdır. Çünkü rektör, gerçekten de üniversiteyi yönlendirecektir.

YENİ BİR ÜNİVERSİTE

Üniversite sorununa bütüncül baktığımızda, yepyeni bir üniversite anlayışıyla yola çıkılmalıdır ve yeni “üniversitenin” temeli, temel eğitimde atılmalıdır. Temel eğitimi düzenlemeden üniversiteyi yeniden yaratmanın imkânı yoktur. Bir ulusun çocukları hayat başarısını üniversite okumakta buluyorsa o ülke hata yapıyor demektir ve biz şu anda bu durumdayız. Eğitim algımız, eğitim yapılandırmamız anaokulundan itibaren değişmelidir. Her yıl bir buçuk milyon gencimizi üniversiteye giriş sınavında terletmeyi sürdürürsek üniversiteyi toparlayamayız. Gençlerimiz yetenek ve isteklerine göre hayata hazırlanmalı, üniversite eğitimi de bilimle uğraşacak gençlerimizi hazırlamalıdır.

Prof. Dr. Cüneyt Akalın yazdı: 'Gençlik geleceğimiz üniversite geleceğe köprümüz' okumak için tıklayınız...
Sonraki Haber