Ünlü dergiden çarpıcı kapak: ABD'de ulusal  kültür savaşı  yaşanıyor

The Economist dergisi, bu hafta ‘Amerika Bölünmüş Devletleri’ başlığını kapağına taşıdı. Makalede ülkede Cumhuriyetçi ve Demokrat eyaletler arasında bir ‘ulusal kültür savaşı’ yaşandığı vurgulandı. Amerika’nın ‘birlikte yaşamanın mümkün olmadığı bir bölünmeye doğru gittiği’ belirtildi

Atlantik medyasının etkili yayınlarından İngiliz The Economist dergisi bu hafta “Amerika Bölünmüş Devletleri” başlığını kapağına taşıdı. Editörlerin imzasıyla yayımlanan kapak yazısında Amerikan toplumunun, eyaletlerin bölünmesine gidebilecek bir kutuplaşma içinde olduğu kaydedildi. Analizde, ABD’nin kırmızı (Cumhuriyetçiler) ve mavi (Demokratlar) olarak ikiye bölündüğü ve eyaletler arasında bir “ulusal kültür savaşı” yürüdüğü vurgulandı.

‘KUTUPLAŞMANIN PETRİ KABI’

The Economist makalesinin başlığı ise “Amerikan eyaletleri, ‘kutuplaşmanın petri kabı’ (bakterinin ürediği besin ortamı) haline geldi.” diyor. Buna, geçen hafta önemli kararlar alan iki eyaletin “birbiriyle tamamen farklı zihniyet yapısı” örnek gösteriliyor. Demokratların yönettiği California’da 2035’ten sonra petrol bazlı otomobillerin satışının yasaklandığı gün Teksas’ta tecavüz veya ensest vakaları istisna tutulmaksızın kürtaj ağır suç kapsamına alındı.

Bu görünüşte birbiriyle bağlantısız iki olayın “önemli bir eğilimin semptomları olduğu” değerlendiriliyor. Washington’da kızışan siyasi rekabetle birlikte eyaletlerde telaş içinde yeni yasaların çıkarma yarışı başladığı kaydediliyor. Teoride “50 eyaletin 50 politika laboratuvarı olmasının ABD’nin üstünlüğü olduğu” söylenirken pratikte bu “yapıcı federalizmden” eser kalmadığı vurgulanıyor.

EYALETLERİN ‘KÜLTÜR SAVAŞI’

Bunun yerine bugün ABD’de adeta eyaletler arası bir “ulusal kültür savaşı” yaşandığı söyleniyor. Bu savaşın içeriği ise makalede şöyle tarif ediliyor: “Dersliklerde ne tartışılacağının reçetesinin verilmesi, silah satın almanın ve taşımanın ne kadar kolay olacağı, kendisini trans olarak tanımlayan gençlere hangi tıbbi müdahalenin yapılacağı, yasadışı göçmenlerin hangi haklardan yaralanacağı.” Bu tartışmalar, iki partinin de ateşli destekçilerini öfkelendiriyor. Üstelik siyasetçiler de ılımlı kesimi görmezden gelip bu hararetli kitleleri esas alıyor.

Eyaletlerde yönetim koltuklarında bulunan siyasetçiler ise “sapkın teşviklere” sahip. Genel seçimlerle ilgilenmiyorlar bile. Ara seçimlerde koltuklarını korumak için bu öfkeli kalabalık ne isterse vermeye odaklanıyor. Bu “aşırılıkçılığın yayılmasıyla” sonuçlanıyor.

37 EYALETTE ‘TEK PARTİ’

Makalede bu durumun sebebi olarak 50 eyaletten 37’sinin “tek partiyle yönetilmesi” gösteriliyor. Cumhuriyetçi ya da Demokrat, tek bir partinin hem eyalet yasama meclisini hem de valiliği kontrol ettiği söz konusu 37 eyalette Amerikan seçmeninin dörtte üçü yaşıyor. Partilerden biri gücü eline geçirdi mi yetkisini kendisini kalıcılaştırmak için kullanıyor ve seçim haritalarını yeniden çiziyor. Seçmenlerin önemli bir kısmı tartışmalı yasa tasarılarında uzlaşmaya, orta yola bulmaya hazır olsa bile “tek parti sarhoşluğuna sahip” siyasetçiler uzlaşmaya ihtiyaç duymuyor. Bunun neticesi ise “yeni bir çatışma siyasetinin” tırmanması oluyor. Bazı eyaletler diğerlerinde çıkan yasaları, örneğin cinsiyet değiştirme operasyonunun yasalaşmasını “cezalandırmak için” yasa çıkarıyor. Diğerleri ise örneğin bu operasyonu yasaklayan eyaletlerin zor duruma soktuğu insanlara “sığınma evi” olmak üzere karşı bir yasa çıkararak cevap veriyor.

BİR ARADA YAŞAMAK İMKÂNSIZ HALE GELİYOR

Mavi ve kırmızı eyalet ayrımı böylece daha da derinleşiyor. Örneğin Texas Valisi Greg Abbott, yasadışı göçmenlere karşı çok yumuşak olduğunu söyleyerek sığınmacıları otobüslere doldurup New York’a yolladı. Florida Valisi ise LGBT vb. liberal kimlik siyaseti dayatması olarak açıklanabilecek “Woke” (Uyanmış) anlayışına karşı “Woke’u Durdurun” yasa tasarısı sundu. Dersliklerde ırk ve cinsiyet meselelerinin konuşulmasını savundu. Makale bu durumu “Tüm bu savaşlar bölücü niteliktedir. Hepsi kırmızı (Cumhuriyetçi) ve mavi (Demokrat) Amerika’nın farklılarına rağmen bir arada yaşamasının mümkün olmadığı anlayışını sağlamlaştırıyor.” sözleriyle yorumluyor. Artık ulusal çöapta bir diyalog ve müzakerenin, hatta ABD iş yapmanın bile bu kutuplaşma ikliminden çok olumsuz etkilendiği ileri sürülüyor. “Eskiden dev bir pazar olan ülkemizde, şimdi eyaletler birbirilerinin sermaye politikalarını ve teşvik ettikleri şirketleri cezalandırıyor.” deniyor.

DEMOKRASİ VE DÜNYA DÜZENİ TEHLİKEDE

“En büyük kaygının” ise bizzat “demokrasinin altının oyulması” olduğu söyleniyor. Cumhuriyetçi Parti’de ön seçimleri kazanmanın ön koşulunun, Trump’ın 2020 seçimlerinin çalındığına dair “büyük yalanını” kabul etmek olduğu iddia ediliyor. Bu yıl Cumhuriyetçi Parti’den bir eyalet savcısı koalisyonu, kendi eyaletlerinde oyların geçersiz sayılması için bir kampanya dahi başlatmış. Kasım seçimlerinde bu havanın daha da kötüleşeceği öngörülüyor.

Bu durum, “Amerika, bazı ateşli uzmanların iddia ettiği gibi bir iç savaşa gitmeyecek ama şimdiden siyasi şiddetle karşı karşıya ve durum daha kötüye gidebilir.” şeklinde yorumlanıyor.

Diğer yandan “Amerikan sisteminin arızalanması”nın, “kurala dayalı düzenin sürmesi için Amerika’ya bel bağlayan dünya açısından da” bir tehdit olduğu ileri sürülüyor. Kendi içinde bölünen Amerika, askeri saldırganlıkları caydıramıyor ve yükselen otoriterleşme dalgasına karşı güçlü bir demokrasi modeli öneremiyor.

Bu duruma önerilen çözüm ise Washington’ın ulusal meselelerle ilgili daha büyük sorumluluk alması ve bürokratik tıkanıklığı aşacak önlemler bulması. Ama en temelde seçmenlerin siyasetçileri değil, iktidardaki siyasetçilerin seçmenleri belirlemeye başladığı (İngilizcede buna “gerrymandering” deniyor) bu düzenin değişmesi.

Bunun yolunun ise kapsamlı bir seçim sistemi reformundan geçtiği savunuluyor.

BİDEN: TRUMP DEMOKRASİYE TEHDİT

ABD Başkanı Joe Biden, ülkede 10 hafta sonra yapılacak ara seçimlere yönelik konuşmasında “birlik, beraberlik” vurgusu yaparak, eski Başkan Donald Trump öncülüğündeki Cumhuriyetçi rakiplerinin “ülke demokrasisi için tehdit oluşturduğunu“ ileri sürdü. Pennsylvaina’nın Philedelphia kentindeki Bağımsızlık Salonu'ndan yapılan canlı yayında seçmenlerine seslenen Biden, “Uzun süredir, Amerikan demokrasisinin garanti altına alındığına dair kendimizi rahatlattık. Ama öyle değil. Onu savunmak zorundayız. Bunun için hepimiz ayağa kalkmalıyız.” dedi. Biden, yaklaşan ara seçimleri “ulusun ruhu için bir savaş” olarak niteledi.

YENİDEN ‘AMERİKAN YÜZYILI’

Trump destekçilerini hedef alan ve onları “Amerika'yı Tekrar Mükemmel Yap” sloganının ilk harflerine atfen MAGA Cumhuriyetçiler diye nitelendiren Biden, "Donald Trump ve MAGA Cumhuriyetçileri, Cumhuriyetimizin temellerini hedef alan aşırılığı temsil ediyor. Bu, ülke için bir tehdittir.” ifadesini kullandı. Biden ayrıca “21. yüzyılı başka bir Amerikan Yüzyılı yapmak için büyük düşüneceğiz, çünkü dünyanın bize ihtiyacı var.” ifadelerini kullandı.

HALKIN YARISI İÇ SAVAŞ BEKLİYOR

Araştırma şirketi YouGov ve The Economist dergisinin yaptığı ankete göre katılımcıların yaklaşık yarısı, 10 yıl içinde iç savaş çıkma ihtimali olduğunu düşünüyor. İnternet üzerinden 20-23 Ağustos'ta düzenlenen ve 1500 ABD’linin katıldığı ankette görüş belirtenlerin yüzde 43’ü “iç savaşın bir dereceye kadar muhtemel” olduğunu söyledi. Araştırma şirketi Ipsos'un geçen ayda yayımladığı bir çalışmada da ABD'lilerin yaklaşık ayrısının iç savaşın çıkacağını düşündüğü tespit edilmişti. Ayrıca You Gov anketinde, ABD'lilerin yüzde 62'si bölünmenin ileride daha da kötüleşeceğini söyledi. Connecticut eyaletinde yer alan Quinnipiac Üniversitesi’nin bu hafta yayımladığı bir anket ise halkın yüzde 67’sinin “ülkede demokrasinin çöküşün eşiğinde olduğunu” düşündüğünü ortaya koydu.

Sonraki Haber