Trompetin 'havalı' yıldızı Chris Botti

Dünyaca ünlü trompetçi Chris Botti, Harbiye Açıkhava’da müzikseverlerle buluşacak. ‘Üçüncü sınıftayken, bir isyan ruhuyla doldum ve piyano yerine trompet çalmak istedim’ diyen Botti’yle müzik hayatını konuştuk

Grammy ödüllü trompet sanatçısı Chris Botti, JRO Yatırım ana sponsorluğunda 17 Mayıs Cuma akşamı, saat 21.00’de, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda konser verecek.
Müzik dünyasının en çok satan çağdaş caz trompet sanatçılarından Botti’nin Kod Müzik ve BWO Entertainment iş birliğiyle gerçekleştirilecek konseri öncesi ona ve trompetine biraz yakından bakalım.

Chris Botti'nin 9 yaşında başlayan trompetle dolu tutkulu hikâyesi, bugün adının dünyanın dört bir yanında söylenen bir melodiye dönüşmesinin de hikâyesi. Bu yolculuk, sadece Botti'nin nefesinden yayılan ve parmaklarıyla trompetinde masala dönüşen notalarla sınırlı değil; kişiliği ve yoluna çıkan isimleri de kapsıyor.

‘TROMPET BİR İŞKENCE ALETİ’

"Bir müzisyen sahnede eğlenmek zorundadır," diye başlıyor. Botti, "Çünkü sinirlenirsen, bu seyirciye de geçer." Trompet, her ne kadar yüksek sesli bir enstrüman olsa da, Botti için her türlü duygusunu anlatabildiği bir ifade aracı. Onun enstrümanına olan sevgisi ise tutkulu bir aşk gibi. Gülerek “Trompet bir işkence aleti” diyor. “Eğer iki, üç gün antreman yapmayacak olursanız performansınız hemen geriler” diyor. Enstrüman için trompeti seçmeyi düşünenlere ise bir daha düşünmelerini tavsiye ediyor ve havaalanında beklerken bile prova yapabilen gitaristine imrendiğini söylüyor. Gülümsemesi “Ben öyle bir yerde prova yapacak olsam, durmam için üstüme pet şişeler atarlardı” derken kayboluyor.

Chris Botti'nin müzikle ilk teması, annesinin evde piyano çalmasıyla başlamış. Annesi klasikpiyanist, büyükannesi ise profesyonel bir org çalgıcısıymış. Bu müzik dolu evde büyüyen Botti için müzik kaçamayacağı bir kaderdi diyebiliriz. Fakat trompetle tanışması, onun için dönüm noktası olmuş. "Üçüncü sınıftayken, bir isyan ruhuyla doldum ve piyano yerine trompet çalmak istedim," diye anlatır Botti. Bu kararın ardında yatan gerçek neden ise bir televizyon programında gördüğü ve ona ilham veren ünlü trompetçi Doc Severinsen'ı ilk gördüğü an çok havalı bulması. Daha küçükken pilot olmayı hayal eden Botti için “havalı” bir şey yapmak hep önemli olmuş gibi.

‘GÜNDE ON SAAT ÇALIŞIYORDUM’

Botti'nin müzik eğitimi, yetenekli öğretmenlerle dolu. Oregon Senfoni Orkestrası'ndan Fred Sautter ve okulunun bando direktörü Bob Ernst, onun bu alandaki yeteneklerini keşfetmesine yardımcı olmuş. O günleri "Her gün on saatimi müziğe adıyordum" diye hatırlıyor Botti. Annenin, genç Botti'yi dersler için saatler süren yolculuklarda taşıması, onun bu sanatı öğrenme sürecinde yalnız olmadığının örneği.
Müzik kariyerinde ilerledikçe Botti, caz müziğinin dev isimlerinden Miles Davis, Clifford Brown ve Chet Baker gibi efsanelerden derin ilhamlar alır. "Miles Davis'in 'Kind of Blue' albümü, müziğimin temel taşlarından biridir," diye belirtir Botti. Bu albüm, onun müzikal ifade biçimini ve sanatsal vizyonunu şekillendirir.

Botti'nin müzikal yolculuğu sadece onun solo performansları ile sınırlı kalmaz. Üniversitenin son senesi okuldan ayrılır ve Frank Sinatra’nın ekibinde yer alır. Sting ile olan uzun süreli işbirliği, onun kariyerinde önemli bir rol oynar. Sting, Botti'nin sadece bir müzisyen olarak değil, aynı zamanda bir birey olarak da büyümesine yardımcı olur. "Sting ile geçirdiğim zamanlar, müziğimin yanı sıra kişisel olarak da büyümeme yardımcı oldu," diye anlatır Botti. Bu süre zarfında, aralarında Paul Simon, Barbra Streisand, Lady Gaga gibi isimlerin de bulunduğu müzik endüstrisindeki diğer büyük isimlerle de çalışır.

DENİZLERE AÇILDI

Chris Botti, müziğiyle olduğu kadar, sahnedeki karizması ve tutkusuyla da tanınır. "Müziğimde her zaman bir sinematik kalite ararım," diye açıklar Botti. Her performansı, izleyiciler için unutulmaz bir duygusal deneyim sunmayı amaçlar. Yılın 300 gününü konserler için yolda geçiren sanatçı dünyanın her yerinde konser salonları ve kulüplerde konserler vermeye devam ediyor. Bu rota yetmezmiş gibi şimdilerde denizleri de fethediyor. Geçtiğimiz yıl hayata geçirdiği “Botti at Sea” projesi 2025 rotası için yolcu alımına başladı. Bu projede bir yolcu gemisine toplanan müzikseverler Botti’ye eşlik eden 25 kadar özel konukla müzik dolu bir gemi seyahatine çıkıyor.

Son yıllarda, Botti'nin yeni ilgisi spor arabalar. Yeni hobi olarak başladığı bu alanın, yaşamına heyecan kattığını söylüyor. Ancak müziğe olan tutkusu hiçbir zaman azalmıyor ve "Müziğe olan aşkım, her zaman birinci önceliğim olmuştur," diye vurguluyor. Spor arabalar, onun hayatına yeni bir boyut getirse de, bu boyutun içinde de bir anlamda müzik vardır, “Arabaya bindiğimde, radyoyu açmam. Motordan yükselen sesi senfonik bir müzik dinler gibi dinlerim” diyor.

SÜREKLİ BİR ARAYIŞ

Botti'nin müzik kariyeri, onun sürekli olarak yeni müzikal ifade yolları aramasıyla şekilleniyor. Blue Note Records ile yaptığı "Volume One" albümü, bu arayışın bir sonucu olarak ortaya çıkmış. Albüm, akustik caz ve klasik standartlara odaklanarak, Botti'nin müzikal köklerine dönüşünü simgeliyor. "Bu albümle, müziğimin özüne geri dönmek istedim," diye açıklıyor Botti. Bu proje, onun altmışıncı yaşında sanatsal yeniden doğuşunun da bir simgesi.

Her yeni projede, Chris Botti müzikal sınırlarını zorlamaya devam ediyor ve "Müzik, sürekli bir keşif sürecidir. Her yeni albüm, yeni bir öğrenme deneyimi sunar ve bana müziği farklı yollarla ifade etme fırsatı verir" diye belirtiyor. Bu süreç, onun hem bir sanatçı olarak büyümesine yardımcı oluyor, hem de dünya çapında müzikseverlerle bağ kurmasını sağlıyor.

Botti'nin sahne arkasındaki hayatı da müziği kadar renkli. Yoğun tur programına rağmen, her performansını taze ve dinamik tutmayı başarıyor. Yılın neredeyse 300 günü yollarda olan sanatçı kendini yolculuk bağımlısı olarak niteliyor. Yoğun programında dinamik kalmayı ise “kas hatırlamasına” bağlayarak “İki hafta bir aradan sonra tekrar yola çıktıysak ilk üç gün gerçekten zorlu olur, üç günün sonunda bu ritme alışırız, o kasımız neyse işte o hatırlamıştır ve artık pek çok şey zorlanmadan kendiliğinden olur” diyor.

Onu sahnede diğer sanatçılardan öne çıkaran bir diğer nokta ise, ekibindeki her bir üyeyi parlatması. Bunu şu cümlelerle açıklıyor, “Onlar benim spot ışıklarım, onlar ne kadar parlarsa ben daha çok aydınlanıyorum.”
17 Mayıs akşamı Botti’yi, onun daha da parlamasına sebep olan orkestrası ve beş özel misafiriyle Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda dinleyeceğiz. O da Boğaziçi’ne karşı bir konser verecek olmaktan heyecanlı. O gece için temennilerinden biri ise rüzgâr. Rüzgâr trompetini zorlamadığı sürece çok eğleneceğimizin garantisini veriyor.

Sonraki Haber