Ünlülere milyonlar akıtanlar sanatı meslek saymıyor

Yerel yönetimlerin sanat ve sanatçı ile olan ilişkisine mercek tutmaya devam ediyoruz. Belediyelerin sanat üreten ve eğitimini veren kurumlarında çalışan sanatçılar, sorunlarını Aydınlık’a anlattı.

Ünlülere verdiği milyonlarla gündeme gelen yerel yönetimler, kendi bünyelerindeki sanat kurumlarına ise sahip çıkmıyor. Belediyelerin sanat kurumlarında neler yaşandığını, bu kurumlarda çalışan sanatçılarla konuştuk. Konservatuar ve müzik eğitimi fakültelerinden mezun olmuş sanatçıların, kurumların içinden anlattıkları, sanat alanında belediyelerin ünlü konserlerinde olduğu gibi bir kez daha kamu hizmetine odaklanmak yerine siyasi reklama yöneldiğini açığa çıkardı. Nitelik yerine niceliğe önem verilen projeler, sanatın ve eğitimin kalitesini düşürüyor. Yüklenici firmalar aracılığıyla düşük ücretlere çalıştırılan sanatçıların birikimleri sömürülüyor. Belediyelerin kültür sanata ayırmakla sorumlu olduğu bütçeler, kendi reklamlarını yapmak amacıyla kullanılıyor. Sanatçılar ise işsizlik korkusuyla her zorluğa katlanmak zorunda kalıyor.

SORUN YALNIZCA POP MÜZİK DEĞİL

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin yönettiği bir ilçe belediyesinin sanat eğitimi veren bir kurumunda 10 yıldan fazla süredir çalışan bir eğitimci, işten çıkarıldığında tazminat bile alamayacağını belirtti. Aydınlık’a konuşan sanat eğitimcisi, borç içinde yaşamaktan, ek işler yapmaya çalışmaktan ve yarın ne olacağını düşünmekten yorulduğunu belirtti. Yıllardır kadroya alınma sözleri ile oyalandıklarını belirten sanatçı şunları aktardı;

“Her dört yılda bir belediye yönetiminin değişmesiyle birlikte sil baştan kendimizi ve tam olarak ne iş yaptığımızı belediyeye tanıtmaya çalışıyoruz. Çünkü açıkçası önemli kurumlar olarak görülmüyoruz. Belediye yöneticileri, ya göstermelik olarak ya da yalnızca etkinlikler olacağı zaman ve kendileri sahneye çıkıp konuşma yapacakları zaman bizi hatırlıyorlar.”

ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA

“Birtakım tanımadığımız firmalar aracılığıyla, verdiğimiz ders başına ücret alıyoruz. İsmini yalnızca kağıt üzerinde gördüğümüz firmalar. Ben bir müzik eğitimi kurumunda çalışıyorum. Bağlı olduğum firma ise Türkiye’nin diğer ucundaki bir ilde kurulmuş bir tarım firması olabiliyor. Bu firmalar da sürekli değişiyor. Üç ayda bir firma değişikliği yapıldığı bile oldu. Her seferinde de bizden sağlık raporu gibi işe giriş belgeleri isteniyor. Kazandığımız paraya gelince, maksimum girebileceğimiz ders sayısına ulaşsak bile asgari ücretin altında bir miktar elimize geçiyor. Bugün bir süpermarket çalışanı bile daha fazla maaş alıyor. Her meslek değerli ama bir sanat eğitimcisinin emeğinin karşılığı bu olmamalı.

Belediye-sanatçı ilişkisindeki sorunlar, yalnızca pop müziğe milyonlar verilmesiyle sınırlı değil. Klasik müzik de olsa, anlayış değişmiyor. Bizi kadroya alma sözüyle yıllarca oyalayan belediye, pandemi döneminde ‘sanatçılara destek oluyoruz’ söylemiyle ortaya çıktı ve klasik müzik alanında çok tanınmış sanatçılardan oluşan bir orkestrayla konser düzenledi. ”

ÖĞRENCİ ORKESTRALARI REKLAM MALZEMESİ OLDU

AK Parti’nin yönettiği bir ilçe belediyesinde ise bir müzik eğitim projesine yatırım yapılmış. Yine bir yüklenici firma ve sanat alanında yetkin olmayan yöneticiler işin başına geçirilmiş. 5 yıl öncesine kadar bu kurumda eğitim veren öğretmenlerin sigortasız çalıştırıldığını öğrendik. Burada da ek işler yaparak geçinmeye çalışan sanat eğitmenleri, kurumun uygulamalarına tepkili. Mesleğine duyduğu saygıdan dolayı buradan ayrılmayı tercih ettiğini belirten bir üflemeli çalgı öğretmeni şunları anlattı;

“Bir an önce bir öğrenci orkestrası kurup belediyenin reklamını yapmak istiyorlar. Konservatuar eğitiminde, orkestra dersi dördüncü yılda başlar. O da yalnızca ders olarak işlenir ve yılda belki bir kez konser verilir. Henüz üflemeli enstruman çalmaya yeni başlamış, notaları bile yeni öğrenmiş bir çocuğu orkestraya oturtup onu saatlerce orkestrayla birlikte çalmaya ve konsere çıkmaya zorlayamazsınız. Evet burası belki bir akademik kurum değil, çocukların konsere çıkması herkese hoş görünüyor olabilir. Ama ilk yılındaki bir öğrencinin de, belediye başkanına veya cumhurbaşkanına konser verilecek diye, verdiğimiz eğitim hiçe sayılarak konsere çıkarılması kabul edilemez. Öğrettiğimiz tekniği bozuyorlar. Bir prova sonrası öğrencim bana gelip ‘Hocam üflerken ağzımdan kan geldi’ dediğinde, yanlış bir yerde bulunduğumu anladım ve bu kurumdan ayrılmaya karar verdim.”

Aynı kurumda çalışan başka bir eğitimci de, Aydınlık’a yaptığı açıklamada, müzik eğitimindeki doğruları savunduğu için keyfi bir şekilde işten çıkarıldığını belirtti. İşe geri dönüş davasını kazanmasına rağmen dönmeyi istemediğini belirten kaynak, bu olaydan sonra kurumda sigortasız çalıştırılan tüm öğretmenlerin sigortalarının yapılmaya başlandığını aktardı.

BANDOLAR KENARA İTİLDİ

Bir büyükşehir belediyesine bağlı bandoda görev yapan bir müzisyen, son aylarda maaşlarının oldukça düşük kaldığını belirtti. Bando gibi halkın içine müziği taşıyan ve özellikle milli bayramlarda görev yapan bu önemli kurumun değersizleştirildiğini belirten müzisyen, özel bandoların bile kendilerinden çok daha iyi şartlarda çalıştığının altını çizdi. Dünyanın dört bir yanındaki büyük bandolara da değinen konservatuar mezunu sanatçı, yaşadıklarını şöyle anlattı;

“Milli bayramlarımızda, müzisyenliğin en yorucu dallarından biri olan bandoculuğu icra ediyoruz ama bizim hakkımızı hukukumuzu savunan yok. Yanımızdan özel kiralanan bandolar geçiyor, onlar bile bizden çok daha iyi durumdalar. Bandolar için artık hiçbir proje üretilmiyor. Formalite icabı, konu mankeni gibi görevlere gönderiliyoruz. Bazen hoparlörden müzik çalınırken üzerine çalar gibi yapmamız bile isteniyor.
Maaşımız önceki ay 16 bin TL idi. Bu şehirde ev kiraları bile bunun üzerinde. Bandoya düzenli ve güvenceli bir işe sahip olmak amacıyla girmiştim fakat pişman oldum. Ben sonuçta iyi bir müzisyenim ve kendimi bir şekilde kurtaracağım ama bu kurumların ülkemde bu duruma düşmesine üzülüyorum. Dünya’da bando müziği çok başka yerlerde. Görkemli yarışmalar, gösteriler düzenleniyor, stadyumlarda festivalleri yapılıyor. Bizim ise bu alanda binlerce yıllık geçmişimiz olmasına rağmen değersizleştiriliyoruz.”

Sonraki Haber