Üreten Türkiye’nin Köy Enstitüleri meslek liseleridir

Hepimizin Sendikası grubu, “Meslekî ve Teknik Eğitim Raporu”nu kamu oyunun değerlendirmesine sundu. Raporun tam metnine http://hepimizinsendikasi.com adresinden ulaşılabilir.

Türkiye’de üretim ekonomisi ihtiyacı kendisini hissettiriyor. Açıklanan ekonomi paketlerinde “yatırım, üretim, istihdam” vurgusu öne çıkıyor. Üretim seferberliği demek istihdam seferberliği demektir. Türkiye’nin büyük bir iş gücü potansiyeli var. İşgücü potansiyeli üretim ekonomisinin inşasında –doğru değerlendirilebilirse- önemli ekonomik kaynaklardan biridir. Üretim ekonomisinin inşası süreci aynı zamanda nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi ihtiyacını gündeme getirmektedir. Bu nedenle eğitim ve özel olarak da meslekî ve teknik eğitim gündemdedir. Hepimizin Sendikası grubu olarak üreten Türkiye’nin nitelikli iş gücü ihtiyacının yetiştirilebilmesine yönelik “Meslekî Eğitim Raporu” hazırladık. Kamuoyunun değerlendirmesine sunuyoruz.

Eğitim bireyin ilgi ve yeteneklerini keşfedip geliştirmesini, hayata hazırlanmasını, iş ve meslek edinmesini sağlayan, millî kimliğini pekiştiren, planlı, sistemli etkinliklerdir. Eğitim ekonomiden bağımsız değildir, ekonominin ihtiyaçlarına uygun bireyler yetiştirmeyi amaç edinir. Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayarak çıraklık eğitimi ile 1940’lı yıllarda Köy Enstitüleri ile Türkiye meslekî eğitimde önemli bir deneyim ve birikim elde etmiştir. Köy Enstitüleri yalnız köye Cumhuriyet bilincini ve felsefesini taşımamış, aynı zamanda köy hayatının ihtiyaç duyduğu meslek insanını yetiştirmiştir. Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) de kendi ihtiyaç duyduğu nitelikte iş gücünü yetiştirmek için istihdam garantili çıraklık eğitim merkezleri açmışlardır ve başarılı bir model ortaya çıkmıştır. Meslekî eğitimin başarısında belirleyici olan KİT’ler yoluyla devletin üretime katılması ve istihdam sağlamasıdır. Meslekî eğitim istihdam garantisi ile ilgiye mazhar olmuştur.

Emperyalist Batı sistemi 1970’li yıllarda içine girdiği ekonomik durgunluğu aşmak için kısa yoldan büyük kârlar elde edeceği başta pazarlama, finansman gibi sektör ve alanlara yöneldi. Sonuçta, üretimden koptu, hizmet sektörü odaklı bir modeli benimsedi. Bu modelin ihtiyaç duyduğu insan tipi iletişim, empati, takım çalışması, girişimcilik gibi 21. yüzyıl becerileri olarak sunulan niteliklere sahip insan yetiştirmeyi gerekli kıldı. Hizmet sektörü büyüdüğü oranda bu sektördeki kadrolarda kendine yer bulabilmek için kitleler akademik eğitime yöneldi. 24 Ocak 1980 kararlarının sonucu olarak Türkiye’de de benzer bir süreci görüyoruz. KİT’lerin özelleştirilmesi, devletin üretimden çekilmesi, hizmet sektörü ağırlıklı bir ekonomik modelin kurulması meslekî ve teknik eğitimi gözden düşürmüştür. Kitleler akademik eğitime, yükseköğretime sevk edilmiştir. Bugün işsizliğin, diplomalı işsizliğin, meslekî ve teknik eğitimin gözden düşüp yükseköğretime talebin artmasının temelinde hizmet sektörünün Türk ekonomisinin yüzde 60-65’lerini oluşturması yatmaktadır. MEB’in Meslekî Eğitim Haritası incelendiğinde meslekî ve teknik eğitim kurumlarımızda en fazla öğrenci bulunan bölümlerle en çok istihdamın yapıldığı sektörler arasındaki çelişki meslekî eğitimle hizmet sektörü arasındaki çelişki ve uyumsuzluktur. Bu iktisadî temel nedeniyle meslekî ve teknik eğitimde alan istihdamı yüzde 10 dolayındadır. Dolayısıyla meslekî ve teknik eğitimin sorunları iktisadî temelde ele alınmalıdır, salt Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’nın adımlarıyla çözülemez! MEB’in adımlarının ve 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer alan meslekî eğitimle ilgili hedeflerinin en önemli zaaf ve eksikliği üretim seferberliği temelinden yoksun oluşu, özel sektöre bel bağlaması, kamucu perspektiften ve planlamadan uzak oluşudur.

MERKEZİ İHTİYAÇ PLANLAMASI ŞART

MEB’in iş dünyası ile iş birliği arayışı doğru bir yaklaşımdır. Fakat eğitim kamunun tekelinde olmalıdır, iş dünyasından özel meslekî ve teknik eğitim kurumu açmasını beklemek doğru değildir. MEB’in bu anlayışı genel olarak özel okulculuğu teşvik politikalarının yansımasıdır. MEB’in iş dünyası ile imzaladığı protokoller meslekî eğitim üretim ilişkisi açısından önemli olmakla beraber henüz atölye, laboratuvar yenileme şeklindedir. Merkezî bir ihtiyaç planlaması yapılmadan atölye yenilenmesi kaynak israfına yol açabilir. Hangi nitelikte, hangi mesleğe ne kadar ihtiyaç duyulduğu planlanmalıdır. Protokoller beceri eğitimi ve stajların iş yerinde yapılmasını ve istihdam güvencesini içermelidir. Geçmişte KİT’ler ve çıraklık eğitim merkezlerinin başarısı bu temele dayanmaktaydı. Her geçen gün yenilenen teknolojiye yeni yatırımlar yapmak kolay değildir. Bu nedenle meslekî ve teknik eğitim kurumları KİT’lerin içinde, organize sanayi bölgelerinin içinde kurulmalı, beceri eğitimleri iş yerlerinde gerçekleştirilmelidir.

Türkiye’nin yatırımı, üretimi, istihdamı ve KİT’lerin yeniden canlandırılmasını konuştuğu koşullarda buna merkezî planlanma eklenmelidir. Merkezî planlama ile ekonomide sanayi ve tarıma ağırlık verilmeli; iş gücü buna göre planlanmalıdır. Meslekî ve teknik eğitimin sorunları salt MEB’in adımlarıyla çözülemez.

Üreten Türkiye’nin Köy Enstitüleri, meslek liseleridir. Meslekî ve teknik eğitim kurumları birer üretim tesisi olmalı, başta okullarımız olmak üzere kamu kurumlarının bakım ve onarımları meslekî ve teknik eğitim kurumlarınca karşılanmalıdır. Bu uygulama hem beceri eğitimlerini nitelikli hâle getirir, hem de kamuda tasarruf sağlar.

Anadolu Teknik Programları teknik lise olarak yapılandırılmalı ve tekniker unvanını verecek niteliğe kavuşturulmalıdır. Bu sayede yükseköğretim kapsamındaki meslek yüksekokulları kapatılabilir ve üniversite yerleşkesi dışındaki binaları MEB’e devredilebilir ve MEB’in okullaşma ihtiyacına yönelik değerlendirilebilir.

Yükseköğretim ortaöğretime dayandırılmalıdır. Bu bağlamda teknik liselere kendi alanlarında mühendislik bölümlerinde yüzde 50 kontenjan ayrılmalıdır. Sağlık yüksekokullarına sağlık meslek liselerinden mezun olan öğrenciler girmelidir.

Ortaöğretime geçişte temel eğitime dayalı sınavsız bir model kurgulanmalıdır. Temel eğitim başarı puanı ve seçmeli dersler veri olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda ortaokul 7 ve 8. sınıfa genel meslek ve el becerileri dersi eklenmelidir. 4+4+4 modelinin öğrencilerin örgün eğitim dışına çıkmasına imkân tanıyan açık ortaokul ve açık lise yolları ile imam hatip ortaokulları kapatılmalıdır. Orta vadede okulların imkânları iyileştirilerek yöneltme uygulanmalıdır.

Sonraki Haber