Üretime özgürlük paraya denetim

Sayın Cumhurbaşkanımız ve Ak Parti Hükümeti ekonomide doğru bir yola girdi. Faizleri düşürerek kaynakları tarım ve sanayi üretimine aktarmaya karar verdi. Çünkü yüksek faizle yatırım ve üretim gelişemezdi ve bugüne kadar da gelişemedi.

Türkiye, 24 Ocak 1980 kararları ve arkasından 12 Eylül 1980 darbesiyle ekonomide bir karşı devrim yaşadı. O güne kadar ki Atatürk’ün milli, halkçı, planlı ve karma ekonomik modeliyle elde ettiği bütün kazanımlar tasfiye edildi. Düşük kur, yüksek faiz politikasıyla hem yerli üretim baltalandı hem de dolara, marka ve avroya özgürlük tanındı. Türkiye, neoliberal ekonomi politikalarının uygulandığı bu süreçte 450 milyar dolar borca battı. Yabancı malların cennetine dönüştü.

Yeryüzünde özgürlük tanınamayacak ve denetim altında tutulacak ekonomik araçların başında para gelir. Çünkü paraya özgürlük tanıdığınızda o bildiği ve sevdiği yere gider. O yerde üretim değil kabarık cüzdanlar, kasalar ve borsa kağıtları olur. Döviz sıcak parayı sever. Obezdir. Girdiği ülkede kısa sürede şişmanlar geri kaçar. Para su gibidir. Kanallarla denetim altına almazsanız kendi bildiği yere akar. Bağınıza, tarlanıza büyük zararlar verir. O açıdan özellikle yabancı paranın giriş, çıkışı gerek gümrük ve gerekse diğer ekonomik politikalarla denetim altına alınmalıdır.

TASARRUF, YATIRIM, İSTİHDAM VE ÜRETİM

Adına ister Çin Modeli deyin, ister Atatürk Modeli deyin ne derseniz deyin bugün gelişmekte olan bütün ülkelerin uyguladığı model Üretim Ekonomisidir. Bu model tasarruf, yatırım, istihdam ve üretim ayaklarına dayanır. Amaç milli ve yerli üretimi artırarak ekonomik bağımlılıktan kurtulmaktır.

Bugün Türkiye üretimden çok faizcilere çalışmaktadır. İhraç ettiğimiz ürünlerimizin % 70’i yabancı hammadde ve ara mallarından oluşmaktadır. Bankalardaki mevduatın % 65’i döviz hesabıdır. Merkez Bankası kanalıyla faiz musluğunu kapatmaya çalışan hükümetimizi yeni bir görev beklemektedir. Dövizi denetime almak ve enflasyon musluğunu da kapatmaktır. Bu da serbest kambiyo rejiminde mümkün değildir. Acilen kontrollü kambiyo rejimine geçmektir.

Hem serbest piyasa ekonomisi hem de üretim ekonomisi birlikte olamaz. Dünyada bunun örneği yoktur. Kapitalizm dahil, halkçı ekonomiler ve sosyalist ülkelerin hepsi üretim ekonomisi modeliyle gelişmiş ve kalkınmışlardır. Kontrollü kambiyo rejimi de bu modelin ayrılmaz bir parçasıdır.

Üretim ekonomisi modeli hem dünya tarihinde hem de Türkiye tarihinde denenmiş ve sınanmış bir modeldir. Türkiye 1929 Dünya Ekonomik Krizini bu modelle atlatmıştır. ABD dahil bütün dünya ülkelerinde işsizlik, enflasyon ve küçülme fırlarken, Türkiye Atatürk’ün milli, kamucu, planlı karma ekonomik modeliyle, yani üretim ekonomisi modeliyle SSCB ile birlikte dünya şampiyonu olmuştur. Bu ekonomik model bazı zikzaklar ve sapmalar olduysa da 1980’lere kadar devam etmiştir. Türk tarımının gelişmesi, fabrikaların açılarak sanayileşme hamlelerinin artması, kısacası Türk ekonomisinin altın yılları 1930- 1980 yılları arasıdır. Etibanklar, Sümerbanklar, Demir-Çelik fabrikaları, barajlar, MKE’ler SEK’ler, SEKA’lar, TEKEL’ler vb. gibi kurumlar bu çağın bazı sembolleridir.

1945’lerden sonra Atatürk’ün devrim ve ilkelerinde olduğu gibi ekonomik modelinde de çürüme ve yozlaşmalar oldu. Ama yine de KİT’ler ve sanayileşme hamleleri 1980 karşı devrimine kadar ağır aksak da olsa yürüdü. Bu dönemin hükümet başkanları olan Menderesler, İnönüler, Demireller, Ecevitler Atatürk’ün başlattığı üretim ekonomisi modeline ve onun ayrılmaz parçası olan kontrollü kambiyo rejimine sahip çıktılar ve onu uyguladılar. Hatta daha da ileri giderek cebinde döviz taşıyanı cezalandırdılar. İşte bu hükümetlerin kontrollü kambiyo politikası sayesindedir ki Türk tarımı ve Türk sanayisi altın yıllarını yaşadı.

Hükümet tek ayakla yürüyemez. Faiz ayağıyla adım atan hükümet döviz ayağını da tedavi etmelidir. Bunun adı kontrollü kambiyo rejimidir. Böylece dövizi denetim altına alarak hem enflasyonu hem de küresel güçlerin ekonomik operasyonlarını önleyebilir. Türkiye bu ekonomik zorlukları aşarak refaha ulaşmak istiyorsa üretime teşvik ve özgürlük, üreticiyi baş tacı, parayı da denetime almak zorundadır.

Sonraki Haber