Üst düzey ziyarete alt düzey protokol: Blinken Beijing’de

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, iki gün süren ziyareti için Beijing’deydi. Bu yılın şubat ayında yapılması planlanan ziyaret, o dönem ‘casus balon’ tartışmaları nedeniyle ertelenmişti. ABD’li Bakan ‘alt düzey protokol’le karşılandı.

ABD yönetimi neredeyse 5 yıl sonra Çin’e ilk üst düzey ziyaretini Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la yaptı. Blinken’ı, Çin’in Kuzey Amerika ve Okyanusya İşleri Dairesi Başkanı Yang Tao karşıladı, kırmızı halı serilmemesi dikkat çekti. Batı medyasında bu durum “İkinci Dünya Savaşı’na benzer” yorumlarıyla karşılandı. (1)

Biden yönetiminin kabinesinden ilk ziyaret anlamına da gelen Blinken’ın ziyaretinde, Çin’in çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Qin Gang, “Çin-ABD ilişkilerinin kuruluşundan bu yana en düşük seviyede olduğuna” dikkat çekti, Tayvan başta olmak üzere Çin tarafının ABD’ye yönelik diğer endişeler hakkında net uyarılar iletildi. (2)

‘ABD-ÇİN İLİŞKİLERİNDE AŞAĞI YÖNLÜ SARMAL’

Çin ve ABD ilişkileri zorlu bir dönemden geçiyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde başlatılan ticaret ve teknoloji savaşları, ABD Başkanı Joe Biden yönetimi ile yeni bir aşamaya girdi. Öyle ki Biden, başkanlık yemininin hemen akabinde “21. yüzyılda esas meydan okuma Çin’le bizim aramızda olacak” açıklaması yaptı. (3) ABD, Pasifik stratejisini yeniden düzenledi, İngiltere ile birlikte Avustralya’yı dahil ederek AUKUS Anlaşmasını duyurdu ve Asya-Pasifik’i nükleerleştirme politikasının bir başka adımını attı. Biden yönetimi geride kalan dönemde Dörtlü İttifak (QUAD)’ı yeniden canlandırma girişimini hızlandırdı, Endonezya’ya yaklaşık 14 milyar dolarlık savaş uçağı satış anlaşmasını onayladı, Filipinler’de 4’ü yeni 9 askeri üs açtı, NATO zirvelerinde Rusya’yla beraber Çin’i “kurallara dayalı uluslararası düzene en büyük tehdit” ilan etti ve geçen yıl da Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyareti ile Çin’in kırmızı çizgilerini aştı.

Çin tarafından bakacak olursak, Trump ile başlatılan, Biden yönetimi ile devam ettirilen “Çin’i kuşatma” stratejisi karşısında Çin, bölgesel ve uluslararası ortaklıkları artırmaya devam ediyor. BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi uluslararası kurumsal yapılar dışında dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması olan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP)’in Çin öncülüğünde imzalanması, Kuşak ve Yol Girişimi üzerinden büyük altyapı projelerin devamı; ABD hegemonyası sonrası yeni uluslararası düzenin taşlarını döşüyor. ABD’nin kendisini hem RCEP hem de Kapsamlı ve Aşamalı Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması’nın (CPTPP) dışında bulması ise uluslararası ticaretin seyrinde emperyalist kuvvetin gerilemesi açısından 21. yüzyıl ekonomi tarihine geçecek bir başka önemli noktayı işaret ediyor.

SİLAHLA DİŞ GÖSTERDİ

Askeri açıdan ise Çin’in daha agresif bir savunma dönemine girdiğini söylemek yanlış olmaz. Nitekim Eski ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin ziyareti sırasında Tayvan adası çevresinde birçok tatbikat başlatan Çin Halk Kurtuluş Ordusu, ABD’nin Afganistan hezimeti sonrası ise bölgede “kontrolsüz kaos” stratejisine karşı ŞİÖ uyarınca ilk kez Rusya ile karada gerçek mermilerin kullanıldığı bir askeri tatbikat yaptı. Buna ek olarak Çin ve Rus bombardıman uçakları Aralık 2022’de Doğu Çin Denizi ve Japon Denizi’nde ortak tatbikat ise Ukrayna meselesine karşı Çin’in askeri anlamda Rusya ile aynı safta olduğunu gösteren bir başka dikkat çekici gelişmeydi. Belki de en önemlisi Çin’in 2018’den sonra ilk kez Hindistan ile birlikte Rusya’nın Vostok-2022 tatbikatına katılması oldu. 2020 yazında Kaşmir sorununda askeri çatışmaya giren Çin ve Hindistan’ın iki yıl sonra ortak askeri misyonu paylaşması ABD’nin Asya planlarını altüst etti.

ABD-ÇİN İLİŞKİLERİ HANGİ YÖNE İLERLİYOR?

Yukarıda kısaca açıkladığımız bölgesel ve uluslararası gelişmeler, Blinken ziyareti sonrası “ABD-Çin ilişkileri hangi seyirde ilerler?” sorusuna da çeşitli tahminler geliştirmemize olanak sağlıyor.

Kasım 2022’de Bali’de düzenlenen G20 zirvesinde iki ülke lideri bir araya gelmişti. Xi, Biden’a Tayvan meselesinin “Çin-ABD ilişkileri açısından açılmaması gereken ilk kırmızı çizgi” uyarısı yapmış, Biden da “tek-Çin politikası”nı sürdürdüklerini belirtmişti. Fakat Pelosi’nin Tayvan ziyareti sonrası Çin’in ABD ile ticari, askeri ve diplomatik başta olmak üzere birçok diyalog kanalını dondurmuştu ve Biden-Xi görüşmesinde de buna yönelik herhangi bir gelişme yaşanmamıştı. Blinken’ın ziyaretinin ABD’nin tek taraflı ve yaptırım diplomasisine bağlı olarak geliştirdiği stratejik çıkmaza karşı önemli aşama kat eden bir anlama gelmediğini söyleyebiliriz. Fakat önümüzdeki dönemde ABD Hazine ve Ticaret Bakanlarının Çin’e ziyareti ve daha sonrası Biden-Xi görüşmesi gibi ikili görüşmelerin önünü açan bir başlangıç temsil ettiği açıkça görünüyor. Zaten Blinken’ın Çin’e inmeden önce görüşmelerin esas hedefini “kriz yönetimi için yeni mekanizmalar oluşturmak” olarak açıklaması ilişkilerin şu anki durumunun iç açıcı olmayan yönünü ortaya koyuyor.

Asya çalışmaları ile ünlü Amerikan Lowy Enstitüsünün yakın zamanda açıkladığı “2023 Asia Power Index” Asya-Pasifik başta olmak üzere ABD-Çin güç çatışmasının son durumu hakkında önemli bilgiler veriyor. (4) Buna göre Çin, “ekonomik kapasite, askeri yapı, diplomatik ilişkiler, savunma müttefikleri, kültürel etki, zorluklarla başa çıkma gücü” gibi birçok parametrede ABD’yi ya yakaladı ya da geçti.

Lowy Enstitüsü’nün raporunun da tekrar gösterdiği gibi ABD gerileyen bir güç, Çin ise yükselen yeni güçlerin en büyük temsilcisi konumunda. ABD’nin Çin ile ilişkilerde büyük bir çıkmazda olduğu bir gerçek. Son dönemde Almanya ve Fransa liderleri başta olmak üzere AB ülkelerinin Beijing ziyaretlerinin de gösterdiği üzere Avrupalı müttefikleri de küresel resesyon riski gibi uluslararası ekonominin üzerinde dolaşan kara bulutları dağıtmak için ABD’yi Çin’e karşı yeni diplomatik yollara zorluyor. Batı’da “Çin’i verimli müzakereler yapmaya ne zorlar?” sorusu tartışılıyor. Batı’nın Sinciang ve Hong Kong üzerinden Çin’in iç siyasetine “insan hakları ve demokrasi” üzerinden müdahaleleri ya da Tayvan ve Güney Çin Denizi meselelerinde ABD’nin NATO’yu Asya-Pasifikleştirme stratejisinin “verimli müzakere” metodu olmadığı çok açık.

Blinken’ın ziyareti sonrası ÇKP’nin ana gazetesi olan Halkın Günlüğü’nde çıkan bir değerlendirmede “Çin tarafı olarak ABD ile ilişkilerin tekrar eski düzeye çıkmasını elbette umuyoruz ancak bunun için aceleci değiliz. Sabırlı ve kararlı bir şekilde ABD tarafının samimiyetine ve atacağı adımlara bakacağız” değerlendirmesi yapıldı. (5) Trump dönemi başlatılan Çinli ürünlere yönelik ek gümrük tarifeleri başta olmak üzere Çinli öğrencilerin Amerikan akademisinde eğitimlerinin kısıtlanmasına yönelik birçok uygulama Biden yönetimi tarafından da devam ettiriliyor. Bir yandan da Rusya’nın silahlı bir şekilde NATO’nun Doğu’ya doğru genişleme stratejisine karşı devam eden mücadele, Amerikan hegemonyasının gücünü sınırlandırıyor. Bugün Çin politika yapıcıları, ABD’ye karşı masada da sahada da ellerinin daha güçlü olduklarının farkında. Belki de bunun getirdiği güven duygusu, Blinken Çin’e indiğinde “kırmızı halısız” karşılanmasına sebep olmuştur.

Sonraki Haber