Uzmanlar ara zam tartışmasını değerlendirdi: Ücretlerin enflasyona etkisi çok düşük
Yüksek enflasyon oranı ve açlık sınırının asgari ücreti geçmesine rağmen temmuzda ara zam yapılmayacağı iddiaları öne çıkıyor. Aydınlık’a konuşan uzmanlar ise enflasyon üzerinde asıl etkinin ücretler değil yüksek kârlar olduğunu kaydederek zam yapılması gerektiğini belirtti.
Temmuz ayının yaklaşmasıyla asgari ücrette artış tartışmaları gündemde geniş yer bulmaya başladı. Bir tarafta ücret artışının, enflasyona tekrardan ivme kazandıracağı yönünde iddialar dile getirilirken bir taraftan da ücret artışının enflasyonun sebebi değil sonucu olduğu görüşü öne sürülüyor. Merkez Bankası, nisan ayında hükümete “açık mektup” göndererek “asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesinin kritik önem taşıdığını” vurgulamıştı. Yine Merkez Bankasının mayıs ayında yayımladığı Enflasyon Raporu’nda da ilave ücret güncellemesi olmamasının dezenflasyon sürecini destekleyeceği belirtilmişti.
‘ARA ZAM YOK’
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan da kendisine sorulan soru üzerine “Temmuzda ara zam yok başta nasıl karar aldıysa süreç öyle işleyecek.” ifadelerini kullanmıştı.
Öte yandan TÜRK-İŞ’in araştırmasına göre açlık sınırı, henüz nisan ayında asgari ücretin üzerine çıktı. Son olarak açıklanan mayıs ayı araştırmasında da açlık sınırı, 18 bin 969 TL olarak hesaplandı.
ÜCRETLERİN ETKİSİ YÜZDE 10
Asgari ücrete ara zam ve enflasyon üzerindeki etkisine ilişkin tartışmaları uzmanlara sorduk. Vatan Partisi Ekonomi Siyasetlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hakan Topkurulu, asgari ücretin enflasyona etkisinin düşük olduğunu kaydetti. Topkurulu, şu vurguları yaptı:
“Asgari ücret artmalıdır. Ne kadar artacağı tartışılır. Ancak asgari ücretin artması, gelir dağılımında dengeye ulaşma sorununun çözümü değildir. ‘Asgari ücreti artırdığınızda talebi artırmış, dolayısıyla enflasyonu artırmış olmuyor musunuz?’ sorusunun iki cevabı var. Birincisi, Türkiye’de enflasyonun gerçek nedeni talep değildir. Esas olarak ‘Satıcı enflasyonu’ denilen türdür. Çözümü farklıdır. İkinci olarak da asgari ücretteki artışın enflasyona etkisi elbette vardır fakat düşüktür. Hesaplamalar göstermektedir ki toplam enflasyon içindeki etkisi yüzde 9-10 civarındadır.
KESİN ÇÖZÜM ÜRETİM DEVRİMİ
“Peki, insanlar enflasyon, refah dağılımındaki bozukluktan nasıl tam olarak kurtulabilirler? Bunun en baştaki formülü ‘Üretim Devrimi’dir. Ancak Üretim Devrimi Programı buna çözüm olabilir. Milli bir iktidarda, üreticilerin iktidarında yapılacak devrim niteliğindeki yatırımlar ile Türkiye gerçek anlamda kalkınma ve refaha ulaşacaktır. Asgari ücret baskısından kurtulacaktır. Çalışan nüfusun yüzde 50’den fazlası asgari ücret geliri elde etmektedir. Bu açmazdan da kurtulmamız gerek. Asgari ücret elbette belirlenmeli ama temel gelir düzeyi olmamalı. Bugün asgari ücret, açlık sınırının altında. Sadece asgari ücret değil emeklilerin gelirleri de altında. Açlık sınırı 19 bine dayandı. Yaklaşık 10 milyon emekli, açlık sınırının yarısı kadar ücret almaktadır. Dolayısıyla sorun yalnızca asgari ücreti artırma sorunu değildir. Evet, asgari ücret artmalı ancak kalıcı çözüm, Vatan Partisi’nin Üretim Devrimi Programı’dır.”
‘NEOLİBERAL EZBER’
Sosyal Politika Uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik de asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığını hatırlatarak, şunları söyledi:
“Elbette artmalı. Asgari ücret açlık sınırının altında kalmış vaziyette. Mayıs ayı itibarıyla yetersiz düzeyde ve yıl sonuna kadar daha da eriyecek. Bu yüzden, asgari ücretin artması konusunda bence tartışılması gerekecek bir durum yok. Temmuzda memur ve emekli maaşları artacak, asgari ücret neden artmıyor bir izahı yok. Asgari ücret artışının kaynakla bir ilgisi de yok. Bütçeden ödenmiyor. Tersine artırıldığı takdirde Sosyal Güvenlik Kurumunun prim gelirleri de artacak. ‘Talep artarsa enflasyon artar. Kemerleri sıkmak lazım.’ şeklindeki neoliberal ezber nedeniyle asgari ücreti artırmıyorlar.
Ücretlerin enflasyona etkisi son derece sınırlı. Esas etki şirket kârları ve fiyatlandırmadan kaynaklı. Bir süre dövizdeki ani artıştan meydana geldi. Ardından da fiyatlandırmadaki şirket kârlarından kaynaklandı. Ücretler ise enflasyonu arkadan takip ediyor. Enflasyonun temel sebebinin şirket kârları olduğunu konusunda yaygın bir görüş var. Bunu en son Uluslararası Para Fonu (IMF) bile kabul etti. Ücretler enflasyonun sonucu olarak artıyor. Talebi kıstığınız zaman insanlar başka yollara başvuruyorlar. Borçlanıyorlar, kredi kartı kullanıyorlar. Yaşam maliyetleri yükseliyor. Üstelik enflasyonun sebebi ücretler de değil ama faturası kesiliyor.”
‘ÖNCE SERMAYENİN ÇIKIŞI PAZARLANIYOR’
İktisatçı Prof. Dr. Erinç Yeldan ise Türkiye ve gelişmiş ülkeler başta olmak üzere küresel ekonomide son üç senedir enflasyonun ana kaynağının ücret maliyetleri değil tedarik zinciri ve mal arzından kaynaklanan tıkanmalar olduğunu kaydetti. Yeldan, şöyle devam etti:
Türkiye, makroekonomide iktisat bilimi ve hukuk teamüllerini tamamıyla reddeden idare tarzının yarattığı sorunlar nedeniyle çok büyük bir enflasyona sürüklendi. Bunun sorumlusu ne işçiler ne de emeğiyle geçinen insanlardı. Şimdi bu hatalardan geri dönmek yerine enflasyon maliyetini çalışan kesimler üzerine yükleyecek bir kemer sıkma ve geleneksel yoksullaştırma ile enflasyonu düşürme planı uygulanmaya çalışılıyor. Enflasyonda; tekelci kârlar ve tarımda, sanayide, hizmetlerde aracı kesimler ile tekelci işletmelerin sorumlu olduğunun bilinmesine rağmen bu konuda hiçbir adıma cesaret edilmiyor. Sermaye kesiminin öncelikle krizden çıkması pazarlanıyor.
Yeldan, politika önerilerini şöyle sıraladı:
Emeğiyle geçinen insanları, emekçileri enflasyonun tahrip edici etkilerinden koruyucu bir maliye politikası izlenmeli. Bu politikanın bedelini de servet vergisi veya finansal işlem vergisi gibi gelir eşitsizliğini engelleyici vergilendirme ve kamu harcamaları politikalarıyla bertaraf etmeye çalışmak gerekmektedir.