Uzmanlar Aydınlık’a değerlendirdi:Kriz ve çatışma devam edecek

Washington’daki tabloyu yorumlayan uzmanlar, ABD’nin parçalanmışlığına işaret etti. Gelişmeleri yakından izleyen isimler, Biden’ın bu gerileyişi durduramayacağını belirterek, ‘Esas neden Amerika’nın dışındadır, ABD hegemonyasına karşı güçlerin yükselişidir’ mesajını verdi

ABD Kongre binasının protestocular tarafından işgal edilmesiyle zirveye çıkan krizi ve arka planını uzmanlara sorduk. Uzmanlar, Washington’daki olayların basit bir seçim krizi olarak yorumlanamayacağını vurgulayarak devlet ve toplum içindeki parçalanmaya dikkat çekti, Biden başkanlığında da krizin temellerinin ortadan kalkmayacağını belirtti. Prof. Dr. Semih Koray, Prof. Dr. Hasan Köni, Dr. Efe Can Gürcan ve ANKASAM ABD-Güvenlik Danışmanı Kadir Ertaç Çelik ABD’de yaşanan gelişmeleri Aydınlık’a değerlendirdi.

‘DEVLET AYGITI İÇİNDEKİ PARÇALANMA’

Amerika’nın bir süredir kuruluşundan bu yana İç Savaş dönemi dışındaki en derin parçalanmayı yaşamakta olduğunu belirten Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı Prof. Dr. Semih Koray, “Trump taraftarlarının Kongre’yi basması, ABD’de devlet aygıtı içinde var olan ve topluma da güçlü biçimde yansıyan bu parçalanmanın ulaştığı düzeyin bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir” dedi. “Bu saldırı, bazılarının öne sürdüğü gibi ‘gerçek Amerika’yı yansıtmayan değil, tam tersine ‘Amerika’nın gerçeği’ne ayna tutan bir olaydır” ifadesini kullanan Koray, parçalanmanın nedenini, “Amerika’nın içine girdiği hızlı gerileyişi frenleme konusundaki çaresizliği” olarak yorumladı.“Amerika çaresizdir, çünkü gerileyişinin esas nedeni Amerika’nın dışındadır” diyen Koray, bu nedeni, “ABD hegemonyasına karşı olan güçlerin durdurulamaz yükselişi” şeklinde ortaya koydu.

BIDEN’LA PARÇALANMANIN TEMELİ ORTADAN KALKMAYACAK

Prof. Dr. Semih Koray sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugüne kadar Amerika’nın ne silahlı müdahaleleri, ne de yaptırımları Asya’nın yükselişini durdurabilmiştir. Amerika’nın denediği her yol, tam tersine inisiyatifi daha çok elinden kaçırmasına ve hegemonya çabalarına karşı dünya çapında birlikteliğin daha da pekişmesine yol açmıştır. Onun için Trump gibi, Biden da dünya açısından “yeni” değildir. Biden’ın Amerika'sı, Atlantik Sistemi’ni yeniden canlandırarak ABD’yi yeni saldırı olanaklarına kavuşturmaya çalışacaktır. Bu amaçla ABD’nin, “başkanlık değişimi”nin özellikle Atlantik Sistemi içinde, ama aynı zamanda Atlantik etkisinin var olduğu ölçüde kısmen dışında da yol açmış olduğu kimi beklenti ve süreçlerden yararlanmaya çalışacağına kuşku yoktur. Ama başkanlığın el değiştirmesiyle Amerika içindeki parçalanmanın maddi temeli ortada kalkmayacağı için, öncelikle iç cephede önüne çıkabilecek engelleri temizlemek, ABD’nin yeni yönetimi açısından başat bir sorundur.”

TRUMP’IN ESERİ Mİ BIDEN MI ÖNÜNÜ AÇTI

Trump taraftarlarının silahlı olarak Kongre’yi basmasının ‘Trump’ın eseri’ mi olduğu, yoksa önünün Biden tarafından mı açıldığı sorusunun yanıtının belirsizliğini koruduğunu vurgulayan Koray, bu olayın Amerika içinde de, dışında da Trump’ı büyük ölçüde etkisizleştirdiğini ve yalnızlaştırdığını belirtti. “Olay, kuşkusuz Amerikan sisteminin itibarına da önemli bir darbe vurmuştur” diyen Koray, parçalanmanın bu kadar derin olduğu bir ortamda parçalanmanın etkilerini gidermeye çalışmanın maliyetinin de ister istemez yüksek olduğunu kaydetti.

EZİLEN VE GELİŞEN DÜNYA BIDEN’A HAZIR

Koray sözlerini şöyle tamamladı: “Ezilen ve Gelişen Dünya, Biden’a hazırdır. Çünkü Amerika, artık binyılın başında “onlarca yıl sürecek bir Haçlı seferini ilan etmiş olan” Amerika olmadığı gibi, daha da önemlisi dünyanın gerisi, hegemonyaya karşı mücadelede son yirmi yıl içinde kazanmış olduğu başarıların deneyimiyle donanmıştır. Bu deneyim, hegemonyacılığa karşı mücadelede birlikteliği pekiştirerek kısa sürede “Geçici Biden Etkisi”ni gidermeye adaydır.

‘ABD ÇÖKÜŞE GİDİYOR’

Uluslararası ilişkiler ve Amerika Uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni ABD’nin hızla çöküşe gittiğini, son olayların da bunu doğruladığını bildirdi. Köni, ABD’nin artık NATO’yu da bölge dışında kendi çıkarları için kullanamayacağını belirtti. Amerika’nın ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu vurgulayan Köni, “Amerika bugüne kadar dünya liderliğini insan hakları, liberal ekonomi ve demokrasi kavramları üzerine oturtmuştu. Şu anda kendisinde bunlardan hiçbiri kalmadı. Amerika’nın dünyadaki konumu hızla inişe geçiyor. Çin’in arkasına düştü” dedi.

ABD’de geniş bir kesimin ekonomik sıkıntı yaşadığını, ülke ekonomisinin de iyi olmadığını kaydeden Köni, “Ekonomi olmayınca askeri güç de olmaz. Eskiden hedefe konulan ülkelere önce asker, sonra ekonomi gidiyordu. Askeri olarak ele geçirdikleri ülkeleri sömürüyorlardı. Şimdi bu durum kayboluyor. Eskiden uluslararası alanda rekabet eden Amerika şimdi kendi iç sorunlarıyla boğuşuyor” diye konuştu. Orta Amerika’nın işsizlerinin, yoksullarının Trump’ın arkasından gittiğine dikkat çeken Prof. Dr. Köni, Amerika’nın yaşadığı karmaşanın kısa sürede atlatılamayacağını ifade etti. ABD’de çok sık dillendirilen “Kaderimiz dünyayı yönetmekmiş” edebiyatının da sona erdiğini belirten Köni, dünyanın birçok ülkesinin Amerika’da yaşanan olaylar sonrası ABD’ye nasihat etmeye başladığını, bu nasihatlerin çöküşün ifadesi olduğunu ifade etti.

ÇİN POLİTİKASI

Köni, Çin’i Uygurlara baskı yapmakla eleştiren ABD’nin kendi ülkesindeki azınlıklara, kendi halkına baskı yaptığını bildirdi. Yeni başkan Biden’ın Çin’e karşı müttefiklerle birlikte rekabet etmeyi öngören açıklamalar yaptığını hatırlatan Köni, “ABD yönetiminin ulusal güvenlik danışmanları Çin’e karşı liberal ekonomi ve uluslararası kuruluşlar üzerinden rekabet etme tezlerinin gerçekleşmesi çok zor. Son gelişmeler uzun süre liberal ekonomi ile rekabet etme olanağını ortadan kaldırdı. Amerika ayağa kalkan milyonlarca vatandaşına bir şeyler vermek zorunda” dedi.

ABD-NATO İLİŞKİSİ

Prof. Dr. Hasan Köni ABD Avrupa ve NATO ilişkileri konusunda da şunları söyledi: “ABD’nin en büyük araştırma şirketlerinden biri Avrupa’da bir araştırma yapmış. Araştırma yapılan ülkelerin hepsi NATO ülkesi. Avrupalılara ‘ABD ile Çin arasında bir savaş çıkarsa tavrınız ne olur?’ diye sormuş. Avrupalıların yüzde 69’u ‘tarafsız kalırız’ yanıtını vermiş. Bu da şunu gösteriyor ki ABD’nin müttefikleri artık ABD’nin peşine takılmaya niyetli değil. Bundan sonra ABD NATO’yu da kendi çıkarları için kullanamaz. ABD’nin NATO’yu bölge dışı konularda kullanma döneminin de sonuna gelindi.” Köni, Avrupa’nın Çin’in Afrika’ya yönelik yatırımlarından memnun olduğunu da kaydederek, “Çin yatırımları nedeniyle Afrika ülkeleri geliştikçe, istihdam yaratan yatırımlar arttıkça Avrupa’ya göç olmuyor. Bu da Avrupa’nın işine geliyor” diye konuştu.

AMERİKAN SİYASAL KÜLTÜRÜNDE TARİHSEL ZEMİN KAYMASI

İstinye Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Efe Can Gürcan, Amerika Birleşik Devleti’nin tarihinin en uzun seçim sürecini yaşamakta olduğunu belirtti. Oy verme işleminin yaklaşık iki ay önce sona ermiş olmasına karşın hala devam etmekte olan bir seçim kaosunun Amerikan siyasetine hâkim olduğunu ifade eden Gürcan, “2021 yılının ilk haftasında Trump taraftarlarının Kongre’yi basmasıyla bu siyasal mücadelenin güçlü bir ivme kazanıp iyiden iyiye kitleselleştiğini gözlemliyoruz. Bir zamanlar özgürlüklerin ve liberal demokrasinin kalesi olarak gösterilen ABD’de seçim usulsüzlüklerinin ve şiddet içeren çatışmaların ön plana çıkması, Amerikan siyasal kültüründe tarihsel bir zemin kaymasının yaşandığını gösteriyor” dedi.

‘ABD SİYASETİNİN CİHATÇILAŞMASI’

Gürcan açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Liberal demokratik normların erimeye yüz tuttuğu bir ortamda, ABD’nin kuruluş öncesi tarihinden miras kalan “milis çeteleri” kültürünün ana akım siyaseti ele geçirmeye başladığı gözlerden kaçmıyor. Siyasal sosyolojide “kolektif eylem repertuvarı” diye adlandırdığımız bir etken vardır. Bu etken, siyasal aktörlerin benimsemiş oldugu eylem biçimlerinden, stratejilerinden ve araçlarından oluşan bir “cephaneliği” ifade eder. Bu cephanelik, tarihsel ve kültürel bir birikim olarak kuşaktan kuşağa veya eylemden eyleme aktarılır. Kolektif bir alışkanlık olarak yer edip yaygınlaşır ve toplumsal mücadeleleri şekillendirir. Milis çeteciliği üzerinden örgütlenme alışkanlığı, bugünün ABD’sine gerçek anlamda damgasını vurmaya başlamıştır. Hatta çeteciliğin de ötesinde, bir zamanlar El Kaide ve IŞİD gibi İslam’ı istismar eden sözde cihatçı terör örgütleri ile ilişkilendiren kalabalığa araba sürme ve silahsız sivillere bıçaklı saldırılar tarzındaki eylemler, ana akıma taşınan ABD aşırı sağının eylem repertuvarına tarihsel olarak kazınmış durumdadır. Bu anlamda, liberal demokrasi aleyhine ve çete kültürünün de ötesinde “ABD siyasetinin cihatçılaşması” olgusundan bahsedilebilir. Zamanında Amerikan hegemonyası altında küreselleşen çetecilik usulü müdahaleler ve İslamı istismar eden terörizmin dönüp dolaşıp ABD’yi topuklarından vurmuş olduğu pekâlâ söylenebilir.

‘NEOLİBERALİZM KENDİSİNİ VURDU’

ABD’nin neoliberal siyasetlerinin dönüp dolaşıp kendisine zarar verdiğini belirten Gürcan şöyle devam etti: “Bu gelişmelerin altında ise uzun döneme yayılmış olan derinlikli bir süreç yatmaktadır. Amerikan siyaset bilimi literatüründe bu süreç “kültür savaşları” olarak adlandırılıyor. Kültür savaşlarının izleri ABD’nin kuruluşunun öncesinde yaşanan döneme kadar sürülebilir, ancak 1990’lı yıllarda bu olgu kamuoyunda yaygın bir şekilde tartışılmaya başlanmış ve günümüzde iyiden iyiye keskinleşmiştir. Yine ABD’nin, Şili’den başlayarak Türkiye dahil gelişmekte olan dünyanın bütününe dış destekli darbeler üzerinden dayattığı neoliberalizm siyasetlerinin dönüp dolaşıp kendisine zarar vermiş olduğunu görüyoruz. Neoliberal siyasetlerin getirdiği “Yeni Orta Çağ” döneminde derinleşen eşitsizlikler, en nihayetinde örgütlü din olgusunun yaygınlaşması, aşırı uçların keskinleşmesi ve toplumsal kutuplaşmanın artması ile sonuçlanmıştır. Burada kültür savaşları ile anlatılmak istenen, kutuplaşmakta olan siyasetin din/sekülerlik, çok kültürlülük, silah kullanma hakları, kürtaj, LGBT, pornografi gibi yaşam biçimlerine yönelik tartışma başlıkları etrafında şekillenmesidir. Tabii, Kovid-19 pandemisinin ertesinde kapitalizmin buhranının derinleşmesi ile bütün bu süreçlerin daha da şiddetlenmesi olasılıklar dahilindedir. Biden’in ise böyle bir ortamda ABD ekonomisini dönüştürmek ve hegemonyasını yenilemek için geniş kitleler tarafından benimsenecek kapsamlı reformları hayata geçirme yetisinden mahrum kalması mümkündür.

‘SAVAŞ ABD’NİN SINIRLARINA DAYANDI’

Protestocuların Kongre’yi basması ile sembolleşen kültür savaşları olgusunun uluslararası siyasete olası etkilerini de değerlendiren Gürcan, şu yorumlarda bulundu: “ABD iç siyasetinin felce uğratıldığı koşullarda, kriz içerisinde boğuşan Batı merkezli küresel kapitalizmde kapsamlı bir paradigma yenilenmesi gerçekleştirmek kolay olmayacaktır. İstikrarsız bir iç siyasete sahip ABD’nin bir müttefik olarak güvenirliği ve inanılırlığı zedelenmiştir. Aynı zamanda, sırtını ABD’ye yaslayarak hesap yapan siyasal aktörlerin işi iyiden iyiye zorlaşacaktır. Küresel yönetişim ve uluslararası işbirliği alanlarında Çin gibi revizyonist güçlerin ABD aleyhine daha da öne çıkabileceği bir dönem başlamıştır. Türkiye ekonomisi ve siyasetinin bu durumdan faydalanması, ittifaklarını yenilemesi ve bölgesel gücünü pekiştirebilmesi olasıdır. ABD ise dış müdahaleler üzerinden başka ülkelere “demokrasi ve özgürlük” götürme bahanesinden mahrum kalmıştır. Hatta savaş, bir zamanlar dünyaya savaş ilan eden ABD’nin sınırlarına dayanmıştır.

‘MESELE SEÇİM DEĞİL’

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) ABD-Güvenlik Danışmanı Kadir Ertaç Çelik, Amerika Birleşik Devletleri’nde son yaşanan hadiselerin sadece seçim sonuçlarına yönelik basit bir reaksiyondan ibaret okunmaması gerektiğini belirtti. Trump’ın başkanlığından itibaren, ABD’de müesses nizamla çatıştığını, karşı karşıya geldiğini kaydeden Çelik, ABD’deki kitlelerin uçlara doğru savrulduğunu, daha da radikalleştiğini ve ABD rüyasının son bulduğunu söyledi. “Demokrasiye önderlik ettiğini iddia eden ABD’nin demokrasi krizine şahit olduk” diyen Çelik, ABD’nin demokrasi krizinin yeni olmadığını vurgulayarak, Kennedy suikastını hatırlattı. Çelik, “Daha önce de müesses nizamla sorun yaşayan liderlerin başına neler geldiğini biliyoruz” dedi.

MÜESSES NİZAMLA ÇATIŞMA

Çelik değerlendirmelerine şöyle devam etti: “Küreselciler ABD’nin müesses nizamına karşı gelen Trump’ın çizgisine de müdahale ettiler, bunun için ellerinden geleni yaptılar. Sosyal medya şirketleri ABD başkanının paylaşımlarını engelledi, ambargo uyguladı. Ancak Trump, daha güçlü durdu ve kendi başına aynı şeyin gelmesine izin vermedi. Ve dün gece itibarıyla, Trump’ın iktidarı seçimlerden sonra fiili olarak bitmesine rağmen, arkasına radikalleri alarak bir çıkış yaptı. Hukuki olmayan bir metotla iktidarı sürdürebilme çabasına gittiler. Halk meclisi bastı orada ölenler oldu. Ulusal muhafızlardan, istihbarat yetkililerine, polislere kadar ülkede yek pare bir yapı olmadığı ortaya çıktı. Bazı polislerin göstericilerle sarılan fotoğrafları yayıldı. ABD kan kaybetmeye başladı. Eskiden sorunları sınırların dışına taşıyabilen ABD yönetimi artık bunu başaramıyor. Sorunları artık kendi içinde yaşıyor ve sistemsel bir krizle karşı karşıya.

ÜÇÜNCÜ YOL:TRUMPİZM

ABD’de bu kutuplaşma ve çatışmalardan yeni bir siyasi oluşum doğabileceğini belirten Çelik, ‘Trumpizm’ tartışmalarını hatırlattı:

ABD rüyası bitti: ABD ekonomisinin aşağı gidişi, sistemsel küresel krizinin devam etmesi, küresel anlamda yaşadığı başarısızlıklar, ülke içindeki siyasi kriz, eyaletlerin krizi bu eylemlerin altyapısını oluşturdu. Daha ciddi karışıklıkları da göreceğiz. Bu durum ülkede yeni bir siyasal eğilimin doğmasına yol açabilir. ‘Trumpizm’ olarak adlandırılan bir üçüncü seçenek gelişebilir. Belki Trump’la olmayabilir yaşından dolayı, ama Trump ya da Trump ailesinden biri oğlu, damadı ve dip dalgayla birlikte ABD radikallerinin oluşturduğu yeni bir siyasi yapılanmaya tanıklık edebiliriz. Küreselcilere karşı, ABD müesses nizamına karşı yeni bir yapılanma ortaya çıkabilir.

Sonraki Haber