Uzmanlar Aydınlık’a konuştu: Yeni düzeni İsrail değil Ankara-Şam belirler
Hizbullah Lideri Nasrallah’ın şehit edilmesinden sonra, yeni liderlik ve strateji tartışılmaya başlandı. Olası yeni lider Haşim Safiyuddin olarak gösteriliyor. Uzmanlar yeni süreçte, Suriye ile ilişkilerin öne çıkacağını belirtti.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ın şehit edilmesinin bölgeye yansımalarını Vatan Partisi Rusya Temsilcisi Dr. Mehmet Perinçek, gazeteci Cevat Gök ve Abbas Cuma ile konuştuk. Yeni liderlikten bölge ülkeleriyle ilişkilere kadar birçok konuyu masaya yatırdığımız uzmanlar, yeni süreçteki olası senaryoları değerlendirdi.
‘BÖLGEDE DEVRİMCİ BİR NESİL YETİŞTİ’
Gazeteci Cevat Gök, İsrail'in kuruluşunun savaş üzerine olduğunu ve 1948'den beri bölgenin hiçbir zaman huzur görmediğini belirtti. Gök, terör, suikast, toplu katliamlar ve özellikle iç siyasete yönelik Netanyahu'nun hareketlerine bakılınca, bunun çok net görüldüğünü vurguladı.
Netanyahu’nun esas hedefinin, Direniş’in umutlarını kırmak, özellikle de insanları karamsarlığa sürüklemek, bu vesileyle Lübnan'ı işgal ederek dünyaya gücünü göstermek olduğunu vurgulayan Gök, “Ama karşı tarafta şöyle bir durum var: Şu anda hiçbir şekilde bu emperyalist, siyonistlerle uzlaşmayan devrimci bir nesil yetişti. İşin böyle bir tarafı var.” ifadelerini kullandı.
‘NETANYAHU ÇOK BÜYÜK BİR RİSK ALDI’
Netanyahu’nun son suikastlarla birlikte çok büyük bir risk aldığını belirten gazeteci Gök, “Dünya genelinde, kamuoyunda büyük tepki var. Netanyahu dünyanın tepkilerinden ziyade içeride fanatik Yahudilerle birlikte Siyonistlerin, Yahudi lobilerinin teyidini ve onayını almak için, oylarını ve tabanını artırmak için böyle bir şey yaptı.” değerlendirmesinde bulundu. Gök, kısa vadede İsrail'in içinde Netanyahu’ya karşı bir sempati oluşsa da, uzun vadede dünya genelinde İsrail’in büyük bir tepki alacağını vurguladı.
‘SAFİYUDDİN’İN LİDERLİĞİ KABUL EDİLECEK’
Gök, şehit Hasan Nasrallah’ın yerine Hizbullah Genel Sekreterliği’ne gelecek isim olarak konuşulan Haşim Safiyuddin’le ilgili de konuştu. Gök, “Bildiğim kadarıyla her lider kadroyla ilgili yerine geçecek 7 tane aday oluyor. Her birisi en kötü senaryoya karşı hazır. Bu İran'da da Lübnan'da da diğer bölgelerde de böyledir. Yani Direniş hattında en kötü senaryoya karşı hazırlık vardır.” dedi.
Safiyuddin’in halk tabanında tanınan, şu ana kadar sessiz bir şekilde Hasan Nasrallah'ın danışmanlığını yapan üst düzey bir yetkili olduğunu aktaran Gök, “Seyit Safiyuddin, Tahran tarafından da onaylanıyor. Yemen, Irak, Hamas hepsinin Hizbullah liderini kabul edeceği bir süreçten bahsediyoruz. Safiyuddin kısa sürede benimsenecektir. Aynı Haniye’nin yerine Yahya Sinvar'ın geçtiği gibi, Hizbullah saflarında da Seyyid Haşim Safiyuddin karşılık bulacaktır diye düşünüyorum. Çünkü halk Hizbullah'a güveniyor. Yani Hizbullah'ın tabanı güveniyor. Tabi ilk hitabı, ilk konuşması çok önemli olacaktır. Bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
‘BİR KİŞİNİN GİTMESİYLE DAVA BİTMEZ’
Hizbullah’ın yapısının tek bir kişiye bağlı olmadığını söyleyen Gök, “Yani bir şahsın gitmesiyle bu dava bitmiyor. Tabii yeri doldurulması çok güç bir liderdi Seyit Hasan Nasrallah ama olaylar geliştikçe, gelecek dönemde de Seyit Safiyuddin'in liderliği ortaya çıkacaktır.” dedi. Safiyuddin’in tam manasıyla Ali Hamaney'e bağlı ve çizgiyi aynı şekilde koruyacak birisi olduğunu da belirten Gök, “Suriye Devleti’yle ilişkilere çok önem verecektir diye düşünüyorum.” yorumunda bulundu.
‘DENKLEMİ İSRAİL DEĞİL ANKARA-ŞAM BELİRLER’
Dr. Mehmet Perinçek, yapılan suikastın Suriye denklemi üzerindeki etkisini yorumladı. Perinçek, “Suriye'deki denklemi belirleyecek olan İsrail'in saldırıları değil, bölge ülkelerinin özellikle de Türkiye'nin tavrıdır.” dedi. “Ankara’nın Şam'la stratejik işbirliği kurup, askeri olarak bir anlaşmaya varıp hem Fırat'ın doğusunu hem de İdlib'i temizledikleri zaman İsrail'in yapacak hiçbir şeyi kalmaz.” yorumunda bulunan Perinçek, Astana ortaklarıyla (Rusya, İran) el ele verilip İkinci İsrail planının bozguna uğratılabileceğini belirtti. Perinçek, dolayısıyla burada inisiyatifin suikastlar düzenleyerek, bombalamalar yaparak hareket eden İsrail'de olmadığını, tam tersi bölge ülkelerinde olduğunu ifade etti.
İDLİB VE PKK
Perinçek, İkinci İsrail planının PKK ve İdlib’deki yobaz terör örgütlerine darbe vurularak bozulacağını vurguladı. Bölgedeki terör örgütlerinin İsrail’in güdümünde olduğunu belirten siyaset bilimci, “Bu örgütler bölgede İsrail’in çıkarlarına göre hareket etmektedir. Hiçbirinin İsrail’e karşı bir hamle yaptığı görülmemiştir. Suriye’nin toprak bütünlüğü, bu örgütlere karşı hareket edilirse sağlanır. O zaman da İsrail’in planları bozulur.” değerlendirmesinde bulundu.
‘TÜRKİYE’NİN HAREKETE GEÇMESİ ŞART’
Perinçek, yaşanan olaylar karşısında Türkiye’nin sessiz kalmaması gerektiğini belirtti. “Burada Türkiye'nin harekete geçmesi şarttır.” diyen Perinçek, Suriye’deki terör odaklarına karşı operasyonu işaret ederek “Hem İsmail Heniyye’nin hem de Hasan Nasrallah'ın intikamı böyle alınır. Hem de İsrail'in bölgeye yönelik saldırganlığı bu şekilde engellenir.” ifadelerini kullandı.
‘RUSYA HAMAS VE HİZBULLAH’LA YAKIN İLİŞKİ İÇİNDE’
Rusya’nın Nasrallah’ın şehit edilmesiyle ilgili tavrını da yorumlayan Perinçek, “Rusya Nasrallah'a yönelik saldırıyı kınadı. Önceki gün Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, suikastı siyasi bir cinayet olarak nitelendirdi. Rusya zaten hem Hamas’la hem de Hizbullah'la yakın ilişki içerisinde.” dedi.
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un Moskova ziyaretini hatırlatan Perinçek, “Biliyorsunuz Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş daha yeni Moskova'daydı ve Filistin konusunda Putin'le de bir görüşme yaptı. Numan Kurtulmuş Filistin konusunda Putin'in neredeyse birebir Türkiye gibi düşündüğünü söyledi. Yani Rusya'nın Filistin konusundaki fikri iki devletli çözümdür. Rusya, Filistin halkına yapılan soykırıma karşı çıkmaktadır.” dedi.
‘RUSYA ZATEN UKRAYNA’DA SAVAŞIYOR’
Perinçek Rusya’nın, İsrail saldırganlığının sadece Filistin halkına, Arap dünyasına, İslam dünyasına karşı olmadığını bunun tüm Avrasya coğrafyasını hedef aldığını ve bir Atlantik stratejisi olduğunu net bir şekilde gördüğünü vurguladı. Fakat Rusya’nın şu anen önemli cephesinin Ukrayna olduğunu belirten Perinçek, “Dolayısıyla Filistin konusunda bir önleme, çeşitli tedbirler, İsrail'i durduracak doğrudan hamleler ya da İsrail ile göğüs göğüse savaşacak bir durum Rusya'dan beklenemez. Rusya'nın kendisi zaten şu an İsrail’in de içinde bulunduğu ABD ve onun müttefikleri ile Ukrayna’da savaşmaktadır. Rusya cepheyi genişletip Filistin'de askeri bir pozisyon almaz ama siyasi ve diplomatik olarak ya da başka yollarla Filistin direnişini zaten desteklemektedir.” yorumunda bulundu.
‘MOSKOVA SURİYE’DE İSRAİL’E KARŞI’
Rusya’nın Suriye’deki varlığına dikkat çeken Perinçek, “Rusya'nın Suriye'deki varlığı da aslında İsrail ve Atlantik saldırganlığına karşı.” dedi. Bu yüzden de İsrail saldırganlığını durdurmak açısından en önemli hamle Türkiye, Şam, İran ve Rusya’nın el ele vermesidir.
Perinçek ayrıca, Rusya’nın Filistin konusunda daha aktif bir tutum almasının, İslam ve Arap dünyasının Filistin sorununa gerçekten sahip çıkmasına bağlı olduğunu da belirtti. “Doğrudan bu sorunu iliklerine kadar hisseden Arap ve İslam dünyası Filistin sorununa yeteri kadar sahip çıkmadığı takdirde Rusya da tabi bu noktalarda daha ihtiyatlı davranır.” diyen Perinçek, “Çünkü sorunu en yakından hissedenler meseleyi ne kadar önemli ele alır, gerekeni yapar ve kararlı davranırsa, halkanın dışındaki güçler de işte o zaman daha fazla harekete geçer.” ifadelerini kullandı.
‘NE İRAN’I TANIYORLAR NE DE DİRENİŞ CEPHESİNİ’
Rus/Suriyeli gazeteci Abbas Cuma, son suikastlarla birlikte “İran şokta!”, “Yanıt vermezse direnişle arası açılır.” gibi yapılan yorumlara yanıt verdi. Cuma “Tahran'ın ne yapacağını ve nasıl olacağını bilmediğini yazanların bu bilgileri nereden aldıklarını merak ediyorum. Uzun yıllardır İran'da ve İranlılarla çalışıyorum, orada pek çok bağlantım var ve İslam Cumhuriyeti yönetiminin ne durumda olduğunu söylemek benim için hala zor.” dedi. Son zamanlarda çıkarımlarına sıkça rastladığım yorumcuların İran ya da oradaki kaynaklar hakkında fazla bilgisi olmadığını ve muhtemelen İran'a hiç gitmediklerini belirten Cuma, “Devam eden bir savaş var. Bölgedeki en büyük oluşumun başında bulunan Seyit Nasrallah onlarca yıldır aranıyor. Bu tür suikastlar düzenli olarak yapılıyor. Lübnan İsrail ajanlarıyla dolup taşıyor. İranlıları nasıl hareket edeceklerini bilemeyecek kadar şoke eden şey tam olarak ne olabilir? Ancak bu düzeyde kararlar almakta gerçekten de zorluklar var. Bence bu zorluklar İran liderliği içinde nasıl hareket edileceğine dair farklı görüşlerin olmasıyla ilgili. Bu görüşlere göre karar dini lider tarafından verilecektir.” ifadelerini kullandı.
İSRAİL’İN PROPAGANDASI: TAHRAN’LA DİRENİŞ ARASINDA İLİŞKİLER KÖTÜLEŞECEK
İran’ın Kum şehrinden bir uzmanla konuştuklarını belirten Cuma, kendisine en değerli görünen bazı konuşma noktalarını aktardı. “İran misilleme yapmazsa, Tahran ve direniş cephesi arasındaki ilişkiler kötüleşecek” algısının İsrail propagandasının tamamen yanlış bir anlatısı olduğunu vurguladı. Bu algının, durumun inceliklerini çok az anlayan insanlar tarafından benimsendiğinin altını çizen Cuma, “Bu kişiler direniş cephesinin dini lidere bağlılık yemini ettiğini bilmemektedir. Bu örgütsel ya da yapısal bir bağlılık değil; insanların Rehber uğruna hayatlarını feda etmeye hazır oldukları derecede samimi bir bağlılıktır. Pek çok kişi, hatta Orta Doğu konusunda güvenilir Batılı ve Rus uzmanlar bile, kavrayışlarının ötesinde kalan manevi faktörü gözden kaçırıyor.” ifadelerini kullandı. İran İslam Cumhuriyeti'nden açık cevaplar görülmemesinin, cevapların olmadığı anlamına gelmeyeceğini vurgulayan Cuma, “İsrail yanıyor, çok sayıda insan tahliye edildi, güvenli yer yok, tüm ülke panik ve alarm durumunda. İsrail taviz ve uzlaşma yolunu izleyene kadar asla barış içinde yaşayamayacaktır. Tüm bunlar direniş cephesinin hanesine yazılmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.
‘ABD YALAN SÖYLÜYOR’
Cuma, ABD’nin sürekli olarak operasyondan haberdar edilmediğini iddia ettiğini ve bunun bir yalan olduğunu söyledi. “ABD habersiz olamaz.” diyen Rus/Suriyeli gazeteci, “Dahası, bu operasyonların planlanmasında ve yönetilmesinde de ABD yer almaktadır. Zaferle çıkamayacakları küresel bir savaşa girmeden büyük bir dünya gücü imajını yeniden tesis etmeleri gerekiyor. Irak ve Afganistan bunun açık kanıtıdır.” ifadelerini kullandı.
HAŞİM SAFİYUDDİN KİMDİR?
Hizbullah'ın ikinci komutanı ve kurucularından olduğu ifade edilen Haşim Safiyuddin, 1964 yılında Güney Lübnan'da doğdu. Aynı zamanda Hasan Nasrallah'ın kuzeni olan Safiyuddin, onun “gölgesi” olarak görülüyordu.
Safiyuddin, eğitimini İran'ın Kum şehrinde tamamladı.
Ardından 1994 yılında Hizbullah'ın Beyrut Bölge Başkanlığı birimine atanan Safiyuddin, 1995 yılında da Hizbullah'ın askeri faaliyetleri icra eden biriminin başına atandı.
Kum'dan döndükten sonra Hizbullah'ın hükümete eşdeğer Yürütme Konseyi'nin başkanlığını üstlenen Safiyuddin, böylece iç politikaların uygulanmasından ve partinin idari yapısının geliştirilmesinden ve partinin yurtiçi ve yurtdışındaki, özellikle Arap dünyası, Afrika ve Latin Amerika'daki kurumlarını, fonlarını ve yatırımlarını denetlemekten sorumlu oldu.
KASIM SÜLEYMANİ İLE BAĞI
Haşim Safiyuddin'in oğlu Reza, bu yıllarda Eski İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin kızı Zeynep ile evlendi.
Haşim Safiyuddin’in 2006 Lübnan-İsrail Savaşı'nın akabinde Güney Lübnan'ın yeniden inşasını denetlediği belirtiliyor.
2008 yılından beri Hasan Nasrallah'ın halefi olarak görülen Safiyuddin, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 2017 yılında “terörist” ilan edilmişti.
ALDIĞI GÖREVLER
1994 yılında Hizbullah'ın Beyrut bölgesinin başına getirildi.
Hizbullah'ın askeri faaliyetlerinden sorumlu Direniş Konseyi'nin başkanlığını 1995 yılında üstlendi.
1998'de Şura Konseyi üyesi oldu.
Yürütme Konseyi Başkanlığı'na yükseldi ve 1998'de partinin ikinci adamı oldu.
Cihat Konseyi'ne (partinin askeri örgütlenmesindeki en yüksek organ) başkanlık etti.
Kasım 2010'da güney bölgesinin askeri komutanı olarak atandı.