Uzmanlar, Lübnan'daki 'çağrı cihazı' saldırısını değerlendirdi: Güvenliğimiz için millileşme hayati

Lübnan’da, İsrail’in iletişim cihazlarını patlatması sonucu ölenlerin sayısı 15’e yükseldi. Bu saldırıyla birlikte dijital güvenliğin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Uzmanlar, millî güvenliğimiz için dış tedariğin en aza indirilerek yerli ve milli teknoloji geliştirmenin hayati olduğunu anlattı

İsrail, Lübnan’da Hizbullah üyeleri ile sivilleri de hedef alan bombalı bir saldırı düzenledi. Önceden tuzaklanan çağrı cihazlarının bir siber müdahale ile patlatıldığı düşünülen saldırı sonucunda, en az 12 kişi hayatını kaybetti, 2 bin 800 kişi yaralandı. Saldırı sonrası Türkiye’nin de ihraç ettiği ürünlerde benzer bir tehlikenin olup olmadığı sorulmaya başlandı. Hatta çok sayıda vatandaş, “Bir gün telefonlarımız da patlar mı, elektrikli arabalar da yanar mı?” gibi sorular ortaya attı.

Yetkililer ve uzmanlar, saldırı sonrası yaptıkları açıklamalarda, özellikle stratejik platformlarda yerlileşmenin hayati önemine dikkat çekti.

‘KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURABİLENLER KAZANACAK’

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Lübnan'daki saldırıya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, savunma sanayisindeki temel amaçlarının kendi imkanlarıyla üretebilecekleri hiçbir ürünü dışarıdan temin etmemek ve yerlilik, millilik oranlarını sürekli artırmak olduğunu anlattı.

Geçmişte edindikleri deneyimlerin, savunma ürünlerinin tasarımı ve üretiminde tam bağımsızlığa ulaşmanın vazgeçilmez bir gereklilik olduğunu açıkça ortaya koyduğuna dikkati çeken Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Daha dün yaşananlar, bu anlamda hepimize çok şeyler söylüyor. Ülkeler, artık birbirleriyle çok farklı şekillerde çatışmalar yaşayabiliyor. Hem terör saldırılarında hem de ülkeler arası çatışmalarda çok farklı yöntemlerin, teknolojilerin kullanıldığını görüyoruz. Bu konuda, kendi ayakları üzerinde durabilen toplumlar kazanacak. Başkalarına muhtaç olanlar, başkalarının merhametine de güvenmek zorundadırlar.

"Dünyamızın çok da merhametli bir dünya olmadığını hep birlikte görüyoruz. Güçlü olmak, kendi ayaklarımızın üstünde durmak, kendi imkanlarımızı oluşturmak zorundayız. Geleceğimiz, güvenliğimiz için bu son derece önemli.”

Yılmaz, Türkiye'nin bölgesel jeopolitikte bir yandan küresel güvenlik dinamiklerinde söz sahibi, diğer yandan da savunma alanında daima hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.

‘TEKNOLOJİDEN GIDAYA MİLLİLİK TERCİH DEĞİL’

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da Lübnan'daki saldırıya ilişkin olarak yaptığı konuşmada, “Görünen o ki; İsrail Lübnan'da binlerce cihaza yerleştirdiği patlayıcıları eş zamanlı olarak patlattı. Bu yaşanan hadise aslında Milli Teknoloji Hamlesi’nin ne kadar hayati ve önemli olduğunu bir kez daha bize gösterdi.” dedi.

Kacır şöyle devam etti:

“Her zaman ifade ediyoruz. Sadece savunma sanayinde değil haberleşme, finans, sağlık, tarım, gıda teknolojilerinde velhasıl tüm teknoloji alanlarında aynı seferberlik ruhuyla hareket etmek ve tüm kritik teknolojileri kendi yerli ve milli imkanlarımızla geliştirmek ve üretmek zorundayız. Bu bizim için bir tercih değil mutlak bir gereksinimdir.”

Kacır, sanayi üretiminin yanında AR-GE'ye öncelik verdiklerini dile getirerek, AR-GE'de insan kaynağını 29 binden 272 bine yükselttiklerini belirtti. Bugün Türkiye'nin adeta bir AR-GE ordusu olduğuna işaret eden Kacır, “Savunma sanayinde Türkiye ihtiyaçlarının yüzde 80'ini yurt dışından ithal etmek zorunda olan bir ülkeyken, piyade tüfeğini dahi kendi imkanlarıyla üretmeyen bir ülkeyken bugün savunma sanayinde yerlilik oranımız yüzde 80'e yükseldi.” ifadelerini kullandı.

‘TAKİBİNİ YAPABİLİYORUZ’

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ise telefonlardaki riske yönelik bir soruya verdiği yanıtta, mobil haberleşme cihazlarının belli teknolojilerle ve sistemlerle takibinin yapılabildiğini, dolayısıyla bundan kaçınmak isteyen kuruluş ve örgütlerin çağrı cihazlarını kullanmayı tercih ettiklerini söyledi.

Uraloğlu, Türkiye'de cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla birlikte çağrı cihazı kullanılmadığını belirterek, “Türkiye'de çağrı cihazları neredeyse hiç kullanılmıyor. Çağrı cihazları özelinde Türkiye'de bir risk olmadığını net olarak söyleyebilirim.” ifadesini kullandı.

Benzer cihazlarla ilgili alınması gereken tedbirlerin çok olduğunu dile getiren Uraloğlu, şunları kaydetti:

“Ülkemizi ne kadar millileştirirsek, ne kadar yerlileştirirsek kendimizi o kadar güvende hissederiz. O noktada da ciddi aşama katettik. Yazılımından cihazların üretimine kadar. Dünyadaki hiçbir ülke bir cihazın yüzde 100'ünü üretmiyor ama ana yazılımı başta olmak üzere kendileri üretme gayreti içinde.

"Biz de Türkiye'de bunu yapmaya gayret ediyoruz. Bunu başardığımız zaman daha güvende olacağız. Bir taraftan da siber güvenlikle ilgili hem Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu hem de devletin ilgili kurumlarıyla işbirliği halindeyiz.”

Uraloğlu, internet bağlantısı olan çok sayıda elektronik cihazın kullanıldığına dikkati çekerek, “Bunların da siber güvenliği kıymetli ve bu konuda biz ciddi şekilde kafa yoruyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızla diğer güvenlik birimlerimizle. Biz her gün 400'ün üzerinde büyük saldırıyı önlüyoruz. Şu aşamada biz, dünya genelinde siber güvenlik alanında ilk 10 ülke arasındayız. Endişe etmemiz gereken bir durum olmadığını ama mutlaka daha yapmamız gereken çok işin olduğunu söyleyebilirim.” ifadelerini kullandı.

KÜRESEL KONUMLANMA SİSTEMLERİNDEKİ RİSK

Bugün tüm dünya Amerika, Avrupa, Rusya ve Çin merkezli çeşitli küresel konumlanma sistemlerini kullanıyor. (GPS, GALİLEO, GLONASS) Türkiye’de de ağırlıklı olarak GPS kullanan sistemler bulunuyor. Bu sistemler günlük yaşamda telefonlarımızdan saatlerimize, arabalarımıza kadar girmiş durumda.

Bir savaş ortamında ise uçaklardan füzelere ve insansız hava araçlarına kadar pek çok stratejik ürün, hedefini bu sistemler sayesinde buluyor. Ancak uzmanlar, bu sistemlerin hedefi yanıltma olasılığının küçümsenmemesi gerektiğini vurguluyor. Bu nedenle Türkiye’nin hızla kendi küresel konumlanma sisteminin inşasına da başlaması gerektiği belirtiliyor.

CİHAZLAR NASIL PATLADI?

Siber Güvenlik Uzmanı Ersin Çahmutoğlu, saldırıyla İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırıyla ilgili Aydınlık’a konuştu. İsrail İstihbarat Teşkilatı’nın “Birim 8200” olarak bilinen Sinyal İstihbarat Teşkilatı’na dikkat çeken Çahmutoğlu, cihazların nasıl patlatıldığına ilişkin şu ihtimalleri dile getirdi:

“İhtimallere bakalım; İsrail istihbarat servisleri bu cihazlar Lübnan'a girmeden önce içlerine patlamayı tetikleyecek bir düzenek yerleştirmiş olabilir. Wall Street Journal gibi kaynaklar, bu cihazların yeni sevkiyat olduğunu söylüyor. İsrail istihbaratı cihazlar Lübnan'a girmeden önce müdahale etmiş ve bir düzenekle patlamış olabilir.

"Kaynaklara göre ayrıca, Hizbullah üyelerinden bazıları cihazların aşırı ısındığını söylemiş. Paylaşılan görsellerde yer alan cihazların tamamı batarya değil pille çalışıyor. Ama Hizbullah bunların bataryalı bir versiyonunu da kullanmış olabilir.

BATARYA PATLAMASI

“Bir diğer ihtimal de cihazların ısınmasını ve patlamasını sağlayacak bir mesaj... Bu mesaj, bir açığı kullanarak gönderilmiş olabilir. Tıpkı bir zamanlar iPhone'lara yabancı karakterlerle gelen SMS mesaj sonrası cihazların kendi kendine kapanması. Hizbullah’ın cihazlarında da böyle bir açık olması muhtemeldir. Frekansları bilen İsrail, herkese aynı anda böyle bir mesaj göndermiş ve böylece anormal derece ısınan batarya veya pil patlamış olabilir.”

İSTİHBARATTAKİ 8200 EKİBİ

Çahmutoğlu, siber saldırı ihtimalinin ise düşük olduğu görüşünde:

“Diğer ihtimal de siber saldırı... Bu cihazlar internete bağlı değil dolayısıyla bir siber saldırı ihtimali çok düşük. Ama tabi Stuxnet gibi bir örnek var. İsrail bu konuda yeteneklidir. İsrail istihbarat servisleri, Gold Apollo cihazlarını Lübnan'da kimlerin kullandığına dair istihbarata sahip olsa gerek. Üst düzey isimler dahil binlerce Hizbullah üyesine, nerede olurlarsa olsunlar, aynı anda zarar verecek bir saldırı ancak bu şekilde yapılabilirdi.

"Hizbullah, daha önceden bu cihazlardan kullandı mı bilmiyorum ama belki de İsrail burada da devreye girdi ve Hizbullah'a bunların dağıtılmasını sağladı. Bu gibi konularda da teknik ve sinyal istihbaratı alanında faaliyet yürütebilen uzmanlar, askeri istihbarat teşkilatındaki 8200 ekibidir.”

‘BİR SONRAKİ HEDEF SURİYE’

Ulusal Kanal’da Yeşim Eryılmaz’ın sunduğu Gün Ortası programında konuşan Emekli Tuğgeneral Özgür Tör, “Çok ciddi anlamda savaş tetiklenecek.” dedi.

Tör şöyle devam etti:

“Son saldırı bu krizin konvansiyonel bir savaşa dönüşme ihtimalini tetikliyor. Siberden çok bombalı saldırı şeklinde değerlendiriyoruz. Oraya bombardıman yapılsa o kadar yaralı olmazdı. Binlerce insan özellikle göğüs ve diğer bölümlerden yaralandı. Hizbullah’ın kendi haberleşme sistemi olarak kullandığını da değerlendirirsek bunun çok ciddi bir açık ağ olduğunu anlayabiliriz.

"İsrail burada psikolojik üstünlüğü ele geçiriyor, Hizbullah’ın iletişim ağını çökertiyor. Bu tür olayların 5 Kasım’a yaklaştıkça olacağını düşünüyordum. 5 Kasım’dan sonra Lübnan saldırısının olacağını değerlendiriyorduk. İsrail, Suriye’nin kuzeyindeki çeşitli grupları alıp buraya doğru kullanacak. İsrail ordusu kendi başına harekât yapmayacak. Lübnan’a doğru ilerleyen bir İsrail’in hedefi ne olacak? Şam’a yaklaştığı zaman daha da ortaya çıkan bir kriz olacak. Buna çok dikkat etmek lazım. Bir sonraki hedef Suriye.

"Bu saatten sonra çatışmanın Suriye ile olma ihtimali devam ediyor. Gittikçe kuzeye doğru yayılan bir İsrail görüyoruz. Hava saldırıları artıyor, Litani Nehri’nin yanındaki köyleri boşaltın diye bildiri dağıtılıyor. Oraya geldiklerinde tutunamayacaklar. Oradakiler öylece onlara bırakamayacağı için onlara tekrar saldırı olacak. Dolayısıyla ilerleyecekler.

"Eski gibi 3, 5 gün savaşları gibi savaştan bahsetmiyoruz, sürekli bir savaştan bahsediyoruz. Gazze’de şu an devam ediyor. Şimdi de Lübnan’da devam edecek. Bu yıpratma savaşında İsrail askeri sadece kendi askerlerini kullanmayacak. Suriye’nin muhaliflerini, yani kuzeyde kim varsa onları kullanacak.”

Türkiye Bilişim Derneği Genel Başkan Yardımcısı Ali yazıcı ise şöyle konuştu:

“Türkiye’de Lübnan’daki gibi olabilmesi için çağrı cihazlarına bir yazılım yüklenmesi gerekiyor. Tedarik ile bazı patlayacılar yükleniyor. Daha sonra ise uzaktan kontrol ile patlatılıyor. Daha önce cep telefonlarında da benzer olaylar oldu ama patlayıcı koymak ve yazılımla etkinleştirmek gerekir. Marketten aldığımız telefonlarda böyle bir şeyin olması mümkün değil. Size hediye bir cep telefonu gelirse ona dikkat etmek gerekebilir. Savunma Sanayimizde yazılımlarımız gelişmiş. Yurt dışından alınan yazılımlarda güvenlik açığı oluşabilir.”

Sonraki Haber