Uzmanlar Tahkim Mahkemesi'nin kararını değerlendirdi: Irak'la yeni sayfa açılması için fırsat

Uzmanlara göre Uluslararası Tahkim Mahkemesi'nin Kuzey Irak'tan petrol ithalatı için Bağdat'tan izin alınması gerektiği yönünde verdiği karar, hem Merkezi Hükümeti güçlendirecek hem Türkiye'nin Bağdat ve Erbil yönetimleri ile ilişkilerini yeniden düzenlemesini sağlayacak.

Irak Merkezi Hükümeti, kendisinden izinsiz olarak Kuzey Irak'tan petrol ithal ettiği gerekçesiyle 2014 yılında Uluslararası Tahkim Mahkemesi'nde Türkiye aleyhine açtığı davayı kazandı. Karar neticesinde Türkiye Irak'a 1,4 milyar dolar tazminat ödemeye mahkum edilirken, Kerkük-Ceyhan boru hattının da vanaları kapandı. Böylece petrolünü ihraç edemeyen Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile bu bölgeye yatırım yapan enerji devleri, büyük bir krizin ortasında kaldı. Yeni bir petrol mekanizması kurmak için Erbil'den Bağdat'a giden heyet ise henüz uzlaşıya varamadı. Uzmanlar, petrol krizinin hızla çözülmemesi durumunda Kuzey Irak'taki enerji şirketlerinin bölgeden çekileceğini, dünyada petrol fiyatlarının artacağını, hatta bölgede siyasal değişimler olabileceğini belirtiyor. Türkiye her ne kadar davayı kaybetmiş de olsa, bu sürecin Bağdat ve Erbil ile olan ilişkilerin yeniden düzenlenmesi için bir fırsat olabileceği de değerlendiriliyor.

Uzmanlar, tahkim mahkemesinin kararını, petrol anlaşmasının akıbetini ve bundan sonra izlenecek yol haritasını değerlendirdi.

TÜRKİYE TAZMİNAT ÖDEYECEK Mİ?

Türkiye aleyhine açılan ve 30 milyar dolardan fazla tazminat talep edilen davada mahkeme, Türkiye'nin 2014-2018 arasını kapsayan 4 yıllık dönem için Irak'a 1,4 milyar dolar tazminat ödemesine karar verdi.

Rudaw'a konuşan KPLER’den kıdemli petrol analisti Hümayun Falakşahi, Türkiye’nin önünde bir seçim süreci olduğuna dikkati çekerek, Ankara’nın bu tazminatı hemen ödemeyeceğini ve Erbil ile Bağdat arasındaki anlaşmanın sonuçlarını bekleyeceğini savundu. Falakşahi, Kuzey Irak'tan ihraç edilen 450 bin varilin dünyada günlük üretilen petrolün yüzde 5’i olduğuna dikkat çekerek, “Önümüzdeki günlerde konu bir çözüme kavuşmaz ve sevkiyat durursa, piyasada petrol fiyatları 3-4 dolar kadar artar.” diye konuştu.

Irak Petrol Bakanlığı Sözcüsü Asım Cihad ise kararın bağlayıcı olduğunu vurgulayarak, Türkiye’den daha fazla tazminat alacaklarını, 1,4 milyar dolar tazminatın sadece 4 yıllık dönemi kapsadığını belirtti.

SÜREÇ UZARSA ZARAR BÜYÜR

Kuzey Irak'ta faaliyet gösteren Gulf Keystone Petroleum, Genel Energy ve DNO şirketleri, Ceyhan Limanı üzerinden ihracatın askıya alınmasının ardından, ürettikleri petrolü bir süreliğine depolayacaklarını duyurdu. Ancak şirketler, bunun da geçici bir tedbir olduğuna dikkati çekti.

Uzmanlara göre, Kuzey Irak petrolünün fiyatı Brent petrolün fiyatından 15-18 dolar daha ucuz. Petrolün varil fiyatı 60 dolardan bile hesaplandığında günde 400 bin varil petrol 24 milyon dolara, ayda 720 milyon dolara tekabül ediyor.

Uzmanlar, petrol ihracatının durmasının hem Merkezi hem de Bölgesel Yönetim'e mali açıdan büyük zarar getireceğini vurguluyor ve Erbil ile Bağdat arasında yeni bir anlaşmanın kaçınılmaz olduğuna dikkati çekiyor.

Kuzey Irak'ın Petrol ve Gaz Komisyonu Başkan Yardımcısı Nehro Rewanduzi de benzer bir hesabı yaparak, en geç hafta sonuna kadar petrol sevkiyatının yeniden başlayacağını ileri sürdü. Petrol sevkiyatının durdurulmasının Bağdat ve Erbil hükümeti açısından büyük zarara yol açtığını belirten Nehro Rewanduzi, “Çünkü günlük 500 bin varil petrolün durdurulması söz konusu. Varil başına petrol fiyatı göz önünde bulundurulduğunda günlük 35 milyon dolarlık bir zarar söz konusu.” diye konuştu.

Aydınlık'a konuşan enerji uzmanı Sohbet Karbuz ise şunları söyledi:

“Şahsen ben bir şekilde Erbil, Bağdat ve Ankara arasında tahkim sonucu hakkında bir uzlaşmaya varılacağını tahmin ediyorum. Boru hattından akışın durdurulması nedeniyle boru hattına Kuzey Irak'tan petrol sevk eden sahalarda stokların doldurulmasına başvurulduğu haberleri geliyor. Bu geçici bir çözümdür. Bir süre sonra stoklar dolacaktır. Sahalarda üretimin kısılması veya durdurulması, bu sahalarda istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Yani rezervuar yapısını zedeleyebilir. O yüzden kapsamlı bir müzakere ile uzlaşıcı bir sonuca vararak yeni bir sayfa açmak en mantıklı çözüm gibi gözüküyor.”

'ABD İLE LOBİ ÇALIŞMASINA İHTİYACIMIZ VAR'

Irak Federal Yüksek Mahkemesi, Kuzey Irak'ın 2007'de kabul ettiği Petrol ve Gaz Yasası'nı 15 Şubat 2022'de Anayasa'ya aykırı bularak petrol ürünlerinin Bağdat yönetimine teslim edilmesi yönünde karar almıştı. Erbil ise kararı kınayarak, “verilen siyasi hükmün çözüme hizmet etmediği” iddiasında bulunmuştu.

Yine Rudaw'da Irak Federal Yüksek Mahkemesi'nin söz konusu kararını hatırlatan Erbil Kürdistan Üniversitesi’nden Yerevan Said, “Tahkimin kararı uluslararası arenada Kürdistan Bölgesi’nin meşru petrol ticaretini tehlikeye atıyor. Bu durum Kürdistan’dan petrol alan ve petrol üreten şirketleri de etkileyecektir.” dedi. Bağdat’ın adım adım Kuzey Irak'ın statüsünü zayıflatmaya yönelik adımlar attığını vurgulayan Yerevan Said, “Bundan sonra Kürt diplomasisi nasıl işleyecek? Başta ABD olmak üzere, Avrupalı ve diğer dostlarla daha iyi bir diplomasi ve lobi çalışmasına ihtiyacımız var. Unutmayalım ki henüz hidrokarbon konusunda Bağdat ile Erbil arasında bir anlaşma olmadı.” diye konuştu. Yerevan Said, Erbil ile Bağdat arasında bir anlaşma olmadan bundan sonra uluslararası şirketleri Kuzey Irak'ta faaliyet yürütmeye ikna etmenin zor olacağını kaydetti.

'BAĞDAT'TAN UZAKLAŞMAK KÜRTLERİN ZARARINA'

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'nden Bilal Wahab ise Kuzey Irak'ın bundan sonra daha akılcı bir politika izlemesi gerektiğine dikkat çekerek, “Kürdistan Bölgesi hükümeti artık halkının çıkarlarını göz önünde tutarak politika izlemeli. Sloganla değil, hatayı başkasında arayarak değil. 2007’den bu yana Kürdistan Bölgesi petrol kartını siyasi bir kart olarak kullandı. Bence bunda başarılı olamadı. Sonuç olarak görüyoruz, Uluslararası Tahkim böyle bir karar aldı. Tahkimin bu kararı Kürdistan Bölgesi yönetiminin politikasını gözden geçirmesi için bir fırsat olarak görülmeli.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin de tahkimin kararına uymak durumunda kalacağını ifade eden Bilal Wahab, şunları kaydetti:

“Kürdistan Bölgesi ve Kürt partilerin Bağdat’tan uzaklaşması onların zararına. Çünkü Kürtlerin Bağdat’taki imtiyazı, Ankara’da veya başka bir başkentte olduğundan daha fazla. Öte yandan bu karar Bağdat ile yeni bir anlaşma için avantajlar da barındırıyor; Kürdistan Bölgesi’nin günlük 400 bin varil petrol üretme kapasitesi var. Kerkük petrolü Kürdistan boru hattı olmadan yurt dışına ihraç edilemez ki, Irak Hükümeti 2022’de bu petrolden 2,6 milyar dolar gelir elde etti. Unutmayalım ki Kürdistan Bölgesi’nde çalışmaya hazır uluslararası petrol şirketleri var. Ayrıca Kürdistan Bölgesi kendi doğal gazına sahip ki bu da ilerisi için bir avantaj olacak.”

IRAK ANAYASASI NE DİYOR?

Petrol ve doğal gaz gelirlerinin dağılımı konusu, 2005’te onaylanan Irak Anayasası'nda da yer alıyor. Ancak konu, Erbil ile Bağdat arasında temel çelişki olmaya devam ediyor. Irak Anayasası’nın 111’inci maddesinde; “Irak’ta bulunan petrol ve doğal gaz, çeşitli bölge ve vilayetlerde yaşayan bütün Irak halkının malıdır.” hükmü yer alıyor. 112’inci maddenin 1’inci bendinde ise; “Federal Hükümet, mevcut yataklardan çıkarılan petrol ve doğal gaz yönetimini bölge hükümetleri ve vilayetlerle birlikte yapar.” ibaresi bulunuyor. Bu nedenle Kuzey Irak yönetimi, 6 Ağustos 2007’de “Kürdistan Bölgesi Petrol Yasası”nı kabul etti. Parlamento’da onaylanan yasaya göre, bölgedeki petrollerin işletilmesi için “Kürdistan Ulusal Petrol Şirketi” kurulmasına karar verildi.

Enerji uzmanı Hamza Cevahiri ise Kuzey Irak ile Türkiye’nin kendi aralarındaki anlaşma ile Irak’ın bağımsızlığını ihlal ettiğini belirtti. Cevahiri, tahkim kararının bağlayıcı olduğunu belirterek, “Hem Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin hem de Paris merkezli Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin kararı Irak Anayasası'na uygun bir karardır. Anayasa, SOMO dışında petrol ticaretinin yapılamayacağına hükmediyor. Sonuçta bu petrolün geliri hazineye girecek ve bunda Irak da Kürdistan Bölgesi de kazançlı çıkacak.” dedi.

Irak Petrol Bakanlığı eski danışmanı Haydar Batat da Erbil ile Bağdat’ın sadece petrol değil, doğal gaz konusunda da bundan böyle ortak kararlar almaya mecbur olduklarını söyledi. Batat, “Karar Kürdistan halkının da çıkarına. Düşünün tahkim başka bir karar alsa o zaman Basra ve diğer vilayetler de kendi başlarına petrol satmak isteyecek. Sonuçta bu karar tüm Iraklıların yararına olacak. Yine Irak Hükümeti tüm petrol boru hatlarını yenilemeli. Tüm petrol gelirlerini tüm Irak halkına eşit şekilde dağıtılmalıdır. Kürdistan Bölgesi ile Merkezi Hükümet arasında ortak anlaşma olmak zorunda.” dedi.

KÜRESEL ŞİRKETLER SIKINTIDA

Ankara, Bağdat ve Erbil arasında ihracatı yeniden başlatmak için devam eden müzakerelerin sonucunu bekleyen bölgedeki petrol firmaları, belirsizlik içinde.

Kuzey Irak'ta günlük 55 bin varil petrol üretimi kapasitesi bulunan Şaikan sahasını işleten Gulf Keystone şirketi, yaptığı açıklamada, tesislerinin depolama kapasitesinin önümüzdeki günlerde yalnızca kısıtlı bir oranda üretime devam etmesine izin vereceğini, ardından şirketin üretimi askıya alacağını söyledi.

Bölgede faaliyet gösteren DNO ve Genel Energy de şu anda depolarda petrol stokladıklarını ve bunların birkaç günlük üretim kapasitesini daha kaldırabilecek kapasitede olduğunu bildirdi.

Diğer bir operatör olan Shamaran Petroleum da yaptığı açıklamada, “Şirket, Kürdistan Bölgesi'ndeki diğer petrol üreticileri ve ilgili hükümet yetkilileriyle yakın temasta kalmaya ve durumu yakından izlemeye devam edecek.” dedi.

Bu durum şirketlerin hisselerinin de düşmesine neden oldu. Londra borsasında işlem gören Genel Energy’nin hisseleri yüzde 16 düşerken, Gulf Keystone’un hissesi yüzde 22 düşüş yaşadı.

Petrol fiyatları ise tahkim kararının ardından hafta başında üç dolar yükseldi. Ham petrol varilleri yüzde 4,2 yükselerek varil başına 78,55 dolara çıktı.

YAPILMASI GEREKEN MERKEZİ HÜKÜMET'İ GÜÇLENDİRMEKTİR!

Tahkim mahkemesinin kararıyla ilgili Aydınlık'a değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Hasan Ünal, şunları söyledi:

“Bu karar, Türkiye'nin Irak'ta izlediği politikalardaki yanlışları da ortaya çıkaran bir gelişme oldu. Bizim Kuzey Irak'la ilişkilerimizi yeniden düzenlememiz lazım. Otonom bölgeyi ön plana çıkaran politikalar, Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla uyumlu değil. Bu mesele, Davutuoğlu zamanında yanlış bir şekilde başladı. Maliki başa gelince Irak Merkezi Hükümeti'ne zarar vermek adına Kuzey Irak'la olması gerekenden fazlaca ilişki kuruldu. Bu bence doğru değil. Bizim, Irak'ın parçalanmaması yönünde politika geliştirmemiz lazım. Ama izlediğimiz politikaların Kuzey Irak'a ne denli destek verdiğini ve onların da fırsat bulduğu anda bağımsızlık yönünde adımlar atacağını 2017'de gördük.

“Diğer yandan protokol olarak da bazı yanlış işler yapılıyor. Bölgesel Yönetim'in Başbakanı Türkiye'ye geldiği zaman Cumhurbaşkanı tarafından kabul ediliyor, Dışişleri Bakanı Dışişleri Bakanı tarafından karşılanıyor. Böyle bir şeyin olmaması gerek. Bunlara bir yol ve yöntem bulmak ve Türkiye'nin Irak politikasını komple gözden geçirmek gerek. Bu tahkim kararıyla inatlaşmak, Merkezi Yönetim'e zarar vermek için ne yapabilirize bakmak doğru olmaz. Yapılması gereken Merkezi Hükümeti güçlendirmektir. Irak, tüm topraklarında tam ve etkili bir egemenlik kurabilmeli ki; bu PKK meselesini yine Irak'la konuşmak lazım. Tabi Irak Anayasası nedeniyle zaman zaman Otonom Bölge ile de ilişki kurmak durumda kalabiliriz ama bunun seviyesini belirlememiz lazım.”

Sonraki Haber