Uzmanlardan harekât değerlendirmesi: Oyalamalara dikkat, piyade süngüsü girmeli

Türkiye’nin hava harekâtları Irak ve Suriye sahalarını hareketlendirdi. Teröristlerin Suriye'deki petrol kuyuları, eğitim kampları, lojistik ve cephane üsleri, haberleşme merkezleri, sığınakları, karargâh ve koordinasyon için kullandıkları evler, arabalar ve diğer tüm araçları vuruldu. Son zamanlarda ekonomik yönden yakınlaşan Türkiye ile ABD, bölgede yeniden karşı karşıya geldi. Türk Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA), ABD askerlerinin yanına sığınan YPG/ PKK’lıları kovaladı. ABD, “Bir SİHA’yı düşürmek zorunda kaldık.” dedi. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ise “Operasyon esnasında üçüncü taraflarla işletilen çatışmasızlık mekanizmasındaki farklı teknik değerlendirmeler nedeniyle bir SİHA kaybedilmiştir. Çatışmasızlık mekanizmasının daha etkin işletilmesi yönünde gerekli tedbirler alınmaktadır. Söz konusu hadise, devam etmekte olan operasyonun icrasını ve tespit edilen hedeflerin vurulmasını hiçbir şekilde etkilememiştir.” açıklaması yaptı.

Operasyonları, hedeflerini ve olası sonuçlarını Emekli İstihbarat Albay Coşkun Başbuğ ve İstanbul Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüer ile konuştuk. Güçlüer, “Türkiye kendi göbeğini kendi kesiyor ve yeni bir oyun kuruyor.” derken, Başbuğ da harekâtların durmaması, kara harekâtıyla desteklenmesi gerektiğini söyledi. ABD’nin oyalama taktiklerine karşı dikkatli olunması uyarısı yaptı.

‘OLACAKLARIN HABERCİSİ’

Coşkun Başbuğ, “Terörle mücadeleye 30 yılımı verdim. Bu kadar net, bu kadar sert bir dönem hiç görmedim. Yetkili ağızların ‘Üçüncü ülkeler ortalıkta dolaşmayın, ayak altında dolaşmayın’ gibi söylemini ilk kez duyuyorum.” sözleriyle başladı. Harekâtın zaten masada olduğunu bildiren Başbuğ, “Hem Irak’ta hem Suriye’de eş zamanlı başlaması ise olacakların habercisidir.” diye ekledi. “Terörle iltisaklı yerlerin, içinde kim olursa olsun hedef alınması doğrudur.” vurgusu yapan Başbuğ şunları kaydetti:

“Bu cümlelerde muhatabının başta ABD olduğu kuşkusuz. ABD’nin pozisyonunu değiştirme politikası, ‘ABD başının çaresine bak’ politikasına döndü. Türkiye, ABD’nin kendisini daha fazla oyalamasına izin vermedi. İçişleri Bakanlığı saldırısı bu sürecin sadece tetikleyeni. Bu harekatlar zaten masadaydı. Harekât tam isabet ve devamı gelecektir.”

‘DURMAMALI, ARA VERMEMELİ’

“Ancak ABD bizi ‘Ne istiyorsanız konuşalım’ türlü aldatmacalarla durdurmaya ve oyalamaya çalışacaktır. Bu bir tuzak olur. Türkiye’nin ‘Size zamanında teklifler yaptık, bu zamana kadar da sonuç alamadık’ diyerek asla durmaması veya ara vermemesi lazım. Yoksa yine başa döneriz. Muhakkak kara harekâtı gerçekleşmeli. Piyadenin, süngünün, postalın oralara girmesi lazım. Hemen ardından da bir sivil harekâtla oraların gerçek sahibi olan ülkemizde misafir ettiğimiz kardeşlerimizi yerlerine döndürmeliyiz.

“Irak’ta hedefler Süleymaniye, Asos, Sincar ve Mahmur. Çok kritik buralar. Zaten buraya doğru bir süredir kayış olduğu görülüyordu. Suriye’de de Deyrezor, Rakka, Kamışlı, Ayn El Arap, Tel Rıfat, Münbiç gibi birden fazla hedef var. Bunlar tabi hepsi aynı anda değil. Mantık sırasıyla gidecektir. Tel Rıfat’la başlanacaktır… Biz burada devletlerle savaşıyoruz, ABD de bunların başında. Bu harekâtlarla ABD ve terör örgütleri çok büyük ve stratejik zayiatlar verdi. SİHA’mızın düşmesi harekâtın çok başarılı olduğu gerçeğini değiştirecek kadar önemli değil.”

‘DÖRT AŞAMALI PLAN’

Dr. Eray Güçlüer, harekâtın Türkiye’nin terörle mücadelede yeni angajman kuralları ilanı olduğunu aktardı. Teröristlerin ABD askerlerinin yanına sığınma ve kurtulma çabalarını kastederek “Artık tespit edilen bütün terör unsurları nerede olursa olsun meşru hedef olarak kabul edilecek.” ifadelerini kullandı. Harekâtın amaçlarından birinin ABD’nin teröristlere verdiği desteği boşa çıkarmak olduğunu savunan Güçlüer şöyle anlattı:

“Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan'ın sözleri Türkiye'nin terörle mücadelede Suriye'de uygulayacağı yeni angajman kurallarının ilanıydı. Başlangıçtan beri Türkiye terörle mücadele stratejisini iç içe geçmiş dört safhalı şekilde planlamıştı. Birinci safhada yurt içindeki terörün bitirilmesi, ikinci safhada birinci safha ile koordineli olarak yakın sınır civarındaki teröristlerin yaşam alanlarının yok edilmesi ve terör unsurlarıyla Türkiye'ye sınırı arasına mesafe konulması, üçüncü safhada ikinci safhada oluşturulan bölgenin güvenli hale getirilmesi ve son olarak bütün bu safhalarla koordineli şekilde derinliklerde terörle mücadelenin sürdürülmesi.”

ARAP AŞİRETLERİNE DESTEK

“Şu an dördüncü safha uygulanıyor. Buradaki temel amaç sadece teröristlerin yok edilmesi değil ama aynı zamanda teröristlere yardım eden, onları destekleyen başta Amerika olmak üzere dış güçlerle teröristlerin birbirlerinden ayrılmasını sağlamak. Böylece dış güçlerin yıllardır teröre verdikleri desteği boşa çıkarmak. Nitekim dün Derbesiye'de olduğu gibi Suriye'deki ABD askerlerinin bir bölümü daha önce koruyup kolladıkları, adeta kol kanat gerdikleri terör unsurlarını terk edip kendi garnizonlarına çekilmeye başladılar. Dün başlayan Suriye operasyonun diğer bir stratejik amacı ise güneydeki PKK/PYD'lilerle çatışan Arap silahlı güçlerinin kuzeye doğru ilerlemelerinin de önünü açmak… Bu konuda söylenebilecek diğer önemli bir husus ise artık terör örgütü PKK/YPG stratejik bir kuşatma altına alınmış durumda ve çember her geçen gün daha da daralıyor.”

PETROL GELİRİNİ KAYBETTİ

“Peki ‘Bundan sonra ne olacak?’ diye soracak olursak, terör örgütünün yıllık yaklaşık 30 milyar doları bulan petrol gelirleri artık olmayacak. Terör örgütü aç sefil ve daha perişan bir duruma düşecek. Çok ciddi insan ve alan kaybına uğrayacak. Ancak daha da önemlisi bu hainler ne zaman dara düşseler onlara yardım eden eller bu sefer onlara uzanamayacak. Yani eskisinden farklı olarak her bir darbe yedikten sonra tekrar toparlanma şansları artık çok zor görünüyor. Suriye'deki terörün kökü kazınmaya başlandı… Bunun bir sonraki aşamasında muhtemelen Ayn El-Arap, Münbiç, Tel Rıfat ve Kamışlı bölgelerine kara operasyonu yapılacak gibi görünüyor. Ne zaman ve nereden olur bilemeyiz ama sahada yok edilen teröristlerin bir daha toparlanmayacak şekilde tamamen yok edilebilmesi ve Türkiye'nin sınır güvenliğinin tamamen sağlanabilmesi için daha önceden belirtilen 30 kilometrelik sınır çerçevesinde kara operasyonun yapılması son derece muhtemel.”