Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: Liberalizm insanı katletti
LGBT dayatmasına karşı 'Büyük Aile Buluşması'nın yapıldığı saatlerde, Avrupa Birliği'nden fonlanan KaosGL 'Büyük Hayat Buluşması' yaptı. Yeşil Sol, TİP, Sol Parti, EMEP'ten konuşmacılar, emperyalist dayatmaya karşı çıkanları hedef aldı
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Liberal Demokrat Parti Eski Genel Başkanı Cem Toker'le birlikte Hasan Basri Akdemir'in Youtube kanalında soruları yanıtladı.
Avrupa Birliği (AB) ve Almanya avrolarıyla beslenen Kaos GL adlı örgüt, Büyük Aile Platformu (BAP)'nun İstanbul Saraçhane Meydanı'nda düzenlediği ‘Büyük Aile Buluşması’nı hedef aldı. Buluşmayla aynı saatlerde, Youtube yayını üzerinden aynı saatlerde kısasa kısas bir etkinlik yapıldı.
“Solcu”, “anti-faşist”, “insan hakları savunucusu” diye tanıtılan isimler çevrimiçi yayına katılarak LGBT dayatmasının sözcülüğünü yaptı.
SOL TİYATRO
Aralarında Türkiye İşçi Partisi (TİP), PKK’nın yeni siyasi partisi Yeşil Sol Parti, EMEP, SOL Parti temsilcileri vardı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer de konuk konuşmacı oldu. Saraçhane'deki konuşmacılar Batı'nın LGBT dayatmasına karşı toplumun korunmasını istedi, TBMM'ye yasa çağrısı yaptı. Aynı saatlerde KaosGL'nin 'Büyük Hayat Buluşması'na katılan 'solcu' vekiller, emperyalizmin adını anmadı, mitingi hedefe aldı.
'HDP KAPATMA DAVASI GİBİ BİR ŞEY'
Burcugül Çubuk (YSP İzmir Milletvekili): Lubunyalar sosyalist yapılardan tasfiye oluyor. Bu aslında lubunyaların politikleşmesini kavrayamamızla ilgili bir mesele. Aslında biz birlikte mücadele edeceğimiz insanlardan vazgeçmiş oluyoruz. Sosyalizm açısından bu vazgeçiş kabul edilebilir değil. HDP’nin kapatılma davası, LGBT derneklerinin kapatılması tehlikesi gibi şeyler, bu saldırılar birbirine bağlantılı. Lubunyalara saldırıdaki bir sonraki adımın kadınlar olacağını biliyoruz. Bu saldırı sadece lubunyalara değil. Hepimizi ayrı ayrı yalnızlaştırmak istiyorlar. Kürt'ü, Alevi'yi, kadını, lubunyayı, işçileri herkesi bulunduğu yerde yalnızlaştırmak istiyorlar. Bizim bu mücadelede yoldaşlığımız var. Özellikle kadınlar ve lubunyalar olarak. Bu yoldaşlıktan vazgeçmeyeceğiz. Trans çocuklara dair bir saldırı söz konusu. Aslında temelde hepimizi belirli bir cinsiyet kalıplarına hapsetmek istiyorlar. Bunu reddediyoruz. Bununla ilgili mücadelemiz var.”
Sera Kadıgil (TİP sözcüsü, eski milletvekili): Bu saçma sapan bir konu, miting adı altında meydanlarda gövde gösterisine dönüştü. LGBT’li arkadaşlarımız hep ayrımcılığa maruz kaldı ama bu dönemdeki kadar bir ayrıştırmayı hiç yaşamadık. TİP olarak LGBT’li derneklerle eşgüdüm halinde politikalar yürütmeye çalışıyoruz. Gerek sokakta, gerek yasama ayağında elimizden gelen tüm desteği sağlamaya çalışıyoruz. LGBT mücadelesinin önünde değiliz. Yanınızda, ardınızda sizinle yürüyoruz.
Sevda Karaca (EMEP Gaziantep Milletvekili): Büyük Aile Buluşması’nda, kendilerinden farklı olanı sapık ilan ediyorlar. Onlar kadınlara, kız çocuklarına, LGBT bireylere neoliberal muhafazakar saldırının mimarı olanlar. Asıl emperyalizmin oyuncağı olanlar onlar diyebiliriz. Bu topyekün bir saldırıdır. LGBT’lileri yumuşak karın olarak seçiyorlar ancak bu saldırı kadına, çocuğa, emekçiye yani ezilenlere bir saldırıdır. Bu saldırıya karşı amasız fakatsız mücadele etmeliyiz. Büyük Aile Buluşmaları düzenleyen STK’ların siyasi abileri ağababaları bizim başımıza büyük çoraplar örecek. Uyanık olmamız lazım.
Kerem Fırtına (Oyuncu – YSP’li): Sırrı Süreyya Önder’in de dediği gibi LGBT bireyler potansiyel şüpheliden sanık haline geldi. Kürtler konusunda da aynı. Konu Netflix, LGBT değil bu bir insan hakları ihlalidir. Büyük Aile Buluşması, bir protesto değildir. Hedef göstermedir, nefret söylemidir, yaşam hakkı ihlalidir. YSP’nin tutumu yeterli değil. Ben de YSP’yi nispeten temsil ediyorum. Bu konunun mutlaka üstüne gideceğiz.
'LUBUNYALAR KÜRDİSTAN’DAN AYRI DEĞİL'
2023 yılı haziran ayında gerçekleşen sözde “onur yürüyüşlerinin” en dikkat çeken sloganı “Kürdistan vardır, lubunyalar vardır” (!) oldu. Söz konusu bölücü slogan önce 18 Haziran 2023’teki 9. Trans Onur Yürüyüşü’nde duyuldu:
“Kürt halkına karşı yapılan soykırımlara, tutuklamalara, gözaltılara, kriminalize etmelere karşı da omuz omuza ve kimi zaman da bacak omuza mücadelemizi sürdürmeye devam ediyoruz. Kürdistan’ın da bizlerin de var olduğunu burada yeniden haykırıyoruz”. İkinci olarak 25 Haziran 2023’teki sözde 21. İstanbul Onur Yürüyüşünde tekrarlanan sloganın, basın açıklamasındaki bağlamı şöyleydi: “Faşist ideolojilerinizle derinleştirmeye çalıştığınız ırkçılığı, homofobi ve transfobiyi, korku politikalarıyla biz LGBTİ+’ları alanlardan uzaklaştırma çabalarınızı tanımıyoruz (...). Türkiye ve Kürdistan’daki nefret siyasetinize karşı her nefesimizde tekrar haykırıyoruz: dönüyoruz, buradayız, gitmiyoruz.”
HDK KURUCUSU GAZETECİ
Konferansın yöneticisi (moderatör) Yıldız Tar, “gazeteci” diye tanıtılıyor! Diğer unvanı: KaosGL Derneği Medya ve İletişim Program Koordinatörü ve KaosGL.org internet gazetesi editörü! PKK’nın siyasi kol faaliyetlerinde yer alan Halkların Demokratik Kongresi (HDK)’nin 2011 yılındaki 25 kurucusundan biri! Kaos GL neredeyse 20 yıldır Türkiye’de faal. Ama Finans Koordinatörüne bağlı asistan ilanı için şartların başında “iyi derecede İngilizce bilmek” geliyor.… Yabancı holdingler gibi finans işlerinde ileri İngilizce arıyorlar… Hukukçuları var, dergileri var, şubeleri var, eğitimler veriyorlar, AB’ye proje hazırlıyorlar, bursları var, var oğlu var. Peki, nerden geliyor bu değirmenin suyu? Kaos GL Alman Yeşiller Partisi’nin “fonlama kolu” Heinrich Böll’ün de Türkiye Temsilcisi...
LGBT HİZMETLERİYLE ÖVÜNDÜ
Tüm Türkiye’nin gözü İstanbul Saraçhane’de yapılan Büyük Aile Buluşması’ndayken, Batı destekli Kaos GL, ‘Büyük Hayat Buluşması’ düzenledi. Youtube’da yayınlanan programa İzmir Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Tunç Soyer de katıldı. Programda konuşan Soyer, İzmir’deki LGBT’lilerin emrinde olduğunu söyledi. Büyükşehir Belediyesi’nde, LGBT’li bireylere hizmet etmek için daire başkanlığı açtığını itiraf eden Soyer şöyle konuştu:
“Türkiye'de ilk kez kurduğumuz kentsel eşitlik ve adalet daire başkanlığı var. Bu toplumda diğer vatandaşlarımız gibi adil bir biçimde yararlanamayanlar için kurduğumuz bir başkanlık burası. Dezavantajlı vatandaşlarımız için buradaki arkadaşlarımız gayret ediyor. İBB'de LGBT bireyler için açılan bir kapı var. Bu daire başkanlığı içinde kişisel olarak yaşadıkları her türlü sorunla ilgili; barınmadan eğitime, sağlıktan güvenliğe her türlü talepleri ile gelebilirler. Burada çok sayıda görevli personelimiz var. LGBT bireylerin emirlerindeyiz ve hazırız.”
Neoliberal ekonomiyle, devletçiliğin tartışıldığı programda, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cem Toker'in devletin ekonomiye müdahale etmemesi gerektiği fikrine cevap verdi. 6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli deprem felaketini hatırlatan Perinçek, "En son Türkiye'de bir deprem oldu. Bu deprem olduğu zaman eğer devlet olmasa Hatay, Malatya, Kahramanmaraş o illerimiz ne olacaktı? Devlet olmasa siz o insanı yıkıntıların altından kurtaramazsınız." dedi. Liberalizmin insancıllığı katlettiğini kaydeden Perinçek, Batı'da insana değer verilmediğini buna karşın Doğu'da insana değerin ve medeniyetin yükseldiğini söyledi.
CEM TOKER: ULUS DEVLETE ASLA KARŞI DEĞİLİM
Cem Toker: Ulus devlete ben asla karşı değilim. Partideki arkadaşların bir kısmı kabullenmiyor belki ama ulus devletin bu coğrafyada alternatifi olmadığına inanıyorum. Ekonomide, görüşümüz icabı neoliberalizmin insanlığa daha yararlı bir ekonomik sistem olduğuna inanıyoruz. İnsanı ekonomik açıdan da özgür bırakarak, insanın yaratıcılığını kullanmasını savunuyoruz.
Ekonomi devletin değil, tüccarın işidir. Çiftçilik devletin değil, çiftçinin işidir. Devletin ekonomik faaliyetten elini çekmesi, o ülkenin kaynaklarının daha verimli kullanılmasını sağlar.
NEOLİBERAL EKONOMİDE ÜRETİCİ KAMBUR İLAN EDİLDİ
Doğu Perinçek: -Neoliberal ekonomiden ne anladığımızı yakın tarihine bakarak anlayabiliriz. 1980'den bu yana Turgut Özal'la birlikte dünya ekonomisiyle bütünleşme adı altında neoliberal ekonomi uygulanıyor. Bunun da sopası 12 Eylül'dü. Neoliberal ekonomi halkı ve emekçileri ezen bir ekonomi olduğu için ancak sopayla uygulanabilirdi. Turgut Özal, üreticiyi kambur ilan ederek bu ekonomiyi uyguladı. Sıcak para ve dolar bursa vurguncuları bu ekonominin üzerine oturdu.
-Türkiye gibi gelişen dünya diyeceğimiz veyahut da mazlumlar dünyası bu ülkeler paranın serbest dolaştığı emeğin serbest dolaştığı ve malların serbest dolaştığı bir dünyada altta kalır. Yani bir fille koyunu karşı karşıya getirdiğiniz zaman filin ayağıyla bastığı zaman koyun altında ezilir zaten Türkiye de bu denli bu tecrübeyi yaşadı. Filler Türkiye'nin çarşılarına girdi ve 43 yıl içerisinde Türkiye üreticisi çok ağır darbeler yedi ve üretici yalnız emekçiler anlamında söylemiyorum. Milli sanayici milli tüccar dahil üreticiler ekonominin kenarlarına sürüldü.
-Bir devlet ekonomiyi yönetirken amacı saptar. Bir amaç, bireysel kârdır. Devlet müdahale etmez ve ekonomi kendi kuralları içinde gider. Bunun karşısındaki seçenek ise toplumun refahıdır. Bireysel kârla, halkın refahı arasında bir tercih yapmamız gerekir. Türkiye'de devletin müdahale etmediği bir ortamda, Türkiye'nin alın teriyle üretilen kaynaklar yurt dışındaki bankalara yatırılır.
-Neoliberal ekonomi olursa faizi de piyasa belirler. Son 2-3 yılda olağanüstü banka kârları var. Bunlar faiz gelirleri. Bunun sonucunda çiftçinin yeniden üretim yapacak sermaye bulamadığını, sanayinin ucuz enerji bulamadığını, kiraların yükseldiği ve sonuç itibariyle bankaların kâr ettiği ve bütün milletin faize çalıştığı bir sistem.
-Devletin müdahalesi olmadan yüzde 30'un üzerinde tasarruf yapamayız, istihdamı artıramayız, bölgeler arası dengeyi de sağlayamayız. Devlet müdahalesi, ülke bütünlüğü ve halkın refahı için şarttır, kamucu bir ekonomi şarttır. Devlet müdahalesi bireysel girişimciliğin bastırılması anlamına gelmez.
TOKER: DEVLET EKONOMİYE MÜDAHALE ETMEMELİ
Cem Toker: Neo yeni demek. Yeni liberalizm yani eskiye dönüş. Neoliberalizmi şöyle görüyorum: Teknoloji geliştikçe, devlet yapısının müdahale olmakta zorunlu hissettiği alanlar genişliyor. Radyo icat ediliyor, devlet radyo yayınlarını regüle eden bir birim kuruluyor. Otomobil icat ediliyor, ehliyet veren kurum kuruluyor. Televizyon icat ediliyor, uçak icat ediliyor, yeni bir kurum kuralım.
Her devlet kurumunun finanse edilmesi lazım. Bina lazım, müdür lazım, eleman lazım, makam arabası lazım, o lazım, bu lazım. Ondan sonra bu bayağı bir yük olmaya başlıyor insanlığa vatandaşa o zaman da birileri çıkıyor diyor ki ya arkadaş özel sektörün yapabildiği alanlardan. Devleti çekelim. Bu özelleştirme dediğimiz şey öyle başlıyor zaten. Yani Avrupa'da sosyal devlete olan gereksinimin getirdiği yükten kurtulmaya çalışalım.
Şimdi ben Doğu Bey'in buna katılıp katılmadığını çok merak ediyorum. Bu kadar basit. Devletle sizin bizim gibi bir insan tanımına katılıyor musunuz?
Doğu Perinçek: Devlet sonuç itibariyle devleti yönetenlerden oluşan bir örgütlenme dolayısıyla belli sınıfların yönettiği bir kurum. Devlet elinde bir cebir kuvveti, silahlı güç olan bir örgütlenme devlet dolayısıyla insanlar devlette insanlardır. Ama burada bence Cem bey çok önemli bir noktayı getirmiş oldu.
O da şudur: Yani biz her devletin yanında değiliz diyelim. Hitler'in yöne Hitler de bir devlet bugün Biden, Amerika Birleşik Devletleri'ne yöneten Amerikan emperyalizmi de bir devlet, ondan sonra Turgut Özal yönetimi, Tansu çiller yönetimi bugünkü sayın Cumhurbaşkanı yönettiği devlet de bir devlet ama Atatürk'ün yönettiği devlet bir devlet Fatih Sultan Mehmet'in yönettiği de bir devlet.
ÇİN MUCİZESİ
Dolayısıyla devleti belirleyen tabii ki Cem Bey'in de dolaylı olarak ifade ettiği gibi o devletin başında olan yöneten sınıfların karakteri ama bakın burada sizin sorununuz aslında ekonomik düzenle özgürlükler arasındaki bağlantı, yani devletçilik olursa özgürlük kalır mı? Özgürlük ancak liberalizm ile olur fikri şimdi yaşanmış deneyler var. Bakın bugün dünyada Çin Halk Cumhuriyeti vurdu gidiyor 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti dünyanın en yoksul açlığın olduğu bir ülkeydi.
O da devlette feodal illerin devletiydi. Emperyalizme boyun diyenlerin bir devleti vardı. Çin'de 1949'dan sonra bir devrim oldu ve Çin bugün nereye geldi? Dünyanın ekonomide satın alma gücü paritesi olarak Amerika'yı geçti. Çin mucizesinden bütün dünya söz ediyor. Nasıl geldi devletçilik ile geldi.
DEVLET OLMASA ENKAZDAKİ İNSANIMIZI KURTARAMAYIZ
-En son Türkiye'de bir deprem oldu. Bu deprem olduğu zaman eğer devlet olmasa Hatay, Malatya, Kahramanmaraş o illerimiz ne olacaktı? Devlet olmasa siz o insanı yıkıntıların altından kurtaramazsınız. Devlet olmasa siz o insanı o sıkıntının altından kurtaramazsınız. Devlet olmazsa insanlarımızı, çocuklarımızı nasıl eğiteceğiz? Özel okullarda mı eğiteceğiz? Covid olduk değil mi? Covid hastalığı salgını dünya çapında yaşandı, Fransa'da, İspanya'da, Amerika'da hâlâ insanlar yerlerde sürünüyor. Hastane kapılarında ölüyorlar ondan sonra ama covid karşısında en başarılı örnekler nedir?
-En son Türkiye'de bir deprem oldu. Bu deprem olduğu zaman eğer devlet olmasa Hatay, Malatya, Kahramanmaraş o illerimiz ne olacaktı? Devlet olmasa siz o insanı yıkıntıların altından kurtaramazsınız. Devlet olmasa siz o insanı o sıkıntının altından kurtaramazsınız.
Çin Halk Cumhuriyeti'dir. Devletçi olan ekonomilerde onlar kendi insanlarına, devlet organizasyonuyla sağlık hizmeti verdiler. Bizim de kendi devlet tecrübemiz de bakın biz devletçilik sayesinde Türkiye'den frengiyi bitirdik, yazmayı bitirdik, tifoyu bitirdik, ondan sonra veremi bitirdik. Yani Türk Devriminin, Türk devletinin devletçiliğin en başarılı olduğu alanlardan biri sağlıktır. Covid'de de bunu demin söylediğim gibi yaşadık veya işte hâlâ dünyada seller oluyor. Libya'da sel oluyor. Hadi bakalım o selin altından Libya'yı özel teşebbüsler kurtarsın.
-Denetimi özel sektöre bırakırsanız, özel kâra bırakmış oluyorsunuz.
LİBERALİZM İNSANI KATLETTİ
-Avrupa'nın kapitalist dönemlerindeki özenilen ülkeleri yok. Sokaklarda insanlar yatıyor. Trenler eskimiş, yollar temiz değil. Batı ekonomisi, liberalizmin şampiyonu ülkeler çöküyor ama Doğu'dan medeniyet yükseliyor.
-Liberalizm hümanizmle birlikte ortaya çıktı. Liberalizm, kardeşi olan Hümanizmi katletti. Batı'da insan değeri kalmadı. Batıcılığa karşıyız. Abdülmecidlerle Atatürk'ü aynı kefeye koyamazsınız. Atatürk hiçbir zaman Batıcı olmadı. Hayatı Batı'yla savaşla geçti.
Cem Toker: Küba'nın özel mülkiyete izin vermesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Doğu Perinçek: Ben karma ekonomiden bahsediyorum. Devletin lokomotif olduğu ama özel inisiyatife de izin verdiği bir ekonomiden söz ediyorum. Devletçilik, enerji, karayolları, eğitim, sağlık gibi temel sektörler ve çok büyük işletmelerde devletçilik verimli olabilir. Küçük işletmeleri kamulaştırırsanız sıkıntılara yol açar. Türkiye de karma ekonomiyle başarılar kazandı.
Cem Toker: Kamu İktisadi Teşekkülleri'nin hepsi zarar ve o zarar emekçilerin parasıyla karşılanıyor.
Doğu Perinçek: İşletme kârıyla bakarsanız sokaklardaki çöpü toplayamazsınız. Kanalizasyona sayaç koyup para alabiliyor musunuz? Kamu hizmetini yok ederseniz Türkiye'yi yok edersiniz.
Cem Toker: Özelleştirirsek ormanlarımızı daha iyi koruruz. Sahibi belli olur. Devlet devletliğini göstersin, küçük bir yüzdeye imar izni verirse orman yangınları çıkmaz.
Doğu Perinçek: Ormanı koruyan yine köy emekçilerdir. Denizleri, kıyıları koruyan da halktır. Kamu ahlakını bireysel çıkarın önüne geçirmemiz lazım. Cem Bey, bireysel çıkarcılığın baş tacı olması gerektiğini savunuyor. Ben de bireysel çıkarcılığın felakete götüreceği kanısındayım. Kendisinden başka bir şeyi düşünmeyen insanla toplumu batırırsınız. Burada ahlaki bir tartışma yapıyoruz.