Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: Sevim Belli bir dava insanıydı
Perinçek, Sevim Belli ve eşi Mihri Belli’nin Türkiye’de Milli Demokratik Devrim stratejisinin yayılmasında kritik bir rol oynadığını belirtti. Perinçek, Sevim Belli ve Mihri Belli ile anılarını paylaştı

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, Ulusal Kanal’da yayınlanan Çıkış Yolu programında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu; Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel ve Aydınlık Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Nadir Temeloğlu’nun sorularını yanıtladı. Programa KFC ve Pizza Hut işçileri ile Kayseri Şeker Fabrikası işçileri de katılarak yaşadıkları sorunları Perinçek’e aktardı.
Türkiye sosyalist hareketinin öncü isimlerinden Dr. Sevim Belli’nin 100 yaşında hayatını kaybettiğini belirten Perinçek, Belli ile anılarını ve düşüncelerini paylaştı. “Sevim Belli 1925 doğumlu. 100 yaşında kaybettik ama bu, sıradan bir 100 yıl değil.” diyen Perinçek, şöyle konuştu:
‘SOSYALİST HAREKET İÇERİSİNDE ÖNCÜ BİR İSİM’
“Bilimsel sosyalizme kendini adamış yılları var. Beraber mücadele ettiğimiz dönemler oldu. Milli Demokratik Devrimi, o stratejiyi Türkiye’ye kabul ettiren harekette Mihri abinin, Sevim ablanın çok önemli rolleri oldu. Türkiye’deki sosyalist hareketin doğru bir strateji izlemesi lazım. Türkiye’nin önündeki görev Mili Demokratik Devrim. Türkiye İşçi Partisi’nin programı da buydu. Toprak ağalığının tasviyesi, köylüye toprak, bağımsızlık, NATO’dan ayrılmak…
“Mihri abinin ve Hikmet Kıvılcımlı büyüğümüzün önderliğinde, Sevim ablanın katkılarıyla hep beraber Türkiye’ye kabul ettirdik. Mihri abi, o dönemde Türkiye sol hareketi içerisinde vatanseverliğin temsilcisiydi. Enternasyonalizmi Türkiye’ye sırtını dönmek, vatansızlık olarak anlayanlara karşı durdu.
‘SEVİM BELLİ KARAKTERLİ BİR İNSANDIR’
“1968 yılında kısa bir dönem Mihri abi hapse düşmüştü. Hapishanede ziyaret ettiğim zaman bana ‘Millet Gerçeği’ diye bir yazı verdi. Kendi el yazısıyla hapishanede yazmış. Hala saklıyorum. ‘Millet Gerçeği’ bugün en önemli gerçek. Arkada bırakılacak, reddedilecek bir gerçek değil, vatansızlık değil. Kürt meselesiyle ilgili de doğru tanımlar vardı. Türklerin ve Kürtlerin bir millet oluşturduğu, kaynaştığı, beraber olduğu şeklinde. 1970 yılında silahlı mücadele eğilimleri çıktı. Mihri abi bunu onaylamıyordu.
“27 Mayıs’ta olduğu gibi, ‘bunlar biraz ortalığı karıştırırlar, askerler müdahale eder’ gibi yanlışlar oldu. Orada yollarımız ayrıldı. Sovyet revizyonizmine, sosyal emperyalizmine tavır almadı. Daha sonra etrafında kimse kalmadı. Eski komünistler 1970’lerde İstanbul’da toplandılar. Proleter Devrimci Aydınlık’ta, bizim önderlik ettiğimiz parti safında yer aldılar.
“Daha sonra 1991 yılında Sevim abla ve Mihri abi, Ali Mercan, rahmetli Ömer Özerturgut ile Almanya’da buluştuk, özel bir gezinti yaptık. O zaman Sosyalist Partimiz vardı. Sosyalist Parti’ye katılma kararı aldılar. 1991, 22-23 Haziran’da Frankfurt’ta kongrede çok güzel konuşma yaptı. İstanbul’da Sepetçi Kasrı’nda konuşma yaptı. Daha sonra PKK’nın silahlı mücadelesine prim veren, ABD güdümlü özelliklerini görmeyen yanlış bir çizgiye girdi. Ama Sevim abla karakterli bir insandır. Sevim Belli bir dava insanı. Emeklerini, hayatlarını vermiş iyi dostlarımız. Saygıyla anıyoruz.”
‘ÖZGÜR ÖZEL BİR PLANIN PARÇASI’
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in son grup toplantısında Kara Kuvvetleri Komutanı Selçuk Bayraktaroğlu ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Ercüment Tatlıoğlu’nu hedef aldığı sözlerini de değerlendiren Perinçek, “Terbiyesizlikten daha önemlisi burada bir fitne var.” dedi. Perinçek, şöyle devam etti:
“Özgür Özel’in bir planın parçası olduğu gözüküyor. Komuta kademesinin düzenlenmesine bir fitneyle müdahale etmiş oluyor. Bunlar milli olan kuvvetlerimiz. Özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanımızın Karadeniz’e NATO’nun çıkması konusunda bir duruşu olmuştu. Atlantik sisteminin hedef aldığı bir komutan. Özgür Özel burada Atlantik sisteminin görevlendirdiği memur olarak hareket ediyor.
“Türkiye’nin bağımsızlığı, bütünlüğü, PKK’nın tasviyesi konusunda kararlı olan komutanları yıpratmayı ancak ABD ve İsrail yapar. Planlar, Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin kararlılığı sayesinde bozulabilir. Türk ordusunun milli karakterini temsil eden komutanların isimlerini de vererek hedef aldığınızda, bunun arkasında ABD ve İsrail’den başka gücü görmek mümkün değil. CHP, PKK ve DEM Parti ile sürekli işbirliği halinde. ‘Bu toprakları PKK ile beraber böleceğiz.’ dediğiniz zaman onun silahlı bir cevabı var. O silahı kontrol edenleri yıpratmak amaçlanıyor.
“Afyon’da Mustafa Kemal Paşa’nın Türk subaylarına konuşması vardı. Orada der ki; ‘Düşman daima Türk zabitini, Türk subayını hedef alır.’ O bakımdan subaylara bu hitabeti çok önemli. Bu konuşmada Özgür Özel, terör suçlarını soruşturan Başsavcıvekili Can Tuncay’ı da hedef aldı. TSK’daki mahrem yapılanmayı ortaya çıkaran, ankesörlü haberleşme ağını çözen savcılardan biri. Bu isimler tesadüfen hedef alınmıyor.”
AK PARTİ KONGRESİ
Perinçek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı “bölgesel entegrasyon” tabiriyle ilgili de şunları söyledi:
“Burada cesur olmayan bir ifade var. Erdoğan’ın yürüttüğü politikalarla, Suriye politikasıyla, yeni açılım ile birlikte değerlendirirsek; bölgesel entegrasyon, ‘Türkiye himayesinde Kürdistan’ planıdır. Bölgedeki bir güçle Türkiye entegre oluyor. Yeni açılım; ABD’nin dönüp dolaşıp Türkiye’nin 1960’lardan beri önüne koyduğu ‘Türkiye himayesinde Kürdistan’ planı. Tuğamiral Veli Bilget vardı, o ifade etmişti. Sonra 1988 gibi komuta kademesine bir müdahale oldu. Orgeneral Necdet Öztorun’un evinde, Necdet Üruğ’la birlikte görüştük ve bunu konuştuk. O sırada ABD Savunma Bakan Yardımcısı gelmişti. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ, onunla görüşmeyi kabul etmedi. Niçin kabul etmediğini sorduk. ‘Kabul edemezdim çünkü Kürdistan planıyla gelmişti.’ dedi.
“Turgut Özal da açıkça Kürdistan planını savunmaya başlamıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri buna boyun eğmedi. Turgut Özal’ın kuzeyden Irak’a girme emrini Necdet Üruğ reddetti ve istifa etti. Şimdi yeniden gündeme getirildiğini görüyoruz. Çok tehlikeli. Suriye’nin kuzeyinde PKK devletçiği kurulacak. Irak’ın kuzeyinde Barzanistan var. Yeniden açılım kapsamında Türkiye himayesinde böyle bir entegrasyon planlanıyor. Bunu başaramazlar. Bu, Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Türk Milleti’ni hedef alarak yürütülecek bir plandır.
DEM PARTİ’NİN İMRALI GÖRÜŞMELERİ
“Devlet Bahçeli ve Abdullah Öcalan Türkiye’yi bir tuzağa doğru sürüklemek istiyorlar. ABD ve İsrail bu planın arkasında. Diyarbakır ve Van’da dev ekranlar kurulacağı söyleniyor. Niye Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Manisa’da, Trabzon’da, Konya’da değil? Türkiye’yi bölme planı burada bile net olarak görülüyor. Öcalan’ın çağrısında silah bırakmayı değil tam tersine Türkiye’ye silahları yöneltmeyi görüyorum.”
RUSYA ÇİN’DEN KOPARILIYOR MU?
“Rusya, Çin’den koparılacak. Çin yalnızlaştırılacak. Türkiye de ona göre pozisyon almalı.” söylemlerine Perinçek şöyle yanıt verdi:
“Rusya’nın başında aptallar mı var? Kendi müttefiklerinden soyutlanacak, kopartılacak, Rusya’nın da tepesine binilecek. Ukrayna’da silah bırakma diye bir şey yok. Rusya Ukrayna’da silahla bir zafer kazandı. Kazandığı başarıyı Amerika’ya tasdik ettiriyor. Bu bizim Lozan’a benziyor. İstiklal Savaşı’nda Mehmetçiğin süngüsü olmasa olur muydu? Boyun eğmek zorunda kaldılar. Burada Yalta Konferansı’na benzerlik yok.
MİLLİYETÇİ AVUKATLAR HAREKETİ
“İstanbul Barosu’ndaki bölücüler, ABD ve Atlantik kuvvetlerinin kontrolünde olan unsurlar ‘Baromuza sahip çıkalım.’ diyorlar. Ayberk Çakalır ise ‘Türkiye’ye sahip çıkalım. Türkiye’ye sahip çıkmazsak İstanbul Barosu diye bir şey kalmaz.’ diyor. Türkiye’yi bölme olayında İstanbul Barosu’nu kullanacaklar. İstanbul Barosu ancak bağımsız ve egemen bir Türkiye’de kalabilir. Çakalır’ın konuşması avukatlar tarafından benimsendi. İstanbul Barosu’nda vatansever avukatlar da var. O baroya dışarıdan PKK’yı destekleyen adamlar getirseler de bunun devamı mümkün değil.”
‘KONKORDATONUN ARAŞTIRMASINI İSTİYORUZ’
Yayına katılan işçiler de Ulusal Kanal ekranlarından taleplerini dile getirdiler.
KFC Restoran Müdürü Güneş Güçlü:
“Bütün süreç ocak ayının 28’inden sonra başladı. Patronumuz İlkem Şahin tarafından konkordato talebinde bulunulmuş ve bu kabul edilmiş. Bir anda hiç bilmediğimiz bir şeyin içine düştük. Hileli bir konkordatoydu bu. Son dört gün için idari izinler girmemizi ve bu süreçte hiçbir sorun olmayacağını söylediler. Restoranları bizlere temizletip kapattılar. Sonrasında hak arayışına girdik. Ocak ayı maaşlarımız yatırılmadı ve işten çıkışlarımız da yapılmadı. Tazminatlarımız verilmedi. Şubat ayında kademeli olarak işten çıkartıldık. Şirketin borçlarını ödememek için içinin boşaltıldığına dair olgular var. Bunun araştırılmasını istiyoruz. Şirket yönetimindekiler her şeyden haberdar ve bu boşatma eyleminden sorumlu.”
‘KİMSEDEN SADAKA İSTEMİYORUZ’
KFC Restoran Müdürü Busenur Pulgir:
“Bizimle birlikte down sendromlu, engelli bireyler var. Onlarda çok mağdur durumda. 9 senedir bu firmalarda çalışıyorum. Son iki senedir sıkıntılar yaşadık. Tedarik problemimiz vardı. Bazı zamanlar patates gelmedi, soslar gelmedi. Gelenlere yok demek zorunda kaldık, tartıştık. Mağdur edilen taraf biz olduk. İlkem Şahin’in devraldığından itibaren yaptığı ilk şey yol paramızı kesmek oldu. Bir süre sonra ödenen primler kesildi. Bugün hedefimiz Çalışma Bakanlığına, Adalet Bakanlığına sesimizi duyurmak. Kimseden sadaka istemiyoruz.”
KFC işçisi Sare Bük:
“İşçinin sesini duyurabilmesi çok zormuş bu eylemlere girince anladım. Sesimiz olduğunuz için teşekkür ederiz. Şu an eylemleri yapıyoruz fakat onlara gidecek yol paramız bile kalmadı. Biz asgari ücret veya asgari ücretin bir tık üstü çalışan insanlarız. Okula giden çocuklarımız var. Kızım evlenecek. Çoğu arkadaşım aynı şekilde. Karı, koca bu şirkette çalışanlar, hamile olup haklarından yararlanamayanlar var. Çünkü SGK’dan çıkışları yapıldı. Ben 22 yıldır burada çalışıyorum. Ben böyle bir vicdan görmedim. Artık yetkiler bizi görsün.”
‘DEVLETİMİZİ YANIMIZDA GÖRMEK İSTİYORUZ’
Kayseri Şeker Fabrikası Pancar Çiftçisi Mustafa Akyürek:
“Biz ‘Mazot, gübre tohum piyasadan pahalı.’ dedik diye sözleşmemizi imzalamadılar ve kotalarımızı iptal ettiler. Şu anda çiftçinin üstüne oynuyorlar. Üretmeyin, aç kalın diyorlar. Hüseyin Akar gerekçe olarak 14’üncü maddenin D bendini gösterdi. Bizim elimizde senetler var. Bu fabrika kurulurken dedelerimiz, babalarımız öküzünü, ineğini satmış. Sıkıntılar çekilmiş. Kooperatife dahil olmuşlar. Biz bugünlere kolay gelemedik. Kooperatifin 29 bin üyesi var. 4 bin 150 çalışanı var. Mazot piyasada 38 TL’yken biz 64 TL’den aldık. Yüksek fiyatları Hüseyin Akar; ‘Faizle para çektim bankadan, oraya faiz ödüyorum bunu siz karşılayacaksınız.’ diyerek açıklıyor. Hukuk tanımıyorlar.
“Kooperatifin çok büyük mülkleri, arazileri vardı. Bunları hep sattılar. Bu fabrikanın zarar etmesi mümkün değil fakat zarar gösteriyorlar. 20 milyar gibi bir borçtan bahsediliyor. Borç bitti demişlerdi. Onuncu ayda 2 milyar zarar gösterdiler. 2 hafta önce 2 milyar kadar bir daha zarar gösterdiler. Türkiye’nin en büyük şeker fabrikası nasıl zarar ediyor? Bu gidişler ne fabrika ne işçi kalacak. Bu şekilde üretim yapamayız. Devleti yanımızda görmek, hissetmek istiyoruz. Devletimizi göreve çağırıyoruz.”
‘HİLE İLE İŞÇİYİ, ÇİFÇİ YAPIYORLAR’
Kayseri Şeker Fabrikası İşçisi Ali Köklü:
“Kendileri çektikleri kredi faizlerini bize ödettirdiler. Bu girdiler bizi yıprattı. Verdikleri avanslar yetersizdi. 100 TL’den avans parası verildi ama bizim maliyetimiz 1500 TL idi. Kredi çekerek cebimizden karşıladık. Hile ile işçilerimizi çiftçi yapıyorlar. Üstüne 100, 200 tavuk kaydediyorlar. Bir Ziraat Odası Başkanına pancar ektirmediler. Çünkü dik durdu ve ‘ben hileyle kimseyi kaydetmeyeceğim.’ dedi. İşçilerin de çiftçilerinde ekmeğiyle oynuyorlar. Satılan mal varlıklarının paraları nerede? 30 milyar civarı borçlanmaya gidiliyor. 2025 yılında bir seçimimiz var. Desteklediğimiz bir adayımız var. Muhalifiz diye kotalarımız silindi. Savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Sosyal medya eleştirilerimizde küfür, hakaret, aşağılama yok. Bu yönetim eleştiriye kapalı. İşçiler diken üstündeler. Çünkü tehdit ediliyorlar.”
‘ÇİFTÇİYİ KOOPERATİFİN BAŞINA GETİRMELİYİZ'
Perinçek, Kayseri Şeker Fabrikası’nda yaşananlara ilişkin şunları söyledi: “AK Parti yöneticileriyle çok konuştum. Hepsi haklı olduğumuzu söylediler ama aynı çark dönmeye devam ediyor. Bunu Cumhurbaşkanı’na kadar ulaştırmamız lazım. Hüseyin Akay’ın arkasında AK Parti yöneticileri var. Bu yolsuzluklardan sorumlular. Kooperatifi bizzat pancar üreticileri, çiftçiler yönetmeli. Böylece Kayseri Şeker Fabrikası da verimli olarak çalışır. Kâr edecek bir işletme. Çiftçi alınterinin karşılığını almalı. Önümüzde bir fırsat var. O fırsat kooperatifin kongresinde. Çiftçinin yönetimini kooperatifin başına getirmeliyiz. Bizde sizlerle beraber elimizden geleni yapacağız.”
‘İŞÇİLER HİLELİ İFLASLA ATILDI’
Doğu Perinçek, KFC ve Pizza Hut işçilerinin eylemine ilişkin şu görüşleri paylaştı:
“Türkiye’de 7 bin işçinin bu durumda olması hepimizin sorumlu olduğu bir durum. İşçiler hileli bir iflas kararıyla sokağa atıldı. 2 aylık ücretlerinin ödenmesini, hak edişlerinin, kıdem tazminatlarının verilmesini istiyorlar. Şirketin içinin planlı olarak boşaltıldığı, hileli iflas suçunun işlendiği gözüküyor. Buna dahil olanlarda bir suç işliyorlar. Türk Ceza Kanunu’nun 161’inci maddesine göre bu suç 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasını gerektiriyor. Vatan Partisi olarak bunu takip edeceğiz. İflas durumunda işçi alacakları önceliklidir. Önümüzdeki dönem beraber çalışacağız. İşçi arkadaşlarımızın ve bütün ailelerinin yanındayız çünkü onlar haklı.”