Erdoğan’ın strateji değişikliği dünya dengelerini değiştirir
Perinçek, ‘Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Oktay’ın açıklamaları ortaya bir strateji koyuyor. Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde Suriye ile işbirliği yapması, İsrail'e cephe alması, İsrail'in ve ABD’nin güdümünde olan terör örgütlerinin temizlemesi hem bölge hem de dünya dengelerini değiştirir.’ dedi
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, Ulusal Kanal ekranında gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu. Çıkış Yolu programında Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel ve Aydınlık Gazetesi Haber Müdürü Özlem Konur Usta’nın sorularını yanıtlayan Perinçek, Suriye ile silahlı işbirliği, teğmenlere yönelik disiplin soruşturması ile ilgili önemli mesajlar verdi.
TÜRKİYE SURİYE ORTAKLIĞININ GÖREVİ
Perinçek, Erdoğan’ın “Ben hala Esed'ten umutluyum. Bir araya gelip Türkiye Suriye ilişkilerini inşallah yoluna koyalım diye hala umudum var.” ifadeleri ile “Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden biz değiliz. Suriye’nin toprak bütünlüğünü terör örgütü PKK/PYD/YPG başta olmak üzere teröristler tehdit ediyor. Yanı başlarındaki İsrail tehdidi bir masal değil. Çevredeki ateşin istikrarsız topraklarda hızla yayılacağı unutulmamalıdır.” sözlerini değerlendirdi.
Perinçek şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bir strateji ortaya koyuyor. Düşmanı söyleşide çok doğru saptıyor, ‘İsrail’ diyor. Cumhurbaşkanımız, İsrail'i düşman safta tanımlayarak ve İsrail'in aynı zamanda Suriye'ye karşı düşmanca girişimlerini ifade ederek, Türkiye Suriye beraberliğinin zeminini ifade ediyor.
"Gerçi Cumhurbaşkanımız ABD’den söz etmedi ama İsrail düşmansa onun arkasında ABD’nin olduğunu bütün dünya bilmekte. İkincisi Cumhurbaşkanımız Türkiye, Suriye ortaklığının görevini tanımladı. O da nedir? Suriye'nin kuzeyinde bulunan terör örgütlerinin temizlenmesi.
"Konuşmasının üç yerinde PKK-YPG-PYD ve bir yerde de DEAŞ diyerek İslam bayrağı altında İslam’a düşman terör örgütlerine işaret etti. Biz Suriye'nin kuzeyinde Suriye ile ortak ne iş yapacağız? Bu terör örgütlerini temizleyeceğiz.
"Bu arada TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Fuat Oktay da İran Dışişleri Bakan yardımcısıyla görüşmesinden sonra adlarını anarak, bölge ülkelerinin yani Türkiye, Suriye, Irak, İran’ın ittifak halinde beraber harekatta bulunmalarını ifade etti.
"Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Fuat Oktay’ın ve bu açıklamaları ortaya bir strateji koyuyor. Bu, yalnız Türkiye değil, bölge ve dünya bakımından da çok önemli bir strateji. Bu, bütün dünya dengelerini değiştirecek bir plan.
"Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde Suriye ile işbirliği yapması, İsrail'e cephe alması, İsrail'in ve ABD’nin güdümünde olan terör örgütlerinin temizlemesi hem bölge dengelerini değiştirir hem de dünya dengelerini değiştirir. Bu stratejiyle Türkiye Atlantik sisteminden ayrılıyor ve Asya'da mevzileniyor. Orada Rusya, İran, Suriye, Irak var. Bu açıklamaları tarihi önemde buluyorum.
KORİDOR PKK’YI BİTİRMEZ KOMŞU YAPAR
“Zaman zaman Türk devleti içinden bazı yetkililer, ‘30 kilometre derinliğinde 900 kilometre uzunluğunda bir güvenlik koridoru oluşturacağız.’ açıklamaları yapıyordu. Bu koridor sonuç olarak PKK’yı bitirmiyor, 30 kilometre aşağıya süpürüyor. PKK ile yine komşusunuz. Halbuki Suriye ile silahlı işbirliği seçeneği, PKK’yı, YPG’yi, PYD’yi bitirir. Çünkü Suriye'nin toprak bütünlüğünü orada sağlayacaksınız. Suriye'nin kuzeyindeki terör örgütlerini temizleyeceksiniz. PKK’nın kaçacağı bir alan bırakmıyorsunuz.
"Şimdi Türk ordusunun bir harekatın eşiğinde olduğu ifade ediliyor. PKK, Türk ordusu gibi çok üstün bir kuvvetle, hiçbir şekilde Suriye'nin kuzeyinde bir hesaplaşma boy ölçüşmeye girmeyecektir. Mayınlar döşer, uzaktan füzeler atar ama TSK ile cephe cepheye gelmez. Kaçacaktır dolayısıyla bu PKK’yı imha eden bir hareket olmayacak.”
BAHÇELİ’NİN AÇIKLAMALARI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Mevzu bahis vatansa, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la şahsım arasında hiçbir ayrılığın ve ayrışmanın söz konusu dahi olmayacağını, mühürlü kalplere duymayan, kulakları görmeyen gözleri hatırlatmak, dava ve vicdan görevimdir.” sözlerinin sorulması üzerine Perinçek şunları söyledi:
“Hiçbir vatansever AK Parti ile MHP arasında bir ayrılık olsun, birbirlerine düşsünler istemez. Ama bu duruma yol açan da Sayın Devlet Bahçeli'nin Abdullah Öcalan'a Meclis kürsüsünü ikram etmesi, PKK’yı bir muhatap olarak kabul etmesi ve PKK nın partileri olan yasal partileri de bir anlamda desteklemesi. Bu davetlerden sonra Anayasa Mahkemesi, HDP’yi nasıl kapatacak?
"Sayın Bahçeli, kendi partisine ve ortağı olan AK Parti’ye çok ağır bir darbe indirdi. Hiçbir güç böyle bir darbe indiremezdi. ABD açıkça Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ı iktidardan indirmeyi ilan etti, parlamenter yolla denediler, darbeler yaptılar. MHP’nin içinden Akşener’leri kopardılar. ABD’nin bütün bu operasyonlarına rağmen AK Parti hükümeti ayakta kaldı. Ama şimdi Devlet Bahçeli’nin bu çakışı toplum içerisindeki AK Parti'nin ve MHP’nin dayanaklarını sarstı. Dolayısıyla bu açıklamayı yapmak zorunda.
HÜKÜMET SEÇENEĞİ
“Biz de Sayın Bahçeli’nin açıklamalarına hükümetin şuanda değişmesini istemediğimiz için karşı çıktık. Vatan Partisi’nin de içinde bulunduğu üreticilerin milli hükümeti seçeneğinin olgunlaştığı bir süreçteyiz. Bu seçenek olgunlaşırken mevcut Hükümeti korumamız gerekiyor. Bugünkü Türkiye’de Tayyip Erdoğansız bir milli hükümet olmaz, Erdoğan olacaktır ama Vatan Partisi de bu milli hükümetin anahtar gücü olan merkezinde olacaktır. O zamana kadar statüko devam eder.
“Bu şuna benziyor. Mustafa Kemal Paşa'nın eylül 1917’de Enver Paşa ve Talat Paşa yazdığı bir mektup var, bir strateji dersidir. Mustafa Kemal Paşa İttihat Terakki Hükümeti’ni Almanlarla güney cephesinde birebir beraber yürüdüğü için eleştirir. Ama bir yandan da düşmana karşı yani İngiliz ve Fransız emperyalizmine karşı onunla aynı cephededir.”
‘BAKAN TEKİN İTTİHAT VE TERAKKİ’Yİ BİLMİYOR’
Perinçek’ten, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “İttihatçılar egemen oluncaya kadar Osmanlı herkesin kardeşçe yaşadığı bir ülkeydi. Sizin laiklikten anladığınız şey camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın kuran öğrenmesini yasaklamak.” sözlerini de değerlendirmesi istendi.
Perinçek şunları söyledi:
“Sayın Bakanımız İttihat ve Terakki'nin tarihini bilmiyor. İttihat ve Terakki Türkiye'deki azınlıkları kucaklayarak iktidar mücadelesi verdi. Osmanlı Devleti bir imparatorlukta bütün Türk imparatorluk geleneğinin mirasına sahipti. O miras halkları bir arada yaşatma yeteneğidir. Osmanlı Devleti de bütün imparatorluklar gibi halkları bir arada yaşatma yeteneğine sahipti. Burası doğru ama İttihat ve Terakki bunu bozup halkları birbirine düşürmedi.
"Terakki'nin suçu ne Sayın Bakan? Milli Eğitim Bakanı’na bakarsak, vatanperverliği, Türk milliyetçiliğini suçluyor. Türk milliyetçiliği hiçbir zaman Ermeni düşmanı, Kürt düşmanı, Rum düşmanı olmadı, kucaklamaya çalıştı. Kongrelerine bakarsak orada Rum delegeler, Ermeni delegeler vardır. Hatta İttihatçılara da bu yüzden suçlamalar yöneltilir: ‘Bunlar Abdülhamid'e karşı Ermenilerle, Rumlarla birleşti.’ diye. Bu gerçekçi değil.
CUMHURİYET VATANDAŞA KUR’AN’I ÖĞRETTİ
“Camileri ahır yapmak gibi bir laiklik uygulaması Türkiye'de olmadı. Bugün Türkiye'deki bütün eski dönem camileri duruyor. Yani Osmanlı’dan kalanları Cumhuriyet korumuş imar etmiş. Tamirini, bakımını yapmış. Vatandaşın Kur’an’ı Kerim'i öğrenmesini yasaklamak gibi şeyler olmadı. Tam tersine vatandaşın öğrenmesini Cumhuriyet sağladı. Kur’anı Kerim'in Arapçadan Türkçeye çevrilmesini bizzat Atatürk emretti.”
‘TEĞMENLERE İHRAÇ ORDUNUN MAYASINA ZARAR VERİR’
Perinçek, Kara Harp Okulu’nun mezuniyet töreninde kılıç çatarak Subay Andı’nı okuyan teğmenlerle ilgili ihraç talebine ilişkin de değerlendirmede bulundu. Perinçek şunları söyledi:
“O törenden sonra da bir açıklama yapmıştım. Onun özü şuydu: Türk Silahlı Kuvvetlerinde disiplin esastır. Savaşan bir ordu, savaşmasa bile zaten barış zamanında orduyu nasıl disipline alırsanız savaş zamanında da öyle devam eder. Orduda en temel mesele disiplindir. Orduda tartışma olmaz. Yani komutan hücum dedi. Biz oturalım tartışalım olmaz.
Bir tören oluyor, orası bir üniversite kampusu, kantini değil ki, vatan, işçi, millet için ortak tezahüratlarda bulunsun. Harp Okullarında subaylar yetişiyor ve orada disiplin esastır. Orada Türkiye için vatansever duygu ve düşüncelerini ifade ediyorlar. Orada Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, bağımsızlığını, bütünlüğünü savunan bir kararlılık var.
Bunu da görmemiz lazım. Oradaki samimi heyecanı görmeliyiz. O heyecan disiplin sınırlarının ötesine taşmış olabilir. Tören programının dışına çıkılmış olabilir ama işin özüne baktığımızda o teğmenler ülkeye bağlılık, vatana bağlılık, Mustafa Kemal’e bağlılık… Bunları söylüyorlar. Bu disiplin dışı bir davranış ama bunun ihraç gibi bir cezayla sonuçlanması aşırı olur. Bu hem ordunun birliğine zarar verir, hem ordudaki Mustafa Kemal, vatan mayasına zarar verir. Türk Silahlı Kuvvetleri de bunları dikkate alacaktır ve bu teğmenlerimize talep edildiği gibi bir ihraç cezası verilmeyecektir.
TÜRK ORDUSUNUN DEVRİMCİ KÖKENİ
AK Parti, Türk Silahlı Kuvvetlerini bir türlü hazmedemedi. Oysa devleti devlet yapan silahlı güçtür. 22 yıldır devleti yönetiyor, Cumhurbaşkanımız da ordunun başkomutanı. Fakat AK Parti TSK’yı benimseyemedi. Bu nereden geliyor? Bunu da analiz etmeliyiz, bu Türk ordusunun devrimci olmasından geliyor. 1876’dan başlayalım. Birinci Meşrutiyet'e o zamanın yüksek okullarının isyanı var. Ona hemen harp okulları katılmıştır. 1908’de dağa çıkan genç subaylar var. Enver Paşalar, Sabri Beyler, Niyazi Beyler falan gibi…
1920’de Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nin açılması ve devrimci bir hükümetin kurulması, silahlı güç olmasa mümkün müydü? Dağıtmak istediler. Padişah hükümeti gerici unsurları Mustafa Kemal Paşa'nın iktidarının üzerine sürmeye kaldı. Sürdü. Ne oldu onlar? Devrimin, Ankara hükümetinin silahlı gücüyle bastırıldı. Türk ordusu son 200 yıllık devrim hareketlerinin aynı zamanda silahlı gücüdür. Buralardan gelen bir gocunma var. Bu AK Parti’nin en büyük zaafı.”
Perinçek, “1908’de padişahı devirdiler, 1960 ihtilalı, 12 Mart, 12 Eylül oldu. İşte bunlar darbecilerdir gibi bir anlayış var” denilmesi üzerine de şu değerlendirmeyi yaptı:
“1908 yılında o Hürriyet Devrimi olmasa, Babıali Baskını olmasa Türkiye İngiliz emperyalizminin esaretine düşerdi. Çanakkale Savaşı 1912’de kurulan iktidarın milletle birleşmesinin ve Türk ordusunu devrimcileştirmesinin sonucudur. Çanakkale Savaşı’nı melekler yapmadı. Devrimcileşen Türk subayı komutasındaki Türk ordusu yaptı.
“İttihat Terakki'nin iktidara gelişi ile, 1971 12 Mart darbesini, 1980 12 Eylül darbesini karıştırmak veya 15-16 Temmuz darbesiyle bir tutmak çok büyük yanlış. Bu saydıklarınız doğrudan Amerikancı Gladyo’nun darbeleri.”