Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı yazdı: Dünya Dengelerini Değiştiren Filistin Cephesi

Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı, İsrail'in Gazze'ye başlattığı saldırıların birinci yılında 'Dünya Dengelerini Değiştiren Filistin Cephesi' başlıklı yazı kaleme aldı.

Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı

Özgür Bursalı'nın "Dünya Dengelerini Değiştiren Filistin Cephesi" başlıklı yazısı şöyle:

Filistin’in HAMAS önderliğinde 7 Ekim 2023 günü başlayan Aksa Tufanı Harekâtı’nın ardından dokuz ay geçti. Bu dokuz ayda Filistin cephesindeki gelişmeler yalnız Batı Asya’da değil, bütün dünyada dengeleri değiştirdi.

Artık Filistin ve İsrail dokuz ay öncesinin Filistin’i ve İsrail’i değildir. Türkiye dokuz ay öncesinin Türkiyesi değildir. Belki de en çarpıcı olan, ABD ve Avrupa da, devletleri ve halklarıyla dokuz ay önceki iklimde değildir.

FİLİSTİN BAYRAKLI AVRUPA İSYANI

Almanya, Fransa, İspanya, İngiltere, İtalya, İrlanda, Belçika, Danimarka, İsveç, Finlandiya Hollanda, Polonya, Avusturya, Yunanistan, Romanya… Bu ülkelerin tamamında üniversite öğrencileri ayağa kalktı, kitlesel buluşmalarla, büyük baskılara rağmen Filistin’e destek yürüyüşleri örgütledi ve yakın tarihte eşi görülmemiş bir öğrenci hareketini yükseltti.

Kitlesel hareketler üniversitelerle de sınırlı kalmadı ve ABD ve Batı merkezlerinde İsrail’e karşı Filistin bayraklı isyan başladı. Filistin’in Birleşmiş Milletler üyeliğinin ve birtakım haklarının genişletilmesine ilişkin görüşülen karar için BM Genel Kurulu’nda, 143 ülke evet, 25 ülke çekimser ve 9 ülke hayır oyu kullandı. Norveç, İspanya, İrlanda, Slovenya ve son olarak Ermenistan Filistin’i, devlet olarak resmen tanıdı.

Emperyalist sistemin hâkim ideolojik iklimi, kendi merkezlerinden büyük bir isyanla, geri dönüşü olmaksızın yarılmaya başladı. Avrupa Parlamentosu seçimlerini de bu tabloya eklediğimiz zaman, 2023 güzü ve 2024’ün ilk yarısı, yedi iklimde yeni dünya yükselişinin en canlı dönemi oluyor.

AKSA TUFANI HAREKÂTI’NIN SONUÇLARI

7 Ekim’de başlayan Aksa Tufanı Harekâtıyla;

◾️ABD, Avrupa’da hâkim iklimi değişti, emperyalist statükoyu bozdu.
◾️Dostlara cesaret verdi, cepheyi pekiştirdi, onları sağlam mevziye kazandı.
◾️Ara güçleri, kararsızları, kararlı mevziye çekti.
◾️Düşmanı böldü, İsrail iç cephesini derinden sarstı ve geri mevzilere sürdü.
◾️Bağımsız Filistin’in bir hayâl olmadığı, Bağımsız, Toprakları Bütünleşmiş, Doğu Kudüs Başkentli Filistin Devleti”nin gerçekçi ve kaçınılmaz olduğu Dünya kamuoyuna kabul ettirildi.,
◾️İsrail’in tarihsel olarak ileri sürdüğü, Dünya Yahudilerinin merkezi ve güvencesi olmak gibi dünya çapındaki iddiaları yerle bir oldu.
◾️ABD-İsrail merkezlerine örtülü desteğin adı olan Denge Politikaları Millî Devletlerin yaşamsal ihtiyaçlarının duvarına çarptı, sürdürülemez hale geldi ve iflâs etti.
◾️ABD’nin ve İsrail’in Sünnî-Şiî kutuplaşması yaratma tertipleri, Filistin cephesindeki beraberlikle darmadağın oldu.
◾️Sorunların silahla çözüldüğü, haklı konumda, savaşın eldeki imkânlarla birlikte kurmay aklı kullanma kabiliyetiyle ne kadar hızlı sonuç alınabileceği bir kez daha görüldü.

Filistin cephesi, Atlantik ile Asya Uygarlığı, Gelişen Dünya ve milli devletler çarpışmasının bir anda ön cephesi haline geldi. Gazze’de karşı karşıya gelen yalnızca Filistin ve İsrail değil. Bütün dünya güçleri o cephede karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Özetle yeni dünya mimarisi Filistin cephesinde, Gazze sokaklarından yükselirken, emperyalizmin ve siyonizmin tarihin karanlıklarına doğru sürüklenişini ve yenilgisini izliyoruz.

SİLAHLARIN KONUŞTUĞU CEPHELER

Bugün Filistin’le beraber silahların konuştuğu sıcak alanlar, Ukrayna’da Rusya’nın ABD-NATO’ya karşı savaş cephesi, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin ABD güdümlü bölücü ve yobaz teröre karşı yürüttüğü mücadele olarak görülüyor.

Henüz silahların patlamadığı ama her an sıcak bir çatışmaya dönüşecek potansiyel taşıyan Doğu Akdeniz’de sular ısınıyor. Vatan Partisi MKK Üyesi, Em. Kurmay Albay Halil Özsaraç, 8 Haziran 2024 tarihli “ABD, donanmasını Batı Asya Deniz Savaşları’na hazırlıyor” başlıklı yazısı, ABD donanmasının Batı Asya’daki stratejik hedeflere göre nasıl hazırlandığını ayrıntılı olgularla kamuoyuna sundu.

İran, 13 Nisan 2024’te, 1973’ten beri İsrail topraklarına yönelik ilk devlet harekâtını düzenledi ve yüzlerce füzeyle hedefleri vurdu. “Yenilmez İsrail” algısını yerle bir etti. Bu gelişme de Aksa Tufanı Harekâtı’nın dünya ölçeğinde başarı getiren sürecinin yeni bir atakla hızlanması olarak değerlendirilebilir.

Çin Halk Cumhuriyeti, 24 Mayıs 2024’te duyurduğu "Müşterek Kılıç-2024A" tatbikatıyla, Tayvan Adası’nın etrafını kuşattı. Tarihin en geniş tatbikatlarından biri olan bu girişim, Çin’in “gerektiğinde silah kullanarak Tayvan’ı anavatanla birleştirme” stratejisinde ne kadar hazır ve kararlı olduğunu dünyaya ilân etti.

Yakın zamanda ABD emperyalizmin yenilgiye uğratıldığı cephelerde ise Karabağ’daki başarıyı görüyoruz. Karabağ’da Azerbaycan ve Türkiye, Rusya’nın da oluruyla ve desteğiyle büyük bir başarı kazanıldı. Bu başarıyla bugüne ve geleceğe ışık tutan bir model üretildi. Biraz evvel Afganistan’da ve Kazakistan’da ABD yenilgisini izledik. Yine aynı modelde, 2017’de getirilmek istenen bölünme referandumu yine Türkiye, İran ve Irak’ın silah göstermesiyle bozguna uğratılmıştı.

İSRAİL SALDIRGANLIĞININ HEDEFİ

ABD destekli İsrail saldırganlığının üç hedefini saptamak, Türkiye açısından doğru strateji kurmanın ve doğru siyasetler üretmenin öncelikli koşuludur.

Birincisi: İsrail, Filistin topraklarını işgal ederek ve günümüzdeki saldırılarıyla Doğu Kudüs merkezli, bağımsız Filistin Devletini önlemek peşindedir.

İkincisi: İsrail, Batı Asya’da “Kürdistan” adı altında İkinci İsrail’i kurmak amacından vazgeçmemiştir ve vazgeçmez. Musul-Kerkük petrollerine sahip, Doğu Akdeniz’de limanı bulunan, Diyarbakır merkezli Müslüman bir İsrail kurmak, yalnız İsrail’in değil, ABD emperyalizminin de Batı Asya’daki stratejik hedefidir. Bu nedenle Irak, Suriye, Türkiye ve İran’ın toprak bütünlüğü, ABD-İsrail ortaklığı tarafından tehdit edilmektedir.

Üçüncüsü: İsrail, ABD, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile KKTC devletini ortadan kaldırmak ve Doğu Akdeniz’in ekonomik kaynaklarını paylaşmak için, silahlı bir ortaklık oluşturmuştur. Tevrat’tan ve Yunan Mitolojisinden alınan Noble Dina ve Nemesis gibi intikam temalı isimlerle yapılan tatbikatlar, İsrail’in Doğu Akdeniz’deki saldırgan amaçlarını ortaya sermektedir.

Türkiye bu düzlemde, Filistin cephesinden birinci derecede sorumludur. Sonul hedef Türkiye’dir. Hükümetin Filistin konusunda atacağı adımlar, Türkiye’nin bağımsızlığı ve güvenliği için gereklidir. Bu gerçeğin kavranmadığı koşullarda Filistin’i uzaktan izleme ve kınama platformunda, Türkiye için de ağır bedeller vardır.

EKONOMİDE CEPHELER

BRİCS, yeni dünyanın Atlantik ekonomisine ve sistemine bir başkaldırısı olarak kuruldu ve gelişiyor. Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in kurduğu birlik, devamında Güney Afrika ve son olarak bu yıl İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Arjantin, Mısır, Etiyopya ile kucaklaştı. Dolar, Avro yerine alternatif bir uluslararası para birimi tartışılmaya başladı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Haziran ayında yaptığı Çin seyahatinde BRİCS’in AB’ye alternatif olabileceğini kamuoyuna ilân etti.

Dünya devine dönüşen BRİCS ülkelerinin 2030 yılına gelindiğinde küresel hasılanın yüzde 50’sinden fazlasını oluşturacağı ön görülüyor. Burada da yükselen ekonomi güçleri düzleminde ABD emperyalizmine karşı geniş bir cephenin fotoğrafını görüyoruz. Bu yıl çoğu ABD-AB kontrolündeki şampiyonalarına alınmayan Çin, Rusya, Hindistan, Güney Afrika ve 97 ülke, 2024 BRİCS Oyunları’nda, Rusya’da bir araya geldi. Putin, açılış konuşması yaptı.

Yine 2030 için dünyanın en önemli kuruluşlarının yaptığı yansıtmalarda, 1. sırada Çin yer alırken, 46,3 trilyon ile Hindistan 2. Amerika Birleşik Devletleri ise 31 trilyon dolar ile 3. Sırada yerini buluyor. 4. Sırada 10,1 trilyon dolarla Endonezya, 5. sırada ise 9,1 trilyon dolarla Türkiye bulunuyor. Bu fotoğrafta da Asya uygarlığının yükselişini görüyoruz.

Toplam olarak ABD’nin silahlı gücü geriliyor, dolar saltanatı ve haraç sistemi çöküyor. Bu gerçek, bütün sıcak savaş cephelerindeki manzarayla uyum içinde ilerliyor.

GELİŞEN CEPHELER

Yine ABD’nin körfezdeki geleneksel müttefiklerinin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Asya’ya yöneldiğini ve Atlantik Sistemine tavır aldığı dönemi yaşıyoruz.

Afrika hakları peş peşe ABD, İngiliz ve Fransız emperyalizmini ülkelerinden, kıtalarından göndermeye başladı.

Bu ortamda Avrupa da çözülüyor. Fransa’da, İtalya’da, Almanya’da bağımsızlıkçı tavırlar, NATO’ya itiraz eden, Avrupa Birliği’ni benimsemeyen güçler ve siyasal partiler seçimler kazanıyor ya da yükselişe geçiyor. Avrupa’nın önemli dinamiklerinin de Atlantik Sistemi’nin dışında bir sisteme yöneliyor.

Son olarak Avrupa Parlamentosu seçimleriyle Avrupa Milliyetçili ABD denetimine karşı yükselen isyan, büyük bir mevzi kazanmıştır. Avrupa’da yükselen Partilerin ağırlığı, İsrail’e karşı Filistin’in, Rusya’nın yanında, AB ve NATO’nun karşısında konumlanıyor.

FİLİSTİN’DE YÜKSELEN ASYA VE GELİŞEN DÜNYA CEPHESİ

Bütün bu dünya manzarasında Filistin’de bütün bu cephelerle bağlantılı olarak, ancak dünyadaki saflaşmayı en açık haliyle ortaya seren ABD emperyalizmine ve İsrail Siyonizmine karşı bir cepheleşme oluşuyor. Asya’nın en ucundan Latin Amerika’ya kadar, Karadeniz’den, Doğu Akdeniz’e, Gazze’ye ve Umman Denizi’ne kadar ABD ve İsrail emperyalizmine karşı tek cephe olduğu gerçeği dünyanın gündemine oturdu.

ABD ve İsrail’in büyük irtifa kaybettiği, dünya kamuoyunu yitirdiği bu ortamda ABD ve İsrail’in karşısında olan ya da daha temkinli olan ülkeler dahi Atlantik Sistemine karşı Filistin cephesinde tavırlarını güçlendiriyor. Son olarak Azerbaycan da Filistin’in devletleşme sürecini desteklediğinİ ilân etti.

ABD, İsrail, İngiltere, Ukrayna, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve diğer dünya ve Avrupa emperyalizmi bir cephede, Türkiye, İran, Rusya, Suriye, Çin, Türk dünyası, İslam ülkeleri ve Körfez ülkelerinin önemli bir bölümü ise mazlum milletler, gelişen dünya ve insanlık cephesinde.

YEDİ İKLİMDE FİLİSTİN CEPHESİNİN ETKİSİ

ABD ve İsrail açısından Karadeniz’de Ukrayna üzerinden savaş devam ederken, Filistin’de yeni bir cephe açılması, bütün bölge ve dünya denklemini etkileyecek bir durum çıkardı. ABD’nin güvenlikte ve ekonomide durumunu ağırlaştıran yeni cephe, Türkiye, Batı Asya ve dünya ölçeğinde yeni fırsatlar getiriyor.

Toplam olarak ABD’nin karşı karşıya geldiği güçler büyüyor, cepheler çoğalıyor. Cephelerdeki gelişme de ABD emperyalizmi aleyhine ilerliyor. Eylül ayında 33 trilyon dolara yükselen ABD’nin borcu ve ekonomik durumu, Filistin’e ve Batı Asya’ya karşı yolladığı uçak gemilerini dahi yüzdüremeyecek bir noktaya ilerliyor.

Neden Filistin’in savaşı Türkiye’nin ve bütün insanlığın savaşıdır sorusuna, mevcut savaşın cephelerdeki somut karşılıklarına bakarak yanıtlayalım:

◾️Filistin cephesindeki başarı öncelikle Musul ve Kerkük Petrollerini Doğu Akdeniz’den çıkaracak “Kürdistan” ya da İkinci İsrail planına karşı Türkiye’yi rahatlatacak ve elini güçlendirecektir.

◾️Doğu Akdeniz’de burun buruna olduğumuz ABD, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs odaklı tehdide karşı Türkiye’ye büyük alan açacaktır.

◾️Ön cephede savaşan Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanırken, Golan Tepelerinden, Suriye içlerine kadar ABD-İsrail güçlerinin temizlenmesinin önünü açacaktır.

◾️Filistin cephesinde en aktif olan cephenin etkin güçlerden olan İran’ın konumunu güçlendirecektir.

◾️Ukrayna’da ABD ve NATO’ya karşı savaşan Rusya’yı ferahlatacaktır.

◾️Uzakta Tayvan Boğazı düğümüyle karşı karşıya olan Çin için zayıflayan bir ABD-İsrail bloğuna karşı daha cesur ve sonuç alıcı süreçleri beraberinde getirecektir.

◾️Amerikan halkı içinde gelişen, seçim dönemi Kongre merkezini basan, ekonomik olarak aşağılara itilen, onbinlerce kilometre uzaklara gömülen trilyon dolarlara ve emperyalist zorbalığa direnen sisteme karşı dinamikler de bu süreçte gelişecektir. Bugün dahi ABD ve Avrupa’nın kalbinde on binlerce insan İsrail işgaline karşı meydanları dolduruyor.

◾️Toplam olarak Çin’den Venezuela’ya, Afrika’ya kadar, ABD-Avrupa emperyalizmine ve siyonizme karşı bütün ülkelerin gelişen inisiyatiflerini perçinleyecektir.

CEPHEYİ BİRLEŞTİREN DOĞRU STRATEJİ

Dünya ölçeğinde cepheleşme emperyalistler ile gelişen dünya arasında kuruluyor. Buradaki cepheleşme, dinler, mezhepler, soydaşlar, kıtalar temelinde şekillenmiyor.

Bu açıdan Filistin cephesinde yalnızca Müslümanlık veya Araplık savaşmıyor. O cepheye koşan ve Müslüman olmayan Venezula lideri Maduro’yu, Rusya lideri Putin’i, Çin lideri Xi Jinping’i, İspanya lideri Sanchez’i, Kore DHC lideri Kim Kong Un’u, emperyalizme karşı strateji ve siyasetler birleştiriyor. Bu birlik, tehdidin kaynağını doğru saptayan strateji ve programa dayanıyor.

Bu birlik emperyalizme ve siyonizme karşı devletlerin bağımsızlığına, milletlerin kurtuluşuna, halkların özgürlük ve devrim taleplerine dayanıyor.

Bu birlik, ekonomide ortak çıkarlar temelinde paylaşarak gelişme çizgisine dayanıyor. Başarı da bu stratejik temelde yükseliyor.

FİLİSTİN HALKININ MÜTTEFİKLERİ VE İHTİYACI

Filistin halkı da, HAMAS başta olmak üzere direnişi temsil eden bütün güçler de emperyalizme ve siyonizme karşı, İsrail saldırganlığına karşı bu temelde müttefikler arıyor.

Bugün Türkiye’de yalnızca dini temelde İslam ülkelerinin birliğine çağrı yapan anlayışlar, savaş cephesindeki, siperdeki Filistinlinin gözleriyle sürece bakmıyor. Bu yaklaşım, İslam’ı, dünya çapında emperyalizme karşı mücadele eden büyük güçlerden de koparıyor.

Emperyalizme mücadele temelinde kurulmayan stratejide, İslam dünyası da kendi içinde bölünüyor, birleşemiyor. Bu kez mezhep kavgaları devreye giriyor ve yine stratejik bir birlik sağlanamıyor.

Ancak emperyalizme karşı mücadele çizgisindeki stratejik akıl, Şii İran’ı, Filistin’in en etkili silah arkadaşı yapıyor. Rusları, Suriye’deki Arapların yoldaşı yapıyor. Çin’in öncülüğünde birlikte Suudi Arabistan ve İran yeniden kol kola girebiliyor.

Toplam olarak Filistin cephesinde, Ukrayna’da NATO’ya karşı cephede, Suriye'nin kuzeyinde ABD güdümlü bölücü teröre karşı mücadelede ve yakın zamanda kazandığımız Karabağ zaferinin cephesinde din, ırk, mezhep değil, emperyalizme karşı silahlı kararlılıkla gelişen ve birleşen dostluk vardı. Bu gerçek bugüne ve yarını belirleyecek, yükselen Asya Uygarlığını geliştirecek ve genişletecek en önemli olgudur.

ABD ve İSRAİL PATENTLİ ARAP DÜŞMANLIĞI

Türk milleti 200 yıllık devrim tarihi içinde, emperyalizme karşı cephelerde kazandığı bağımsızlık, demokrasi, özgürlük gibi değerlerini perçinlemiştir. Bu değerlerle ve tarihi sınamalar içinde Türk milleti millet olmuş ve birleşmiştir. Türk milliyetçiliği 200 yıldır emperyalizme karşı mücadele içinde gelişmiştir ve büyük millet milliyetçiliğidir. Dar grup boğazlaşmalarında, komşulara husumet mevzilerinde yaşayacak bir Türk milliyetçiliği yoktur.

Milliyetçilik adına Arap düşmanlığı yapmak da bugün ABD ve İsrail’e hizmet görevidir. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ gibi MOSSAD yörüngesindeki milliyetçi maskeli figürler Türkiye’de bu kampanyanın başını çekmektedirler.

Türklerin devlet ve ordu birikimi, İslamiyeti kabul ettikleri Karahanlılardan bu yana, İslam uygarlığı ikliminde gelişmiştir. İslam Uygarlığı 9, 10, 11. Yüzyıllarda da Çağdaş Uygarlıktı. Türkler de İslam’a katılarak, Çağdaş Uygarlığa katılmış oldu. Araplara düşmanlık en sonunda emperyalizmin hizmetinde medeniyete düşmanlıktır.

Türkiye’de birtakım güçler İran düşmanlığı kışkırtarak İsrail’e hizmet mevzisine girmektedir. Oysa anti emperyalizmin ve anti siyonizmin ölçüsü bugün İran dostluğundadır. Cephe mezhebe dayalı kurulursa, emperyalist tehlikenin üstü örtülür. Dahası Filistin’le beraber olduklarını sananlar, emperyalizmin ve siyonizmin kuyularına yuvarlanmaktadır.

FİLİSTİN CEPHESİ DÜZLEMİNDE
HAMAS VE İLERİ-GERİ AYRIŞMASI

Direnişin ilk gününden itibaren Amerikancı Türk medyasında etkili bir ABD ve İsrail propagandası başladı. Bu propagandanın da merkezine bugün direnişin ön cephesindeki örgütlü gücü HAMAS yerleştirildi.

HAMAS karşıtlığı mevziisinde Filistin mahkûm edildi Filistin’in haklı ve meşru savaşının karşısına geçildi, İsrail’in işgali onaylandı. Filistin’in bağımsızlığı için mücadele eden HAMAS, şeriatçı bir terör örgütü olmalıydı. İsrail’in huzurunun kaçmaması, dengelerin bozulmaması, ABD planların halel gelmemesi için en dayanıklı zemin, HAMAS üzerinden Filistin’in haklı direnişini kırmaktı.

Kendisine sosyalist diyen CHP, İYİ Parti, DEM Parti/PKK, Türkiye İşçi Partisi’nden, sözümona Atatürkçülere kadar Türkiye’de bağımsızlık değerleriyle ilgilenmeyen “laikçiler” ya da sahte sosyalistler HAMAS’ı suçlayarak hedef alarak İsrail’in yanında cepheye giriyor.

HAMAS, bugün elinde silahla emperyalizme ve siyonizme karşı en ön cephede mücadele ederken, ilericiliğin en güçlü bayrağını taşıyor. Türk halkının içinde dar bir azınlık olan, HAMAS’ı düşman ilan eden beyzade ve aristokrat takımı da gericiliğin kitabını yazıyor.

HAMAS DÜŞMANLIĞINDAN
HALK VE DEVLET DÜŞMANLIĞINA

Emperyalizmin ve siyonizmin korosu Afganistan’dan ABD’yi arkasına bakmadan kaçırtan Taliban’ı da hedef alıyor, Maduro’yu da beğenmiyor, sosyalist gelişmenin en önemli ülkesi olan Çin’i de otokrat ilân ediyor.

İstiklal Savaşımızda, Sovyetler Birliği’nin vatan savaşında, Çin’den Maçin’e kadar bağımsızlık ve devrim savaşlarında ne yapıldıysa HAMAS da bugün sahada onu yapmaktadır. Elinde silahla emperyalizme karşı en önde, bütün zorluklar içinde, şehitler vererek ülkesinin bağımsızlığını ve kurtuluşunu ayağa kaldırıyorlar.

HAMAS düşmanları en sonunda insan düşmanlığına, halk düşmanlığına ve milli devlet düşmanlığına sürükleniyor.

BAĞIMSIZ FİLİSTİN VE TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ İÇİN
AK PARTİ DIŞ POLİTİKASINI DERHAL DEĞİŞTİRMELİDİR

Yüreklerimiz Filistin’le çarpıyor. Türk Milleti ve bütün insanlık Filistin davasıyla beraberdir. Filistin’de İsrail siyonizmini yerle bir eden kardeş halkımızı ve hepimiz için mücadele eden kahraman kardeşlerimizi selamlıyoruz.

Bugün hepimiz Filistin davasının başarısına kilitlendik. Şehitlerimizi yüreklerimize gömüyoruz. Onlara olan borcumuzu ödemek için Emperyalist ve Siyonist zulmün son bulması için omuz omuza veriyoruz.

Ancak gelinen aşamada ABD emperyalizmine ve İsrail siyonizmine karşı, Gazze’deki vahşete karşı lanetlemeler, kınamalar, sözlü tepkiler yetmez. Sözün bittiği yerdeyiz. Artık harekete geçme zamanıdır. İçimizi rahatlatmak için değil, sonuç almak için meydanlardayız.

Bugün Türkiye’nin dört bir yanında, Kürecik Üssü’nde, İncirlik Üssü’nde Ankara’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da çözüm için toplanıyoruz. Her eylemimiz, mücadelenin başarısına hizmet etmek içindir.

Yüksek ses çıkararak kazanılmış bir savaş yoktur. İsrail’e veya dünyaya çağrılar yaparak önlenecek bir savaş yoktur. Savaş güçle kazanılır. İşte burada üzerimize düşen sorumluluklar vardır.

DENGE POLİTİKASI İFLAS ETMİŞTİR

Karadeniz’den Umman’a kadar ABD-İsrail tehdidine karşı cephenin farklı alanlarında farklı stratejiler oluşturmanın Türkiye’ye bedeli ağır olmuştur ve bu maliyet her gün yükselmektedir. Türkiye bu koşullarda, özellikle Cumhurbaşkanı katında ABD’nin olağanüstü tehdit oluşturduğu saptamasından sonra, bu cümlenin gereğini yapmak zorundadır.

Sayın Cumhurbaşkanı son konuşmasında “Amerika'nın faaliyetleri Türkiye'nin milli güvenliği için olağanüstü bir tehdit mahiyetine sahiptir” saptamasında bulunuyor.

Joe Biden’ın 12 Ekim’de açıkladığı “Ulusal Acil Durum” kararının gerekçesinde “Türkiye, ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikası için olağandışı ve olağanüstü bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir” saptaması yapılıyor.

Yine Avrupa Komisyonu şeflerinden Schinas, Filistin’in taarruzu üzerine, Türkiye’yi eleştirerek, “Türkiye AB, NATO ve onların değerlerinin yanında mı olacak, yoksa Rusya, İran’la beraber mi olacak” sorusuyla düşman kamptan cepheleşmeyi gösteriyor.

Bütün dünya, ABD ve İsrail’in öncelikle Türkiye, İran, Rusya ve Çin’i hedef aldığını saptıyor. Bu stratejik kamplaşmada ülkeler kendi stratejisinin gereğini uyguluyor. Bu koşullarda bir tek Türkiye, Atlantik Sisteminin yükleri içinde bocalamaya devam ediyor.

FİLİSTİN İÇİN DOĞRU STRATEJİ VE 10 ÇÖZÜM

Filistin direnişini destekliyorsak, Türkiye’nin güvenliğini istiyorsak, siyonizmin ve emperyalizmin yenilgisini istiyorsak, AK Parti Hükümeti dış politikasını derhal değiştirmelidir.

Başarı için, Bağımsız Filistin için, Türkiye’nin güvenliği için çözüm önerilerimizi Hükümetimize sunuyoruz.

1- Suriye ile derhal, her alanda işbirliği yapılmalı. Güvenlik koridoru stratejisi, en sonunda ABD’ye boyun eğme stratejisidir. SİHA’larımızı ABD’ye feda eden stratejidir. PKK’nın bitirmeyen, uzağa süpüren stratejidir. Sığınmacı krizini derinleştiren stratejidir. Bu yanlış siyaset terk edilmelidir. Suriye’deki terör örgütleri Suriye, Rusya ve İran’la ortak harekât yaparak temizlenmelidir. Komşularımız buna hazırdır. Sadece bu adım dahi dünya dengelerini değiştirir ve Filistin’e en büyük destek olur.

2- ABD ve NATO tarafından kullanılan İncirlik ve Kürecik üsleri bütünüyle Türk Silahlı Kuvvetlerimizin tam denetimine alınmalıdır. ABD ve NATO askerleri ülkelerine gönderilmelidir. İncirlik’e el koyan Türkiye ABD’nin elini kolunu bağlar. Kürecik’e el koyan Türkiye siyonizmin gözlerini kör eder.

Aynı şekilde Şirinyer İzmir Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Çiğli İzmir ABD Hava İstasyonu, Konya NATO Awacs İleri Harekât Üssü, Ankara ABD Savunma İşbirliği Ofisi, Ankara Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkezi, NATO Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi, Mersin Limanının ABD kullanımına açılan birimleri; ABD ve NATO kullanımına kapatılmalıdır.

3- NATO’nun doğuya doğru genişleme stratejisine karşı ilk aşamada TBMM konuyu hızla gündemine alarak İsveç’in katılımını reddetmelidir. Türkiye NATO’dan fiilen aforoz edilmiştir. NATO’dan çıkmak Türkiye’nin geleceği için hayati önemdedir. Artık NATO’ya “nasıl müttefikiz, nasıl böyle yaparsınız” ve benzeri sorular sormak yerine NATO’dan derhal çıkılmalıdır. NATO’dan ayrılmak, ABD tertiplerine karşı en etkin uygulamadır. NATO’dan kurtulan Türkiye, iç cephesini birleştirir ve sağlamlaştırır. NATO’dan kurtulan Türkiye, Filistin cephesinde yerini sağlamlaştırır.

4- Yanlış Ukrayna politikasından acilen vazgeçilmelidir. Ukrayna, Karadeniz’deki Yunanistan’dır. Bugün Ukrayna Filistin’e karşı İsrail’le beraberdir. ABD, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la beraberdir. Kiev sokaklarında İsrail bayrakları dalgalanmaktadır. Bu durumda Rusya’ya dirsek atan, Ukrayna’ya ticaret kılıfı altında SİHA satanlar Türkiye, en güçlü müttefiki Rusya’yı karşısına alır. Türkiye’nin güvenliği Rusya dostluğundadır. Rusya, Ukrayna’da ABD-NATO’ya karşı savaşmaktadır. Bu savaş, Türkiye’nin de savaşıdır, Filistin’in de savaşıdır.

5- İran ile ilişkiler geliştirilmeli ve sahada işbirliği yapılmalıdır. ABD’nin İran’a yönelik ambargolarını Türkiye tanımamalıdır. Bugün İran düşmanlığı ABD ve İsrail’e hizmet demektir. Filistin’deki mücadelede kendisini anti-emperyalist ve anti-siyonist olarak adlandıran güçlerin sınandığı ölçü de budur. İran dostluğu Türkiye’nin güvenliği, ekonomisi, enerji güvenliği açısından hayati önemdedir.

6- Mısır, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleriyle ABD-İsrail merkezli tehditlere karşı ortak menfaatler temelinde işbirliği adımları atılmalıdır. Daha önce önerdiğimiz şekilde Doğu Akdeniz’de Türkiye, Mısır ve Çin ortaklığıyla 18. Parselden hidrokarbonları beraber çıkarabiliriz. İsrail saldırganlığının yakın hattında bulunan Mısır’la Türkiye’nin dostluğu her alanda perçinlenmelidir. ABD’nin Körfez’deki geleneksel müttefiklerini dahi kaybettiği iklimde, Türkiye aktif bir dış politika yürüterek ortak tehdide karşı dostlarını çoğaltmalıdır.

7- Batılı finans merkezlerine bağlı, iflas eden Atlantikçi borçlanma ekonomisi derhal terk edilmelidir. Londra ve New York Bankalarında para dilenmek yerine acilen Milli ve Üretimci program yürürlüğe konulmalıdır. Plan, tasarruf, yatırım, istihdam ve üretim programı, Türkiye’nin zorunlu programıdır. Yine doğru bir dış politika, Asya’nın yükselen zenginliğini Türkiye’ye yatırım olarak taşıyacak ve üreticilerimize yeni ufuklar açacaktır. NATO’da para yok, doğalgaz yok, elektrik yok, güvenlik yok. Türkiye ancak Avrasya ikliminde ekonomide soluk alabilir.

8- Yurtdışı bankalarına yatırılan 500 Milyar Doları Türkiye’ye acilen getirtilmelidir. Para yine sahiplerinin olacak. Ancak bu kaynak Türkiye’de yatırıma yönlendirilecektir. O paraların sahiplerine de sesleniyoruz, ABD’nin, Batılı emperyalistlerin hukuku yoktur, zorbalığı vardır. Giderek artan gerilimde, o paralarınız da emperyalist haydutluğun hedefindedir ve güvende değildir.

9- Doğu Akdeniz’i savunmada ön mevzi, Kıbrıs’tır. KKTC’nin tanınması için, Türkiye gibi NATO tehdidiyle karşı karşıya olan Karadeniz, Akdeniz ve Umman Denizi ülkelerinden başlayan strateji ve eylem planı hayata geçirilmelidir. Doğu Akdeniz’deki silahlı varlığımız güçlendirilmeli ve Kıbrıs’ta deniz üssü kurulmalıdır. Vatan Partisi, KKTC’nin tanınması için, Abhazya ile Ortak Bildiri imzalamıştır. Aynı amaçla Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti, İran başta olmak üzere çok sayıda ülkede devlet katında önemli görüşmeler yaptık. Abhazya KKTC’nin tanınması için kilit ülkedir. Türkiye derhal bu sürecin önünü açmalıdır. Ayrıca Kırım’ın Rusya toprağı olduğu kabul edilmeli ve Abhazya tanınmalıdır. KKTC’nin tanınmasına bu adımlarla başlanır.

10- İç cephede birlik sağlama alınmalıdır. ABD ve NATO’nun iç cephedeki kuvvetlerine karşı topyekün mücadele şarttır. Bu bağlamda PKK’nın partisi olan HDP, Yeşil Sol Parti, HEDEP veya benzerleri derhal kapatılmalıdır. Anayasa Mahkemesi Atlantik sisteminin değil, Türk Devletinin mahkemesi olmalıdır. Türkiye’nin içinde düşman unsurların, ABD aparatlarının, sürekli güvenlik zaafı olan yapılanmalarına izin verilmeyecek bir iklim yaratılması hayati önemdedir. Milletimizin topyekün birleştirilmesi de bu adımlarla sağlanacaktır.

SOYKIRIMA KARŞI HUKUK ALANINDA GÖREVLER

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Filistin Davası’nın siyaset ve hukuk alanındaki görevlerini saptayan önemli görüşlerini sunuyoruz. 23 Aralık 2023 tarihinde İran Devleti’nin davetlisi olarak Tahran’a giden ve Filistin Konulu Üst Düzey Siyasî İstişare Konferasında sunuş yapan Doğu Perinçek, İsrail’in uyguladığı soykırıma karşı mücadele hakkındaki görüşlerini ve önerilerini dünya kamuoyuna ilân etti:

“Siyonist rejimin yöneticileri ve zulüm memurları, Filistin halkına karşı soykırım suçu işlemektedir. Birleşmiş Milletler’in 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesi’ne göre, suçun işlendiği yerin mahkemesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi, yargı yetkisine sahiptir. Filistin mahkemeleri bu yetkiyi kullanabilir. Ayrıca bu konuda uluslararası alanda da çalışmaları yoğunlaştırmalıyız. Batının amaçlarına hizmet eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var. Biz de Asya İnsanlık Mahkemesi’ni kurabiliriz ve kurmalıyız.”

TÜRKİYE KARAR SÜRECİNDE

ABD- İsrail merkezli tehditlerin bütün cephelerde silahlı kararlılıkla çözüldüğü, konumların netleştiği, Yükselen Asya’nın güvenlikte ve ekonomide dünyanın geleceğine damga vurduğu bu süreç, Türkiye için de bir karar sürecidir.

ABD üslerinin Ege kıyılarına ve güney hattımıza konuşlandığı, emperyalist merkezlerde yükselen savaş hazırlığı, Karadeniz’de NATO’ya karşı yürüyen savaş ve Filistin cephesindeki kararlılık, Türkiye’nin de önünde kendi güvenliği ve ekonomisi açısından büyük kararları dayatmaktadır.

Dünya gibi Türkiye’de de bir sistem değişikliği süreci yaşanmaktadır. Özeti, Atlantik’ten kopuş ve Asya’ya yerleşmektir. Bağımsız, üreten, Asya’da konumlanan bir Türkiye, sistemini değiştirme yolundadır. Çetin bir süreçtir ve şiddet içermektedir. Türkiye’nin kamp değiştirmesine ABD’nin tahammülü olmayacağı açıktır.

Filistin cephesinde dokuz aydır yaşadığımız manzara, Türkiye’nin de önündeki manzarayı değiştirmekte ve sisli havayı dağıtmaktadır.

HÜKÜMET DÜĞÜMÜ

Türkiye’nin vatan bütünlüğü, ABD’nin Doğu Akdeniz başta olmak üzere yükselen tehditleri alt etmesi, Suriye’nin kuzeyindeki ABD güdümlü terör varlığının bitirilmesi ve Filistin davasının kesin sonuca ulaşması da Türkiye’de hükümet sorununa dayanmıştır.

Mevcut Hükümetin, Türkiye’nin ve bölgemizin önündeki bu ağır sürece dair bütünsel bir strateji ve planının olmadığı ya da yanlış planların olduğu gözükmektedir. Dünya ayağa kalkmışken, Hükümetin Filistin konusunda kararlı adımların atamaması, Ukrayna desteği, Suriye ile işbirliği adımın atılamaması, ekonomide Batı’ya uyumluluk çizgisi bu gerçeğin bir yansımasıdır.

Türkiye’nin önünde de dünya dengelerini değiştirecek, Vatan Partisi’nin merkezinde olduğu bir Milli, Devrimci, Halkçı bir hükümet gündemdedir. Bu gündem nesneldir.

Tarihi bir karar dönemindeyiz. Türkiye 2014’ten sonra Atlantik zincirlerini kırmaya başlamıştır ve artık yeni dünyada, Asya’dan yükselen uygarlığın öncü konumlarında yerini seçecektir.

Bu tercih, bütün güçleriyle ve üreticileriyle Türkiye’nin zorunlu tercihidir.

Sonraki Haber