28 Mayıs’ta iki seçenek var: ABD, FETÖ ve PKK ile cepheleşmede tarafsız kalınamaz

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda, emperyalizme karşı milli cephede yer alarak Erdoğan'a oy vereceklerini açıkladı. Perinçek, kadro toplantısında gerekçelerini anlattı.

Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu (MKK), 28 Mayıs'ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci turda iki aday arasında emperyalizmin de hedef aldığı Recep Tayyip Erdoğan'a oy çağrısı yaptı. Vatan Partisi, önceki akşam bine yakın kadronun katılımıyla önümüzdeki seçim süreciyle ilgili değerlendirme toplantısını yaptı. Toplantıda Genel Başkan Dr. Doğu Perinçek, MKK kararının gerekçeleriyle ilgili bir sunum yaptı. Perinçek'in sunumu özetle şöyle:

BİLİMİN IŞIĞINDA SİYASET

"Bilimin ışığında siyaset yapıyoruz. Programımız da stratejimiz de bilimin ışığında. O nedenle bilimin ışığında siyaset, önce yaşadığımız süreci saptayarak olur. Yaşadığımız süreç, stratejik düzlemde Milli Demokratik Devrim Süreci... Türkiye'nin bağımsız, demokratik, bütün Orta Çağ ilişkilerinden kurtulmuş özgürleşmiş bir devlete ve topluma yönelmesi, stratejik hedefimiz bu. Milli demokratik devrim, buna Kemalist Devrimi tamamlamak da diyoruz. Bu sürecin içinde çeşitli dönemler var. Aslında stratejik sürece 19. Yüzyıl'ın ikinci yarılarında girdik. 1876 devrimi, 1908 devrimi, 1920 devrimi... Çeşitli atılımlarla, aşağı yukarı 200 yıldır devam eden bir Milli Demokratik Devrim sürecindeyiz. Bir de içinde yaşadığımız dönem var. Özellikle 2014 yılından bu yana ekonomide, siyasette, kültürde güvenlikte; Türkiye hangi sorununu çözmeye kalksa Amerika'nın baskılarıyla, dayatmalarıyla karşı karşıyayız. Bu süreçte bir tarafta Türkiye var, bunun karşısında da ABD ve işbirlikçileri var. Türkiye bu süreç içinde ancak ABD ile zincirlerini kırarak ilerleyebiliyor. Yani Milli Demokratik Devrim dediğimiz hedefe bağımsızlık, başı dik yaşamak, bir üretim devrimi, üretim ekonomisi kurmak...

'MEVZİDE OLMAYAN ELENİR'

"Mevcut mevzilenmenin dışında bu sürece müdahale edebilir misiniz? Ben temiz kalayım. Vatan Partisi'ni, bu mevzinin dışından büyüteyim. Vatan Partisi, bir tek vatan ve üretim mücadelesi cephesinde büyür, yer almayan elenir. Bertaraf olur ya da güdükleşir. O cephede yer alarak büyür. Vatan Partisi'nin o cephenin sorunlarını çözmek mücadele etmek, programlarını üretmek ve o cephede örnek olmak dışında büyüme yolu yoktur. Vatan Partisi, 54 yıldır bu cephede yer aldığı için buralara geldi. Onun için yedi ateşten geçti diyoruz. Hatalar yaptık. O hatalar da bize birçok şey öğretti. Hatalarımızı da özeleştirilerle, değerlendirmelerle ifade ettik. Ama hep o cephede yer aldık. 28 Mayıs'taki tarihi hesaplaşmanın dışında büyüme imkanı yoktur. Büyümenin yolu bir doğru cephede yer almak, doğru cepheye doğru programlar üretmek. İki doğru cepheye doğru stratejiler

kurmak, doğru hedefler belirlemek üç, doğru cepheye doğru siyasetler üretmek. Dört doğru cephede aktif olarak mücadelenin içinde olmak. Vatan Partisi hiçbir zaman kenardan izleyen kenara çekilen üçüncü bir yol izlemedi.

'BAŞ ÇELİŞME TÜRKİYE VE ABD ARASINDA'

Baş çelişme Türkiye'yle Amerika arasında. Bir tarafta ABD ile işbirlikçileri var. Karşısında devletiyle, milletiyle sınıfsal olarak işçisiyle, çiftçisiyle, esnafı, zanaatkarı, büyük sanayici, büyük tüccarı ve bütün sınıfları ile Türk milleti var. Biz Vatan Partisi olarak Türkiye mevzisindeyiz. Çünkü partimizin programında önüne koyduğu bağımsız demokratik Türkiye'nin kurulması ancak Türkiye mevzisinden başarılabilir. Ermeni soykırımı yalanıyla mücadeleden alırsak o zamandan beri hep Türkiye mevzisinde ABD emperyalizmiyle mücadele ede ede bu sürece önderlik ediyoruz.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turla ilgili seçim siyasetlerimizi de hep bu yaşadığımız sürece ayaklarımızı basarak belirliyoruz. İki aday söz konusu. Bu iki seçenek dışında diyelim bir devrimci seçenek vardır ve ona yöneliriz. İçinde bulunduğumuz durak bu. Bir de kağıt üzerinde bir seçenek daha var. Diyelim devrim seçeneği. Bugün güncel olarak Türkiye'de kabaran bir devrim dalgası içinde miyiz? Bu iki seçeneği elimizin tersiyle ittiğimiz zaman Türkiye, o kısa süre içerisinde bir devrim mi başaracak? Öyleyse hakikaten bu iki seçeneği reddederek o üçüncü seçeneğe yönelebiliriz.

İKİ CEPHE

Şimdi bu bulunduğumuz durumda Türkiye'deki siyasal saflaşma ve cepheleşmeyi size bir grafikle sunacağız.

İki cephe var. Bir Türkiye cephesi kırmızı, ay yıldızla simgelenmiş... Karşısında Atlantik Cephesi var. O da mavi... Türkiye cephesinde, AK Parti var. Grafikte de görüldüğü gibi AK Parti içinde, aynı zamanda mavi olarak gösterilen Atlantik de var. İçinde iki çizgi var. AK Parti içindeki ABD'yi devamlı atıyor. Abdullah Gül'dü, Babacan'dı, Ahmet Davutoğlu'ydu. Bunlar hep AK Parti içindeki Amerika'ydı. Ama bunlar bitti mi? Bitmedi. Bunu siyasal pratikte hep görüyoruz.

İkincisi Türkiye cephesinde MHP var. MHP de kırmızılardan ve mavilerden oluşuyor. MHP'nin içinde de ABD işbirlikçileri var. Öte yandan bizim milli kuvvetlerimiz AK Parti, MHP ve Vatan Partisi'nden ibaret değil. Türk milletinin sınıfsal güçlerini saymıyorum. Bu grafik, siyasal güçler açısından hazırlandı. Türkiye cephesinde TSK, Türk polisi de var, onlar da silahla savaşıyor. 15 Temmuz'da Amerika'yla savaş çok ileri boyutlara vardı. Diğer taraftan Türkiye, sınır ötesinde ve sınırlarının içinde PKK ile savaşıyor. Atlantik'in bazı terör örgütleri de var. Onlar da PKK'nın kolları olarak TSK'ya karşı mücadele ediyor, ya da şehirlerimizde Türk milletini hedef alan eylemler yapıyorlar. Bir de AK Parti ve MHP dışında diğer milli kuvvetler var. Çeşitli partiler bulunuyor. O partilerin içinde de hep sistemin güçleri var.

Türkiye cephesinin en önemli gücü Vatan Partisi. 2000 yılı öncesi bir tarafa, Ermeni soykırımı yalanının bitirilmesi, Silivri duvarının yıkılması ve TSK'nın zincirlerini kırması... Bunlar çok büyük tarihi olaylar. Çünkü Silivri duvarlarını yıkarken, Vatan Partisi ABD-FETÖ tertibini bozdu. 15 Temmuz gecesi de öyle... Vatan Partisi, ABD emperyalizmine karşı mücadelede fiilen önder konumlarda oldu. Bu cephenin stratejik hedefi nedir? Bu, Vatan Partisi tarafından Üreticilerin Milli Hükümeti diye formülleştirildi. Vatan Partisi bu cephenin önderi olduğu için Üreticilerin Milli Hükümeti diye bunu bilimsel olarak saptıyor. Diğer milli güçler de bizimle beraber ABD emperyalizminin güçlerine karşı mevzilenmiş durumda.

ATLANTİK GÜÇLERİ

Atlantik güçlerinin merkezine ABD, İsrail ve Avrupa Birliği'nin Atlantikçi olan lider kadroları önderlik ediyor. Siyasi partiler düzleminde bu cephenin en büyük gücü, CHP ve İYİ Parti. CHP ve İYİ Parti'nin temsil ettiği kuvvetin çoğu lider kadrolarıyla Atlantik Cephesi'nde. O partilerin içerisinde de kırmızı, milli bir güç var. Ön cephede silahla mücadele eden PKK, FETÖ ve Gladyo var. Bütün yediği darbelere, hapislere tıkılmasına, ezilmesine rağmen FETÖ hala bu kuvvetlerin içinde etkili. Burada bir de PKK'yla iç içe geçen bizim sahte sol dediğimiz örgütler var. İsimlerini saymaya lüzum yok. Bu cepheleşmede taraflar, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki siyasetleriyle yerlerini belirliyor. Diğer yandan sahte solun içinde de milli olan ve kazanılacak güçler var.

ABD'NİN KAOS PROJESİ

ABD, İsrail ve AB'nin yönlendirdiği cephede CHP ve İYİ Parti dışında birlikte hareket ettikleri diğer partiler var. Peki bu mavi kuvvetler yani Atlantik kuvvetlerinin hedefi ne? İktidar olacağız gibi amaçlarını açıklıyorlar. Programlarına baktığımız zaman bu program Türkiye'ye bir kaos vaat ediyor.

Geride kalan süreçte Ordu'da 24 bin subay, polis içinde 30 bin, yargıda 14 bin... CHP ve İYİ Parti cephesi KHK vs. ile tasfiye edilen bütün bu kuvvetleri 'hapisten çıkaracak ve devletin içine yerleştireceğiz' diyor. Bu, Türkiye'nin yaşadığı süreçte kaostan başka bir şey getirmez. Demokratik yollardan sandıktan çıkarak bütün bu tasfiye edilenleri Ordu'nun, polisin, yargının, bakanlıkların içine getirip yerleştirecek. Rand Corporation tarafından da, 'biz bunları iktidar yapacağız' diye ilan edilen bu plan, Türkiye'ye kaos vaat ediyor. ABD projesi bugün Türkiye için bir iktidar projesi değil. Tabii iktidar olmak isterler ama dayattıkları çözüm kaostur. ABD, bu kaosa razı çünkü o kaos sürecinde Türkiye zayıflayacak, Asya'ya yönelmesi, Milli Demokratik Devrim sürecini tamamlaması önlenecek. ABD, o süreç içinde Türkiye'yi avucuna almak için yeni politikalar geliştirecek. Tercihlerimizi bu tablo içinde yapıyoruz.

MÜCADELE İKİ DÜZLEMDE

İki düzlemde mücadelemiz var. Biri Türkiye düzlemi. Türkiye düzleminde mavilerle mücadele ediyoruz. Bir de milli kuvvetler içerisindeki AK Parti, MHP'ye karşı, onların mavi politikalarına karşı mücadele var. Bu iki düzlemi birbirinden ayırmalıyız. Bunu hem dostluk hem mücadele diye özetliyoruz. Onların doğru tavırlarında destekliyor yanlış tutumlarında ise eleştiriyor ve mücadele ediyoruz. Bu tutumu hep sürdüreceğiz. Bu tutum, Üreticilerin Milli Hükümeti sürecini hızlandıracak.

KÖKLÜ KARARLARIN EŞİĞİNDE

Türkiye, önümüzdeki iki üç yıl içinde çok köklü kararlar alacaktır. Orta vadede uzun vadede yaşadığımız bir devrim sürecidir. Çark dönmüyor. Ekonomi tıkandı. Güvenlikte sorunlar var. Halkta da böyle gitmez saptamaları artıyor ve feryatlar yükseliyor. Birçok etken Türkiye'nin önümüzdeki birkaç yıl içinde büyük çözümlere yönelik bir sürece gireceğini gösteriyor. Ama şimdi biz o büyük çözümlere giden Türkiye'de seyirci olmayan, müdahaleci süreci ilerleten siyasetler geliştirmek zorundayız. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de siyasetimiz, Türkiye cephesini güçlendirmek, Atlantik cephesinin önünü kesmek ve bu süreçte Vatan Partisi'ni büyütmektir.

Atlantik Cephesi güncel hedefini daha 2020'nin başında ilan etti. Aydınlık, Rand Corporation raporunu defalarca tahlil etti, haber yaptı. Amerika İki Yol Ağzında kitabımızda da özetledik. Rand Corporation, sıradan bir sivil toplum kuruluşu kuruluşu değil. Doğrudan doğruya ABD derin devletinin, emperyalizmin çekirdeğindeki strateji kuruluşu. Türkiye'de Milliyetçi Dalganın Yükselişi başlıklı raporunda açıkça Tayyip Erdoğan'ı devirme hedefini ilan etti. Bu hedef, ABD'nin resmi çevreleri ve ABD, Batı basını tarafından her gün tekrar tekrar ilan ediliyor. Aynı zamanda Amerika'nın başkanı Biden, başkan olmadan önce de 'Hedefimiz Erdoğan'ı devirmektir' dedi. Başkan olduktan sonra da New York Times'a verdiği röportajda ve televizyon konuşmalarında bunu ifade etti.

HEDEFleri ERDOĞAN'I DEVİRMEK

Elbette burada tarafsız kalmak mümkün değil. Tarafsız kalan bertaraf olur. Mustafa Kemal Atatürk'ün de o sözü sık sık tekrarladığını biliyoruz. Bu, bütün dünya tarihinden çıkartılmış çok önemli bir tecrübe. Farçada da var.

Vatan Partisi, hem emekçilerin öncüsü hem Türk milletinin öncüsü. İçinde mavi olmayan ve bu cephenin programını üreten, hedeflerini koyan, Silivri duvarlarını yıkarken ve 15 Temmuz'da darbe girişimine karşı olduğu gibi önemli hesaplaşmalarda hep önde bulunan, cepheye fiilen önderlik eden, ısrarla 'PKK müzakere ile temizlenemez, silahla mücadele esastır' diyerek Türkiye Devleti'ni 24 Temmuz 2015'te teröre karşı fiilen mücadeleye getiren, Doğu Akdeniz, Ege, Kafkaslarda, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde dünya ölçeğinde çözümler üreten öncü partiyiz.

'TOPRAĞIN ALTINDA KOMŞU OLACAKTIK'

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, ABD'nin cepheye sürdüğü ve Tayyip Erdoğan'ı devirme harekatında önder roller yüklediği, mavi cephenin merkezinde. Öte yandan şunu da anlatıyoruz, TRT'de de yayınlandı: Tayyip Erdoğan dostlarımızla, denge siyaseti izliyor. Rusya, Suriye, Irak, İran ve diğer dostlarımızla düşmanlarımız arasında yani ABD arasında denge siyaseti izliyor. İkincisi üretim ekonomisinin inşası konusunda tutarlı ve kararlı bir çizgi içinde değil. Milli cephe içinde ama güvenlikte, ekonomide programımızdan farklı eleştirdiğimiz özellikleri var. Öbür tarafta Kemal Kılıçdaroğlu var. FETÖ'yle PKK'yla açık işbirliği halinde olan ABD planlarının hizmetinde. İkisi eşit değil. AK Parti'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ne karşı mücadele ettik. 2015'ten sonra AK Parti, o projeyi bozan çizgiye geldi ve PKK'yla mücadeleye girdi. 15 Temmuz'da darbe girişimi başarılı olsaydı. Vatan Partisi'nin genel başkanıyla AK Parti'nin genel başkanı ve hükümet başkanı toprağın altında komşu olacaklardı. Çünkü zaten toprağın üstünde beraberlerdi.

Erdoğan, HÜDA PAR'ı ittifaka almadı mı? Aldı ama bugün Türkiye'nin cepheleşmesi HÜDA PAR'le Türkiye arasında değil. Amerika ile Türkiye arasında. Erdoğan'ın içinde de kırmızılar ve maviler var. Ama kırmızı yani milli yönü ağır basıyor. Onun için ABD, Erdoğan'ı hedefe koyuyor. HÜDA PAR da, ekonomi ve denge siyasetinde olduğu gibi onun olumsuz yanı. Dünya tarihine baktığımız zaman saf ve temiz olan hiçbir müttefik yoktur. Hatta saf ve temiz olan öncü de yoktur. Büyük Nutuk, CHP içinde veya İstiklal Savaşı'nın önderleri arasındaki çelişmeler ekseninde yapılan bir konuşmadır.

Vatan Partisi de 54 yıldır ikili mücadelelerin içinden geçerek bugünlere geldi. Demek ki Vatan Partisi içinde de hem kırmızı hem mavi var.

'KÜSKÜNLÜKLER POLİTİKAYI BELİRLEYEMEZ'

Bazı arkadaşlarımız 14 Mayıs günü neden aynı tavrı almadık diye soruyor. O seçimde parti olarak vardık. Milletvekilliği seçimlerine giriyorduk. Biz Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan'ı destekleseydik, bütün Türkiye'de Vatan Partisi bu seçime girmiyor izlenimi yaratacaktık. Derdimizi o bir haftada anlatma şansımız yoktu. Adaylar arasında köklü çözüm yok diye ifade ettik. Kılıçdaroğlu, milli cephenin çok ağır kayıplara uğramasını temsil ediyor. Erdoğan ise en azından bugünkü mevzilerin korunması ve hatta o başarıyla da o mevzilerden daha ileri adımlar atma imkanları, ilerleme imkanlarını temsil ediyor. Biz Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesini destekliyoruz, oy vereceğiz. Ama 29 Mayıs'ta ona karşı muhalif yapıcı bir çizgi izleyeceğiz. Bizim geminin içinden kaptanlık mücadelesinde mevzi alıyoruz. Kaptanlık için mücadele ederken de Türkiye mevzisindeyiz, mevcut kaptanın arkasından gidip hançeri sapladığınız zaman sizi kaptan yapmazlar.

Burada bazı arkadaşlarımız şunu soruyorlar. Cumhur İttifakı'na girmek istedik ve onlar bizi reddetti. Bizi reddeden adama nasıl destek veriyoruz? Reddetmeleri onların büyük hatası.

Her zaman söylüyoruz. O hataların da göreceklerdir. Onlar bizi reddettiler ama hala yaşanan olay nedir? ABD o Tayyip Erdoğan'ı devirmek istiyor. Erdoğan'ın bizi Cumhur İttifakı'na kabul etmemesi olayı iki ayrı düzlem birisi daha stratejik bir düzlem Amerika'yla Türkiye arasındaki savaş düzlemi diğeri ise bizim milli cephe içerisindeki rekabet düzlemi. Bu ikisini de ayırmak lazım. Ama bizim politikamızı hangisi belirleyecek? Amerika'yla savaş mı yoksa milli güçler içerisinde rekabetimiz, küskünlüklerimiz mi... AK Parti ve MHP tabanında hatta yönetici kademelerde büyük hata yaptıklarını söylüyorlar. Bu onların ayıbı olacak ve bize güç kazandıracak.

PERİNÇEK SORULARI DA YANITLADI

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek kadro toplantısında gelen sorulara da yanıt verdi.

  • Oylarımız neden düştü?

Vatan Partisi ittifaklar içinde yer almadı, alamadı. Seçmen, ittifaklar dışındaki partileri seçime katılmış gözüyle görmüyor. İttifaklar içinde yer aldığınız zaman yüzde 7 barajını aşacağını görüyorsunuz. Bu soruyu soran arkadaşıma şunu söyleyeyim. Vatan Partisi'ne
olağanüstü büyük bir sevgi var. Bu parti, Ermeni soykırımı yalanını bitirdi. Bu, 15 milyon oydan kıymetlidir. Bu parti, Silivri duvarlarını yıktı. Bu da 15 milyon oydan daha kıymetli. Bu parti, Silivri duvarını yıktı. O da 15 milyon oydan daha kıymetlidir. Bu parti, 15 Temmuz'da o Amerika saldırısını, tertibini yüz geri etti. Bu da 20 milyon oydan daha kıymetli. Bu parti, doğru yolda, doğru mevzide, doğru konumda... Ama savaşlarda çeşitli muharebelerden geçerek ilerliyoruz. Bu partinin kıymetini bilin. Bilmeyenlerle değil bilenlerle ilerleyeceğiz.

Türkiye, 2015 yılında ray değiştirdi. Tayyip Erdoğan, BOP eş başkanıydı. Erdoğan'ı bu tarafa kazandık. Kazanan da Vatan Partisi'dir. Kitlelerin bilincinde BOP eş başkanı olan Türkiye'yi mahveden bir Tayyip Erdoğan var. Toplumun bilincinin değişmesi öyle kolay olmuyor. Ama Vatan Partisi de o bilinç değişmesine önderlik eden parti. 2015'ten sonra o saflaşmayı gören onun hapishanelerinde yatan, onunla mücadele eden yine Vatan Partisi'dir. Bunun oylara yansıması zaman alacaktır. Çünkü halk kendi tecrübeleriyle Tayyip Erdoğan gerçeğini de görüyor.

'ÜÇÜNCÜ YOL YOK'

  • Türkiye cephesinde olmanın tek yolu Erdoğan'ın yanında mı savaşmaktır?

Çok yanlış. Türkiye cephesinde olmanın tek yolu diye bir şey demiyoruz. Ama 28 Mayıs için soruyorsanız, Türkiye cephesinde olmanın Erdoğan'a oy vermek dışında hiçbir yolu yok. Çünkü orada iki oy var. Bir oy Atlantik'e bir oy Türkiye'ye. Üçüncü bir oy yok. Bir de siz insanların hayallerindeki rüyalarındaki gönüllerindeki oylar var. Ama onlar sandığa giden oy değil. Onun için sorunuza cevap veriyorum. Türkiye cephesinde olmanın tek yolu Erdoğan yanında mı savaşmaktır. 28 Mayıs'ta 12 saat sandığın kurulduğu sabahtan akşam kapandığı zamana kadar Türkiye cephesinde olmanın yolu Erdoğan'a oy vermek.
İsterseniz siz kenara çekilin, bertaraf olursunuz ve o lekesiz olmak diye sığındığınız kenar sizi Atlantik Cephesi'ne kadar götürür. O yolun sonunda Atlantik'in kuyularında olmak da var. Çünkü siz ön cephede olmaktan vazgeçiyorsunuz.

  • Seçimin belirleyicisi Sinan Oğan olarak gözüküyor. Oğan'a oy verenler iki ittifaka da oy vermeyenler, bu kitleyi nasıl yorumluyorsunuz?

Sinan Oğan, onunla birlikte olan Ümit Özdağ, Gladyo Kraliçesi Meral Akşener önderliğinde MHP'ye karşı operasyonda rol aldılar. Şimdi ABD İsrail cephesi, Kılıçdaroğlu kazansın diye sahneye sürüyor.

  • Cephe Amerika'yla Türkiye arasında ise HÜDA PAR'ı neden bu kadar gündemde tuttuk?

Dünya ölçeğinde olan büyük cephe, Amerika'yla Türkiye arasında ama bir de milli güçlerin arasındaki bir cephe var. Geminin içindeki kaptanlık mücadelesi. Bu aynı zamanda Türkiye cephesiyle de bağlantılı. HÜDA PAR'ı ittifaka alanlar o gemiyi selametle hedefine götüremezler. O cepheden ondan vazgeçersen Tayyip Erdoğan'ın kuyrukçusu olursun. Evet biz Amerikan emperyalizmine karşı Tayyip Erdoğan'la beraberiz. Ama HÜDA PAR'ı Cumhur İttifakı'nı aldığı yerde de Tayyip Erdoğan'ın karşısındayız. Bu kadar basit.

Hep Tayyip Erdoğan'dan yana olursanız kuyrukçu olursunuz. Karşı olduğunuzun yanında olduğunuz ya da yanında olduğunuzun karşısında olduğunuz zamanlar vardır.

MUSTAFA KEMAL ÜÇÜNCÜ TARAF OLMADI

  • Saltanat ile İttihat Terakki arasında Mustafa Kemal üçüncü taraf değil miydi?

Hayır, bu o kadar vahim bir yanlış ki, hiç tarihle doğrulanmayan bir şey. Bir kere Mustafa Kemal İttihat Terakki'nin üyesiydi. İkincisi İttihat Terakki'nin bir generali olarak cephelerde canavar gibi savaştı. Üçüncüsü aynı bizim yaptığımız gibi o birinci dünya savaşında bir Osmanlı subayı olarak savaşırken bir yandan da İttihat Terakki'ye eleştiri yapmak gerektiği zaman o eleştirilerini de yaptı. Mesela 16 Eylül 1916 tarihinde Suriye, Irak Cephesi'nden Ferhat Paşa ve Enver Paşa'ya yazdığı mektubu, Atatürk'ün Bütün Eserleri'nden bulun, okuyun. Çok önemli bir mektuptur. Mustafa Kemal'in, İttihat Terakki yöneticileriyle farklı olduğu her yerde doğru ve haklı olduğu da doğru değil. Bazı konularda da Talat Paşa
Enver Paşa haklıydı. Körü köründe bir Mustafa Kemal hayranlığı budalalığı da bilimsel değildir ve Mustafa Kemal tarafından da hiçbir şekilde onaylanmaz. Kemalist Devrim dizisinde sekizinci kitabım var. Türkiye Devrimi ve Birinci Cihan Savaşı diye. Örneğin orada İttihat Terakki, 29 Ekim 1914 günü Karadeniz'e çıkıp Rus donanmasına karşı savaşı açarak çok doğru yaptı. Bu Enver Paşa'nın Talat Paşa'nın o zamanki İttihat Terakki hükümetinin dahiyane bir tavrıdır. Mustafa Kemal Paşa daha sonra bunları değerlendirirken o berraklıkta değil.

DEVRİMCİ PARTİDE KARAR VE DİSİPLİN

  • Merkez Karar Kurulu toplantısı neden bu toplantıdan önce yapıldı?

O toplantıyı yapmadan hep sizlerle konuştum. Biz bu partinin liderleriyiz. Bu partinin liderlerinin bu partiye önderlik etmek diye bir görevi var. Bu toplantıyı da onun için yapıyoruz. Biz liberal bir parti değiliz. Öncü partiyiz. Siz genel kurultaylarda liderlerinizi seçiyorsunuz.

Öyle bir devrimci parti yok. Öyle bir Mustafa Kemal de yok. Mustafa Kemal Anadolu'ya geçtikten sonra halka sorsaydı silahlı mücadele yapabilir miydi? Çolak, topal olan anasını kaybetmiş, evinde bir şeyi kalmamış fakir fukara bir halka deseydi 'Ey halk silahlı mücadele yapalım mı?' Oylama yapsaydı öyle bir silahlı mücadele olur muydu? O halkı Mustafa Kemal ikna etti ve silahlı mücadeleye sevk etti. Eskişehir Kütahya muharebelerinden sonra kırk bin asker cepheden kaçtı. Kaç askerin firar ettiği veya askerden kaçtığı için kurşuna dizildiğinin sayısını biliyor musun?

Vatan Partisi genel başkan olarak ben siz ne derseniz onu yapacak bir adam değilim. Benim bir görevim aynı zamanda size önderlik etmek, sizi ikna etmek, sizi doğru yolda seferber etmek. Bunu diyen arkadaşlar varsa liberal partilere gitsinler.

Bu partinin önderlerine verdiğiniz görev tabana soru sormak mı? Bu soruyu soran arkadaşa da şunu söyleyeyim. Bu partiyle devamlı beraberiz. Sizlerle görüşerek. bu kararları alıyoruz.

  • Evrime giden yol değişim ile olur. Atlantik Cephesi'ndekileri çok daha çabuk değiştirip dönüştürürüz. Erdoğan'a vereceğimiz oylardan daha sonra utanmaz mıyız?

Ben değişime Kılıçdaroğlu'na oy vereceğim diyor. Bu fikrini değiştirmesini öneriyorum. Kendisini bulup arayacağım da ama eğer sandığa gidip değişime Kılıçdaroğlu'na oy verirse biz de disipline vereceğiz. Liberal bir parti değiliz. Kararlarını uygulamayan
bir parti, devrim yapamaz.

Erdoğan'a oy vermezseniz utanacaksınız. Erdoğan'a oy vermezsek önümüzdeki süreçte cephenin dışında kaldığımızı görürüz ve herhalde bundan utanmamız gerekecek.

SAVAŞAN MİLLİ CEPHE

  • Erdoğan Türkiye'nin önceliklerine yanıt verebilecek mi? HDP'nin kapanması NATO'dan çıkılması Kırım'ı tanır mı? Hiçbir şey yapmadan mı milli olacak?

Türkiye'nin bu saydığınız öncelikleri için Vatan Partisi mücadele edecek. Erdoğan milli cephede... Bunun açık kanıtı Amerika'nın onu hedef almasıdır. Erdoğan FETÖ ile beraber bizi hapse atmıştı. Sonra Silivri duvarını yıktık. FETÖ'nün yanından ayrıldı. Bizim tarafa geçti. FETÖ'yü hapse attı. Hangi cephedeymiş Erdoğan?

Erdoğan Kürt açılımını yaptı. Müzakereler şunlar bunlar falan filan. Biz dedik ki bu yanlıştır. Bu iş böyle olmaz. Silahla olur. 24 Temmuz 2015 günü Tayyip Erdoğan hükümeti PKK'nın üzerine silahla yürüme kararı aldı. Amerika'yla karşı karşıya geldi. Demek ki milli cephedeymiş. Şu anda Türk askeri Amerika'yla dolaylı savaşta şehitler veriyor.

FETÖ'yle savaşmak, bir şey yapmak değil mi? PKK'yla savaşmak, bir şey yapmak değil mi,
Rusya'yla beraber olmak bir şey yapmak değil mi? Amerika niye onu hedef alıyor? Bir şey yapmadığı için mi? PKK ve FETÖ ile Amerika'yla savaşıyor. Ama Vatan Partisi gibi Doğu Perinçek gibi savaşmıyor. Onun için yalpalıyor.

  • Üçüncü yol politikası izlemedik dediniz. 11. Kurultay sloganımız "Ne AK Parti ne Altılı masa", bu üçüncü yol değilse neydi?

Bu üçüncü yol değil. Bu, Türkiye cephesinin o zamanki sloganı. Bu üçüncü yol değil. Türkiye cephesi içerisindeki bölünmede bir tavır bu. 11. Kurultay bu slogandan ibaret değil. O kurultay raporunu okuduğunuz zaman az önce anlattığım her şey var. Ne AK Parti ne altılı masa derken biz AK Parti'den farklı olarak milli cephede ayrı bir seçeneği temsil ediyoruz diyoruz. Bugün de doğru bu. Bugün de doğru olduğumuzu nasıl ifade ediyoruz? 28 Mayıs'tan sonra yapıcı muhalefet yapacağız diyoruz. Her dönemin, her taktik dönemin kendine özgü çözümleri vardır. 11. genel kurultayımızın kararı doğrudur. Bu kurultay kararını değerli arkadaşımızın daha dikkatli okumasını rica ediyorum.

'TESLİMİYETİ KABUL ETMİYORUZ'

  • Erdoğan kaybederse denge bocalama sona erer mi?

Erdoğan kaybederse başka boyutlarda bu savaş gene bizim zaferimizle sonuçlanacaktır. Ama savaşlarda şu var mı? Düşman Bursa'yı alsın, Eskişehir'i de geçsin. Polatlı'ya, Haymana'ya gelsin. Hatta Ankara'yı da alsın. Daha sıcak mücadele olur. Kayseri'ye kaçardık. Kayseri'den tekrar büyük savaşlar verirdik. Böyle bir mantık var mı? Savaşın her döneminde belli bir mevzi tutulur. O mevzi korunmaya çalışılır. O mevzide tutunamıyorsan "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır" denir. Daha geri mevzilere çekilinir. Ama düşmanın ilerlemesi bizi daha ateşli kılar, daha sıcak mücadelelere yöneltilir demek kadar mantıksız, savaş mantığına uymayan bir şey olmaz. O zaman Yunan İzmir'in yanına çıktığı zaman niye savaşıyorsun.

Ankara'ya kadar gelsin, Ankara'yı da alsın. Böyle bir savaş yok.

Savaşın hiçbir aşamasında teslimiyeti kabul etmiyoruz.

  • Partimizin aldığı karara yürekten katılıyorum. Ancak ilk turda Tayyip Erdoğan'ın desteklenmesi kararı alınmamasına katılmıyorum. Erdoğan'ı desteklemediğimiz için Kılıçdaroğlu'nun seçimi kazanması gibi bir sonuç ortaya çıksaydı bunun vebali kime ait olacaktı?

14 Mayıs'ta biz parti olarak seçime giriyorduk. Ve orada oy kazanma diye bir hedefimiz vardı. Erdoğan'ı destekleseydik, bütün Türkiye'de Vatan Partisi seçime girmiyor diye reklamı yapılacaktı. Ve bundan çok büyük zararlar görecektik. O yüzden biz bu cumhurbaşkanı seçeneklerinin Türkiye'nin sorunlarını çözemeyeceğini söyleyerek üyelerimizi ve dostlarımızı serbest bıraktık. Gene onu söylüyoruz. Erdoğan Türkiye'nin sorunlarını çözer demiyoruz. Ona yapıcı muhalefet yürüteceğiz diyoruz. Sorunları biz çözeriz.

Türkiye, 28 Mayıs günü içine girdiğimiz Milli Demokratik Devrim sürecinde bir muharebeden geçecek. Orada Atlantik kuvvetlerinin hayal kırıklığına uğraması, PKK ve FETÖ'nün hayallerinin gömülmesi çok önemli. Sizin vicdanlarınıza, vatanseverliğinize sesleniyorum, PKK ve FETÖ'yle beraber oy vermek utançtır, ihanettir bu ülkeye. İhanet değilse bu şehitler niçin veriliyor? Kemal Kılıçdaroğlu'na oy vererek mi, PKK'ya karşı, FETÖ'ye karşı tavır alıyorsunuz? Yoksa Tayyip Erdoğan'a oy vererek mi? Hayır ikisini de beğenmiyorum diyorsanız o zaman bu savaşta tarafsız oluyorsunuz. Tayyip Erdoğan, FETÖ ve PKK'yla savaşıyor. Yalpalıyor. O da doğru. Ama savaşıyor.

Cumhurbaşkanı olarak onun kumanda ettiği siyaset Türk Silahlı Kuvvetleri'ni PKK'nın üzerine sürüyor. Türk polisini, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni FETÖ'nün üzerine sürüyor.

FETÖ darbe yaptığı zamanda kelle koltukta onlarla karşı karşıya.

'KÜLTÜREL PLANDA DA ABD İLE KARŞI KARŞIYAYIZ'

Türkiye emperyalizmle cephe cepheye geldiği bir süreçte ve hangi soruna yönelsek karşımızda Amerika'yı buluyoruz. Bu bir gerçek. Ekonomide, güvenlikte ABD ve piyonları ile karşı karşıyayız. Kültür planında da Amerika'yla karşı karşıyayız. Amerika, yozlaşma, eşcinsellik erkek ve kadın dışında cinsiyetler, bencillik, bireycilik dayatıyor. Türk milletine, erkek ve kadın cinsiyeti dışında cinsiyetler İstanbul Sözleşmesi'yle de dayatılmıştır. Burada da cepheler çok açık. Kılıçdaroğlu tarafı LGBT'yi savunuyor. Serbestçe propaganda edilsin. Serbestçe örgütlensin. Hatta şimdi Türkiye tarihinde Türkiye İşçi Partisi ve bizim de bir zaman adımız İşçi Partisi'ydi, bütün o geleneğe ihanet eden bir parti ortaya çıktı. LGBT'yi savunuyor.
Sizler bu partinin yönetici kadroları aziz kardeşlerim Türkiye'nin kremasıdır. 1960'lardan beri çeşitli partileri, devrimcileri, devrimci örgütleri tanıdım. 68 gençlik lideriydim. Arkada kalan 70 yıla yakın süreç içerisinde şu anda Vatan Partisi'nde bulunan kadrolar kadar nitelikli, öncü karakteri olan, erdemli, fedakar, mücadeleci, ahlaklı, cesur kadrolar görmedim. Kendi kıymetimizi iyi bilelim. Kendimize güvenelim. Önümüzdeki dönem kendimizi hırpalayarak ve bu üstün niteliklerimizi unutarak yapabileceğimiz işler yok, kendimize güvenerek başaracağız. Adım gibi biliyorum. Vatan Partisi, milli kuvvetlerin program olarak, fikir olarak, önderi konumundadır. Eylemde de birçok alanda önder olmuştur. Silivri duvarını yıkarken, Ermeni soykırımını yalanını yok ederken 15 Temmuz gecesinde...

Burada yalnız başına oy ver çağrısı yapmıyoruz. Bütün yerel örgütlerimiz, illerimiz, ilçelerimiz basın toplantıları ve başka araçlarla da halka oy çağrısı yapacaklar. Ziyaretler yapacaklar. Bu tavrı aldığımız zaman toplumun emperyalizme direnen, Amerika'ya direnen kesimlerinde çok büyük bir destek alıyoruz. Yapan illerimiz var çok başarılı. Örgütler olarak Merkez Karar Kurulumuzun aldığı kararı toplumumuza ulaştıracağız.

Önümüzdeki dönemde bizi çok büyük ve tarihi görevler bekliyor. Bu tarihi görevlerin de hakkından geleceğimizi çok iyi biliyorum. Vatan Partisi ilerleyecektir ama zorlu süreçlerden geçerek o zorluklara hepimiz hazır olacağız ve hazırız.

Sonraki Haber