Vatan Partisi'nden Dışişleri Bakanlığı'na '1915' önerisi

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve USMER Genel Başkanı Utku Reyhan, daha önce Ermeni Soykırımı yalanını tanıyan ülkelerin parlamento kararlarını geri aldırmak için yürütülecek çalışmalarla ilgili Dışişleri Bakanlığı’na yapacakları önerileri basın toplantısı ile kamuoyuna duyurdu.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İstanbul İl Merkezi’nde, Ulusal Strateji Merkezi (USMER) Genel Başkanı Utku Reyhan ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi. Perinçek ve Reyhan, Dışişleri Bakanlığımıza çeşitli ülkelerin “Ermeni soykırımı”nı tanıma kararlarının kaldırılması ve ders kitaplarından çıkartılması için çalışma planı hazırlanması ve faaliyete geçilmesi önerisinde bulundular. Ayrıca “Ermeni Soykırımı” kararları alan parlamentolara ve devlet kurumlarına yollanmak üzere bir mektup tasarısını da Dışişleri Bakanlığımızın değerlendirmesine ve kamuoyunun bilgisine sundular.

Perinçek, özetle şunları belirtti:

Bilindiği gibi bugüne kadar çeşitli ülkelerin parlamentoları ve devlet kurumları, sözde “Ermeni Soykırımı”nı tanıma kararları aldılar. Öte yandan yine çeşitli ülkelerin okullarında kullanılan ders kitaplarında, sözde “Ermeni soykırımı” yapıldığına dair ifadeler bulunmaktadır.

Bu kararlar ve ders kitaplarında yer alan ifadeler, tarihi gerçeklerle bağdaşmadığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin 2015 yılından sonra yerleşik içtihat haline gelmiş kararlarına, AİHM Kararları üzerine hukuk doktrininde oluşan görüş birliğine ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’nin ilan ettiği görüşe esastan aykırıdır.

Öncelikle belirtmeliyiz ki, AİHM kararları, Avrupa Konseyi üyesi olan devletlerin yasama, yürütme ve yargı organları için bağlayıcıdır.

AİHM, üç ayrı kararında 1915 olaylarının “Holocaust” diye anılan Yahudi Soykırımı ile aynı kategori içinde görülemeyeceğini, çünkü 1915 olaylarında soykırım suçu işlendiğine dair yetkili bir mahkeme kararı bulunmadığını kesin hükme bağlamıştır. Yine AİHM, parlamentoların, devlet başkalarının, hükümetlerin, akademik kurumların, belediyelerin soykırıma karar veremeyeceğini gerekçeli kararında açıkça vurgulamıştır.

AİHM’nin ilgili kararları şunlardır:

  • AİHM 2. Dairesinin 17 Aralık 2013 tarihli Perinçek-İsviçre Davası Kararı,
  • AİHM Büyük Dairesinin 15 Ekim 2015 tarihli Perinçek-İsviçre Davası Kararı,
  • AİHM 2. Dairesinin 28 Kasım 2017 tarihli Ali Mercan, Hasan Kemahlı ve Ethem Kayalı-İsviçre Davası Kararı.
  • AİHM, 2015 yılından sonra soykırım suçlamasına ilişkin bütün davalarda Perinçek-İsviçre ve Mercan-İsviçre Davası kararlarına gönderme yapmaktadır.

AİHM 5. Dairesi, Büyük Daire’nin 15 Ekim 2015’te verdiği Perinçek-İsviçre kararından beş gün sonra, 20 Ekim 2015’te sonuca bağladığı Dieudonné M'bala M'bala-Fransa Kararında, 1915 olaylarındaki eylemlerin Yahudi Soykırımından farklı olduğunu bir kez daha vurgulamıştır. Çünkü Nazi Almanyası döneminde Yahudi toplumuna karşı işlenen suçlar, yetkili mahkeme tarafından “soykırım” olarak tanımlanmıştır. 1915 olayları için böyle bir hüküm yoktur. Dolayısıyla Yahudi soykırımını inkâr edenler, 1915 olaylarında Ermeni soykırımı suçunun işlenmediğini belirtenler hakkında verilen kararlardan yararlanamazlar.

Uluslararası Adalet Divanı ise, Hırvatistan-Sırbistan devletlerinin karşılıklı soykırım suçlamaları üzerine verdiği 3 Şubat 2015 tarihli kararda, soykırım suçunun oluşması için eylemlerin kanıtlanmasının yeterli olmadığını, bu eylemlerin Hırvat ya da Sırp nüfusu bütünüyle veya kısmen yok etmek kastıyla işlenmiş olduğunun kanıtlanması gerektiğini hükme bağlamıştır.

Özetlersek, soykırım saptamasında bulunmak için yetkili mahkeme kararının gerekli olduğu görüşü, uluslararası yargının yerleşik içtihadı olmuştur. Avrupa’nın çeşitli Anayasa Mahkemeleri ve yüksek mahkemeleri Perinçek-İsviçre Davaları ve Ali Mercan-İsviçre Davası gerekçelerine dayanarak, kendi ülkelerindeki yasama organı ve yargı kararlarını iptal etmişlerdir. Bu kapsamda Fransa Anayasa Komisyonu’nun 8 Ocak 2016 tarihli kararı ve İsviçre Federal Mahkemesi’nin 25 Ağustos 2016 tarihli kararı örnektir.

AİHM kararları üzerine hukuk doktrini de, artık soykırım nitelemesinde bulunabilmek için yetkili yargı kararının olması gerektiğini kabul etmiş bulunmaktadır.

Uluslararası yargı içtihadı ve hukuk doktrini, en yüksek uluslararası kurum olan Birleşmiş Milletler’in Genel Sekreterliği tarafından da teyit edilmiş bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği Sözcüsü Stephane Dujarric de la Rivière, basın mensuplarının ABD Başkanı Biden’ın Ermeni soykırımını tanımaya hazırlanması konusundaki sorusu üzerine, BM Genel Sekreterliğinin görüşünü şöyle vurgulamıştır: “BM kurulmadan önce yaşanan olaylarla ilgili ‘soykırım’ ifadesi kullanılamaz, ayrıca soykırım ancak yetkili mahkeme kararıyla tanımlanabilir.”

BM Genel Sekreterliğince yapılan bu açıklama da, parlamentoların ya da devlet başkanlarının aldıkları “soykırım” kararlarının hukuk dışı olduğunu açık bir biçimde ortaya koymuştur.

Bilindiği gibi, Avrupa İnsan Hakları kararları Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin yasama, yürütme ve yargı organları için bağlayıcıdır.

AİHM’nin istikrarlı içtihat haline gelen kararları, hukuk doktrininde bu kararlar doğrultusunda oluşan görüş birliği ve BM Genel Sekreterliğinin açık saptaması karşısında, Parlamentoların 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımlamayan kararları hukuka aykırıdır. Bu kararlar, ülkeler ve milletler arasındaki dostluk ve işbirliğini zedelemektedir; dahası Türk milletine karşı kin ve intikam kışkırtan düşmanlıkların malzemesi olmaktadır.

Bu nedenlerle Cumhurbaşkanlığımızın, TBMM Başkanlığımızın ve Dışişleri Bakanlığımızın çeşitli ülkelerin devlet başkanlarıyla, parlamentolarıyla ve dışişleri bakanlıklarıyla diplomatik çerçevede iletişime geçerek, “Ermeni soykırımını tanıma kararlarını” kaldırmayı gündeme almaları ve sözde “Ermeni soykırımı” ifadelerinin ders kitaplarından çıkartılmasını sağlamak için çok elverişli bir hukuk ve siyaset zemini oluşmuştur. Bu konuda sonuç alacağımız kesindir. Çünkü AİHM Kararları, bu kararlardan sonra oluşan hukuk doktrini ve en son BM Genel Sekreterliği’nin açıkladığı görüş karşısında başka bir hukukî çözüm bulunmuyor.

Vatan Partisi olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin bu konuda yürüteceği çalışmalara katkıda bulunmayı görev sayıyoruz.

“Ermeni soykırımını” tanıma kararları alan ve ders kitaplarında “Ermeni soykırımı” ifadeleri yer alan ülkelerin Dışişleri Bakanlıklarına yazılacak mektupların içeriğine ilişkin önerilerimizi Dışişleri Bakanlığımızın yüksek takdirine sunuyoruz.

Sonraki Haber