Vatan Partisi’nin 12 Eylül tutumu
Vatan Partisi, 12 Eylül öncesi olaylarda hep uyarıcı oldu. Çok sayıda arkadaşını şehit verdi ancak kışkırtmaya gelmedi. Çatışmaların Kontrgerilla/Gladyo tarafından kışkırtıldığını ve amacın Türkiye’de darbe yapmak olduğunu her ortamda vurguladı
12 Eylül 1980 darbesi öncesi Türkiye’yi “sağ-sol” çatışmasıyla kaosa sürükleyerek darbeye haklı zemin yaratan ABD Gladyosu, karşısında Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP) ve onun yayın organı Aydınlık Gazetesi’ni buldu. Türkiye İşçi Köylü Partisi, bugün siyasi hayatını Vatan Partisi olarak sürdürüyor. O günden bugüne en önde Türkiye’nin bağımsızlığı için ABD emperyalizmi ve onun mekanizması Gladyo ile mücadele ediyor. Bunu, son olarak 15 Temmuz gecesi de en önde gösterdi.
Vatan Partisi, 12 Eylül öncesi olaylarda hep uyarıcı oldu. Çok sayıda arkadaşını şehit verdi ancak kışkırtmaya gelmedi. Aksine toplumu bu konuda uyardı. Bu çatışmaların Kontrgerilla/Gladyo tarafından kışkırtıldığını ve amacın Türkiye’de darbe yapmak olduğunu her ortamda vurguladı. Özellikle sol grupları uyardı. İçlerine sızanlar tarafından yönlendirildiklerini anlattı.
PERİNÇEK’İN TARİHİ UYARISI
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, DİSK Kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler’in öldürüldüğü 22 Temmuz 1980 tarihinde, TİKP’in Genel Başkanı olarak şu tarihi açıklamayı yaptı: “Hedef Türkiye. Anarşi odaklarına karşı milli seferberlik… Adalet Partisi (AP) ve CHP’nin ortak olacağı hükümet kurulmalı.”
Perinçek sözlerine şöyle devam etti:
“Anarşi ve cinayetleri önlemek ve Türkiye’yi bir iç savaşa sürüklemekten kurtarmak için öncelikle terör odakları doğru bir şekilde tespit edilmelidir. Bunların üzerine kararlılıkla yürüyecek bir milli seferberlik başlatılmalıdır. Böyle bir seferberliğin yaratılmasında bütün güçlere ama özellikle AP ve CHP’ye büyük sorumluluk düşmektedir. Bu iki büyük parti, artık birbirini suçlamayı ve çıkmaz hesapları bir kenara bırakmalı, terör odaklarının birini himaye etmekten vazgeçmelidir. Artık kaybedecek zaman kalmamıştır.” (Aydınlık, 23 Temmuz 1980.)
Perinçek o günlerde sürekli olarak AP ve CHP hükümetinin anarşiyi durdurması için ortak hükümet kurması gerektiğini vurguladı. Kontrgerillanın üzerine cesaretle gidilmesi gerektiğini belirtti ve bu konuda üstlerine düşeni yapacaklarını kaydetti. Perinçek, üniversitelerde eğitim özgürlüğünün engellenmemesini istedi ve şu çağrıda bulundu: “Öğrenci pasosu olan herkes okuluna özgürce girsin. Kimse engellenmesin.”
1 MAYIS’LA BAŞLADI
1 Mayıs 1977 günü başlayan kanlı süreç 12 Eylül 1980 günü bıçak gibi kesildi. Bu süreçte 5 bin 463 vatandaşımız “sağ-sol” çatışmasında hayatını kaybetti. Bunların büyük çoğunluğu gençti!
Türkiye’yi darbeye götüren kanlı tertip, İstanbul Taksim’de 1 Mayıs 1977 tarihinde büyük işçi mitinginde kalabalığa belli noktalardan ateş açılarak başlatıldı. Bu olaylarda 34 kişi hayatını kaybetti.
Bunun arkasında bir cunta olduğunu anlayan zamanın Başbakanı Süleyman Demirel, 1 Haziran günü Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Namık Kemal Ersun ve 200 subayı emekli etti.
Bu katliam aynı zamanda 5 Haziran seçimlerini yaptırmamayı da hedefliyordu.
CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e İzmir Çiğli Havaalanı’nda 29 Mayıs 1977 günü suikast girişiminde bulunuldu. Burada kurtulan Ecevit’in 3 Haziran İstanbul mitinginde de vurulacağı haberi yayıldı, Ecevit bunu dinlemedi ve mitingi yaptı. Seçimlerde yüzde 42 oyla birinci parti oldu. Kontrgerilladan hesap soracağını vadetti ancak bunu yerine getiremedi…
Darbe girişimi Orgeneral Ersun ve 200 subayın tasfiyesiyle bozuldu ancak tehlike tamamen ortadan kalkmadı. Bir anlamda ertelendi. 1978 yılında kanlı olaylar “sağ-sol” kavgasıyla tekrar başladı. Olaylar belli merkezden daha da kışkırtıldı. Büyükşehirlere ve yurdun her yerine yayıldı; mahalleler, sokaklar, okullar bölündü. Son günlerde yurt çapında ölenlerin sayısı 30-40 kişiye çıktı. Türkiye’nin en önemli sorunu can güvenliği oldu! Hayat pahalılığı ikinci planda kaldı.
Mafya üzerinden gümrüklerden oluk oluk Türkiye’ye silah sokulmaya, insanlar silahlanmaya başladı. Bu girişim birilerini zengin etti. Kaçakçılık uluslararası boyuta taşındı.
Bunun üzerine giden Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi 1 Şubat 1979 günü evine giderken yolda kurulan pusuda, 21 Temmuz 1977-5 Ocak 1978 tarihleri arasında Gümrük ve Tekel Bakanlığı yapan Gün Sazak da 27 Mayıs 1980 günü evinin önünde kurulan pusuda katledildi.
19 Temmuz 1980 günü 12 Mart döneminin başbakanı Prof. Dr. Nihat Erim ve son olarak 22 Temmuz 1980 günü de DİSK Maden- İş Genel Başkanı Kemal Türkler evinin önünde katledildi. (Bu dönemde çok sayıda aydın ve akademisyen de katledildi.)
AYDINLIKÇI ŞEHİTLER
Bu tür hedeflerle adım adım darbeye gidildi. Olaylar kontrolden çıktı. Topluma “Yeter artık! Ordu bir an önce yönetime el koysun. Sokağa çıkamıyoruz.” dedirtildi. Kahramanmaraş, Malatya ve Çorum’da kitlesel olaylarla Türkiye’nin fay hatlarıyla oynandı.
Yine bu süreçte bölücü PKK, Doğu ve Güneydoğu illerinde sola karşı örgütlendirilerek “sağ-sol” kavgasına bir de bölücülük eklendi! Gün Sazak’ın Gümrük Müfettişi Necati Can’a göre, PKK’ya Fransa’dan tırlar dolusu silah 1977 yılında gönderildi…
Bu süreçte TİKP üyesi Adil Turan, Zeki Ön, Hasan Erkılıç, Mehmet Ongan ve İnan Özdemir Güneydoğu illerimizde PKK tarafından şehit edildi.
Ayrıca Vatan Partisi saflarında mücadele ederken faşist çeteler tarafından katledilenler gençler de vardı:
Galip Üstün, Baki Angın, Devrim Çelenk, Erhan Bitlisli, Erhan Coşkuntuna, Mithat Kandemir, Cemil Sönmez, Musa Yazıcı, Gökhan Yüksel, Mustafa Yüzbaşıoğlu, Hacı Çolak, Orhan Karaca, Yusuf Bakır, Mehmet Dağarslan, Serdar Tuncaboylu, Cuma Oruç, Şahin Akar, Köroğlu Keser, Abdurrahman Temel Akyüz, Teslim Temel, Tamer Saatçioğlu, Hasan Kızılkaya, Abbas Akkoç, Birhan Yazıcı, İsmet Dişbudak, Mustafa Kuseyri, İsmet Yücel, Kazım Göktaş, Mustafa Sargın, Mehmet Arıkan, Ali Rıza Yerli, Mehmet Küçükdal, Halis Kâhya ve Mithat Sivri…
KONTRGERİLLA YAYINLARI
12 Eylül öncesi anarşi olaylarına karşı en doğru tutumu alan Vatan Partililer oldu. Olayın “sağ-sol” kavgası olmadığını, ABD destekli Kontrgerilla/Gladyo merkezinin kışkırtmalarıyla ülkenin darbeye sürüklendiğini açıkladı. Aydınlık Gazetesi Ağustos 1978 tarihinde Kontrgerilla yazı dizisine başladı.
Bu yayınlar 12 Eylül 1980 gününe kadar yer yer sürdü. Büyük ses getiren yayınlarda bu merkezde görev alanlar belge, bilgi ve fotoğraflarıyla teşhir edildi. 1 Mayıs 1977 katliamında görev alanların parasal ilişkilerinin belgelerini ve bu katliam sırasında bir merkezin kendi aralarında yaptığı telsiz konuşmaları yayımlandı.
Vatan Partisi, bunun da ötesinde 1 Mayıs öncesi sol grupları ziyaret ederek gelmekte olan tertibe karşı uyardı.
Aydınlık’ın Kontrgerilla yayınlarının bu merkeze verdiği zararı en iyi MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür ve Hiram Abas, çeşitli tarihlerde açıklamıştı. MİT Müsteşarlığı da yapmış olan Hiram Abas, sonraki yıllarda “Aydınlıkçılar MİT'e iki kez darbe indirdi.” demişti.
PARAVAN ÖRGÜTLER
12 Eylül öncesi olaylarda Gladyo “sağ-sol” çatışmasını kızıştırmak için sağda MHP içinden bazı gençleri devşirerek olaylarda tetikçi olarak kullandı. Bu işin temelleri de 1969 yılında ‘Komando Kampları’nda atıldı… Aydınlık tetikçilerin itiraflarına da yer verdi. Ayrıca sahte sol örgütleri de teşhir etti. Bunların “solculuk” adına halka verdikleri zararı belgeleriyle ve olaylarla yazdı.
O dönem “Apocular” olarak bilinen PKK’nın, MİT tarafından kurulduğunu ve kollanarak sol grupları bölgeden tasfiye etmesi için desteklendiği belirtildi. Abdullah Öcalan’ın basında ilk kez fotoğrafını Aydınlık 27 Ağustos 1979 günü yayımladı… İlginçtir, MİT’in kontrolünden çıkan PKK daha sonraki yıllarda CIA’cı ekip tarafından tamamen ABD ve AB ülkelerinin kontrolüne devredildi. Türkiye’ye açıkça düşmanlık eylemleri yapmaya başladı.
İKİ MERKEZİN KIŞTIRMASI
Eski Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Vatan Partisi yöneticisi Ferit İlsever, o günlerdeki kutuplaşmayı şu sözlerle tarif etti:
“Sağ-sol çatışması yalanıyla piyasaya sürülen örgütlerin sağ kanadı Amerikan emperyalizmine bağlı olduğu gibi, sol kanadı da büyük ölçüde Sovyetler Birliği'nin hizmetindeydi. Sovyetler Birliği emperyalist bir karakter kazandıktan sonra, ona ‘sosyal emperyalist’ diyen tek parti bizdik. Sonraki yıllarda ‘sağ-sol çatışması’, iki süper devletin Türkiye'ye hâkim olma kavgası olarak devam etti. Bu gelişmeyi daha 12 Eylül'den önce biz saptadık.”
SONRA DA DEVAM ETTİ
Vatan Partililer 12 Eylül darbesi sonrası da örgütlü yapısını korudu. Genel Başkan Doğu Perinçek ve çok sayıda partili arkadaşı tutuklu olmasına rağmen dışardakiler bunu sürdürdü. Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP) illegal olarak faaliyetlerine devam etti. Ufuklar, Yeni Olgu, Saçak, Gökyüzü, 2000’e Doğru gibi dergileri çıkardı. Yasakların kalkmasıyla 1 Şubat 1988 tarihinde Sosyalist Parti’yi kurarak siyasi faaliyetlerini yasal ortamda sürdürdü ve Vatan Partisi olarak bugüne geldi.