Vergilerin gelir dağılımı etkisi (II)

Dolaysız vergilerin ana gövdesini kurumlar vergisi ve gelir vergisi oluşturur. Vergi kavramını kurumlar vergisi anlayışı ile bağdaştırmak zordur. Vergi toplumu oluşturan kişilerin devlet harcamalarına katkısıdır.

Vergi somut bir kavramdır. Oysa kurumlar gerçek kişi değildir. Gerçek kişi olmadıkları için somut olarak vergi ödemeleri de söz konusu olmamak gerekir. Kurumlar vergisi gerçek kişilerden alınan bir ön vergi niteliğindedir. Çünkü kurumların yarattıkları gelir, ortaklarının geliridir. Kurumlardan alınan vergi de (kurumlar vergisi) ortakların gelirinden alınan vergi niteliğindedir.

Kişilerin kazancının kurum yoluyla sağlanması, gelire göre vergi alınması ilkesine dayanan gelir vergisinden kaçma yasal yolunu oluşturmuştur.

Kurum ortaklarından kurum kazancı dağıtıldığında gelir vergisi alınmaktadır. Gelir vergisinden kaçınmak için kurum kazancı dağıtılmamış gösterilmektedir. Oysa aile işletmesi denen kurumlarda kurum kazancı yasal olarak dağıtılmasa da ortakların tasarrufu altındadır. Bir başka anlatımla yasal olarak dağıtılmamış kazanç ortaklarca elde edilmiş yani dağıtılmış sayılmak durumdadır. Borsaya kayıtlı kurumlarda ise, dağıtılmayan kurum kazancı ortaklık paylarının değer kazanması nedeniyle elde edilmiş yani dağıtılmış olmaktadır.

Bu nedenle kurum kazancından gelir vergisi oranına yaklaşık oranla kurumlar vergisi alınması adil gelir dağılımının gereğidir. Kurum olan finans kurumları bankalar ise faiz işlemleri ile kazanç sağlamaktadırlar. Kazanç değil, irat (rant) sağlamaktadırlar. Bankalar bu özellikleri nedeniyle yüksek oranda vergilenmek durumundadırlar. Bankaların kurumlar vergisi oranı yüzde seksen dolaylarında olmalıdır.

GELİR VERGİSİ

Vergi gelirleri somut olarak gerçek kişilerden alınır. Vergilerin gelir, harcama, işlem, servet üzerinden alınıyor olması bu gerçeği değiştirmez. Sonunda vergiyi ödeyen gerçek kişidir. Gelir vergisi doğrudan gerçek kişiden alındığından vergi kavramı ile tam uyuşmaktadır.

Türkiye’de serbest piyasa ekonomisine geçildikten sonra gelir vergisinde de gelir dağılımını olumsuz etkileyen düzenlemeler yapılmıştır. Serbest Piyasa ekonomisine geçilmeden önce 1963’ten 1979’a kadar uygulanan gelir vergisi oranları aşağıda verilmiştir.

(Oranın bazı dilimlerde yüzde 65 ve 68 olması yanıltıcı olmasın. Yüzde 65 ve 68 dilimlerde de genel vergi oranı yüzde 60’ın altındadır. Vergi oranı toplam gelir 1.000.000 olduğunda yüzde 60 olmaktadır)

Çok kazananın çok az kazananın az vergi ödemesi ilkesi temel alınarak hazırlanan bu dilimler ve oranlar serbest piyasa ekonomisine geçildiği 1980 yılında oranlarda yapılan değişikliklerle az gelir gruplarının vergisini artırmış, üst gelir gruplarının vergisini azaltmıştır.

2023 yılında yürürlükte olan Gelir Vergisi dilim ve oranları aşağıdaki gibidir:

En düşük gelirlinin vergi oranı %10’dan %15’e çıkarılırmış yani düşük gelirlinin vergisi artırılmış yüksek gelirlinin vergi oranı %60’tan %40’a indirilmiş yani yüksek gelirlinin vergisi azaltılmıştır.

1963 vergi dilimleri 2023 yılı ekonomik durumuna uyarlanarak gelir dilimleri 20 kat artırılarak 1963 yılı GV oranlarının 2023 yılına uyarlanması aşağıda gösterilmiştir:

2023 yılına uyarlanmış 1963 gelir vergisi oranlarının ve 2023 gelir vergisi oranlarının gelir gruplarına etkisi aşağıda gösterilmiştir;

Yukarıdaki çizelgede de görüldüğü üzere 1 milyon liradan az gelirler 2023 yılında 1963 yılından daha ağır vergilendirilirken 1 milyon liranın üstündeki gelirlerden daha az vergi alınmıştır.

DEVLET HARCAMALARI VE GELİR DAĞILIMI

Cumhuriyetin kuruluşundan 1980 yılına kadar sürdürülen kamuculuk ve karma ekonomi uygulaması eleştirilmiş, devletin hantal olduğu, kaynakları çok verimsiz kullandığı son yıllarda oldukça sık belirtilmiş ve 1980 yılından sonra kamucu ve karma ekonomi anlayışından uzaklaşılmıştır. Kamucu ekonomi anlayışı uygulamadan kaldırıldığında devlet hizmetinin azalması, bu hizmetlerin özel sektörce karşılanması beklenmesi gerekir. Kamucu ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçilmesi devletin küçülmesi demektir. Küçülen devlet milli gelirden az pay almak durumundadır. Oysa, müdahaleci devlet ve Karma ekonomi modelinin uygulandığı 1970-1980 döneminde, yıllık ortalama vergi yükü yüzde 12 dir. Oysa IMF görevlisi Kemal Derviş’in 2002 yılında gerçek anlamıyla uygulamaya koyduğu serbest piyasa ekonomisi döneminde vergi yükü 2002-2023 döneminde yüzde 22-23 oranında olmuştur.

Az gelir gruplarının en gerekli ve karşılamakta zorlandıkları harcama eğitim ve sağlık harcamalarıdır. Devlet eğitim ve sağlık hizmetlerine ağırlık vererek ve vergi gelirlerini bu alanda harcayarak gelir dağılımını olumlu yönde etkileyebilir. Oysa serbest piyasa ekonomisinin uygulamaya konduğu 2002-2023 döneminde eğitim ve sağlık hizmetleri de özelleştirilmiş, eğitim ve sağlık paralı hizmet niteliği kazanmıştır. Vergi yükü bir yandan yüzde 12’den yüzde 23’e çıkarılmış, bu yük az gelirli grubun sırtına yüklenmiş, gelirin harcanmasında da yol, köprü, hava alanı gibi üst gelir gruplarına gelir aktaran harcamalara öncelik verilmiştir.

Sonraki Haber