Viktor orban balvanyos yaz kampında konuştu: ‘Büyük dönüşüm yıllarında yaşıyoruz’
Her yıl Balvanyos'ta düzenlenen kamplarda dünyanın içine girdiği süreçleri tahlil eden Macaristan Başbakanı Orban bu yılki konuşmasında dünyanın "büyük dönüşüm yıllarına" girdiğini söyledi.
Batı'nın zayıflayan uluslararası etkisine karşın, Asya'nın ve Çin'in güçlendiğine dikkat çeken Orban, dünya barışını tehdit edenin ABD olduğunu ifade etti.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, her yıl temmuz ayı sonunda Băile Tușnad’a bağlı Balvanyos’da düzenlenen yaz kamplarında “siyasi felsefe” konulu bir konuşma yaptı. Her yıl farklı başlıklar üzerine konuşan ve burada Macaristan’ın önündeki siyasal süreçlerle ilgili tahlillerini ifade eden Orban’ın bu yılki konuşmasında dünyadaki değişen güç dengeleri, Ukrayna – Rusya savaşı ve Avrupa Birliği’nin iç çelişkileri öne çıktı.
‘DÖNÜŞÜM TÜM ÜLKELERE ETKİ EDİYOR’
Geçen yıl düzenlenen etkinlikte Batı’nın ve başta ABD’nin çökmekte olduğunu vurgulayan Orban, bu yılki konuşmasına da dünyanın büyük bir dönüşüm sürecine girdiği ifade ederek başladı: “İnsanlık tarihi açısından özellikle tehlikeli bir dönemden geçiyoruz. Büyük dönüşüm yıllarında yaşıyoruz. Bu dönüşüm, dünyanın tüm köşelerine, tüm ülkelerine etki ediyor. Eğer Macaristan’a dair bir şey konuşmak istiyorsak, önce dünya çapındaki bu dönüşümü konuşarak başlamalıyız.”
Sözlerine, Çin’in yükselişiyle devam eden Orban şunları söyledi: “Bugün Çin, dünya güç dengelerini yeniden şekillendiriyor. Bu Batı dünyasının en eski korkularından biridir. Napolyon bile ‘Çin’in uyumasına izin verin çünkü uyanırsa dünyayı sallayacaktır’ demişti. Benim tecrübelerime göre, siyasi bir karar alacağınızda bunu üç zaman aralığı açısından değerlendirmelisiniz: Taktik zaman, stratejik zaman ve tarihsel zaman. Eğer bu zaman aralıklarını yanlış tespit ederseniz, hatalı siyasetler üretirsiniz. Örneğin Almanya, göç sorununu taktik zaman içinde çözebileceğini zannetmişti ama bugün bunun aslında bir stratejik sorun olduğu ortaya çıktı. Çin konusunda ise ABD, Çin’in izolasyonunu kaldırarak Rusya’yla daha kolay mücadele edebileceğini düşünmüş ve stratejik zaman aralığını hedefleyen bir karar almıştı. Fakat bugün görünüyor ki, Çin’in dünyaya açılması tarihsel zaman aralığının bir meselesidir ve bugün ABD’nin karşısında önceki düşmanından daha büyük bir güç bulunmaktadır.”
Çin’in artan üretim kapasitesine dikkat çeken Macaristan Başbakanı, “Çin, bir üretim gücüne dönüşmüştür ve çoktan ABD’yi alt etmiştir ve her an daha fazla etmektedir. Otomobil üretimi, bilgisayarlar, yarı iletkenler, ilaçlar, bilgi iletişim sistemleri alanlarında Çin, dünyanın en güçlü üreticisidir. Batı’nın üç yüz yılda kat ettiği yolu, otuz yılda almıştır. Sonuç olarak bugün yüz milyonlarca kişiyi yoksulluktan kurtarmıştır” dedi.
TEHDİDİN KAYNAĞI ABD
Bahsettiği büyük dönüşüm yıllarının aynı zamanda savaş dâhil çeşitli çatışma risklerini barındırdığını ifade eden Orban, tehdidin hegemonyasını yitiren ABD’den geleceğini vurguladı. Orban konuşmasını şöyle sürdürdü: “Peki bugün asıl tehdit nedir? Bugün durumun tehlikeli olmasının nedeni, altın madalyanın hâlihazırda bir sahibinin bulunmasıdır. ABD’nin dünya ekonomisi üzerindeki egemenliği onun ulusal kimliğinin bir parçası olmuştur ve adeta bir kanun gibidir. Ve ne zaman bu egemenlik tehlikeye girse, ABD egemenliğini tehdit eden şeyi püskürtmeyi başarmıştır, önce Sovyetler Birliği’ni ve sonra Avrupa Birliği’ni. Birkaç on yıl önce AB’nin avroyu doların yanında bir dünya parası yapma girişimini hatırlayalım. Bugün avronun nerede kaldığı ortadadır. Lizbon’dan Vladivostok’a büyük bir serbest ticaret alanı oluşturmak istiyorduk oysa bugün en fazla Donetsk’e kadar gidebiliyoruz. 2010 yılında ABD ve AB dünya toplam üretiminin yüzde 22-23’ünü gerçekleştiriyordu. Bugün ABD yüzde 25’e çıkarken, AB yüzde 17’te düştü. ABD, başarılı bir şekilde bizi (Avrupa Birliği’ni) püskürttü. Uluslararası siyasette bir kural vardır: gayri safi yurt içi hasılanız (GSYİH) ne kadar büyükse, dünya siyasetinde o kadar söz sahibi olursunuz. Bugün açıkça ABD düşüş eğilimindedir ve bunu hoşça kabul etmeyecektir. Sonsuza kadar dünyanın en tepesinde kalmak istiyorlar ama böyle bir şey gerçekleşemez. Bugün ekonomik, teknolojik ve askeri tüm gelişmeler Asya’nın ve Çin’in lehinedir. Dahası, uluslararası kurumlar da buna göre yeniden şekillenmektedir. BRICS, Kuşak ve Yol Girişimi ile Asya Altyapı Yatırım Bankası gibi kurumsal gelişmelerin sunduğu kalkınma kaynakları Batı’nın kaynaklarından birkaç kat daha büyüktür. Diğer bir deyişle Asya ve Çin, büyük bir güç olarak önümüzde durmaktadır”
AVRUPA BİRLİĞİ ENDİŞE İÇİNDE
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Avrupa Birliği’nin mevcut endişelerini şöyle ifade etti: “Bugün AB’ye baktığınızda endişe ve kuşatılmışlık hissi içinde olduğunu görebilirsiniz. Bunun için haklı gerekçeler bulunmaktadır. Batı dünyasının toplam nüfusu 800 milyon civarındadır ve bu 800 milyon, diğer 7 milyar tarafından kuşatılmıştır. Ve AB, zengin ama zayıf bir birliktir.” Bu tespitlerinin ardından Orban geçen hafta yapılan AB-CELAC (Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu) zirvesindeki gözlemlerini aktardı. Orban, “Latin Amerikalı liderlerin ağzından en çok duyduğumuz söz yerli halkların yok edilmesini ve köle ticaretini kapsayan ‘yerli soykırımı’ ve bu adaletsizlikler için tazminat talebi anlamına gelen ‘onarıcı adalet’ idi. Avrupa’nın kendini kuşatılmış hissetmesine şaşmamalı” dedi.
IMF’nin 2030 yılı için hazırladığı projeksiyona atıfta bulunan Orban, projeksiyona göre İngiltere, İtalya ve Fransa’nın 2030 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinin dışında kalacağını ve Almanya’nın dördüncü sıradan onuncu sıraya düşeceğini hatırlattı. Orban, Avrupa Birliği’nin rekabetten kaçındığını ifade etti ve AB’nin aynı zamanda bu kaçınmayı meşrulaştırmak için “risksizleştirme” (de-risking) ve “ayrışma” (decoupling) kavramlarını türettiğinin altını çizdi:
“Eğer bu açıdan bakarsanız, Rusya’yı ayrıştırılması aslında Rusya’yı savaş yaptırımları yoluyla Avrupa ekonomisinden ayrıştırmaktır. Ama Rus enerjisini almayı kesmek gerçekte hiç verimli olmadı. Rusya dünyadan dışlanamaz. Biz Rusya’ya ambargo uygulayıp savaş sebebiyle ekonomimizi yıpratırken, başkaları Rus hammaddelerini almaya devam edecektir. Savaştan önce AB, doğal gaz ve petrol ithalatı için yılda 300 milyar avro öderken, geçen yıl bu miktar 653 milyar avroya çıktı. Batılı en büyük 1400 şirketin sadece yüzde 8,5’i Rusya ile iş yapmayı kesti. Büyük bölümü işlerine devam ediyor ve Rusya’nın gelirlerine yıllık 3,5 milyar dolar katkı yapıyor. Bu, Avrupa’yı gelecek yıllarda bekleyen sorundur. Macaristan da kendini buna hazırlamalıdır. Ayrışacak mıyız yoksa uluslararası rekabete hazır mı olacağız?”
AB'DE FEDERASYONCULAR İLE BAĞIMSIZLIKÇILARIN ÇATIŞMASINDA YENİ HEDEF: POLONYA
Orban, Avrupa’nın içindeki en büyük çatışmalardan birinin “federasyoncular” ile “bağımsızlıkçılar” arasında olduğunu vurguladı. AB'nin siyasi birlikteliğinin bir federasyon ya da konfederasyona çevrilmesini öneren federasyon taraftarlarının başını Almanya ve Fransa çekiyor. Diğer yandan, AB üye ülkelerin kendi siyasi ve ekonomik egemenliğini korumasını savunan bağımsızlıkçıları ise Vişegrad Grubu temsil ediyor. Federasyoncuların Vişegrad Grubu’nu güçsüzleştirmeye yönelik bir hazırlık içinde olduklarını belirten Orban bu hazırlığın en önemli ayaklarından birinin Polonya'daki hükümeti değiştirmek olduğunu ifade etti:
"Bu süreçte Çekya, federasyoncuların tarafına katıldı, Slovakya’nın durumu net değil ve geriye ülkelerin bağımsız egemenliklerini savunan yalnızca Macaristan ve Polonya kaldı. Ancak tabii ki bağımsızlıkçıları güçlendirme şansımız var. İtalya, Avusturya, İspanya gibi ülkeler bizimle birlikte olabilir" dedi. Federasyon taraftarlarının, Macaristan’da 2022 seçimlerinde hükümeti değiştirmeyi denediklerini ve muhalefeti finansal olarak desteklediklerini belirten Orban, şimdi aynı senaryonun Polonya için işletildiğinin altını çizdi.