Viyana’da şehit diplomatlar anıldı ‘Türk devletine karşı saldırılar amacına ulaşamayacak’

24-25 Nisan tarihlerinde Viyana’da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca ‘Şehit Diplo-matlar Sergisi’ düzenlendi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından daha önce İstanbul, Los Angeles, Washington ve New York'ta terör örgütleri tarafından şehit edilen Türk diplomatların anısına açılan "Şehit Diplomatlar Sergisi"nin 5'incisi Avusturya'nın başkenti Viyana’daki Sofiensale Sergi Salonu'nda açıldı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un video konferans yoluyla katıldığı sergide şehitlere ait fotoğraflar, gazete kupürleri, olay yeri görselleri, yapılan terör eylemlerinin ve suikastların anlatıldığı ülke ve şehir bazlı grafikler ve zaman çizelgesi çalışmaları yer aldı. Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun’un konuşmasının yanı sıra konunun tarihi ve siyasi yönlerinin masaya yatırıldığı “Etnik Terörizmin Mağdurları; Şehit Diplomatlar” başlıklı panelde akademisyenler konuşma yaptılar.

‘TUNALIGİL’E VE TALAT PAŞA’YA SIKILAN KURŞUN AYNI SİLAHTAN’

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun konuşmasında önemli vurgular yaptı. “Daniş Tunalıgil'e Viyana'da sıkılan kurşunla eski Osmanlı Dahiliye Nazırı Talat Paşa'ya Berlin'de sıkılan kurşun aynı silahtan çıkmıştır.” sözlerinin öne çıktığı konuşmada Altun, 1973 yılında başlayan ve neredeyse tamamı Batı ülkelerinde gerçekleşen saldırılarda, 31'i diplomat ve onların aile üyeleri ile konsolosluk çalışanları olmak üzere 58 vatandaşın şehit edildiğini hatırlattı. Altun bu saldırıların ve cinayetlerin tüm dünyaya doğru bir şekilde anlatılmasının şehitlere borçları olduğu kanaatinde olduklarını söyledi.

TAŞNAK SÜTYUN İLE ASALA BENZERLİĞİ

Taşnak Sütyun ile ASALA gibi terör yapıları arasındaki sürekliliğe dikkat çeken Altun, hepsinin Türk devletini güçsüzleştirmek amacı etrafında hareket ettiklerini söyledi. Bu saldırıların amacına ulaşamayacağını ifade eden Altun Türk diplomatların icra ettiği görevin önemine ise şu sözlerle değindi: “Onlardan teslim aldıkları görevin bayraktarlığını yapan diplomatlarımız bugün aynı şevk ve cesaretle görevlerinin başındadır. Şehit diplomatlarımız gibi onlar da vazifeden kaçmamakta ve Türkiye'nin, Türk milletinin haklarını uluslararası platformda korumak için gereken her türlü vazifeyi üstlenmektedir.”
İletişim Başkanı Altun, program vesilesiyle şehit edilen bütün diplomatları, aile üyelerini ve vatandaşları rahmet ve minnetle yad ettiğini ifade ederek sözlerine son verdi.

‘TERÖRİSTLERİ DESTEKLEYENLERDEN RAHATSIZIZ’

Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun yaptığı konuşmasında, 3 Türk diplomatın şehit edildiği Viyana'da bu denli önemli bir serginin düzenlenmiş olmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Ceyhun, “Türkiye’nin teröre karşı topyekûn bir mücadele yürüttüğünü ve dünya genelinde bu denli yoğun bir mücadele sergileyen ikinci bir ülkenin olmadığını” ifade ederek yetersiz bilgileriyle Türkiye’ye akıl vermeye kalkanları uyardı.

Büyükelçi Ceyhun konuşmasında Avusturyalılara da bir çağrıda bulunarak "Avusturyalı dostlarımız lütfen bizi anlamaya çalışsınlar. Katillerin yakalanmadığı, teröristlerin bu ülkede 3 diplomatımızı şehit ettiği bir ortamda, bazen sokaklarda teröristleri destekleyenlerin, paçavraları ve iğrenç çığlıklarıyla Viyana sokaklarını kirletmelerinden de çok rahatsızız.” şeklinde konuştu.

DİPLOMATLARA YÖNELİK SALDIRILAR TERÖR EYLEMİDİR

“Etnik Terörizmin Mağdurları; Şehit Diplomatlar” panelinde konuşan akademisyenlerden Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Acer, terör saldırılarının arka planına ilişkin bilgiler verdi. Acer, Osmanlı Devleti'nin son döneminde Ermeni çetelerin, sonraki süreçte Talat Paşa gibi önemli devlet adamlarına yönelik saldırıların ve 70'li yılların başlarında diplomatların hedef alınmasının birbiriyle ilişki içinde düşünülmesi gerektiğini belirtti. Halihazırda terörizme ilişkin uluslararası düzeyde bir tanımlamanın bulunmadığını söyleyen Acer, buna karşın “Uluslararası koruma altındaki diplomatlara yönelik saldırıların açık bir şekilde terör eylemi olarak kabul edildiğini” vurguladı.

Panellin bir diğer konuşmacısı olan Avusturya Ulusal Suç Müzesi Müdürü ve tarihçi yazar Harald Seyrl Türk diplomatlara yönelik Avusturya’daki saldırıların Avusturya'nın yakın suç tarihi açısından önemli bir yere sahip olduğunu ve özellikle Büyükelçi seviyesinde bir üst düzey diplomatın öldürülmesinin kamuoyunu çok etkilediğini dile getirdi.

DİPLOMATLAR KORUNAMADI, SORUŞTURMALAR BAŞARILI OLAMADI

Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylin Ünver Noi Avusturya gibi birçok Batılı ülkenin, Viyana Sözleşmesi’nin getirdiği bir yükümlülük olan diplomatların yaşamlarını korumayı başaramadığını ve düzenlenen saldırılara yönelik sürdürülen soruşturmalarda sonuç alınamadığının altını çizdi.

Noi, serginin Viyana Sözleşmesi'nin diplomatlara yönelik her türlü saldırının önlenmesi hükmünü içeren 29. maddesinin tam ve eksiksiz uygulanması noktasında ülkelerin sorumluluğuna dikkat çekmekteki önemine değindi.

‘BATILILAR DAYANIŞMA GÖSTERMEDİ’

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve gazeteci Klaus Jürgen de Ermeni olaylarına ilişkin Batı'nın tek taraflı tutum sergilediğini, çoğunlukla Ermeni bakış açısına yer verilirken Türkiye'nin konuya ilişkin değerlendirmelerinin göz ardı edildiğini ifade etti.

Jürgen; ASALA, PKK ve FETÖ terör örgütlerinin başvurdukları terör eylemleriyle modern Türkiye'yi hedef aldıklarını, buna karşı Batılı ülkelerin yeterli dayanışma ve hassasiyeti ortaya koymadıklarını aktardı.

Adı geçen terör yapılarının doğrudan Türkiye'nin demokrasi, özgürlük ve kurumsal işleyişini hedef aldığını kaydeden Jürgen, bu sergide hedef alınan kişilerin bir ülkenin diplomatları olduğunu, bu nedenle işlenen suçun kişisel olmadığını, doğrudan bu diplomatların bağlı olduğu ülkeye yönelik olduğunu altını çizdi.

Ermeni terör gruplarının saldırıları

ASALA ve JCAG gibi Ermeni terör örgütleri tarafından 1970'ler ve sonrasında düzenlenen saldırılarda 31'i diplomat ve onların aile mensupları olmak üzere 58 Türk vatandaşı şehit olurken toplamda 77 can kaybı yaşanmış, çok sayıda kişi de yaralanmıştı.
Türk diplomatlara yönelik ilk terör saldırısı 1973'te düzenlendi. Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile Konsolos Bahadır Demir'in 1973'te Amerikan uyruklu Ermeni Gürgen Yanıkyan tarafından Santa Barbara'da şehit edilmesi, Türk diplomatlara karşı örgütlü biçimde yürütülen terörist saldırıların başlangıcı olmuştu.


Hüseyin Daniş Tunalıgil kimdir?

Hüseyin Daniş Tunalıgil 1915’te Ankara’da doğdu. 1939 yılında Dışişleri Bakanlığı'na girdi. 1941'de Milano Başkonsolosluğu'nda, 1944'te Bern Büyükelçiliği'nde, 1948'de Roma Büyükelçiliği'nde, 1953'te ise Moskova Büyükelçiliği'nde çeşitli görevlere atandı. 1960 yılında Amman Büyükelçiliği’ne atandıktan sonra Yugoslavya ve Hollanda nezdinde de Büyükelçi olarak görev yaptı. Son olarak Türkiye Cumhuriyeti Viyana Büyükelçisi olarak tayin edildi.

22 Ekim 1975 tarihinde üç ESAK üyesinin Viyana Büyükelçiliği’ndeki saldırısı sonucu Tunalıgil, olay yerinde yaşamını yitirdi.

Viyana'da 25 Ekim 1975 günü yapılan cenaze töreninden sonra Tunalıgil'in naaşı aynı gün Ankara'ya götürüldü. 27 Ekim günü Dışişleri Bakanlığı binasında başlayan cenaze merasimi, Maltepe Camii'nde kılınan öğle namazıyla sona erdi. Etimesgut havaalanından İstanbul'a taşınan cenaze, 28 Ekim 1975 tarihinde Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi. Eylemleri gerçekleştiren ESAK üyelerinin kimlikleri ise belirlenemedi.


Talat Paşa Suikastı

Taşnak Partisi’nin İttihat ve Terakkî erkânının öldürülmesi kararı üzerine suikastçı Soğomon Tehliryan, 15 Mart 1921 tarihinde Talat Paşa'yı Berlin’in Charlottenburg semtindeki Hardenbergstrasse’deki evinin önünde yakın mesafeden başına ateş ederek öldürdü. Talat Paşa Berlin’de inşasına öncülük ettiği camide kılınan cenaze sonrası Berlin'deki Türk mezarlığına defnedildi.

Yakalanan Tehliryan, cinayeti işlediğini itiraf etti. Yargılamadan sonra, Türk tarafının gösterdiği savunma tanıkları dahi dinlenmeden hakkında beraat kararı verildi. Karara gerekçe olarak Tehliryan'ın tehcirden dolayı travma ve cinnet geçirmesi gösterildi.

Öldürülüşünün ardından TBMM’nin 1926 yılında kabul ettiği bir kanunla ailesine ev tahsis edildi ve şehit aylığı bağlandı. Talat Paşa'nın Berlin'deki Türk mezarlığında bulunan naaşı, 1943 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye’ye taşındı. Gömüldüğü yerden çıkarılan, bayrağa sarılan ve çiçekler içinde, özel bir vagonla İstanbul'a getirilen naaş, 25 Şubat 1944 günü Sirkeci Garında karşılandı, top arabasıyla ve törenle Abide-i Hürriyet şehitliğine taşındı ve burada defnedildi.

Sait Halim Paşa Suikastı

İttihat ve Terakki Cemiyeti Genel Sekreterliği, Şûrâ-yı Devlet Reisliği ve Hariciye Nazırlığı ve Sadrazamlık görevlerini yerine getiren Sait Halim Paşa, 6 Aralık 1921 akşamı Roma’da Arşavir Şıracıyan adlı bir Ermeni tarafından silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Naaşı İstanbul'a getirildi, Yeniköy'deki yalısından alınarak 20 Ocak 1922 günü büyük bir törenle II. Mahmut Türbesi'nin bahçesine, babası Halim Paşa'nın yanına defnedildi.

Cemal Paşa Suikastı

İttihat ve Terakki Cemiyet’nin Talat ve Enver Paşalar ile birlikte en etkili üç yöneticisinden biri olarak bilinen Cemal Paşa, 21 Temmuz 1922 tarihinde Tiflis’te Ermeni çetecilerinin saldırısıyla öldürüldü. Cenazesi Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir tarafından Erzurum’a getirilerek Karskapı Şehitliği’ne defnedildi.

Sonraki Haber