Wagenknecht yeni partiyi kuruyor! Alman solunda Atlantik politikalarına tavır

Almanya'da Atlantik siyasetleri federal hükümet açısından da taşınamaz hale geldi diyebiliriz ve çok büyük olasılıkla 2025 seçimlerinde tarihi bir hezimetle karşı karşıya kalacak. Tabi erken seçim olmazsa...

Alman Devlet Televizyonu ARD’nin 30 Ekim-1 Kasım tarihlerinde yaptığı ankete göre, Almanya toplumu federal hükümete rağmen Filistin'e destek veriyor. Halkın yüzde 76'sı savaşı endişe verici bulurken, yüzde 65 İsrail’i haksız buluyor. Almanya halkının üçte ikisi İsrail katliamlarına karşı duruyor. Azınlıktaki 35'lik kesim ise hükümet politikası gibi İsrail'in güvenliğini sağlamak için Hamas'a karşı sert önlemleri savunuyor. Zaten Berlin başta olmak üzere çok sayıda şehirde yapılan Filistin’e destek yürüyüşlerine her türü baskı ve polis şiddetine rağmen on binlerce kişi katıldı.

ABD ‘SOL’UNDA TARİHİ HEZİMET

Hükümetin siyasetlerinin toplumsal eğilimleri temsil etmediği ve halkın büyük çoğunluğunun farklı düşündüğü hem yapılan diğer anketlerde hem de Hessen ve Bavyera eyalet seçimlerinde ortaya çıkmıştı. Aynı farklılaşma Ukrayna’ya verilen savaş desteği ve Rusya yaptırımlarıyla ilgili de geçerli. Hükümet partileri bu açıdan tarihinde hiç olmadığı kadar hezimete uğruyor. Örneğin Hükümetin büyük kanadı SPD (Sosyal Demokratlar) Bavyera seçimlerinde 2. Dünya Savaşı’ndan bugüne en az oyunu aldı. Diğer ortak Yeşiller iki eyalette de yüzde 5’in üzerinde oy kaybetti. Koalisyonun küçük ortağı FDP (Libareller) ise yüzde 5 baraj sınırında kaldı. Hafta içinde koalisyondan çekilmeyi veya devam etmeyi üyelerine anketle soran liberal parti, “bu hükümet içinde, her seçimin kendilerine neredeyse yüze 2 oy kaybettirdiğini” açıkladı. Üye anketinin sonuçları henüz kamuoyuna açıklanmadı. Parti sözcüsü üyelerine evet oyu kullanmamaları yönünde çağrı yapmak zorunda kaldı. 

Özetle Almanya’da Atlantik siyasetleri federal hükümet açısından da taşınamaz hale geldi diyebiliriz ve çok büyük olasılıkla 2025 seçimlerinde tarihi bir hezimetle karşı karşıya kalacak. Tabi erken seçim olmazsa. Hollanda’da geçen hafta sonu yapılan erken seçimde de aynı tablo ortaya çıktı. Zelenski’yi ayakta alkışlayanların, Çin’i Uygurlara yönelik soykırımla suçlayanların ve Rusya karşıtı NATO savunucularının yenilgisiyle sonuçlandı.

Sahra Wagenknecht

SOLDAKİ BOŞLUĞU KİM DOLDURACAK?

Almanya’da seçimlerde kime oy verirse versin ülkenin kötü yönetildiği fikri hakim hale geldi. Böyle bir politik tabloda sol siyasetçi, ekim ayında Die Linke (Sol Parti)’den ayrılan Sahra Wagenknecht, İsrail ve Alman hükümetlerinin Gazze savaşındaki gidişatını sert bir şekilde eleştirdi. Wagenknecht hafta sonu Berlin'de düzenledikleri ve 10 bin kişinin katıldığı barış gösterisinde "Özellikle biz Almanların Yahudilerin yaşamı ve İsrail'in var olma hakkını savunma konusunda sorumluluğumuz var. Ancak bu sorumluluk bizi, Netanyahu hükümetinin acımasız savaşını aklamaya ve desteklemeye mecbur kılmaz" diye konuştu. Almanya kamuoyu açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Berlin ziyaretindeki çıkışının ardından ilk defa bir Alman siyasetçiden böylesine net bir karşı duruş geldi diyebiliriz. Aynı zamanda Ukrayna’ya verilen savaş desteğinin kesilmesi gerektiğini ifade etti.

Geçtiğimiz hafta Sahra Wagenknecht gelecek yıl yeni bir parti kurmak istediğini açıklamıştı. Akıl ve Adalet Birliği adında bir oluşum kurdu. Yine ARD’nin kamuoyu araştırmasına göre her üç kişiden biri (yüzde 36) böyle yeni bir partinin Almanya'daki siyaset açısından olumlu olacağını düşünüyor. Almanya solunda Atlantik politikalarına karşı sesini yükseltecek bir parti boşluğu var. Solda görünen hükümet partilerinden ve sürece sessiz kalarak büyük itibar kaybeden Die Linke’den umudu kesen halkın yeni alternatifler aradığı yorumları ağırlık kazanıyor. Wagenknecht böyle bir boşluğu doldurabilecek mi göreceğiz.

‘NATO’DAN ÇIKALIM, RUSYA İLE BARIŞALIM’

Aslında benzer karşı çıkışları Alman milliyetçi partisi AfD iki yıldır sürekli sergiliyor ve yaptıkları etkinlikleri halkla buluşturuyor. ‘NATO’dan çıkalım, Rusya ile barışalım’ adı altında yürütülen bu etkinliklerle ve alternatif politikalarıyla Almanya’da yükselişini sürdürüyor.

Bunun yanı sıra hakim siyasetlerinde adeta Amerikan sömürgesi durumunda olan Almanya’nın kendi bağımsız politikasını geliştirmesi gerektiğini vurgulayan eğilimlerin arttığı bir dönem yaşanıyor. Halkta karşılığı yüksek olan bu eğilimlerin orta vadede sürece damga vuracağı anlaşılıyor.

Sonraki Haber