Yanan alanları inceleyen heyet rapor hazırladı: 'Ağaçlandırırken kırılganlaştırıyoruz'

WWF Türkiye, geçen yaz yaşanan orman yangınlarının etkilerini ele aldığı raporda, doğal çeşitliliğin korunması gerektiğine dikkat çekti. Bu alanların tarla gibi sürülerek ağaçlandırılmasının ekosistemi kırılganlaştırdığı vurgulanan raporda, orman yangınlarına karşı da hazırlıklı olunması istendi.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye, geçen yaz yaşanan orman yangınları ve etkileri ile ilgili rapor hazırladı. Akdeniz Bölgesi’ndeki Büyük Orman Yangınlarının Ekolojik ve Sosyo-Ekonomik Etkileri başlıklı raporla ilgili yapılan basın toplantısına hazırlık sürecinde yer alan akademisyenler de katılarak açıklama yaptı. Raporda yanan bölgelerin bir bütün olarak geleceğe en az zararla aktarılabilmesi için doğal çeşitliliğin korunması gerektiği ifade edildi. Natura Doğa ve Kültür Koruma Derneği’nden bir grup akademisyenin işbirliği ile hazırlanan rapor, gelecekte yaşanabilecek orman yangınlarına karşı da hazırlıklı olunmasına ilişkin öneriler içeriyor.

242 BİN TON OKSİJENİN KAYNAĞI KÜL OLDU

Türkiye’de her yıl 7-8 bin hektar orman yanıyor. Geçen yaz ise yangınlardan çoğunluğu Antalya ve Muğla’da olmak üzere 150 bin hektar orman etkilendi. 28 Temmuz 2021’de başlayarak 15 gün içinde, 54 ilde, 250’nin üzerinde orman yangını çıktı. 13 kişi yaşamını yitirdi. Yalnızca iki kentte 107 köy/mahallede toplam 8 bin 376 çiftçiye ait, 49 bin 200 dekar ekili/dikili üretim alanı ve 565 dekar örtü altı üretim alanı yangınlardan etkilendi. Toplam 265 büyükbaş, 3 bin 994 küçükbaş, 30 bin 462 kanatlı hayvan yok oldu. Marmaris çam balı ve Milas zeytinyağı başta olmak üzere üretim de yangında zarara uğradı. 10 milyon tonu aşan bir karbon yutak kapasitesi kaybedildi.

Rapora göre, bu yangınlar yaşanmamış olsaydı yaklaşık 242 bin ton oksijen doğada canlılar için erişilebilir olacaktı.

KAMUOYU BASKISI

Basın toplantısında konuşan Yangın Ekolojisi Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu, orman yangınlarının ardından kamuoyunda, ağaçlandırma çalışmalarının gündeme geldiğini söyledi. Yanan alanlarla ilgili yapılacak çalışmanın ekosistemin devamlılığını sağlayacak şekilde olması gerektiğini ifade eden Tavşanoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Yangınlarla evrimleşmiş Akdeniz ormanlarının yenilenme potansiyeli var. Yanan bazı alanlarda hızla başlatılan çalışmalarda ise geniş alanda ağır makinelerle yoğun toprak işlemesine dayalı uygulamalar görüyoruz. Bunlar toprağa zarar verebilir, sürgün veren bitkiler ve topraktaki tohum bankası tahribata uğrayarak biyoçeşitlilik bundan olumsuz etkilenebilir. Tek türe dayalı plantasyonlar, ekosistemi, dış etkilere karşı kırılgan hale getirebilir. Doğal yolla alanda yeterli miktarda fidenin görülmesi halinde, alan kendi seyrine bırakılabilir ya da tohum takviyesi ile alandaki çam varlığının desteklenebilir. Oluşturulacak tür ve habitat çeşitliliği, alanı biyolojik olarak zenginleştirdiği gibi ekosistemin iklim değişikliğine karşı direncini artırır. Bu alanı, tarla gibi sürdüğünüzde biyoçeşitlilik açısından zenginken ağaç tarlasına çeviriyorsunuz. Sonraki yangınlarda da bu alanın kendini yenileme imkanını yok ediyorsunuz. Alanın 30 yıl sonrasına müdahale etmiş olmuyoruz. Her alan özelinde değerlendirme yapılarak karar verilmeli.”

Gündoğmuş yangını sonrası hızla çimlenmiş sandal ağacı ve arkada yanmış bir kızılçam

GELENEKSEL UYGULAMADAN UZAKLAŞILDI

Raporda, yanan alanlara müdahale ile ilgili şu ifadeler yer aldı: “Yanmış ağaçların gelişigüzel ve kontrolsüz kesimi toprağa zarar verirken sürgün veren bitkiler ve topraktaki tohum bankası tahribata uğrayarak biyoçeşitlilik ve ekosistem bundan olumsuz etkilenir. Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM), geçmişte yanmış alanlarda harekete geçmeden önce en az bir yıl beklediği ve sonrasında yapılan gözlemlere dayanarak uygulamaya başladığı bilinmektedir. Son zamanlarda, bu geleneksel uygulamadan uzaklaşıldığı ve özellikle büyük yangınlardan sonra çok geniş alanların yoğun bir şekilde makinalarla sürülüp hızla ağaçlandırma yoluna gidildiği görülmektedir. Bu da ekosistemi onarmaktan ziyade dış etkilere karşı daha kırılgan monokültür plantasyonlarına dönüştürmek anlamına gelmektedir.”

ADACIKLAR KORUNMALI

Yaban hayatı uzmanı Dr. Yasin İlemin, yavaş hareket eden türler dışında çoğu yaban hayvanının yangın sırasında sahayı terk ettiğini söyledi. İlemin, yangınların yaban hayatına dolaylı etkisine dikkat çekti: “Uzun vadede habitat kayıplarının yerine konmaması sonucu da dolaylı yollarla kayıplar artacak. Yangınların sıklığına bağlı olarak, yaban kedisi gibi Akdeniz’de belli bir habitata özelleşmiş türlerin doğal yaşam ortamları tamamen yok olabilir. Bu da türün varlığını tehlikeye sokabilir. Bu nedenle yangın sonrası alanda yapılacak uygulamalar da çok önemli. Restorasyon ya da ağaçlandırma çalışmaları yapılırken yaban hayvanlarının kısa zaman sonra bu alanlara geri döneceği dikkate alınmalı; teşvik edilmeli. Bu amaçla, kendi haline bırakılmış habitat adacıkları ayrılmalı.”

Sonraki Haber