Yapay zekânın üstünlüğüne çare sanat ve edebiyat

‘Yapay zekânın toplum için faydalı olup olmaması, onu kimin tasarlayacağına ve kimin hangi amaçlarla kullanacağına bağlıdır.’ diyen Doç. Dr. Şafak Etike, ulusal çıkarın korunması için devlet müdahalesinin önemine işaret etti

Yozgat Bozok Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şafak Etike, mevcut haliyle yapay zekâ alanının bugün Big-Tech denilen küresel sermaye gruplarının tekelinde olduğuna dikkat çekti.

Söz konusu şirketlerin çıkarlarının toplumun geneli ya da bizim ulusal çıkarlarımızla örtüşmeyebileceğini belirten Etike, “Dolayısıyla bu güç odaklarının ticari ve siyasi kaygılar ya da amaçlarla ürettiği ve bizlere sunduğu yapay zekâ araçlarını ya da sistemleri, olduğu gibi benimsemek önemli riskler yaratmaktadır.” dedi.

Ankara 21. Kitap Fuarı’nda bir söyleşide izlediğimiz Etike, dünyada gittikçe çok yaygın biçimde kullanılmaya başlanan yapay zekâ konusunda öyle ayrıntılı ve heyecan verici yeni görüşler aktardı ki; değerli okurlarımızla buluşturmayı bir görev saydık. Bizi heyecanla karşıladı ve sorularımızı yanıtladı:

Doç. Dr. Şafak Etike

RİSKLER ÖNGÖRÜLEMEZ HALE NEDEN GELİYOR?

- Yapay zekânın toplumsal sonuçları neler? İnsanlığı aydınlık güzel günler mi bekliyor yoksa endişelenmeli miyiz?

Yapay zekâ artık karşı konulamaz bir teknoloji. Onu kullanmak, üretime ya da toplumsal süreçlere entegre etmek bir tercih değil. Çünkü dijitalleşme ile biriken çok büyük veri yığınlarını insan kabiliyetleri ile analiz etmemiz, bundan sonuçlar çıkarmamız ve toplumun güncel sorunlarına yönelik çözümler üretmemiz yapay zekâ olmadan mümkün değil.

Ayrıca, savunma, uzay, üretim, bilişim ve enformasyon gibi çok yaşamsal alanlarda bu teknolojilere sahip güçlerle rekabet kapasitemiz de bu teknolojilere sahip olup olmadığımıza, bunları kullanıp kullanmadığımıza bağlı.

Ancak yapay zekânın risklerine ve yaratacağı etik sorunlara ilişkin bir farkındalığa sahip olmalı ve bu riskleri elimine etmeye yönelik çözümler üretebilmeliyiz.

Çünkü mevcut haliyle yapay zekâ alanı bugün Big-Tech denilen küresel sermaye gruplarının tekelinde ve bu şirketlerin çıkarları toplumun genelinin çıkarları ya da bizim ulusal çıkarlarımızla örtüşmeyebilir.

Hatta çoğu zaman örtüşmemektedir. Dolayısıyla bu güç odaklarının ticari ve siyasi kaygılar ya da amaçlarla ürettiği ve bizlere sunduğu yapay zekâ araçlarını ya da sistemleri, olduğu gibi benimsemek önemli riskler yaratmaktadır.

Özellikle insanların üretebileceği metinler ya da görseller benzeri çıktılar veren, üretici yapay zekâ dediğimiz teknolojik araçların geniş toplumsal kullanımları ve bu geniş kullanıcı kitlesinin hangi amaçlar için bu teknolojiyi kullanacağı, sonuçları ve riskleri daha da büyütmekte ve öngörülemez hale de getirmektedir.

TEMEL SORUN KİMİN HANGİ AMAÇLA TASARLADIĞI

- Riskler nelerdir?

En önemli risklerin başından kontrol ve denetim amacıyla kişisel verilerin kullanılması, bu verilerin insanları yönlendirme, manipülasyon ve kontrol karşısında savunmasız bırakması gelmektedir. Mahremiyetimizin ve insan olarak özgür irademizin bu kadar ortadan kalktığı bir çağ daha yaşanmamıştır.

Ayrıca bu teknolojiler, şeffaf ya da tarafsız değildir. Teknoloji tasarımcıları kendi ideolojik tutumlarını, ayrımcı ya da önyargılı kodlarını algoritmalara da yansıtır. Algoritmayı ve veri setlerini şeffaflaştırmak da bu sorunu çözmez, çünkü nasıl sonuçlar vereceği onu tasarlayanlar tarafından bile öngörülemez.

Dolayısıyla temel sorun bu teknolojiyi kimin hangi amaçla tasarladığında düğümlenir. Üretici kesimlerin, yoksulların, göçmenlerin, kadınların ve Batılı merkezlerinin ötekileştirdiği tüm kesimlerin sürekli ayrımcılığa uğradığı, önyargıların ve olumsuz imgelerin yeniden üretilerek bilimsel bilginin yaygınlaştırıldığı bir makineler dünyasının günümüz dünyasının sorunlarının çözülmesinde olumlu rol oynayacağını düşünmek naiflik olur.

EMEK VE ÇEVRE ÜZERİNDE ÇOK YIKICI

Yapay zekâya dayalı otomasyonun istihdam ve emek üzerindeki etkileri de çok yıkıcıdır. Hem geniş kitleler istihdam dışı kalmakta hem de çalışanlar üzerindeki denetim ve kontrol artmaktadır. Bu süreç insan onuruna yakışır çalışma ilkesini zorlayıcı biçimde gelişmektedir.

Bunların dışında yapay zekâyı sürdürülemez hale getiren en önemli risk alanlarından biri de çevreye yaptığı olumsuz etkilerdir. Her bilgisayar parçasının, akıllı ekranların ve büyük sunucuların çalışması için gereken enerji, kirletilen su miktarı, kölelik koşullarında insan çalıştırarak çıkarılan madenlerin sömürülmesi sürdürülebilir çevre anlayışını ortadan kaldırmaktadır.

En önemli risklerden biri de bunların epistemolojik teknolojiler olması nedeniyle bilgiyle ve anlamlar aracılığı ile dünyayla kurduğumuz ilişkiyi dönüştürmesidir. Standart, basmakalıp, taraflı ve ideolojik bilgi üreten bir makineye insanın düşünme becerisini ve bilgi üretme üzerindeki yetkisi, otoritesi ve iradesini devretmesi eleştirme, sorgulama, alternatifler üretme becerilerimizi tehdit etmektedir.

YAPAY ZEKÂ TEKELİN ELİNDEN ALINMALI

- Riskler karşısında ne yapmalı?

Öncelikle kitap okuyarak, şiir okuyarak, sanatla ilgilenerek eleştirel ve sorgulayıcı düşüncenin geliştirilmesi üzerinde durulması insanın makineler karşısındaki üstünlüğünü koruyabilmesi açısından yaşamsaldır.
Bu teknolojiler kaçınılmaz olduğuna göre onları düzenlemek halkın geniş kesimlerinin yararına olacak şekilde kullanmak gerekir.

Bunun için de yapay zekâyı kendi ülkemizin ulusal çıkarları doğrultusunda teknoloji tasarlayan, geliştiren ve kullanan, riskleri geniş halk kitlelerinin yararına politikalarla ortadan kaldırma iradesindeki bir iktidar gereklidir.

Yapay zekânın toplum için faydalı olup olmaması onu kimin tasarlayacağına ve kimin hangi amaçlarla kullanacağına bağlıdır. Bu nedenle yapay zekâ mevcut tekelin elinden alınarak demokratikleştirilmelidir.

‘GAZETECİLİK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNE YOĞUNLAŞTIM’

- Kendinizi okurlarımıza tanıtır mısınız?

1979 Bursa doğumluyum. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olduktan sonra bir süre Almanya’da Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimime devam ettim.

2003 yılında Münih’te muhabir olarak çalışmaya başladım. Çeşitli medya kuruluşlarında muhabirlik, editörlük, program yapımcılığı ve sunuculuğu, basın danışmanlığı görevlerinde 10 yıl aktif olarak gazetecilik yaptıktan sonra akademiye geçtim.

Yüksek lisans tezimi Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Alman basınında Türk imgesi üzerine yaptım ve bu imgeyi AB-Türkiye ilişkileri örneğinde inceledim. Bu tezde Alman basınının Türkiye’ye ilişkin önyargıları nasıl yeniden ürettiğini ortaya koymaya çalıştım.

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladığım doktora tezim ise iletişim çalışmalarının metodolojisi üzerinedir.

Doktora çalışmamda, bilim alanında olgulara ve tarihsel gelişmelere ilişkin bütünsel bilgiyi bölen ve tarihsel ve küresel çözümlemeler yapmayı imkansız hale getiren bireye ve lokale odaklanan betimleyici bilimsel araştırma yaklaşımlarının neoliberalizm ile bağlantısını ve eleştirel bilgi üretimi üzerine etkisini ortaya koymaya çalıştım.

2018’den bu yana ise Yozgat Bozok Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışıyorum.

Öğrencilerimle haber atölyesi kurduk ve Genç Baskı adını verdiğimiz fakülte uygulama gazetesini çıkarıyoruz. Ayrıca son yıllarda çalışmalarımı yapay zekânın gazetecilik üzerindeki etkileri ve toplumsal sonuçları üzerine yoğunlaştırmış durumdayım.

Sonraki Haber