Yaptırımlara katılanlar kendi mezarını kazıyor

Almanya başta olmak üzere Batılı güçlerin ABD hegemonyasının peşinden giderek, güney ülkelerinin Rusya'ya karşı yaptırımlara katılması yönündeki talebi dillendirmesi, kendi ülkeleri için eşi benzeri görülmemiş bir enerji ve açlık krizinin habercisidir

Almanya ve diğer Batı devletleri, New York’ta yapılan 77. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantısını, ‘küresel güney’ ülkelerini Rusya’ya karşı yaptırımlara zorlamak için kullandı. Bu zorlamaya uymaları, uzmanlara göre söz konusu ülkelerin kendi mezarlarını kazmaları anlamına geliyor.

Alman Dış Politika Bülteni German Foreign Policy (GFP)’nin 23 Eylül’deki makalesi durumu özetliyor: “Almanya ve diğer Batılı güçler, BM Genel Kurulu'ndaki tartışmayı, Küresel güney ülkelerini Rusya'ya karşı yaptırımlarına katılmaya zorlamak için kullanıyor. New York'ta Şansölye Olaf Scholz, Rusya’ya yaptırımları ve Ukrayna'ya silah teslimatını açıkça savundu. Bu tutum ABD Başkanı Joe Biden ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron için de geçerli. Macron, Ukrayna savaşı açısından yeni bir sömürgecilik döneminden söz etti. Fransa'nın bugüne kadar birçok kolonisi oldu.”

GFP’nin kısaca değindiği gibi dünyada kuzey sömürgeciliğe örnek gösterilecek ülkelerden en önde gelenlerden birisi Fransa’dır. Birçok Kuzey Afrika ülkesi Fransız sömürgeciliği ve bıraktığı izlerden kurtulmak için mücadelesine devam etmektedir. Afrikalı politikacılar toplantıda kendileri dışında diğer güney ülkelerinin çıkarları açısından hegemonyacılığa ve onun kuyruğundan giden Batılı güçlere karşı çıktılar:

“Afrika ülkelerinden bazı politikacılar, New York'ta Ukrayna sorununa görüşülerek çözüm bulmaya ve yaptırım politikasına son vermeye çağırdılar. Bunun Zimbabwe, Küba ve diğer Latin Amerika ülkelerine yönelik zorlayıcı yaptırımlar için de geçerli olması gerektiği söylendi. Özellikle Rusya'ya yönelik yaptırımlar, enerji ve gıda fiyatlarının dünya çapında fırlamasına ve yakın gelecekte kıtlıkların tetiklenmesine neden oldu. Küresel güney onlara katılırsa, kendi mezarını kazar. BM Genel Sekreteri António Guterres, Batı ile küresel güney arasında yeni bölünmeler konusunda uyardı.”

BATI RUSYA’YA YÜKLEDİĞİ EYLEMLERİ KENDİSİ YAPIYOR

Batılılar, BM Genel Kurulu'ndaki tartışmayı, güney ülkelerini Rusya'ya yönelik yaptırımlara katmak ve Ukrayna'ya silah tedarikine ikna etmek için kullanmaya çalışıyor. Bugüne kadar Batı ve Asya-Pasifik bölgesindeki en yakın altı müttefikleri tecrit olmuş durumda. BM üyelerinin dörtte üçü Rusya karşıtı yaptırımlara katılmıyor. Biden, New York'ta zorlayıcı önlemleri teşvik ederken, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski video konuşmasıyla, “Rusya'ya yönelik yaptırımlara daha geniş katılım ve daha fazla silah teslimatı değil, aynı zamanda Rusların uluslararası kuruluşlardaki oy haklarının geri çekilmesi ve Rus suçlarını yargılayacak özel bir mahkemenin kurulması” için çağrıda bulundu. Biden, "BM Güvenlik Konseyi'nin daimi bir üyesinin" egemen bir devleti işgal etmesinin kabul edilmemesi gerektiğini açıkladı. İngiltere Başbakanı Liz Truss, “Kimse dünya ekonomisini silahlandırmasın." dedi.

Biden ve Truss’un söyledikleri tam da kendi yaptıklarını tarif ediyor. Uluslararası hukuku ihlal eden savaşlar, yaptırımlar hep bunların eylemidir. Birleşik Krallık yani güneş batmayan imparatorluk, ABD ise dünya jandarması ünvanını taşımaktadır. Adımını attıkları her yer kan deryasına dönmüş, bölünmüş, ülke liderleri asılmış, linç edilmiştir.

BİDEN’İN SAVAŞ PROPAGANDASINA KATILAN MEDYA SAKİNLEŞİYOR

Scholz, New York'ta benzer vurgular yaptı: “Rusya'ya 'sert ekonomik yaptırımlar' uyguladık ve 'uluslararası barış ve güvenliği korumak için' Ukrayna'ya silah tedarik ettik.” Şansölye ayrıca Rusya'yı "bariz bir emperyalizmle" suçladı. Çok satan Frankfurter Allgemeine Zeitung'a göre Scholz, "Küresel güneyi iki kez düşündürmek" istiyordu. Kısa bir süre önce Macron, Rusya'yı Ukrayna'ya saldırarak “emperyalizm ve sömürgeler çağına dönüşü” başlatmakla suçlamıştı: “Fransa bunu reddediyor. Ancak Latin Amerika ve Karayipler'de, Hint ve Pasifik Okyanuslarında hâlâ kolonileri olan Fransa vb. emperyalist değil? Neden Ukrayna'yı ‘işgal’ emperyalizm oluyor da, Yugoslavya, Irak veya Libya'ya savaş açmak olmuyor, tam olarak açık değil.” FAZ’in sorusu artık çoğunluk tarafından dillendiriliyor.

GFP makalesi Batı’nın iflasını teyit ediyor: “Batı'nın New York'ta daha fazla devleti Rusya'ya karşı yaptırım yapmaya ve Ukrayna'ya silah tedarik etmeye teşvik çabalarının başarılı olacağına dair bir işaret yok. Afrika devletleri Rusya ve Çin'e karşı Batı'nın güç mücadelesi yanında yer almaya hazır değil. Senegal Başkanı ve Afrika Birliği (AU)'nin şu anki Başkanı Macky Sall, 'Afrika tarihin yükünden yeterince acı çekti.' dedi ve ekledi: 'Afrika aynı zamanda yeni bir Soğuk Savaş'ın yuvası olmak da istemez.' Sall, 'Muhtemel bir küresel çatışmanın feci riskinden kaçınmak için müzakereli bir anlaşmanın yanı sıra gerilimi azaltma ve düşmanlıkların sona ermesi çağrısında bulunuyoruz.' dedi. Güney Afrika'nın Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanı Naledi Pandor da "bir diplomasi süreci" çağrısında bulundu. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, 'özellikle BM Genel Sekreteri'nin liderliğini üstlenmek zorunda kalacağına vurgu yaptı. Örneğin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, her iki taraf için de itibar kazandıracak 'müzakere edilmiş bir çözüm'den yana konuştu.” (turkiye.un.org, 21.09.2022)

Batı'nın çok satan dergileri yakın dönemde sürekli gıda, enerji krizi ve bununla beraber ABD'nin çöküşünü kapaklarına taşıyor.

KÜRSÜ KUZEYİN SÖZ GÜNEYİN

Toplantıda özellikle Batı'nın yaptırım politikasına yönelik eleştiriler dile getirildi. Brezilya Devlet Başkanı Jair Messias Bolsonaro, Rusya'ya karşı uygulananlar gibi "tek taraflı ve seçici yaptırımların uluslararası hukukla bağdaşmadığını" belirtti. Ayrıca, mevcut küresel ekonomik krizi hafifletilmediği, aksine enerji ve gıda fiyatlarındaki artışa ortaklık edildiği vurgulandı.

Zimbabve, Küba ve diğer Latin Amerika ülkelerine yönelik yaptırımlara da sert eleştiriler geldi. Örneğin, AU Başkanı Sall, Zimbabwe'ye karşı uygulanan zorlayıcı önlemlerin kaldırılması çağrısında bulundu: “Bunlarla yalnızca halk acı çekiyor ve bariz bir adaletsizlik duygusu yaratıyor.” Namibya Devlet Başkanı Hage Geingob da Küba'ya yönelik ekonomik ablukaya şiddetle karşı çıktı. Kazakistan Cumhurbaşkanı durumu daha keskin şekilde özetledi; "Jeopolitik çatışmanın yeni, giderek daha acı hale gelen çağına" atıfta bulunarak, yaptırımların artık dünya çapındaki gıda-açlık sorunları için "yeni norm" haline geldiğini belirtti.

Aslında, Batı'nın yaptırımları sadece tek tek ülkeleri etkilemiyor. Zimbabve'den Küba'ya ve Venezuela'dan İran'a kadar uzanıyor. Batılı devletler, Rusya'ya karşı yaptırımlarıyla, dünya çapında enerji sektörü ve gıda arzını dramatik bir krize soktular. Çok sayıda ülke, çok ihtiyaç duyulan sıvı gazı zar zor elde edebilmektedir; bunun nedeni astronomik fiyatların yanı sıra, Avrupa ülkelerinin Rusya’ya bağımlı kalmamak için burunlarının dibindeki gazı almamalarıdır. GFP’nin 11 Temmuz 2022 tarihli analizde de şu bilgiler var: “Avrupa'nın sıvı gaz arayışı, Güney Asya'daki birçok ülkede ve dünyanın diğer bölgelerinde enerji arzını çökertme tehdidine dönüştü. Bu durum Pakistan, Bangladeş, Tayland ve diğer çeşitli ülkelerden gelen raporlardan anlaşılmaktadır. Örneğin Pakistan Petrol Bakanı Musadik Malik'e göre, 'bölgemizde mevcut olan her bir molekül' Avrupa devletleri tarafından satın alındığı için spot piyasadan sıvılaştırılmış gaz alamıyoruz. Hükûmet uzun süredir elektriği paylaştırmak, çalışma saatlerini azaltmak ve hatta zaman zaman sanayinin bazı bölümlerine giden kaynakları kesmek zorunda kaldı. Son dönemde büyümekte olan ihracat sektörü ciddi sorunlarla yüzleşmek zorunda. Aynısı, Bangladeş'te de geçerlidir. Tayland ve diğer ülkelerden de benzer haberler geliyor. Ayrıca yaptırımlar Rusya'nın gübre ihracatını engellemeye devam ediyor. Gübre eksikliği, örneğin Afrika'da tarımsal üretimin önümüzdeki yıl yüzde 20 hatta daha fazla çökmesine neden olabilir.”

GÜBRE FİYATLARI TARTIŞILIYOR

22 Eylül’de de GFP şunları açıkladı:

“Federal hükümet, BM'nin Batı'nın yaptırım politikalarının ciddi bir gübre kıtlığına yol açabileceği ve yakında küresel gıda krizini tırmandırabileceği yönündeki uyarılarını görmezden geliyor. Bunun nedeni, Rus finans ve ulaştırma sektörlerine yönelik yaptırımların gübre ihracatını büyük ölçüde engellemeye devam etmesidir. Savaştan önce Rusya ve Beyaz Rusya dünyadaki tüm gübrelerin yaklaşık yüzde 20'sini üretiyordu. Ayrıca ambargo politikası nedeniyle hızla yükselen doğalgaz fiyatları, gübre üretimini dünya çapında ciddi şekilde pahalı hale getiriyor; bunun sonucunda Avrupa'da üretimi durdurmak zorunda kalan fabrikaların sayısı artıyor. Avrupalı ​​çiftçiler artan maliyetlere uyum sağlamaya zorlanırken, gerekirse yurtdışında pahalı alımlarla ihtiyaçlarını karşılayabilirken, Afrika gibi daha fakir ülkelerde bu seçenek yok. Oradaki gıda üretimi, sadece gübre eksikliği nedeniyle beşte birden fazla düşebilir. BM Genel Sekreteri António Guterres salı günü defalarca uyardı. Berlin bundan rahatsız değil ve yaptırımlara bağlı kalıyor.”

YAPTIRIMLARA TEPKİ BÜYÜYOR AB İSE İNAT EDİYOR

RT Deutsch'un 22 Eylül 2022’deki haberine göre Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, Rusya'ya yönelik tüm yaptırımların en geç yılsonuna kadar kaldırmasını talep etti. Orbán, Moskova'ya yönelik cezai yaptırımların "Avrupalılara Brüksel bürokratları tarafından dayatıldığını, bunların ekonomik sorunlara, enerji krizine ve enflasyona neden olduğunu.” söyledi.

AB ise Rusya'ya karşı sekizinci paketi hazırlıyor. Bu, 27 AB ülkesinin dışişleri bakanları tarafından New York'taki BM Genel Kurulu'nun sınırlarında kabul edildi. AB dış politika sorumlusu Josep Borrell basın mensuplarına verdiği demeçte, "Yeni kısıtlayıcı önlemleri inceleyeceğiz." dedi ve yeni yaptırımların bireyleri olduğu kadar belirli sektörleri de ilgilendirebileceğini ekledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile iyi ilişkilerini sürdüren Orbán, Rusya'ya yönelik tüm yaptırımların kaldırılması talebiyle Brüksel'in planlarını boşa çıkarabilir. Orban “AB'nin yaptırım kararları, tüm üye devletler tarafından oybirliğiyle” kararlaştırılmasını hatırlatıyor. Macaristan 2004 yılından beri AB üyesi.

Almanya başta olmak üzere Batılı güçlerin ABD hegemonyasının peşinden giderek, güney ülkelerinin Rusya'ya karşı yaptırımlara katılması yönündeki talebi dillendirmesi, kendi ülkeleri için eşi benzeri görülmemiş bir enerji ve açlık krizi için hazırlanmak zorunda kaldıkları anlamına geliyor Ancak bu talebin saçmalığı, Berlin'deki iktidar partilerinin – SPD, Bündnis 90/Die Grünen, FDP – bunu tekrar tekrar gündeme getirmelerine engel olmuyor.

Sonraki Haber