Yaşar Kemal ve çağdaşları
HALİL YİĞİT GÖK
Aydınlık Gazetesi geçen günlerde Türk edebiyatını yakından ilgilendiren bir tartışmayı sayfalarına taşıdı. Cemil Gözel’in yazısıyla başlayan tartışmaya Cüneyt Akalın, Alp Hamuroğlu, Nadir Temeloğlu, Kuntay Gücüm, Şefik Çakmak ve Ceyhan Mumcu’nun dahil olmasıyla Yaşar Kemal’in edebi kişiliğinin yanı sıra ideolojik zemini de ele alındı.
Tartışma içerisinde yer alan yazılarda Yaşar Kemal’in çağdaşı romancılarla karşılaştırıldığı bir değerlendirme yoktu. Yaşar Kemal’in ‘feodal sosyalizme’ kapı aralayıp aralamadığı en yalın haliyle kendi dünya görüşünü paylaşan çağdaşı romancıların incelenmesiyle açıklanabilirdi.
RAHMET YOLLARI KESTİ
Rahmet yolları kesti Kemal Tahir’in yaygın anlayışa karşı çıktığı ilk romanı olmasının yanı sıra Yaşar Kemal konusunda da ayrıca bir önem taşımaktadır. Kemal Tahir bahsedilen eserini İnce Memed’in benimsendiği yıllarda yazmış ve İnce Memed’den bir yıl sonra yayınlamıştır.
Sezai Coşkun, Dergah yayınlarından çıkan Esir Şehrin Hür İnsanı – Kemal Tahir isimli eserinde romanı şu şekilde açıklamaktadır: “Yaşar Kemal’in İnce Memed’i yazmasından yaklaşık bir yıl sonra yayımlanan Rahmet Yolları Kesti, birçok eleştirmen tarafından İnce Memed’e bir anti tez olarak gösterilir. Kemal Tahir bunu kabul etmese de roman inceliğinde en büyük eleştiriyi, eşkıyayı, İnce Memed cephesinden görenlere yönelttiği görülmektedir.”
Kemal Tahir eserinde Maraz Ali isimli başkarakterini bütün roman boyunca ‘nam alma’ tutkusunun esiri olarak tarif etmiştir. Nam alma uğruna geçmişin büyük eşkıyalarından olan Maraz Ali sefil konumuna düşmüştür.
Köy ortamının ekonomik zorluklarına dikkat çeken eser kahramanlık sayılan eşkıyalığın arkasındaki ekonomik sebeplere parmak basmıştır. Köylülüğün ve eşkıyalığın dar yaşamlarına dikkat çekerek, eşkıyalığı eleştirmiştir. Eşkıyalığa bulaşanları ‘nam alma uğruna yoldan sapmış’ olanlar olarak tanımlayan yazar romanın ana karakteri olan Maraz Ali’nin ölümünü trajik olarak işlemiştir.
Kemal Tahir’e göre eşkıyalık bilimsel sosyalist övgülerin yanından bile geçemeyeceği bir olgudur. Sosyalist düşünce köylülerin başta olmak üzere ekonomik zorluklar yaşayan bütün kesimlerin refahını amaçlayan bir dünya görüşüdür. Refah hem ekonomik hem de toplumsal olarak geldiğinde feodal ilişkilerin çözülmesi yaşanacaktır. Eşkıyalığı, tam olarak açmak gerekirse eşkıya romantizmini ‘nam alma’ uğruna kırsaldaki insanların çözümsüzlüğe itilmesi olarak tarif etmiştir. Rahmet Yolları Kesti, İnce Memed’in karşıt görüşünü yansıtan toplumcu gerçekçi bir eser olarak Yaşar Kemal’in anlayışına karşı bu mesajı vermiştir.
DİĞER SOSYALİST YAZARLAR
Yaşar Kemal ile aynı dönemde eser vermiş diğer sosyalist yazarlara baktığımızda romanlarının merkezine eşkıyalık kavramanın oturtulmadığı görülmektedir. Orhan Kemal, Reşat Enis gibi yazarlar halkın içerisinde yer alan insanların büyük hikayelerine dikkat çekmiş ve daima çözüm odaklı eserler kaleme getirmiştir.
Ruh bunalımlarının derin olarak hissedildiği Reşat Enis romanlarında dahi karakterlerin bozuk düzenden kurtulmak için her türlü çabayı sarf ettiği gerçeği gözümüzün önünde durmaktadır.
Kemal Tahir ise karakterlerini tarihin sayfalarından seçmiştir. Osmanlı’nın kuruluş yılları, Kurtuluş Savaşı mücadelesi, İttihat ve Terakki dönemleri romanlarının ana eksenini oluşturmuştur.
Orhan Kemal halkın sözcülüğünü üstlenmiş, sıradan sayılan insanların hayat mücadelesine mercek tutmuştur.
Burada dikkat çekilmesi gereken husus romancıların karakter ve konu tercihidir. Çağdaşı sosyalist yazarlar modern toplum ve kurucu ilkeleri kaleme almaya çalışırken, Yaşar Kemal ısrarla feodal ilişkileri kaleme almayı tercih etmiştir.
Yaşar Kemal romanlarında ağalığa karşı başkaldıran eşkıya motifi çizerek, toplumun çözümünün Ortaçağ kavramlarında bulunduğuna dikkat çekmeye çalışmıştır.
Yaşar Kemal romanlarında cumhuriyete dair olumlu bir yan yoktur. Cumhuriyet’in kurumları tamamen ağalarla iş birliği yapmakta ve köylüyü ezen taraftadır. Teneke romanı baştan aşağı bu konu üzerine kurgulanmıştır.
Bütün vurgularını feodal ilişkiler içerisinden yetişmiş karakterlerin olumlu gördüğü özelliklerine yapmıştır. Çözüm yolu olarak modernleşme, aydınlanma gibi kavramlar sunmamıştır. Feodal ilişkileri kaleme aldığı tüm romanlarında eşkıyaların var oluş sancısını bir devrim motifi olarak tarif etmiştir. Romanlarında sunduğu çözüm yolu ise ya ağaların öldürülmesi ya da eşkıyaların diyarı terk etmesi olmuştur.
Açıkça söylemek gerekir ki Yaşar Kemal romanları bahsedilen nedenlerle ‘feodal sosyalizme’ kapı aralamıştır. Eşkıya romantizmini olumlu gören etnikçi siyasal akımlara ön ayak olmuştur.
Anlattığı hikayelerin olumlu yönlerine dikkat çekilirken, siyasi yönelimleri ve vurguları gözlerden kaçmamalıdır.