Yemen’in emperyalizme meydan okuması
Ensarullah, Yemen’in ta kendisi. Bütün bu emperyalist saldırılara karşı vatanını ve halkını koruyan hareket, İsrail saldırganlığına karşı Filistin’in fiili olarak yanında yer alma cüreti gösterdi, Kızıldeniz’i ABD ve müttefiklerine dar etti
2023 yılı uluslararası dengeler açısından köklü bir dönüm noktası yarattı. Rusya’nın Ukrayna’da Batı emperyalizmine karşı sürdürdüğü mücadelede kazandığı başarılar, Asya, Afrika ve Latin Amerika devletlerinin antiemperyalist mücadelesinde sıçramayla desteklendi. Yemen’in Kızıldeniz özelinde emperyalist kuvvetleri düşürdüğü durum, dünyadaki güç dengesinde ABD ve müttefiki gerici güçlerin aleyhinde devam ettiğini gösteriyor.
ABD DONANMASI ‘TİCARET’ YOLLARINI KORUYAMIYOR
Geçen yıl Nijer, Mali ve Burkina Faso başta olmak üzere Afrika’daki ilerici kuvvetler, Fransız emperyalizminin güçlerini Batı Afrika’nın maden zengini iç kesimlerinden kovmak için sıkı bir şekilde birleşti ve devletlerinin bağımsızlaşma sürecinde ciddi aşama kaydettiler. HAMAS’la yükselen Filistin direnişi, İsrail Siyonizmine karşı büyük bir ayaklanma başlatarak İsrail askeri gücünün yenilmezliği efsanesini yerle bir etti. Yemen’de Ensarullah, Kızıldeniz yolunu kesti ve Batı kapitalizminin ekonomik can damarını boğdu. ABD emperyalizminin dünya hâkimiyetini sürdürmek için güvendiği sözde uçak gemileri, Basra Körfezi ile Akdeniz arasında eli kolu dolaşıyor. Amerikan emperyalizminin donanması, dünya çapındaki deniz yollarının temel güvenliğini koruma yeteneğini kaybediyor. 13 Ocak gecesi ABD ve İngiltere başta olmak üzere Yemen’e yönelik emperyalist saldırganlık da bunu net bir şekilde ortaya çıkardı.
KIZILDENİZ’DE YENİ DÖNEM
ABD ile Yemen arasında Kızıldeniz’de yaşanan çatışmalar 2023 sonunda tırmanışa geçti. 31 Aralık’ta Yemen donanmasının İsrail’e can damarı olduğu gerekçesiyle Batılı ticari gemilere müdahalesine ABD donanmasına ait helikopterler karşılık verdi. Yemen de karşı atağa geçti ve teknelere ateş açtı. ABD güçleri ateşe karşılık vererek üç Yemen teknesini batırdı ve on mürettebatı öldürdü. Ardından 9 Ocak’ta Ensarullah 18 insansız hava aracı, iki gemi-savar seyir füzesi ve bir gemisavar balistik füze ile Kızıldeniz’de ABD’ye karşı bugüne kadarki en büyük saldırılarından birini yaptı. Bunun üzerine ABD, müttefiklerini harekete geçirme girişimini sürdürerek aralık ayı ortasında sözde “Kızıldeniz’deki ticari gemileri korumayı amaçlayan”, özde ise İsrail’e destek ve emperyalist ticari bölüşüme can simidi olma amacıyla “çok uluslu bir girişim başlattı”. 3 Ocak’ta bu “ortaklar” bir bildiri yayınlayarak “ABD’li yetkililerin Washington daha sert adımlar atmadan önce Ensarullah’a son bir uyarı niteliğinde olması gerektiğini” açıkladılar. 13 Ocak gecesi Yemen’e yönelik bombalama da bunun üzerine geldi.
Kızıldeniz’de Yemen’in İsrail saldırganlığına karşı Batı emperyalizmine karşı angajmanı değiştirdi. Yemen tarafından Kızıldeniz’de emperyalist donanmalara karşı yukarıda hatırlattığımız bir dizi saldırı, sadece son iki haftada cereyan eden olayları temsil ediyor. Yemen, kasım ayının ortasından bu yana, küresel ticaretin yüzde 15’inin geçtiği stratejik açıdan kritik bir boğaz olan Kızıldeniz’de ticari gemilere 20’den fazla saldırı düzenledi. Saldırılarını İsrail’in Filistinliler özelinde bütün bir insanlığa karşı yürüttüğü saldırganlığa bir yanıt olarak nitelendiren ve Yemen’in başkent Sana dâhil olmak üzere yüzde 80’inden fazlasını kontrol eden Ensarullah, İsrail’in güneyine doğru füze ve insansız hava araçlarını da ateşlediler. Kızıldeniz saldırıları emperyalist nakliye şirketlerinin Süveyş Kanalı’ndan geçişi durdurarak bunun yerine Afrika Boynuzu’ndan geçmeye zorladı ki bu da yolculuklarına yaklaşık on gün ekledi. Batı medyası saldırıların henüz küresel ticarette önemli bir kesintiye yol açmadığını söylese de uzun vadede artan nakliye maliyetlerinin petrol fiyatlarını ve dünya çapında tüketim mallarının maliyetini arttırmasının muhtemel olduğunu iddia ediyor. Elbette bunun esas suçlusunun Filistin’de insanlık tarihinin en büyük katliamlarından birine girişen İsrail olduğu gerçeği Batı medyasında yer bulmuyor.
ABD İÇİN ‘KÖTÜ’ VE ‘DAHA KÖTÜ’ SEÇENEK…
Gölge CIA olarak anılan CFR’nin yayın organı Foreign Affairs, saldırıdan kısa bir süre önce “Husileri Bombalamayın!” başlıklı bir değerlendirme yayımladı. ABD’nin önünde “kötü” ve “daha kötü” olmak üzere iki seçenek durduğuna dikkat çeken dergi, Amerikan çıkmazını da itiraf etmiş oluyor. “Kötü” seçeneğin diplomatik, “daha kötü”nün ise askeri mücadele sonrası diplomatik olduğunu iddia eden CFR uzmanlarının itiraflarının bir sebebi var. O sebep de Ensarullah hareketi merkezinde Yemenlilerin ABD emperyalizmi ve onun bölgedeki taşeronlarına karşı uzun yıllardır yürüttüğü başarılı mücadelede saklı.
DÜNDEN BUGÜNE ENSARULLAH HAREKETİ
1990’larda Amerikan etkisindeki Vahabiliğe karşı “Allah’ın Destekçileri” anlamına gelen Ensarullah ismiyle Suudi Arabistan’a yakın Sada’da kurulan grup, Batıcı uzmanların iddia ettiği gibi Şiilik temelinde değil; Kuzey Yemen başta olmak üzere ekonomik olarak ihmal edilmiş, siyasal olarak dışlanmış yoksul Yemen halkının destekçisi olarak ortaya çıktı. Bu temelde Yemen’deki farklı mezhepten grupları da birleştiren bir katalizör haline geldi.
Ensarullah hareketinin kırsal ve yoksul kesimde artan etkisine karşılık Ali Abdullah Salih hükûmeti, gruba karşı 2004’ten başlayarak birçok kez acımasız bir savaş başlattı ve hareketin karizmatik lideri Hüseyin Bedreddin el-Husi’yi öldürdü. Ancak bu saldırılar, hareketin kökünü kazımakta başarısız oldu ve beklenenin aksine Ensarullah hareketi yeni taraftarlar kazandı. Esas sebep antiemperyalist çizgide Yemen halkını kucaklayan ideolojinin geniş kesimlerce kabul edilmesiydi.
Abdullah Salih hükümetinin 2011 “Arap Baharı” ile yıkılması sonrası Ensarullah da kurulan Ulusal Diyalog Konferansı’nda (UDK) yer aldı ancak Batıcıların da etkisiyle sunulan “uzlaşma anlaşması”nı reddettiler ve 2013’te UDK’yi terk ettiler. Akabinde 2014’te başkent Sana ve parlementoyu ele geçirdiler. Bunun üzerin 2015’te ABD, Fransa ve İngiltere, o dönem Suudiler ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) üzerinden Yemen’e amansız bir hava harekâtı başlattı. Yemen’e yönelik emperyalist saldırganlık, 21. yüzyılın en büyük insanlık krizlerinden birini yarattı ve 2015-2022 arasında binlerce Yemenli öldü, 5 milyon kişi yerinden edildi ve ülke nüfusunun üçte ikisi (20 milyon) kişi kıtlık sınırında yaşamaya muhtaç kılındı.
Batı’nın “Husiler” dediği Ensarullah, Yemen’in ta kendisi. Bütün bu emperyalist saldırılara karşı vatanını ve halkını koruyan hareket, İsrail saldırganlığına karşı Filistin’in fiili olarak yanında yer alma cüreti gösterdi, Kızıldeniz’i ABD ve müttefiklerine dar etti. Bugün Gazze veya Batı Şeria’da bir Filistinliye sorarsanız, kendi mücadelelerine en büyük desteğin Yemen’den geldiğini söyleyecektir.
2024’TE JEOPOLİTİK KIRILMA DERİNLEŞECEK
Şimdi ABD emperyalizmi, hem de seçim dönemi yaklaşırken çözümsüzlük içinde debeleniyor. Amerikan medyası Yemen’de askeri güç kullanımının sonuçsuz kaldığı itirafını manşetlerine taşıyor. ABD hegemonyasının belirleyiciliği “uluslararası caydırıcılık” ayaklar altına alındı. ABD’nin Türk ordusuna yönelik PKK üzerinden saldırılarının artmasını da bu tablo da görmek gerekir. Seçeneksizleşen hegemonyasını saldırganlığı artırarak seçenek yaratma stratejisi güden ABD, “diplomasiyi caydırıcıkla birleştirme” adlı yeni bir çözümsüz kuyuya ilerliyor. 2024’te ABD hegemonyasının gerileyişini hızlandıracak gelişmeler: Filistin’in İsrail’e tarihi direnişi, Rusya’nın adım adım zafere yaklaşması, Batı Asya’da Türkiye, Suriye ve İran başta olmak üzere bölge ülkelerinin Amerikan saldırganlığına karşı mücadelesini ortak bir zeminde yürütme seçeneklerini artırdığı ölçüde keskinleşecektir.