Yeni bir başlangıca ‘Ön Söz’

Türk çağdaş resim sanatının değerli isimlerini bir araya getiren Cadde 160 Art Gallery bugün ilk sanatsal faaliyetini hayata geçiriyor. Sergide 30’a yakın eser yer alacak. Sanatçılara ‘Ön Söz’ün içeriğini sorduk.

Kadir Ablak, İsmail Tetikçi ve Osman Akça'nın eserlerinden oluşan Ön Söz Resim Sergisi, 23 Şubat -17 Nisan tarihleri arasında ziyaretçilerin seyrine sunuluyor. Sergide sanatçıların toplamda 30'a yakın eseri yer alacak.

Sanatseverlere bu üç değerli sanatçının yapıtlarını bir arada izleme fırsatı sunarak "merhaba" diyen sanat galerisi, Ön Söz Resim Sergisi ile küresel olarak geçirilen zorlu günlerde sanatla aydınlanan yepyeni bir kapı aralıyor.

Sergi, kaotik kentleşmenin, özgürlüğün ve varlık/hiçlik diyalektiğinin sınırlarına dek dokunurken, eserleriyle kaostan güzelliği, imgelerden özgürlüğü ve hiçlikten varlığı yaratan sanatçıları aynı mekânda buluşturuyor.

Kadir Ablak'ın bu sergide yer alan çalışmaları, kentleşmenin yaşamlara sirayetini estetik bir boyutta sorgulama özelliğinin eşsiz örneklerini sunuyor.

Osman Akça, eserlerinde özgürlük kavramını imgesel bir biçimde ele alışı ile öne çıkarken, İsmail Tetikçi, ustalıkla eserlerinde yarattığı peyzajda tek bir figür ve gölgeyle, bir varoluş sorgusuyla izleyenleri baş başa bırakıyor.

Cadde 160 Art Gallery, sanatçıların açık metinlerinin ön sözleri olan eserlerinin bir araya geldiği bu sergiyle, kendi faaliyetlerinin ön sözlerini yazıyor...

Sergi, ziyaret saatleri içinde pandemi sürecinde alınan tüm sağlık tedbirlerine uygun olarak ziyaretçilerini ağırlamayı bekliyor.

Sanatçılar Aydınlık’ın sorularını yanıtladı;

Zorlu bir salgın sürecinden geçiyoruz, serginizi ve Cadde160 Art Gallery’nin sizin serginizle sanat yaşamına adım atmasını nasıl değerlendirirsiniz?

İsmail Tetikçi: Toplumların kültür sanat hayatı ve gelişmişliklerinde en önemli basamaklardan biri hiç şüphesiz sanat galerileridir. Bir konser salonu, tiyatro binası gibi, bir sanat galerisi veya mekanı da topluma eş değer kültürel katkı sağlar. İçinde bulunduğumuz kötü dönemde böyle bir galerinin açılıyor oluşu bu kültürel ihtiyacın insan ve toplum yaşamında ne kadar vazgeçilmez olduğunun da bir ispatı gibi. Cadde 160'ın iddiası, kaygısı ve amacı da bu paralelde. Yani şehrin kültür hayatında resim sanatı ile beraber sanatın her alanını içinde barındıracağı bir kültürel yaşam mekanı olmak.

Kadir Ablak: Sanata yapılan yatırım en önemli yatırımdır ve dediğiniz gibi, her anlamda zorlu geçen bu süreçte, sanat adına yapılan bu girişimin takdire layık olduğunu düşünüyorum. Cadde160 Art Gallery'nin kurucuları Fatih Doğan Ateş ve İsmet Kemal Çelik beyler yakinen de tanıdığımız kişiler. Finansal kaygılar önceliğinden çok uzak, bütünüyle sanata ve sanatçıya destek hedefiyle bu yola çıktılar. Galerinin tüm süreçlerinde, sanatçılarının düşünce ve önermelerine kıymet vererek bu oluşumun yaratıcıları oldular. Çok inanıyorum ki, hayata geçirecekleri projelerle çok kısa bir zaman içinde Türk resim sanatında önemli bir yer edinecekler. Kendilerine şahsım adına teşekkür ediyor, Türk sanatına ve sanatçılarına hayırlı olmasını diliyorum.

Osman Akça: Böyle bir dönemde şahane bir sanat mekanının açılmasından ve bu mekanın hayalinden başlayarak, her aşamasında diğer arkadaşlarımla birlikte yer almaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Bu mekanı ilk görmeye gittiğimizde çok heyecanlanmıştık. Birçok problemle uğraşıldı. Zannediyorduk ki söz konusu sanat olunca herkes çözüm noktasında yardımcı olur. Ancak hiç öyle olmadı ama sonunda her şey halledildi ve “Ön Söz” isimli karma sergimizle sanat hayatına yeni başlayan bir galerinin ilk sergisini gerçekleştiriyoruz.

Böyle güzel bir galeriyi sanat hayatına kazandırdığı için Fatih Doğan Ateş ve İsmet Kemal Çelik ve sanatçı arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

GERÇEKLERİN ESTETİĞİ

Eserlerinizin yaratımında motivasyon kaynağınız nedir? Sanat görüşünüz ve sanatsal arayışınızdan söz eder misiniz?

İsmail Tetikçi: Benim resim yapmamı güdüleyen temel sebep insan olmak ve onun duygularını taşıyor olmak. İki temel şey birbirini destekliyor. İlki fiziki ihtiyaçlar; yemek, içmek, uyumak gibi. Ben resim yapma meselesini bunlardan biri haline getirdim zaman içerisinde. İkincisi ve resimlerimin arka planında bulunan önemli neden; insan duyguları, sezgi, mutluluk, his, mutsuzluk, umut, umutsuzluk, keder, ferahlık gibi buraya yazabileceğim onlarca insana has duygu. Kısacası insan yaşamı ve içinde bulunduğu dünya benim asıl meselem. İnsanın varoluşu, yaşam hikayesi gibi bir çok konu resimlerimi yapmamın esas sebepleri arasındadır diyebilirim.

Osman Akça: Resim yapma isteğim aynı zamanda kendimi ifade edebilme biçimidir, duygu alışverişidir. Bu bir renk, bir leke veya bir kompozisyonla geçer insanlara. Konu tercihlerim, yıllarca yaşadığım kent olan İstanbul’un bazen en bilindik, bazen de hiç farkedilmeyen yerlerini çalışarak geçti.

2017 yılından bu yana “Bisikletler ve Güvercinler” serilerini çalışmaktayım. Benim için iki konunun ortak noktası “özgürlük”tür. Cadde160’ta şu anda gerçekleştirdiğimiz karma sergimizde, 9 adet bisikletler serisi resmim var. Bu seriden kısaca bahsetmek isterim;

Her insanın mutlaka bir anısı vardır bisiklet üzerine, tabi ki benim de var. Hatta aileden büyüklerimin gelir kaynağı olmuştur bisiklet. Resimlerime dahil olmalarının nedeni özgürlük simgesi olmasının yanı sıra, bugün sürdürülebilir yaşam, sürdürülebilir kent ve sürdürülebilir ulaşım önerilerinin başında yine bisikletlerin olmasıdır. Ve bisikletler bu şehre çok yakışıyor.

Kadir Ablak: Bildiğiniz üzere, uzun bir süredir "bir metropolün anatomisi" serisi üzerine eserler üretiyorum. Çalışmalarımda metropolün görüntüsü İstanbul'dur ancak ben bu şehirle, yaşamların anatomisini gözler önüne seriyorum. Bir eli Anadolu bir eli Avrupa olan olağanüstü bu kentte birbirine karışan ve de aynı zamanda karışamayan yaşamları... Zıtlığın ve farklılığın çatılarından, duvarlarından ve sokaklarından dahi anlaşıldığı bu kentin büyüleyici yönlerinden uzaklaşıp gerçeklerine, sorunlarına yönelmek ve bu gerçeği estetiğe dönüştürebilmek sanatımdaki esas arayıştır.

NORMALE DÖNÜLECEK

Salgın döneminin sanata hem olumsuz hem de olumlu yansımaları olduğu görülüyor.. Size göre bu süreç Türk sanatına nasıl yansıyacak?

Kadir Ablak: Şahsım adına, bir sanatçı olarak yaratım sürecimde olumsuz bir yansıması olmadı. Bilakis yaşamın her alanından, birbirimizden izole olduğumuz bu süreçte sanata olan ihtiyaç tüm kesimlerce fazlasıyla duyumsandı. Dolayısıyla bu süreç sona erdiğinde izleyici nicelik ve niteliğinin olumlu anlamda değişmiş olduğunu göreceğimizi düşünüyorum ki; izleyici kitlesinin artması, gelişmesi bir sanatçının zannediyorum ki eser yaratımından sonra en önemsediği husustur.

Dijital platformlarda tüm sanat faaliyetlerinin kitlelere kolayca ulaşabilir bir duruma gelmesi yine pozitif gördüğüm bir değişim. Değişen dünyada dijitalleşme kaçınılmaz olarak yaygınlaşacak ve sanata yansımaları mutlaka olacaktı. Pandemi, bu süreci hızlandıran bir faktör oldu ve ben bunu olumlu karşılıyorum.

Osman Akça: Pandemi döneminde resim üretimi anlamında her hangi bir değişiklik olmadı. Yanı sıra satış anlamında ciddi bir ilgi ve artış gözlemliyoruz. Eserlere daha çok sosyal medya, sanal galeri ve müzayedeler aracılığıyla ulaşılıyor. Bu şartlarda tabi ki böyle olması gerekiyor. Ancak hayat normale döndüğünde, bunun yine galeri, fuar gibi yerler üzerinden devam edeceğini düşünüyorum, daha doğrusu arzuluyorum. Sonuçta hala Louvre Müzesi’nde “Mona Lisa” tablosunun önünde insanlar kuyruk oluyorsa aksi düşünülemez.

İsmail Tetikçi: Sanatçılar açısından; yaşam biçimi olarak çok bir şey değişmedi aslında. Zaten günün büyük bir kısmını eser üretmek için izole yaşıyorlardı. Eser sergileme noktasında değişiklikler oldu. Sosyal medya daha hareketli hale geldi resim sanatı için ancak ne sosyal medya, ne çok ciddi hazırlanmış üç boyutlu sanal galeriler, hiçbiri reel olarak bir resimle yüz yüze olma durumunu yaşatamıyor. Belki hiçbir zaman da yaşatamayacak. Şayet beş duyu organımızla sanal ortamda resim izleme teknolojisi gelişmez ise... Tuval, kağıt, duvar, yani resim yapma yüzeyi üzerine çok fazla güncel deneysel eserler üretiliyor. Günümüz sanatı en uç denemeleri bile kabul edebiliyor. Bu büyük bir zenginlik. Pandemi nedeniyle de yeni şeyler eklendi, eklenecektir de. Ancak insan, en başından beri insan. Yine bence, belki de en büyük hazzı, tatmini, yine penturden, kağıt üzerindeki karakalemden alacak. Tıpkı hiç sıkılmadan yüzyıllardır dinlediğimiz klasik müzik gibi.

Sonraki Haber