‘Yeni bir dünya kuruluyor’
Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosunun öncülüğünde düzenlenen ‘Yeni Uluslararası Düzen’ sempozyumu yapıldı. Sempozyuma aralarında Çin, Rusya, Pakistan, Suriye, Filistin, Avustralya, İsviçre, İran, Vieatnam ve Venezuela olmak üzere 25 ülkeden 40 hükümet temsilcisi ve uzman katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını Vatan Partisi lideri Dr. Doğu Perinçek yaptı. Perinçek konuşmasında, “Yeni bir dünya kuruluyor ve insanlık tarihinin en büyük devrimci atılımının eşiğindeyiz” dedi.
Perinçek’in konuşmasından sonra ilk oturumun moderatörlüğünü Vatan Partisi Çin Temsilcisi Adnan Akfırat yaptı. Dünyanın dört bir yanından etkinlik için çevrimiçi konferansta buluşan temsilcileri selamlayan Akfırat, ilk konuşmacı olarak Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komite Uluslararası İlişkiler Bürosundan Dr. Zheng Dongchao’yu tanıttı. Zheng Dongchao yaptığı konuşmada şunları vurguladı:
“Dünya çapından katılımcılarla uluslararası düzen tartışması fırsatı sağladığı için Vatan Partisi’nin nazik davetine teşekkür ediyorum. Pandemi koşullarında dünya, olağanüstü değişimlerden ve zorluklardan geçiyor. Değişim, insanlık tarihinin ilerlemesi için önemlidir. Bizim de pandemi koşullarında uluslararası işbirliğini nasıl yeniden sağlayıp bu zorluklara ne tür cevap vereceğimiz ve işbirliği temelinde nasıl bir araya geleceğimizin önemli olması gibi. Bugün dünyada sanayi üretimi, internet ve yapay zeka gelişimi konusunda büyük ilerlemeler olmaktadır. Küresel yönetişimi, tek kutuplu ve zorbalığa dayalı politikalarla değil, karşılıklı yararla, çok yanlılık ile kuracağız.”
‘ÇİN MAO’NUN YOLUNDA ISRAR ETTİ’
Çin’deki Fujian Normal Üniversitesinden Prof. Lu Baolin ise “Neo-emperyalizmin 5 temel özelliği” üzerine bir sunum yaptı. Prof. Lu, sunumunda şunları belirtti:
“Neo-emperyalizm, ülke sınırlarını genişletmek ve sermaye dağılımını yeniden düzenlemenin yeni biçimidir. II. Dünya savaşı sonrası, neo-empeyalizmin hedef aldığı geri kalmış ülkeler sosyalizm yolunda ciddi yaralar alsa da, yolda devam ettiler. Çin de Mao’nun yolunda ısrar etti. Temeli yağma olan bu çürüyen sistem, hegemonya ve yağmaya dayanan bir kapitalizm şeklidir ve ABD tarafından yürütülür.
Elbette bu yüzden ABD demokrasi ve özgürlük gibi değerlerin savunuculuğunun timsali değildir. Askeri ve ekonomik tehditler, çifte standart diplomatik uygulamalarla gelişen ülkeleri hedefe koyar. ABD eski Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Çin’in Latin Amerika’da yaptığı ekonomik işbirliği anlaşmaları için “Çin yeni bir emperyalist ülke” demişti ve Latin Amerika’yı Çin’in bu ülkelerde işsizliği, üretim sektörünü ve çalışma ücretlerini olumsuz olarak etkileyeceği konusunda uyarmıştı. Tillerson’un iftiralarına karşı Çin 1995’ten beri Latin Amerika’da işletmeyle 1,8 milyon istihdam yaratmış ve bu iş ahlakıyla uyumlu biçimde hukuki düzenlemeler altında yapılmıştır.
ABD 2003’te de Irak hakkında kimyasal silah yalanlarını ortaya atmış ve işgal sonrası herhangi bir kanıt bulamamıştı çünkü ABD aslında Irak’ın petrol kaynaklarına hâkim olmak istiyordu.
Nitekim neo-emperyalizm çağında rantçı ülkelerin sayısı çarpıcı biçimde artmış ve bu küçük kapitalist ülkelerde çürüme daha da kötüleşmiştir.
Günümüzde kafa karışlığı yaratan şey bugün az sayıda ülke sosyalizmi inşa ederken birçok kapitalist ülke hala yok olmamasıdır ve bu önemli bir soruyu doğurur: Modern kapitalizmin geçiş süreci neye eğilimli olacak, azalmaya mı yoksa tamamen parçalanmaya mı?
Dünyadaki her şeyde olduğu gibi neo-emperyalist sistem sürekli değişmektedir ve insanlık tarihi boyunca olduğu gibi hiçbir şey sonsuz değildir.
Öte yandan bu değişim ve dönüşüm azdan çok miktara doğru yükselmektedir ve neticede neo-emperyalizm çeşitli mücadeleler sonucu yıkılacak ve sosyalizme dönüşecektir.
Özetle 21. yüzyılda uluslararası sınıf mücadelesinin başta sosyalist ülkeler olmak üzere uluslararası güçlerin başını çektiği adalet ve gelişme temelinde dünyadaki işçi sınıfı ve kitleler devrimlere ve dünya barışına ivme verecektir.
Bu da neo-emperyalizmin ve küresel kapitalizmin önünde sonunda küresel sosyalizme yerini bırakacağı anlamına gelmektedir.”
TEK KUTUPLUDAN ÇOK KUTUPLUYA GEÇİYORUZ
Toplantıya BRIQ dergisi adına katılan Avukat Faik Işık,
“Bu BRIQ dergisi ile daha da mümkün. Türkiye, bu konuda tarihi ve kültürel birikimiyle anahtar bir rol oynuyor. Türkiye bu süreçte sadece Çin ile değil bütün Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleriyle birliktedir.
Ortak sorunlara ortak çözümler üretmemiz lazım. Avrasya cephesi olarak benzer çıkarlara sahibiz. Atlantik-Avrasya çatışması bütün dünyayı ilgilendiriyor. Kovid-19 neticesinde neoliberalizmin Atlantikçi küreselleşmesi, müdahalelerini arttırdı. Ama gelişen dünya ülkeleri ABD’nin müdahale ve yaptırımlarına karşı koydu.
Türkiye bugün Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta ABD kışkırtmalarına ve aşağılamalarına karşı haklarını savunuyor. BRIQ dergisinin içeriği ve işlevi bu konuda çok önemli bir yerde,
Pax Americana çoktan bitti. Atlantik medyasınca filtrelenen kışkırtıcı haberlere karşı BRIQ’le bilimsel ve entelektüel cevaplar veriyoruz
Türkiye, Rusya, Çin, İran arasındaki sorunlu konu başlıklarından biri de kültür emperyalizmi ve doğrudan iletişimdir. Bunu birbirimizin dillerini ve kültürlerini öğrenerek aşmalıyız.”
‘GELİŞEN ÜLKELER KABUKLARINI KIRIYOR’
Kore’nin Barışçıl yeniden birleşmesi için Asya-Pasifik Komitesi’nden Avusturalyalı Peter Woods ise konuşmasına “Vatan Partisi’ne çok kutupluluk ve alternatif bir dünya düzeniyle ilgili yapılan bu etkinlikteki liderliği için teşekkür ederim” diyerek başladı. “Emperyalizme ve kolonyalizme karşı yeni bir dünya düzeni aranıyor ve gelişen ülkeler kabuklarını kırıyor” diyen Woodsi şöyle devam etti:
“ABD, diğer ülkelerle ilgili iddia ettiklerine karşın çocuklara, kadınlara ve yaşlılara karşı nükleer bomba kullanan tek ülke ve sayısız savaş suçu işlemiştir. Çin’i şeytanlaştırıp Asya’daki ülkeleri ona karşı kışkırtıp çıkarlarına uygun hale getirmeye çalışıyor, Çin’i askeri ve siyasi olarak kuşatıyor.
ABD, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne (KDHC)’ne ve Filistin’e yönelik destekçi ülkeleriyle birlikte saldırgan ve bölücü uygulamalar güdüyor ve bu aslında Avustralya’nın da çıkarına değil. ABD’nin kibirli rejiminin tek taraflı uygulamaları, şiddetli şekilde sözde müttefiklerini de buna dâhil ediyor.
Örneğin Avustralyalı Julian Assange (wikileaks) doğruları ortaya koyduğu için ABD tarafından haksız yere mahkûm edilmeye çalışılıyor. ABD’deki isyanlar bir değişim istencinin iradesini ortaya koyuyor ve bu gerçekçi taleplerle ilgili: İşsizlik, ekonomik sıkışmışlık ve hükümetlerinin yanlış politikalarına karşı haklı birer tepki.
Çin’in altyapısı ve yurttaşlarına sağladığı imkânlar birçok Batı ülkesinden ve ABD’dekinden çok daha iyi. Bu yüzden ABD Çin’e ekonomik ve siyasi olarak zarar vermek için çabalıyor. Bütün bu zarar verme çabaları kesinlikle mahkûm edilmeli
‘MUSTAFA KEMAL BİZİM KAHRAMANIMIZ’
Pakistanlı senatör Mushahid Hussain Sayed, konuşmasına “Türkiye ve Çin, Pakistan’ın en yakın müttefikleri” diyerek başladı. Senatör Sayed, “M. Kemal Atatürk bizim de kahramanımız” dedi ve şöyle devam etti:
“Doğu Perinçek’in emperyalizmin küresel mafya rejimi çökmüştür söylemine ve Peter Woods’un Hindistan-Pasifik işbirliğine yaptığı vurguya katılıyorum. . Bugün ABD, tıpkı Batı Avrupa’nın daha önce başına geldiği gibi gerileyen bir konumdadır. İnsanlık bugün, ekonomik zorluklar ile karşı karşıyadır. En az ekonomik zorluklar kadar bilgi kirliliği ve dezenformasyon da diğer önemli bir problem. Kasıtlı yanlış bilgi ve medyanın bu yönde kullanılması en tehlikeli silahlardan biri. Batı propagandası ve yalan bilgi, bugün insanlığı zehirlemektedir. Bunun ile düşüncelerin savaşının yaşandığını görüyoruz, yalan bilgi tamamen ideolojik mücadele kaynaklı. Sistematik biçimde üretilen yalan haberlere karşı kolektif bir şekilde ve gerçeği öne çıkararak cevap vermeliyiz.”
‘EMPERYALİST HEGEMONYANIN ORTADAN KALDIRILMASI GEREKİR’
Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı Prof. Dr. Semih Koray, “ABD hegemonyasına hizmet eden neoliberal uluslararası düzen işlerliğini yitirmiş durumdadır” dedi ve konuşmasında şunları ifade etti:
“Bütün dünyada her ülkenin kendi gelişmesi açısından yararlanabileceği bir işbirliği ve dayanışmayı olanaklı kılacak yeni ve adil bir uluslararası düzen arayışı söz konusudur. Bu arayışın ortak zeminini emperyalist hegemonya karşıtlığı oluşturuyor. ABD hegemonyası, Ezilen ve Gelişen Dünya ülkelerinin yanı sıra, gelişmiş kapitalist ülkeleri de hedef alıyor. Onun için hegemonya karşıtlığı geniş bir yelpazeyi kapsıyor ve geniş bir çeşitlilik gösteriyor. Değişik ülke ve siyasal güçlerin bu mücadeleler içinde edindikleri deneyimleri paylaşmalarını sağlayacak bir etkileşim zeminine ihtiyaç var. Yeni Uluslararası Düzen Sempozyumu, böyle bir ortak zemini oluşturma hedefiyle düzenlenmektedir.
Adil bir uluslararası düzenin temel ilkeleri geçen yüzyılın bağımsızlık, kurtuluş ve devrim mücadeleleri içinde en duru ifadesini “barış içinde yaşamanın beş ilkesi”nde bulmuştur. Ancak bu temel ilkelerin dünyaya egemen hale getirilmesi, öncelikle emperyalist hegemonyanın geriletilip ortadan kaldırılmasını gerektirmektedir. Bu sempozyum, ABD’nin hegemonya gücünü pekiştirmek amacıyla neoliberal dünya düzenini yeniden canlandırma girişimlerini sahneye koymaya çalıştığı bir ortamda toplanmaktadır.”