Yenidoğan çetesi davasında tutuksuz sanıklardan yeni itiraflar geliyor...

İstanbul'da SGK'dan daha fazla para almak için yenidoğan bebekleri önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek en az 10 bebeğin ölümüne neden olan ve haksız kazanç sağlayan 'yenidoğan çetesi' davasına devam ediliyor. Duruşmanın 9. gününde tutuksuz sanıklar dinleniyor...

Yenidoğan çetesi davası, İstanbul Bakırköy Adliyesi'nde devam ediyor. 18 Kasım'da başlayan davanın 6 gün süren ilk kısmında 22 tutuklu sanık savunmasını yapmıştı. Sanıklar, usulsüzlükle ilgili bazı iddiaları kabul ederken, kasten öldürme gibi suçlamaları reddetmişti. Mahkeme dün yapılan yargılamada 5 tutuksuz sanığı dinledi. Bugün 13 tutuksuz sanığın dinlenmesine devam edilecek.

‘HASAN BASRİ GÖK BASAMAKLARI DEĞİŞTİRMEMİ İSTEDİ, YAPTIM'

Tutuksuz Sanıklardan hemşire Renginar Molla savunmasını yapmak üzere kürsüye geldi.

Hemşire Renginar Molla, savunmasında, "Dolandırıcılık ya da örgüte üye olma gibi suçları kabul etmiyorum. Hemşirelik dışında bir görev yapmadım. Doktor yönlendirmesi ile çalıştım. Evrak işlemlerini Fırat Sarı ve Hasan Basri Gök yapıyordu. Hasan Basri Gök zaman zaman bebeklerin basamaklarını değiştirmemi istiyordu. Ben de Fırat Sarı'nın talimatı olduğunu düşünerek yapıyordum." dedi.

Molla, savunmasının devamında, "Fırat Sarı'dan para aldım. Yurtdışına çıkacaktım.. İhtiyacım vardı. İstedim. O da verdi. Daha sonra da o parayı geri almadı" dedi.

CNN muhabiri mahkemede gerilimin arttığını söyleyerek şunları söyledi:

"Renginar Molla, Fırat Sarı'yla yenidoğan ünitesinde tanıştığını söyledi. Diğer sanıklarla örtüşecek şekilde Hakan Doğukan Taşçı'nın hastanede adeta doktor görevi gördüğünü, Fırat Sarı'nın yokluğunda Hakan Doğukan Taşçı'nın epikriz raporlarını değiştirme, basamak sistemleriyle oynama gibi birtakım talimatları verdiğini üstü kapalı bir şekilde söyledi. Ayrıca Renginar Molla sanık kürsüsündeyken tansiyon yükseldi. Sanığın tapeler okunduğunda geçmişteki konuşmaları sorulduğunda 'Bilmiyorum, hatırlamıyorum, öyle demek istemedim' gibi birtakım tekrarlı cevaplar verince mahkeme başkanı bu duruma biraz sinirlendi. Şöyle bir cevap verdi; 'Yıllardır tape okuyorum, ağır ceza dosyalarına giriyorum. Ben tapelerle, bu ifadelerle yıllardır uğraşıyorum. Karşınızdaki insanın sizin bu tapenizi okuduğunda ne düşünebileceğini lütfen hafife almayın. Benim bazı şeyleri okuduğumda düşündüğümü anladığımı farkına vararak cevaplarınızı bu yönde verin" gibi bir çıkış yaptı. Sanık sürekli 'ben yanlış bir şey yapmadım' diye savunmalar yapıyor."

YENİDOĞAN ÇETESİ DAVASINDA KİM NE DEDİ?

Duruşmanın 8. gününde de tutuksuz sanıkların ifadeleri dinlendi. 5 sanığın dinlenildiği duruşma yaklaşık 9,5 saat sürdü.

Bu arada, dava kapsamında 22 tutuklu sanık ile 12 tutuksuz sanığın savunması alınmış oldu.

'BİR SÜRE FIRAT SARI'NIN İŞİNİ YAPTIM'

Tutuksuz sanık hemşire Ceren Hatice Kırım, "Sana şirketten gelen paraları kendin mi alıyordun yoksa dağıtıyor muydun?" sorusu üzerine, "Fırat Sarı'nın sekreteri istifa etmişti. Bir süre onun işini yapmamı istedi ama isteyerek yapmadım. Kendisinin istediği kişilere paraları gönderdim. Gelen her paranın çıkışı oldu. Maddi menfaatim yok. Benim üzerime bir hattım vardı, çıkarıp Fırat Sarı'ya vermiştim. Kullanıp kullanmadığını bilmiyorum. Daha sonra hattı kapattım." dedi.

'ÇOK ŞÜKÜR Kİ BU İDDİANAMEDE BEBEKLERİN VEFATINDAN SUÇLANMIYORUM'

Tutuksuz sanıklardan Medilife Beylikdüzü Hastanesi'nin başhekimi Ahmet Atilla Yılmaz suçlamaları reddetti. Başhekimin görevinin Sağlık Bakanlığının tanımında hastaneyi yönetmek olduğunu anlatan Yılmaz, bu kişinin ciro arttırmak gibi kaygısının olamayacağını söyledi. Medisense şirketiyle resmi bir anlaşmaların olmadığını bildiğini savunan Yılmaz, ödemelerin kesinlikle başhekimlik ve yönetim dışında olduğunu düşündüğünü anlattı.

Yılmaz, "Emekli olduktan sonra da Beylikdüzü Medilife Hastanesi'nde genel cerrah ve başhekim olarak başladım, taa ki hastanemiz kapanıncaya kadar. Kamuyu bilerek ve isteyerek dolandırmam bence hayatın olağan akışına aykırı. Çok şükür ki bu iddianamede bebeklerin vefatından suçlanmıyorum. Dört kız çocuğu babası olarak böyle bir suçlama iyi ki de yok." ifadesini kullandı.

Sanık Yılmaz, mahkeme başkanının "Sevklerle ilgili bilgin var mı?" sorusunu üzerine "Bu davadan sonra baktım gerçekten. Yenidoğanın yüzde 75'i bizim kendi hastanemizde olan doğum. Dışarıdan çok sevk gelmiyor." diye konuştu.

MAHKEME BAŞKANINI SİNİRLENDİREN SAVUNMA

Tutuksuz sanık Ayşe Gizem Büyükköleş ise ifadelerinin bizzat kendisi görmüş gibi yazıldığını, bu durumu düzeltmek istediğini söyledi. Büyükköleş, görevinin sadece hastaların bakımını ve beslenmesini yapmak olduğunu savunarak, "O dönem sadece beş aylık bir hemşireydim. Bilgim çok kısıtlıydı. Ne benim ne Tuğçe Toptemel'in ihmalinin olmadığını düşünüyorum. Fırat Sarı'nın bende iletişim numarası yoktur. Maaşım asgari ücrettir." diye konuştu.

Mahkeme başkanı, Büyükköleş'in sorulara "bilmiyorum" şeklinde cevap vermesi üzerine "Hemşireye soruyorum, 'bilmiyorum' diyor. Doktora soruyorum, yok. Başhekime soruyorum o dünyadan bir haber. Hiçbiriniz bilmiyorsunuz. Bu nasıl hastane yönetmek." diyerek tepki gösterdi.

'SAVCIMIZDAN ALLAH RAZI OLSUN'

Tutuksuz sanık doktor Şeyhmus Çelik, 38 yıllık hekim olduğunu belirterek, "Bu olayın ortaya çıkması için şikayet eden ve teknik destek takibi yapan sayın savcımızdan, emniyet mensuplarımızdan Allah razı olsun." dedi.

Çelik, şunları söyledi:

"Hakan Doğukan Taşçı ve Hasan Basri Gök kendilerini hasta yakınlarına Şeyhmus Çelik olarak tanıtıp, 112'den aldıkları hastaları başka hastanelere para karşılığı sevk etti. Fırat Sarı savunmasında bana ödeme yaptığını söylemiştir. Sarı, bana düzenli ödeme yapmamıştır. Maaşımı hastaneden alırdım. Şirketten maaş almadım. Duygu Hastanesi'nden ayrıldığımda içerideki bir maaşımı Fırat Sarı'dan aldım.

"Hayatımda hiçbir örgüt kurmadım, örgüte de üye olmadım. Hiçbir örgütün emrini de yerine getirmedim. Bu nedenle hakkımdaki suçlamayı kabul etmiyorum. Ben mesai saatlerine uyan bir hekimim. Her sabah yenidoğan ünitesine giderek sorumlu veya kıdemli hemşirelerle vizit yapar, notları aldırırım. Daha sonra belgelere doktor kaşesi vurarak imzalarım."

'BAŞIMA BİR ŞEY GELMESİN DİYE DELİL TOPLAMAYA BAŞLADIM'

Birinci Hastanesi'nde sekreterlik yapan tutuksuz sanık Gözde Kul Yadigar ise dikkat çeken itiraflarda bulundu.

Yadigar, SGK'nin denetime başladığı süreçle ilgili, şunları anlattı:

"Her gün denetim oluyordu. Ben bu sürece kadar bir şey anlamadım. Sürecin işleyişinin bu şekilde olduğunu düşünüyordum. Doğukan kızlarla konuşma yaparak, yapmaları gerekenleri anlattı. Bazıları yapmak istiyor, bazıları yapmak istemiyordu. Doğukan da 'Ben bunları keyfimden yapın demiyorum, birileri yapın diyor söylüyorum.' Diyordu. Bazı şeylerin değişmeye başladığını gördüm. Hastanede aşağıda bir oda ayarlanmış ve burada evrakların yapılacağı söyleniyordu. Ekip kurulduğu, epikrizlerin düzenleneceği söylendi. Bir şeyler olacağını hissediyordum. Başıma bir şey gelmesin diye delil toplamaya başladım. Yazmadık diyorlar ya, yazmadık demeleri imkansız. Odaya gidip baktım, kızlar oturmuş yeniden epikrizler yazıyorlardı. Eski çarşaflar yırtılıp yere atılmıştı. 'Gözde, sessiz sakin kalmalısın, SGK'yı dolandıramazsınız diyemezsin’ dedim. Ekmek derdine düşmüşüm. İki evladım var, masraflara yetişemiyorum. Daha sonra delil toplama aşamasına geçtim. Bunlar orada işlem yaparken çaktırmadan delil toplamaya başladım. Kolluk kuvvetlerine de delillerimi sundum."

Delilleri topladığı sırada denetim gelindiğini söyleyen Yadigar, "Bir sabah telefonla uyandım, 'Vatan emniyetten arıyoruz. Fırat Sarı ve İlker Gönen'e operasyon düzenlendi.' dediler. Alana geldim, kimse yoktu. Sadece Fırat Sarı ve İlker Gönen'i aldılar sanıyordum. Vatan emniyete gittim, gece 24.00'e kadar bekledim. O akşam ifademi almadılar. Ben de eve gittim. Keşke bir an önce delilleri toplasaydım da konu buralara gelmeseydi." ifadelerini kullandı.

Sonraki Haber