Yetişen iş gücü mesleki ihtiyaca uygun değil

"Gençler hiç beğenmiyor" açıklamalarının haksız olduğunu belirten Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, ‘Mesleki eğitim kalitesi düşüşte, mezunların önemli kısmı temel bilgilere bile sahip değil.’ dedi. Dr. Can Fuat Gürlesel ise ‘Mesleki ihtiyaç ile yetişen iş gücü farklı' diye konuştu

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre 2023 yılı ikinci çeyreğinde işsizlik oranı yüzde 9,7 oldu. İşsizlik oranının bu derecede yüksek olmasına karşın sanayi sektöründe ise iş gücü sorunu yaşanıyor. Sektör temsilcileri, yaşadıkları iş gücü sorununu buldukları her fırsatta dile getiriyorlar. Hem işsizlik hem de iş gücü sorunu yaşanmasını ise “gençlerin iş beğenmemesi” gibi bireysel tutumlarla açıklayan çok sayıda görüş mevcut. Ancak sorunu bireysel tutumlara indirgemek mümkün mü? Yoksa eğitim programımız ile sanayi sektörümüzün iş gücü ihtiyacı arasında bir uyumsuzluk mu var?

Yaşanılan bu sorunun nedenleri ve yapılması gerekenleri Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ve ihracatçı birlikleri ve sanayi odalarına danışmanlık da veren ekonomist Dr. Can Fuat Gürlesel Aydınlık’a anlattı.

İŞ GÜCÜ VE ARZ TALEBİ UYUMSUZLUĞU

Türkiye'nin sanayileşmiş ve sanayi sektörünün büyümeye devam ettiği bölgelerinde ama özellikle de İstanbul'da bir yandan işsizlik oranı oldukça yüksek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, “Basitçe söylersek 100 kişilik iş gücünün 90'ını halen çalışıyor, 10'u iş arıyor. Diğer yandan çalışan sayısını artırmak isteyen işletmeler elaman bulmakta zorlukla yaşıyorlar. İlk bakışta paradoksal görünen bu ikili yapının nedenini ‘gençler iş beğenmiyor’ türünden hem yanlış hem de haksız bir iddia ile açıklamaya çalışmak kabul edilemez. Ekonomi jargonunda bu durum ‘iş gücü arz ve talebi arasında uyumsuzluk’ olarak adlandırılır ve bu uyumsuzluğun önemli yapısal ve konjonktürel nedenleri bulunuyor.” diye konuştu.

'ASGARİ ÜCRET BÖLGESEL OLMALI'

En önemli yapısal nedenin vasıf uyumsuzluğu olduğunu dile getiren Gürsel, şunları söyledi: “Firmalar belirli mesleki bilgi ve becerilere sahip elemanları istihdam etmek istiyorlar ancak istediklerini özellikle ağır işlerde (sanayide) bulamıyorlar. Bu güçlük sadece mavi yaka işlerde değil beyaz yaka (teknisyen, mühendis gibi) işlerde de yaşanıyor. Öte yandan istedikleri vasıflara az çok sahip genç iş arayanlar karşılarına çıktığında önerdikleri ücretler (çoğunlukla asgari ücret) bu kez iş arayanlar tarafından yetersiz bulunabiliyor.”

“BETAM’ın 2021 ve 2022'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi kuruluşu İSPER için yaptığı "İstanbul iş gücü piyasası" araştırmasına işaret eden Prof. Dr. Gürsel, şu bilgileri verdi: “Yapılan ankette iş arayanlara teklif edilen bir işi kabul etmek için razı oldukları en düşük ücret soruldu; ekonomik jargonda bu ücrete 'rezervasyon ücreti' deniliyor. Ortalamada bu ücret, asgari ücretten yaklaşık yüzde 30 daha yüksek çıktı. Çoğu iş arayan asgari ücretten çalışmaya razı değil çünkü İstanbul'da son iki yılda geçim koşulları o kadar ağırlaştı ki, asgari ücret çok yetersiz kaldı. Firma yöneticilerine ‘Neden daha yüksek ücret öneriyorsunuz?’ diye sorulduğunda, ‘Rekabet altında çalışıyoruz, yeni işe girene daha yüksek bir ücret versek, tüm ücretleri yükseltmemiz gerekir, rakip firmalar bunu yapmazsa batarız.’ diye yanıtlıyorlar. Haksız değiller. Asgari ücret başta İstanbul olmak üzere hayatın pahalı olduğu yerlerde yetersiz kalırken, düşük gelirli illerde yüksek bile olabiliyor. Bu sorun ancak asgari ücreti bölgesel olarak belirlendiğinde çözüme kavuşur.”

MESLEKİ EĞİTİM YETERSİZ

Liselerde eğitim kalitesi genel yetenekler düzeyinde düşüşte olduğunu ve bu kalitesizliğin üniversite eğitimini de olumsuz etkilediğini söyleyen Gürsel, “Mesleki eğitim giderek yetersiz hale geliyor. Bundan 20-30 yıl önce yükseköğretim diplomasına sahip 100 kişiden 10 tanesi çok iyi 80 tanesi de iyi ve idare eder, işte öğrenmeye uygun olurdu. Bugün bin tane diplamalıdan belki 20-30'u çok iyi, 400-500 tanesi iyi ve idare eder gerisi en temel bilgilere bile sahip değil.” dedi.

Yapılması gerekenin önce toplum sonra memleketi yönetenlerin sorunu kabul etmesi olduğu belirten Seyfettin Gürsel, “Sorunun kaynakları, nerede hata yapılıyor, eksiklikler neler uzmanlar tarafından araştırılacak ve konuda başarılı ülkeler ne yapıyor bakılacak. bu noktaya gelebilirsek gerisi kolay diyemem ama en azından ümitli olabiliriz.” ifadelerini kullandı.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

İki önemli alanda iş birlikleri yapılması gerektiğini vurgulayan Gürlesel, şu çözüm önerilerini dile getirdi:“İlk olarak eğitim dönemi boyunca teorik müfredat içeriği sürekli güncellenmeli ve yenilenmelidir. Yaz dönemlerinde eğitimcilerin eğitimi sağlanmalıdır. Eğitim dönemi boyunca pratik eğitimler yeniden düzenlenmelidir. Yaz stajlarının yanı sıra eğitim kurumlarında ve üretim sektöründe zorunlu pratik eğitimler yapılmalıdır. Bunlar ders programı içinde yer almalı ve başarı puanına katılmalıdır. İkinci olarak sanayi sektörü bölgelerindeki üniversite ve meslek okulları ile eşleştirilmeli ve sürekli iş birlikleri kurulmalıdır. Yüksek öğrenim kurumlarında araştırma ve geliştirme alanları için de bölümler kurulmalıdır.”

‘SANAYİDE ÇALIŞMA İSTEĞİ AZALDI’

Dr. Can Fuat Gürlesel, “İş gücü piyasasında arz ile talep arasında birçok alanda uyumsuzluk yaşanmaktadır. Bu uyumsuzlukların başında bir yandan yüksek işsizlik oranları diğer yanda ise üretim sektöründe iş gücü sıkıntısı gelmektedir.” tespitini yaptı. Gürlesel, yaşanan uyumsuzluğun nedenlerini şöyle açıkladı:

“Bunlardan biri iş gücü arzında bulunan kişilerin sanayide çalışma isteklerini ve tercihlerinin azalmasıdır. Hizmet sektörü daha çok tercih edilmektedir. Ancak bu nedenlerden sadece bir tanesidir. Daha önemli bir neden üretim sektörünün aradığı nitelikler ile iş gücünün nitelikleri arasındaki farklardır. Üretim sektörü, yeni mezun olunsa dahi pratik tecrübenin bulunmasını istemektedir. Yeni mezunların pratik tecrübeleri çok sınırlıdır. Eğitim sürecinde işbaşı pratiği kazanılması sağlanmalıdır. Müfredatlar ile ihtiyaç konuları arasında farklılıklar vardır. Üretim sektöründe dijitalleşme, otomasyon, endüstri 4.0 gibi hızlı değişimler yaşanmaktadır. Bu değişimlere uygun nitelikler aranmaktadır. Üretim sektörünün ihtiyaçlarını eğitim kurumlarına aktarması gerekmektedir.

EĞİTİM ÜRETİM SÜRECİNİN İÇİNDE OLMALI

Can Fuat Gürlesel ayrıca, iş gücü ihtiyacı ile eğitim programı arasında üç alanda uyumsuzluk yaşandığına açıklık getirdi. Gürlesel, yaşanan uyumsuzlukları şöyle sıraladı:

“İlki, sayısal olarak mesleki olarak aranan ve yetiştirilen iş gücü arasındaki farklardır. Bazı meslek kollarında aşırı mezun, bazılarında ise yetersiz mezun vardır. İkincisi, teknik olarak ayrışmalar ve sınıflandırmalar artmaktadır. Eğitimde standart alanlar, üretim sektöründe ise ihtisas ve niş alanlar öne çıkmaktadır. Üretim sektörü beceri ve yetenekleri öne çıkarmaktadır. Eğitim sistemi ise müfredat bilgileri ağırlıklıdır. Niceliksel ve niteliksel farklılıkların giderilmesi için yetkili kamu otoriteleri ve eğitim kurumları ile üretim sektörü daha yakın çalışmalıdır.”

Sonraki Haber