Evsiz, ahırsız, camisiz kalan Arslanoğlu köylüsü hükûmete seslendi: Köyümüze dönüp üretmek istiyoruz
Ağalık düzenine karşı verdiği mücadeleyle tanınan Arslanoğlu köylüleri, evlerine dönemiyor. Göç etmek zorunda kalan köylüler, “Şehirde geçinemiyoruz, kendi toprağımızda üretmek istiyoruz” diyor. Vatan Partisi ise köylülerle yeniden kolları sıvadı…
“Yıkılsın Ağalık, Yaşasın Cumhuriyet” sloganıyla 2000’li yılların başında yola çıktılar. Diyarbakır’ın Bismil İlçesi Arslanoğlu köylüleri, “Biz maraba değiliz, Cumhuriyet’in başı dik, özgür köylüleriyiz” diyerek ağalığa başkaldırdı. Hazine arazilerini de işleyen ağaların önünde durdular, “Bu arazileri biz ekmek istiyoruz.” dediler. Ağa ise Türk askeriyle köylüyü defalarca karşı karşıya getirdi. Vatan Partisi’ni aradılar, birlikte mücadele kararı aldılar. Önce köylerinin girişine ardından da kerpiç evlerinin damlarına Türk Bayrağı diktiler. Tüm Türkiye’ye örnek oldular.
Vatan Partisi Arslanoğlu Köyü Temsilcisi Muhyettin Öksün, bu mücadelede şehit düştü. Bugün mücadele yeniden canlanıyor.
2008’DEN SONRA GÖÇ BAŞLADI
Hazine arazileri için davalar açıldı ama ağanın baskısı daha da arttı. 2008 Ergenekon tertibiyle başta Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve yöneticileri olmak üzere çok sayıda Türk aydını Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Fırsat bu fırsat ya, köylüye baskı arttıkça arttı. Köylü, köyünü terk etmek zorunda bırakıldı. Kimi İzmir’e kimi de Diyarbakır ve ilçelerine göçtü. Köyde sadece 6 hane kaldı.
Şimdilerde ise Arslanoğlu köylüleri köyüne, evine dönmek istiyor. Şehirde yaşamak zor… Kendi toprağını ekmek kendi evinde kendi akrabalarıyla yaşamak istiyor. Ancak köy boş kalınca ağalar, tapu kaydırması yaparak ev yerlerine de el koymuş, belediye ise köylünün yeniden ev yapmasına, evlerini tadilat etmesine izin vermiyor. Bir tutam kerpiç atsa hemen jandarma geliyor. Köyün camisi harabeye dönmüş, tadilata izin yok. Kadrolu imam var ama köyde yaşamıyor. Türkiye Gençlik Birliği’nin yıllar önce yaptığı okulun da yeniden tadilat edilmesi gerekiyor. Köyde çocuk olmadığı için öğretmen de yok.
‘ÇOK İSTİYORUZ, GELEMİYORUZ’
Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı ve Diyarbakır İl Başkanı Ferdi Tanhan’la birlikte dolandırılan arıcıların mücadelesine önderlik eden Mehmet Ata Akkoyun, köylülerle köyde buluştu, köylüleri dinledi.
Harman yerinde heyeti karşılayan köylülerden Tuncay Balaban, ikameti köyde olmasına rağmen ailesiyle Diyarbakır’da yaşıyor, “Evin altı çürümüş, bana duvarın üstüne duvar ekleyebilirsin diyorlar ama bozup yeniden yapmama izin vermiyorlar. Altı bozuk olanın üstüne nasıl duvar ekleyim. Çok istiyoruz ama gelemiyoruz.” diye dert yandı.
‘İKİ KERPİÇ VURUYORUZ JANDARMA GELİYOR’
“Şehirde iş yok” diye söze başlayan altı çocuk babası Ahmet Balaban da “Biz köyümüzde ikamet etmek istiyoruz, burada oturalım. Evim burada ama burada oturamıyorum.” dedi.
Cezayir Balaban da şöyle konuştu: “Görüyorsunuz, camiyi, okulu, yıkılan evleri… İki kerpiç vuruyoruz jandarma burada, ‘hemen yıkın orayı’ diyorlar. Bu işler nasıl oldu? Hâkime gidiyorsun, Kaymakama gidiyorsun seni başından defediyorlar. Şu anda benim ikametgâhım burada, çoğu insanın burada ama evimiz yok. Çocuklarımız var, öğretmen yok?”
Oda bile yapamadıklarını ifade eden Tuncay Balaban, caminin durumundan şikâyetçi: “Bir insanımız vefat ederse bu cenazeyi nerede yıkayalım? Evde mi derede mi yıkayalım? Biz istiyoruz ki ezan okunsun, çocuklar okula gitsin. Çok mu?”
‘DEVLET DE ONLARIN YANINDA’
Derdini Kürtçe anlatan Adil Balaban da “Bu köyü benim dedem inşa etti. Evim toprak, inşaat yapmak istiyorum ağa bırakmıyor… Devlet de onların yanında.” dedi.
Ekrem Balaban da söz isteyerek, “Kürtçe sana anlatacağım gönlümü, rahat edeceğim. Eskiden 70 ev vardı. 50-60 ev yıkıldı, 6-7 ev kalmış, biz de içindeyiz. Bırakmıyorlar ev yapalım, evler başımızın üstüne yıkılıyor, bırakmıyorlar yapalım. Belediyeye şikâyet ediyorlar, gelip yıkıyorlar. Naylonla ev yapıyoruz. Briket kullanıyoruz, bırakmıyorlar. Amcamın arsası var karşıda, ev yapmasına izin vermiyorlar. Tapusu elinde var, bırakmıyorlar ahır yapalım.” diye konuştu.
‘KÖYÜMÜZDE ÜRETMEK İSTİYORUZ’
Köylülerin zorla, tehditle, şantajla köyden gitmek zorunda bırakıldığını kaydeden Suat Balaban da şunları anlattı: “En son ben kaldım. Öğrenci sayısı yeterli olmadığı için öğretmenler gelmedi. Ben de mecbur kaldım şehre taşınmaya. Çünkü çocukları okutmam gerek. Ama şehirdeki hayat şimdi hepimiz için çok zor. Geçimimizi doğru dürüst yapamıyoruz. Biz üreten insanlarız, üretmekten anlayan insanlarız. İmkânlarımız da var ama bu imkânlar kısıtlanıyor. Meramız var, harman yerimiz var. Hane sayısını burada arttıramıyoruz, ev yapamıyoruz. Tamir isteyen, yıkılmış evlerimizin yerine tekrar ev yapamıyoruz. Elimiz kolumuz bağlı.”
BURSALI: MÜCADELE EDECEĞİZ
Cumhuriyet köylülerini dinleyen Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı, köylülere, köylerine döneceklerine dair söz verdi, “Yarım kalan bu davayı başarıya ulaştıracağız. Arslanoğlu Köylüleri evlerine dönecek, üretecek, huzur içinde yaşayacak.” dedi.
Bursalı şöyle devam etti: “İkameti var evi yok, hayvanı var ahırı yok, öğrencisi, okulu var öğretmeni yok. Bir ev kalmış neredeyse başımıza yıkılacak, evlere çivi çakmaya izin yok. Bu insanlar, Balaban ailesi, köyüne dönmek, şehir merkezinden kurtulmak, tekrar ailesiyle dostuyla, eşrafıyla, çoluğuyla çocuğuyla üretmek, toprağını ayağa kaldırmak istiyor, onun da karşısında duruyorlar. Ben üreteyim, toprağı canlandıralım, köylerimize dönelim, diyor köylü. Şimdi bu hükümet üretmek isteyen köylüye üretme derse bu hükümet hükümet olmaz. Üretimin karşısında duran, üretimi suçlayan, köylüyü üretmekten soğutan bir hükümet, Türkiye’nin başında da kalamaz. O yüzden Vatan Partisi, üretenlerin Türkiye’sini kuracak, üreten köylünün Türkiye’sini kuracak, üreten sanayicinin Türkiye’sini kuracak.
Buradan bütün yetkililere; sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, İçişleri Bakanımız, Diyarbakır’ın sayın Valisi, Bismil’in Kaymakamı, buradaki sese kulak vermek zorunda. Çünkü bu milletin sesi. Aslanoğlu Köyü de bizim köyümüz, şimdi sizlerle beraber bu mücadeleyi tekrar canlandırıyoruz. Kollarımızı sıvıyoruz, sizden aldığımız görevlerle işimizin başına geçip gerekenleri yapıyoruz. Size sözümüz olsun!”