YPG'den kaçan genç anlattı Dağdaki dört yıl 3: ‘PKK’dan kaçtım Vatan Partisi’ne katıldım’

Hayatının dört yılını terör kamplarında geçiren B.A., 'Perinçek’in konuşmalarını gördüm, dikkatimi çekti. Genel Başkan’ın çağrısını duydum Vatan Partisi’ne gittim.' dedi

Hesap eder, en çok 50 km yol vardır. Dağda yaşamayı, yön tayinini, su ve yiyecek bulmayı öğrenmiştir artık. Ölümü göze alır, kaçacaktır! Yanına silahını almaz. Çünkü PKK yakalarsa kendilerini öldüreceğini düşünürler, daha tehlikeli... Onları yanıltmak için silahsız yola çıkar. Yanına plastik su şişesi alır, Habur suyunu geçerken gerekebilir, çünkü iyi yüzme bilmiyor… Bir de kumaş pantolonu var sırt çantasında, onu giyer. Ta, Suriye’ye ilk geldiğinde vermişler. Türk uçakları köylü sansın da vurmasın diye bazen giyiniyorlar… Günde 12-13 kilometre yol yürüyerek Begova’ya varır. Kuzey Irak Kürt Bölgesindedir.

Kuzey Irak’ta iki istihbarat örgütü vardır: Parastin ve Hevalgir. Hevalgir PKK ile çalışıyor. Şansı yaver gider, vardığı karakolda Parastin'e denk düşer. Önce kendileri için çalışmayı teklif ederler. Evlendirecekler, maaş bağlayacaklar, işi, gücü, ailesi olacaktır. Kabul etmez. Türkiye’ye geçmek ister. Artık sonu belirsiz, her işi yaptıracakları örgütlere girmek istemez. Bunun üzerine, B.A.'yı Simelka’da, BM denetimindeki bir tür açık cezaevine götürürler ve Türk güvenlik güçlerine teslim edilir.

HERKESİN KAÇTIĞI NÖBETLERE GÖNÜLLÜ

Önce Silopi’de ön sorgu, sonra mahkeme. Anne babası gelir, kucaklaşırlar. Tanınmaz haldedir. 10-15 kilo zayıflamış, saçları dökülmüştür. Kadere bakın, aile Umre’den yeni dönmüş, annesi oğlunun sağ salim olması için dua etmişmiş. Şimdi tek oğlu hayatta, karşısında! Allah’ın işi, dualarım kabul oldu, diye şükreder…

B.A. pişmanlık yasasından yararlanır, örgüt üyeliğinden 8 ay hapis cezası alır. Şırnak’ta 8 ay hapis cezasını çeker. Çıkınca askere gider, herkesin kaçtığı nöbetlerde gönüllü olur. Nöbet en sevdiği iş. Bol bol düşünecek zaman var.

2020 Nisan'da tezkere aldığı güne kadarki dönem kapanmış, yeni hayat başlamıştır. Hayatı sıfırlamıştır. Dağda geçirdiği dört yılı, hayatının en verimli altın yıllarıdır, bir ömre bedeldir ve heba olmuştur! Nasıl bir oyunun için düştüğü bir bir gözünün önünden geçer…

KIT AKILLILAR ÖN CEPHEYE

Yıllar içinde örgütü çözmüş. “Gözünden anlıyordum onları, aptalları cepheye sürerlerdi. İlk gelenlere bakıp, zekasını, aklını tahmin ederdim. Eğer kıt akıllıysa ‘Bu aptal ölecek' diyordum. Hemen her zaman tutuyordu. Önce tim komutanı yaparlar, birkaç ay sonra ölüm haberi gelirdi. Biraz daha akıllı olanları ayrı eğitimden geçirirlerdi...”

Mağaralarda yıllarca yaşamış, bu kadar teknoloji, bu sistem nasıl kurulur, diye soruyor? Üç beş bölücü teröristin yapacağı iş değil. Bu arada savaştıkları Türk devleti de enselerinde. İstihbaratı bilgileri nasıl akıyor, nasıl engelleniyor! Üstelik Türk devleti de bayağı kıstırmış halde bunları… “Türk devleti bütün mağaraları biliyor. Ama hangisinde aktifler, hangisinde ısı var onu tespit etmek zor. Benim bulunduğum bölgede 3-4 tane mağara biliyorsam, Türk devleti aynı bölgede 200 mağara olduğunu biliyor. Ama hepsini birden her gün bombalayamaz ki. Bazı mağaralarda alttan geçitler var, spor alanları, bir tankın geçeceği büyüklükte yollar olduğunu duydum. Her mağaranın girişinde jeneratörler var, elektrik sistemleri çalışıyor. İçerde ışık ve tv var. Televizyonda sadece Sterk TV yayını var.” diye anlatıyor gördüklerini.

Bütün bu terör örgütü yapısında, işleyişinde ABD ve İsrail’in parmağı olduğunu saptıyor… Başka türlü örgütün bir gün yaşaması bile mümkün değil.

GİZLİLİK ESAS

B.A. sadece silahlı savaşta değil, sistematik ve kültürel alanda da istihbarat örgütlerindeki yöntemlere tanık olmuş:

“Gerçek ismim, annem babam kim, hepsi yasak. Öyle bir öğretiyorlar ki, ilk gittiğimde ‘parti kültürü' diye anlattıkları derste, kimse kimsenin nereden geldiğini, isminin ne olduğunu sormayacak. Bunları soran kesinlikle ajandır, MİT ajanıdır. Öyle konuşunca, öyle sorular sorunca sen de şüpheye düşüyorsun. Yani her şeyin önlemini alıyorlar. Normal aklın soracağı soruları, işte ajan bunları yapıyor, diye anlatıyorlar. Türklerin gönderdiği ajan bunları sorarak insanların kafasını karıştırıyor, ajan bilerek türkü söyleyip annesini çağrıştırıyor, türünden hikayeler… Şarkı söylemek yasak mesela. Söylemek isterse sadece PKK marşları! İçinde sistem müziği olmayan şarkılar!. Uzun süre müzik dinlemedim. Ailem aklıma gelmesin diye bilerek dinletmiyorlardı. Memleketimi, anne babamı özlettirecek şeyler olmamalı.”

İNSANLIK DIŞI MAĞARA YAŞAMI

Radyo televizyon? “Onlar da yok, telefonlarımızı aldılar.”

Türkiye’de, dünyada ne olup bitiyor? “Onlar ne anlatırsa, o televizyon ne yayın yaparsa. Sterk TV haberleri dinleyebiliyorduk. Akşam 7’de başlıyordu, bir saat sürerdi. Onlar ne söylerse onu duyabiliyordun. Başka medyadan hiçbir şey duymuyorsun.”

Yatınca koğuşta, yatakhanede sohbet yok mu? “Yatakhane yok ki! Dışarda yatıyorsun, dağda! Çadır, askeri tulum var, serip yatıyorsun. Bir kere yatak gördüm, ilk geldiğimde Suriye’deki kampta 1,5 ay ranzada yattık, o kadar. Sonrası hep yerde. Şimdi de yatakta hala yatamam, çok yumuşak gelir…”

Tuvalet? Banyo? “Dağda uygun olan yerlere gidiyorsun. Banyo da haftada bir akarsu olan yere gidiyorsun. Çen diyorlar… Oralarda yıkanırdık.”

Çamaşır? “Yedek çamaşır veriyorlardı. Soğuk havada, rüzgarda tir tir titreyerek suya gidip çamaşır yıkıyorduk, tekrar yaş halde üstümüze giyip geri gidiyorduk. Sonra ateş yakıp kurutuyorduk.”

Hastalananlar? “Pek olmuyordu. Benim bir kez dişim hastalandı bir de güneş çarpması oldu. Hasta olan insana da kızıyorlardı. Demek ki bünyesi zayıf, diyorlardı.”

Yemek? “O dönemlerde sabah kahvaltıda peynir, ekmek ve çay, bir de zeytin vardı. Ekmeği kendimiz yapıyorduk. Un vardı, yeraltı depolarında yerleştirmişlerdi. Her bölgede yüzlerce un çuvalı vardı. Kamyon kamyon gelirdi. Dumansız yapacaksın. Odunların dizilişi, kabukların çıkarılması, hangi ağacın kesileceği, bunları bilirsen duman çıkmaz. Ateş doğru tarzda yakılacak.”

Nerden düştüm buraya dediğin oluyor mu? “Tabi gece yatarken sorduğum oluyor, ama sabrediyorum. İlk başta aradığım buymuş diyorum, ama daha sonra o ideolojiler, söylediklerinden çok farklı. Sosyalizmle alakaları yok. Apo, anarşizmi savunuyor. Bunu yavaş yavaş anlıyorum… Kürt milliyetçiliği, oradaki ideolojik eğitimde tamamen hakim, söylemler hep Kürtçülük üzerine.”

VARSA YOKSA TÜRK DÜŞMANLIĞI

“Baran vardı, Komonel Civan’ın başıydı, sonra öldü. Dedi ki, ‘Biz o Türkleri yerin dibine sokacağız! Ülkeyi paramparça edip günlerini göstereceğiz' diye sert konuşunca, şok olmuştum. Zoruma da gitti. Diğerleri ‘Yeter, bu arkadaş Türk' falan deyince yumuşadı. Böyle konuşmalarla irkildim. Devlet olarak FETÖ, NATO falan deyince uzaklaşıyorsun, karşısında duruyorsun tamam! Ama millet olunca ben de işin içine giriyordum…”

GÜVENDİKLERİ GÜÇ ABD VE İSRAİL

“Yaşam tarzı küçük mağaralarda öyle böyle yaşamak… Merkez karargahlar da mağaradır, ama onların yerleri daha geniştir, çok daha güzeldir. Büyük, 7-8 odalı, içeri 200 metre derinlikte. Araba, tır bile girer içeri. Köprü altında derin tüneller vardır ya, onu düşünün, onlar gibi. Her odada kapılar olur. Kapının yanında bir yeraltı teçhizat kuruyor, dışarı ısı ve ses vermesini engelliyor. Ordan kabloyla içeri çekiyor, jenearatörü yakıyorlar. Şarjlı usb’ler var, sabahtan akşama kadar yetiyor. Onların şarjıyla yanıyor.

“Şu anda Kuzey Irak'taki cezaevi tarzları bizzat MOSSAD’ın sistemi olduğu zaten söyleniyor. Sonra yeraltı şehirleri? O malzemeleri nereden alıyor? Devlet destekli olmadan nasıl yapacaklar? Türkiye’de üniversitede okuyan bir insan kendi kendine bu kadar sistem geliştiremez, mümkün değil. Teknoloji ve bilgi birikimiyle 20 yaşındaki çocuk baş edemiyor. CIA’dan MOSSAD’dan yardım alan insanlar dağdakiler... Her boyutta görüşmeleri var. Bilgileri kendi başına gelmiyor. Başka devlet tecrübesini birileri bunlara aktarıyor. İstihbarat eğitimi alıyor, gördüklerini sana uyguluyorlar. Bunların kendi başlarına TSK’yı, Türkiye’yi yıkacak gücü yok ki. Güvendiği güç İsrail ve Amerika.”

KÜLTÜR ETKİLERİ VAR

“Suriye’deki insanların halini gördüm. Devlet otoritesi gittiği zaman devrimciler bir şey yapamıyor. Devrimciler Irak’ta var, diyelim. Haydi kursunlar otoriteyi! Yapamazlar. Türkiye’de böyle bir tehdit var, ama Türkiye çetin ceviz. Şu anda doğru yolda. HDP’nin de üstünde planlar var. Suriye’de de öyle yaptılar. 2003 yılında PYD kurdular, BOP olacağı için hazırlığımızı yapalım dediler ve yaptılar hazırlıklarını. Ne zaman Suriye iç savaşa girdi, otorite boşluğu doğdu, hemen YPG ile doldurdular.

PİŞMAN OLAN ÇOK İNSAN VAR

“Örgütte artık inançları kalmadı, pişman olan çok insan var. Gidecek bir yeri olmadığı için gelmiyor. Eyleme karışmış, gelse tutuklanacak 10-20 yıl yiyecek. Ama yeni çocukları kazanmak için kültür alanında güçlüler. Savaşın salt silahlı boyutu olmamalı. Mesela sinema, dizi, film, video… Örgütün bir videosu var, Awaze Çiya yayınlamış. Gençler neşe içinde voleybol oynuyor, yüzleri gülüyor. Hepsi yalan! Ama Diyarbakır’da her yerde bunların müziği çalıyor, videoları dolaşıyor. Awaze Çiya kim? Örgütün müzik kolu. HDP’nin 2015 seçim şarkısını da onlar yapmıştı. Yoldaşlık ilişkileri müthiş. Bir iki üç dört tekrar dinleyince, meşruiyet kazanıyor. Şu anda gerçek ne? Öyle bir yoldaşlık ilişkisi külliyen yalan. Tepeden giderken çelmeyi çalar, ölür gidersin. Kamera yok, araştırma yok dağda! Ölen öldüğüyle kalır. Onlarla yoldaşlık kurulmaz.”

AMERİKA GİTMESİN DİYE AĞLIYORLAR

“Amerika ile ilişkilerin adı izi hiç geçmiyor mu?” diye sorduk B.A.'ya. Kendisi onlardan hiç eğitim almamış, ama gelen gidenden çok duymuş: “Biz Amerika’yı kullanıyoruz, diyorlardı. Rusya’yı da kullanıyorlardı guya… Başka birileri de gelip Amerikan askerleri bize şöyle eğitim verdi böyle eğitti, diye anlatırdı. Amerikan askeri nasıl olur da eğitim verir? Yankee go home derken nasıl oluyor? Sola yakışır mı, devrimciye yakışır mı? Dışardan gelenlerle konuşunca ‚‘Başımızdaki Amerikalı' diyorlar.”

PKK’nın çeşitli isimlerdeki sözde akademilerinde ABD’den söz edilirdi elbette. Bir zamanlar “Biz ABD’yi kullanıyoruz” söylemini dillerinden düşürmezlerdi. Ne zamanki ABD’nin bunları kullandığı ve silah yığınağı ayyuka çıktı ve TSK’nın güvenlik çemberi daraldı, o zaman tavrı değişti. B.A. bu değişikliği “Şimdi bizi bırakmayın diye yalvarıyorlar.” diye ifade ediyor.

15-16 YAŞINDA ÇOCUKLAR ÖLDÜ

B.A. ölümlere de tanık olmuş… “Mağaranın kapısında biri Alman beş kişi girişte duruyorlardı. Güvenlik açısından kapı önünde durmak aptallık gibi geliyordu. Tam ben onları çağıracakken F-16 bir vurdu, ben düştüm, bayıldım. Orada 6 kişi öldü, içerde 4 kişi vardı, beni aldılar. Bayağı toz duman yuttuk. İkisi çocuktu daha, 15-16 yaşında falandı. Ölenlerden biri Alman bir kızdı, hiçbir şeyden anladığı da yoktu. Onların istedikleri de buydu. 15 ile 22 yaş arası. Üstü yok, fazla bir şeyden de anlamasın! Onların en sevdiği çocuklar! Bilinci tam oturmamış, sıfırdan alıyorlar. Aklını çok rahat çeliyor ve makasa dönüştürüyorlar. Daha sonra etütlerde her gün bir intihar bombacısını izlettirirlerdi. Müthiş kahramandı, oydu buydu, şöyle eylem yaptı… Kalkıp alkışlıyorsun! Çok güzel süslemelerle bilinçaltına işliyorlar. Yine eğitimlerde bol bol işkence videoları gösterilir, özellikle Diyarbakır cezaevinde 80 sonrası yapılan işkenceler çok sık işlenirdi… Amaç devleti Kürt düşmanı, işkencesi diye beyinlere işlemek!”

PERİNÇEK’İN ÇAĞRISI

Askerden sonra, hayatım sıfırlandı. Türkiye’de kiminle hangi siyasetle olabilir? Sol olarak düşününce CHP olmaz, sömürgecilerle beraber, olmaz. Bu tarafta siyasi İslam’a karşıyım. Tarihini biliyorum. ABD’nin nasıl getirdiğini, 1960’larda başlayan siyaseti biliyorum olmaz. MHP hayatta olmaz, zaten beni kabul etmezler. Erkan Baş’ın partisine baktım, bu da NATO ittifakında. En son Doğu Perinçek konuşmalarını görüyorum, dikkatimi çekiyor. Bilimsel sosyalist parti olduğunu söylüyor. Genel Başkanın çağrısıyla Vatan Partisi’ne gittim.”

-BİTTİ-

Sonraki Haber