Yüksek faizin sonu iflas ve işsizlik!

Merkez Bankası, politika faizini 750 baz puan artırarak yüzde 25’e yükseltti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez böyle bir artış yaşandığına dikkat çeken ekonomistler, 'Ticaret ve sanayinin ayakta kalması mümkün değil.' dedi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 24 Ağustos Perşembe günü toplanan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı sonrasında politika faizini 750 baz puan artırarak yüzde 25’e yükseltti. Alınan yüksek faiz artışı ile reel sektörün zarar göreceği, üretim ve yatırımda yavaşlama olacağı, işsizliğin artacağı yönünde değerlendirmeler yapıldı. Vatan Partisi Ekonomi Siyasetlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hakan Topkurulu, ekonomist Serhat Latifoğlu ve ekonomist Hikmet Baydar, TCMB’nin aldığı agresif faiz artışının nedenlerini ve doğuracağı sonuçları Aydınlık’a değerlendirdi.

EKONOMİK TAVİZLER SİYASİ TAVİZLERİ GETİRİR

Hakan Topkurulu

Hükümetin, enflasyona karşı mücadele için Londra’dan sıcak paranın gelmesini teşvik etme yöntemini seçtiğini belirten Hakan Topkurulu, şunları kaydetti:

“Kış aylarının yaklaşması ve enerji ihtiyacının karşılanması için dövize ihtiyaç olması nedeniyle bu karar alındı. Hükümet dövizi, Londra tefecilerinden bulmayı tercih etti. Ancak bunun bedeli Türkiye için çok ağır olacak. Çünkü bu paranın girmesinden çok çıkışı önemli ve risklidir. Balığın boğazına zokayı yutturmak gibi bir şeydir. Zokayı yutmak kolay ama çıkarması zordur. Çünkü ters kancadır ve boğazı yırtar. Türkiye bu şekilde çok kan kaybetti. Türkiye’den sadece ekonomik değil siyasi tavizler de koparmaya çalıştılar. Londralı tefeciler şimdilik sadece ekonomik taleplerde bulunuyorlar. Faizin yükselmesini talep ediyorlar. Yeterli kârla Türkiye’ye girebileceklerini belirtiyorlar. Ancak sıcak paranın çıkışı tehdidiyle siyasi tavizler gelecektir. Nedir bu siyasi tavizler? Türk ordusunun KKTC’den, Suriye’den çekilmesi, PKK ve FETÖ’ye karşı mücadelenin zayıflatılması, Ege ve Doğu Akdeniz’de taviz verilmesi, Rusya ve Asya ülkeleri ile ilişkilerin gerilemesi gibi birçok konuda tavizler talep edilecektir.”

IMF’SİZ IMF PROGRAMI

Politika faizin artırılması ile piyasa faizlerinin de artacağına işaret eden Topkurulu, şöyle devam etti: “Bu, kredi faizlerinin yüzde 60-70’lere kadar çıkmasına neden olacaktır. Bu oranlara çıkan faizler ile ticaret ve sanayinin uzun ömürlü yaşaması mümkün değil. Bırakın kâr etmeyi, bankalara faiz yetiştirmeye uğraşacak. Ticaret ve sanayide büyük iflaslar, ardından da büyük işsizlik rakamları ortaya çıkacaktır. AK Parti hükümetinin bir an önce bu IMF’siz IMF programından vazgeçerek milli politikalar izlemesi gerekmektedir.

“Buna paralel olarak dün tamamlanan BRİCS toplantısında, altı ülkenin daha 1 Ocak 2024 itibariyle üyelik başvurularının kabul edilmesi kararı alındı. Çok anlamlı ülkelerin BRİCS üyeliği kabul edildi. Bu ülkelerden üçü Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Arjantin. Suudi Arabistan ve BAE Atlantik sisteminden kopuyorlar ve Asya’da yer alıyorlar. Artık Atlantik sisteminin bir aparatı olmayı reddediyorlar. Arjantin ise yıllardır uyguladığı IMF politikalarını uyguladı ve enflasyondan kurtulamadı. En sonsunda faizi yüzde 100’e kadar çıkardı. Arjantin’in BRİCS’e girme tercihi de IMF’den zincirlerini kopartma tercihidir. Türkiye’nin de en kısa zamanda bu açmazdan çıkmak için Atlantik sisteminden kopma yolunda adım atması, NATO’dan çıkması ve IMF’siz IMF politikalarından vazgeçerek Asya’daki yerini alması gerekmektedir.”

KARARDA ÜRETİM YOK

Serhat Latifoğlu

Merkez Bankası’nın açıkladığı kararda üretime dair vurgu olmadığını söyleyen Serhat Latifoğlu şu ifadeleri kullandı: “Tamamen Ortodoks bir çizgiye geldi. Metinde enflasyonun nedenleri anlatılıyor. Yurt içi kaynaklı talebin fazlalığı, kur ve maaş artışları, enerji maliyetlerinde artışlar gibi etkenler sayılmış. Enflasyon hedefi de yukarıya doğru revizyon ediliyor. Enflasyon beklentisi yüzde 62’ye çıkartılıyor. Gelecek yılla ilgili enflasyonun gerilemesine dair beklentisini de koruyor. Buradan şunu anlıyoruz: Bu yıl sonuna kadar enflasyon artışı devam edecek. Buna karşı bir sıkılaştırma önlemi alma söz konusu. Daha önce makro ihtiyadi tedbirler ve üretime yönelik vurgu yapılırdı. Bu sefer üretime dair vurgu yok. Doğrudan ortodoks politikalar ve parasal sıkılaştırma vurgusu, faiz artışı vurgusu var.” Alınan yüksek faiz artışı politikası sonucu üretim ve yatırımda durgunluk olacağına açıklık getiren Latifoğlu, “Öncelikli olarak tüketim ve üretimde yavaşlama olur. Tüketici kredilerinde bir yavaşlama var zaten. Bu enflasyonu biraz yavaşlatır. Üretimi ve yatırımı yavaşlatabilir. Çünkü kredi faizleri ve TL faizlerinin artması üretim ve yatırımın yavaşlamasına neden olacak. Bu sonuçlarla Türkiye büyümede de yavaşlama ile karşılaşabilir.” diye konuştu.

HÜKÜMETİN HEDEFLERİ ÇELİŞKİLİ

Hükümetin ekonomi politikalarında çelişki olduğunu dile getiren Serhat Latifoğlu şunları söyledi: “Cumhurbaşkanı, Mehmet Şimşek ve Cevdet Yılmaz üretim, ihracat ve büyüme ile ilgili büyümenin yüksek tempoda devam edeceği, ihracat hedeflerinin yükseleceği gibi olumlu mesajlar vermişlerdi. Cumhurbaşkanı, 2023 ihracat hedefi olarak 265 milyar dolar hedef koymuştu. Ama bu şekilde parasal sıkılaştırma ile üretim yavaşlayacak ve belirlenen hedefler gerçekleşmeyecek. Bir sonraki toplantıda da 500 puanlık bir artış uygulanırsa, büyümede ciddi bir daralma bekleyebiliriz. Yüzde 4,5 gibi bir hedef vardı bunun altına düşme ihtimali var. Dolayısıyla bu karar üretim anlamında olumsuz.”

ASIL SORUN DIŞA BAĞIMLILIK

Enflasyonla mücadele için asıl yapılması gerekenin dışa bağımlılık ve fahiş fiyatlamalarla mücadele olduğunu iddia eden Latifoğlu şu sözleri kullandı:

“Ekonomiyi durdurarak enflasyonu düşürme yaklaşımı doğru değil. Çünkü temel sorunlara çözüm bulmuyorsunuz. Türkiye’de enflasyon yapısal sorunlardan kaynaklı. Birinci sorun, kur geçişkenliğinin çok yüksek olması. İhracatın ithalata bağımlı olması, enerjinin ithalata bağımlı olması. İkinci sorun ise reel sektörlerde, piyasada oligopollerin yaygın olması ve bunlardan kaynaklanan keyfi, fahiş zamların yapılıyor olması. Esas olarak bunlara dönük adımların atılması gerekiyor. Üretim ithal ikamesine dönük olarak ara mal üretimi ve ham maddelerin Türkiye’de işlenmesi gibi politikalar izlenmesi lazım. Bunlar acil olarak büyük bir seferberlikle yapılması gerekiyor. Ortodoks politikalar ekonomik sorunları çözmez daha kötü hâle getirir. Nitekim faiz artışı devam ederse gelecek yıl resesyon konuşmaya başlarız. Gelir dağılımın daha da bozulması, işsizliğin artması, üretimin durması, yatırımların da yavaşlaması anlamına gelir.”

BÜYÜME YAVAŞLAYACAK

Hikmet Baydar

Yapılan faiz artışının piyasa beklentisinin de üstünde olduğunu hatırlatan Hikmet Baydar, “TCMB beklenti anketinde yüzde 25 faiz oranının 3 ay sonrasında beklendiği yazılıydı. Ancak Para Politikası Kurulu üyeleri değişti ve agresif faiz artırımı geldi. Artışın altındaki sebeplerin birincisi, enflasyon hala yönünü aşağıya doğru çevirmiş değil. İkincisi de enflasyonun aşağıya düşmesi için kurlarda gevşeme olması lazım. Ama maalesef her geçen gün biraz daha dolarize oluyoruz ve kur korumalı mevduat hesaplarında para birikmeye devam ediyor. Oradan paranın TL mevduata geçmesi için faizlerin daha cazip hale getirilmesi gerekiyor. O yüzden faiz artırımını agresif yaptılar. Ancak bu iç piyasada talebi ve iç büyümeyi yavaşlatacak.” sözlerini kullandı.

BEKLENTİLER KARAMSARLAŞIYOR

Reel sektörle ilgili bütün güven endekslerinde aşağı yönlü bir hareket olduğuna dikkat çeken Baydar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu iyiye işaret değil. En önemlisi tüketici güven endeksi. Rakamlar 80’lerden 68’e kadar düştü. Oldukça ciddi bir düşüş. Ağustos ayında gelecek 12 aylık dönemde genel ekonomik durum beklentisi endeksinde yüzde 23,2’lik bir düşüş var. Tüketicilerin geleceğe yönelik beklentileri karamsarlaşıyor. Gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durum beklentisine yani insanların kazancı konusunda ne düşündüğüne bakarsak da temmuzda 7,7’lik, ağustos’ta da 19,5’lık bir daralma var. Mevcut dönemde hanenin maddi durumuna baktığımız zaman da 12,9’luk bir düşüş var. Tüketici durumdan memnun değil. Ekonominin geleceğine karşı da karamsarlıkları ciddi bir şekilde arttı. ‘İç talebi daha fazla dizginleyeceğim derken resesyona yol açılır mı?’ sorusunu sormamız gerek. İç talep ne kadar durdurulursa iç talebe cevap veren firmalar da o kadar zorluk çekecek.”

‘MEHMET ABİ ALMASIN GEORGE ALSIN’ DENİYOR

Baydar, enflasyonu düşürmek için iç talebi düşürmenin yetmediğini söyleyerek sözlerini şöyle bitirdi:

“Pahalı kurda ihracat yaparken fiyatların düşmesini beklemek hayal. İç piyasada da piyasanın arza ne kadar doyduğuna bakmamız lazım. Örneğin ayçiçek yağı üreticisi olmamıza rağmen bir ara ayçiçek yağlarını raflarda bulamadık. Çünkü çoğu ihraç edildi. O yüzden sadece iç talebe bakarak enflasyonla mücadelede başarılı olamayız. Toplam talebe bakmamız lazım ve içeride ‘Ayşe abla, Mehmet abi ürün almasın dışarıda George alırsa enflasyon düşer’ demek doğru değil. Eğer toplam talep yukarı gidiyorsa arzın fiyat seviyesi yükselir. Toplam talebin bir unsuru da dış taleptir. O yüzden içeride fiyat yükselişleri yaşanan ürünlerde ihracata kota getirilmesi ve iç piyasanın doyurulması gerekiyor. Aksi takdirde enflasyonla mücadelede başarılı olamayacağız.”

BATI ALKIŞLADI HÜKÜMETE YAKIN MEDYA SESSİZ

Merkez Bankası’nın aldığı yüksek faiz artışı kararını Batı medyası ve neoliberal ekonomi dünyası alkışlarken geçmişte yüksek faize tepki gösteren hükümete yakın medya kuruluşları ise sessiz kaldı.

Goldman Sachs, “faiz artırımının reel faiz oranlarını pozitif bölgeye taşımak ve lirayı daha cazip hale getirmek için güçlü bir adım” olduğunu vurguladı.

ABD’li Bloomberg’in haberinde ise Türkiye’nin risk priminin azaldığına işaret edildi. Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt, TCMB’nin son hamlesiyle piyasaların güvenini yeniden kazanmak istediğini dile getirdi. Reuters ise söz konusu hamlenin geleneksel politikalara doğru atılan en net adım olduğu ve enflasyon beklentilerini dizginlemeye yardım edeceğini kaydetti. İngiliz Financial Times gazetesinin haberinde de TCMB’nin keskin faiz artışının, yıllardır uygulanan “alışılmışın dışındaki” politikalardan kararlı bir şekilde koptuğunu gösteren açık işaretlerden biri olduğu belirtildi. Türkiye’de ise 19 Mart 2021 tarihinde yaptığı haberle yüksek faizi “Yatırım ve istihdama büyük darbe” olarak değerlendiren ve 21 Temmuz 2023 tarihindeki haberle politika faizinin 17,5’e çıkması sonrasında “Bu son olsun” başlığını kullanan Yeni Şafak gazetesi, son yapılan faiz artışına sessiz kaldı.

Sonraki Haber