Yunan Amiral’den Atina Yönetimi’ne: SAR anlaşmasının MEB ile ilgisi yok!
Emekli Yunan Amiral Stelios Fenekos, Atina Hükümeti’nin ‘zafer’ olarak sunduğu Mısır ile yapılan Arama Kurtarma Sahası (SAR) Anlaşması’nın Münhasır Ekonomik Bölgeler (MEB) ve egemenlik hakları ile ilgisinin olmadığını kaydetti.
Yunanistan, Türkiye’nin Libya ile hidrokarbon anlaşması imzalaması ve Mısır ile normalleşme sürecini başlatmasının ardından Ankara’ya bir karşılık verme telaşına düştü. Hızla Kahire yönetimi ile temasa geçen Yunanlar, iki ülke arasında havacılık ve deniz arama kurtarma sahalarına ilişkin bir Mutabakat Zaptı imzaladı. Atina yönetimi ile Yunan basını, söz konusu anlaşmanın Türkiye’ye verilmiş “mükemmel” bir yanıt olduğunu, böylece uluslararası hukukun geçerliliğini bir kez daha hatırlattıklarını ileri sürdü. Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ülkesine “muzaffer” edasıyla dönerken, Atina yönetimine gerçekleri bir Yunan Amiral hatırlattı.
‘ARAMA KURTARMA SAHASININ MEB İLE HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR’
Yunan kamuoyunun yakından tanıdığı emekli Amiral Stelios Fenekos, Militaire dergisinde söz konusu anlaşmayla ilgili bir makale kaleme aldı. Amiral Fenekos, makalesinde şu değerlendirmelerde bulundu:
1. Arama Kurtarma Sahalarının egemenlik haklarıyla ilgisi yoktur.
2. Savunma Bakanı'nın da söylediği gibi; Denizde Arama Kurtarma Sahası Sorumluluğu, size yargı yetkisi vermez.
3. Arama Kurtarma Sahalarının Münhasır Ekonomik Bölge ve kıta sahanlığı ile ilgisi yoktur, dolayısıyla bunların sınırlarıyla kesişmesi gerekmez.
4. Hava Trafik Kontrolü ve Denizde Arama Kurtarma Sahalarında ülkelerin sorumluluk / yetkinlik alanlarını, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) ve Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) belirler.
5. Mısır ile yapılan anlaşmanın Türkiye-Libya anlaşmasına hiçbir etkisi yoktur.
6. Anlaşmanın önemli bir etkisi, daha önce Hamburg Sözleşmesi’ne uygun olarak Malta ve İtalya ile yaptığımız Arama Kurtarma Sahası Anlaşmaları ile uyumlu olmasıdır.
7. Diğer bir deyişle, Arama Kurtarma Sahasını keyfi olarak ICAO ve IMO tarafından kendisine verilen sorumluluk alanlarının çok ötesine genişleten yasadışı Türk pozisyonuna karşı, bu konudaki uluslararası konumumuzu güçlendirir.
8. Ayrıca daha da önemlisi, deniz sahasının daha iyi kontrolü ve hayati Arama ve Kurtarma konularının daha iyi ve daha hızlı kapsanması için gözetim/iletişim altyapısı ve operasyonel yetenekler geliştirmek üzere Mısır ile birlikte çalışmamızı sağlıyor.
9. Bu, Yunanistan ve Mısır'ın uluslararası havacılık ve denizciliğe karşı takındığı sorumlu bir tavır olacaktır.
‘EGEMENLİK SAHALARI DEĞİLDİR’
Türk Dışişleri Bakanlığı da Yunanistan-Mısır anlaşmasına ilişkin yaptığı açıklamada, Arama Kurtarma Sahalarının yalnızca Hizmet Sahaları olduğunu bildirmişti.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç, Muhtıra hakkında sorulan bir soruya şu yanıtı vermişti:
“Denizde arama ve kurtarma bölgeleri, insan hayatını kurtarmaya yönelik hizmet sahalarıdır. Bu sahalar uluslararası hukuka göre egemenlik sahaları değildir. Arama kurtarma sahalarına ilişkin kurallar 1979 tarihli Hamburg Sözleşmesi'yle belirlenmiştir. Sözleşmeye göre hizmet sahalarının birbirleriyle çakışması durumunda ülkeler işbirliği yapmakla mükelleftir. Türkiye ve Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’de ilan ettikleri ve Uluslararası Denizcilik Teşkilatına (IMO) bildirdikleri denizde arama kurtarma bölgeleri birbirleriyle çakışmaktadır. Yunanistan ülkemizle bu konuda işbirliği yapmaktan bugüne kadar hep kaçınmış ve geçmişte yaptığımız anlaşma önerilerini de reddetmiştir. Bunun nedeni Yunanistan’ın arama kurtarma hizmet sahalarının egemenlik alanı olduğunu ileri sürmesi ve bunları maksimalist deniz yetki alanı iddiaları ile irtibatlandırmasıdır.”
‘TÜRKİYE HAKLARINI KORUYACAKTIR’
Yunanistan’ın bu yaklaşımının 1979 Hamburg Sözleşmesi'ne aykırı ve gayri hukuki bir tutum olduğunun altını çizen Bilgiç, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla Yunanistan ve Mısır arasında imzalanan mutabakat muhtırasına bu gerçeklerin ötesinde bir anlam yüklemek mümkün değildir. Diğer taraftan Ege’de masum sığınmacıları uluslararası hukuka aykırı olarak geri iten ve hayatlarını tehlikeye atan bir ülkenin Doğu Akdeniz’de arama kurtarma konusunda mutabakat muhtırası akdetmesi vahim bir çelişkidir. Esasen Yunanistan’ın bu mutabakat muhtırasını imzalamasındaki temel saik, bu gerçekleri ve Libya’da yol açtığı son skandalı örtbas etme arzusudur. Yunanistan’ın iç ve dış siyasetini Türkiye karşıtlığı çerçevesinde şekillendirme teşebbüsü beyhude ve ancak kendisine zarar verecek bir çabadır. Türkiye, Doğu Akdeniz’de ve ötesinde tüm temel paydaşlarla işbirliğini ve eşgüdümünü arttırarak hem kendi haklarını hem de KKTC’nin haklarını kararlılıkla korumaya devam edecektir. Yunanistan’ın son dönemde dengesinin bozulması da muhtemelen bundan kaynaklanmaktadır.”