Yunanistan Savunma Bakanı Dendias Meis için ‘121’i öne sürdü
Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 121/2 Maddesi’ne atıf yaparak, Meis (Kızılhisar) Adası’nın kendisine ait bir kıyı bölgesi, bitişik bölgesi, Münhasır Ekonomik Bölgesi ve kıta sahanlığı olduğunu ileri sürdü
Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias, İtalyanlardan kurtuluşunun 81’inci yıldönümü vesilesiyle, Antalya/Kaş’a 1950 metre uzaklıktaki Kızılhisar Adası’na geldi. Gayri Askeri Statü’deki adaya çok sayıda askerle birlikte çıkan Dendias, adeta Türkiye’ye meydan okudu. Yanına Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Georgios Kostidis’i de alarak bir konuşma yapan Dendias, Meis’in bir takımada olduğunu ileri sürerek, bu kompleksin muazzam bir jeopolitik öneme sahip olduğunu söyledi. “Meis, ülkemizin Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) ve kıta sahanlığının odak noktasıdır.” diyen Yunan Bakan, “Türkiye kıyılarına yakınlığı nedeniyle Oniki Ada’dan ayrılmasına yönelik herhangi bir girişim, yanlış ve kendini çürüten bir iddiadır.” ifadelerini kullandı.
Dendias, şöyle devam etti:
“Sözleşme’nin 121. Maddesi’nin 2. paragrafı, adaların bir kıyı bölgesi, bir bitişik bölge, bir Münhasır Ekonomik Bölge ve bir kıta sahanlığı hakkına sahip olduğunu öngörmektedir. Adaların büyüklüğüne göre ise herhangi bir ayrım yapılmamaktadır. Yukarıda açıkça belirtilenlere aykırı görüşler kabul edilemez. Ve Yunanistan’ın, mevcut anayasası gereği, Uluslararası Deniz Hukuku tarafından belirlenen anavatanımızın haklarını savunması gerekmektedir. Dolayısıyla bu yıldönümünün ayrı bir önemi var. Özgürlük ve bağımsızlığın otoriterlik ve revizyonizm tarafından tehdit edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Ancak özgürlük verilen bir şey değildir. Bedeliyle, emeğiyle, birliğiyle ve tarihi hafızasıyla bunu korumalıyız.”
İKİ ADAMIZA DAHA GÖZ DİKTİ
Yunanistan Savunma Bakanı’nın konuşmasında, birden çok meydan okuma vardı.
Dendias, ilk mesajını, Meis’i müstakil bir ada olarak değil, “takımada” şeklinde niteleyerek verdi. Böylece Kızılhisar’ın yanındaki Fener Adası ve Karaada’nın da kendilerine ait olduğunu ima etti. Halbuki bu iki ada Lozan’da egemenlik devrine konu edilmemişlerdi. 4 Ocak 1932’de İtalyanlara bırakılan bu adalar, 1947’de Türkiye’ye döndüler. Çünkü İtalyanların Yunanistan’a Oniki Ada ve Meis’i bıraktığı 1947 Paris Barış Antlaşması’nda ne 1932’ye atıf yapılmış, ne de ek ve haritalarında bu iki adaya yer verilmişti. Üstelik Türkiye, anlaşmanın akit devletleri içinde dahi değildi. Lozan’ın genişletilmesi içinse yeterli çoğunluk yoktu.
GAYRİ ASKERİ STATÜ’YÜ İHLAL ETTİ
Dendias’ın ikinci meydan okuması ise Kızılhisar’ın Gayri Askeri Statü’nün ihlali oldu. Çünkü Gayri Askeri Statü (demilitarized), Silahsızlandırılmış Statü'den (disarmed) farklı olarak egemen ülkenin tüm tahkimat olanağını ortadan kaldıran, üç boyutlu devlet ilkesi gereğince hava, kara ve deniz ülkesinde geçerli olan bir rejimi ifade ediyor. “Silahsızlandırılmış” ifadesinin kullanılması askeri amaçlarla kullanılmayan askeri hava araçlarının uçuşuna ve hatta ikametine müsaade ederken, “Gayri Askeri Statü” ne uçuşlara, ne sahil güvenlik gemilerine ne de insansız deniz ve hava araçlarına izin veriyor. Uzmanlara göre Londra Antlaşması'nın 5'nci, Atina Antlaşması'nın 15'nci, Lozan Anlaşması'nın 13'ncü, Boğazlar Sözleşmesi'nin 4 ve 6'ncı maddesi ile 1947 Paris Antlaşması'nın 14'üncü maddesi ve ilgili ekleri de, Gayri Askeri Statü'nün “tartışmaya mahal vermeyecek şekilde kabulünü” içeriyor. Dendias ise yanına Kara Kuvvetleri Komutanı’nı da aldığı törende adeta askeri şov yapıyor. Adanın üzerinde helikopterler uçarken, Özel Kuvvetler cirit atıyor.
Ancak Dendias, Türkiye’nin 16 Temmuz 2021 ve 30 Eylül 2021 tarihlerinde Birleşmiş Milletler'e gönderdiği mektupları unutmuş görünüyor. Bu mektuplarda, Gayri Askeri Statü’nün ihlali durumunda adaların egemenliğinin tartışma konusu olacağı bildirilmişti.
9 KM2’LİK ADAYA 40 BİN KM2 DENİZ ALANI
Yunan Bakan’ın en önemli iddiası ise Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 121. Maddesi’ne yaptığı atıf oldu. Bu maddenin 2. paragrafında özetle şöyle deniliyor: “Bir adanın karasularının, bitişik bölgesinin, Münhasır Ekonomik Bölgesi’nin ve kıta sahanlığının sınırlandırılması, işbu sözleşmenin diğer kara parçalarına uygulanabilir hükümlerine uygun olarak yapılır.” Yani Yunan tarafı, Kızılhisar Adası’nın ana kara gibi 12 mil karasuyuna, 24 mil bitişik bölgeye, 200 mil de kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge’ye sahip olduğunu iddia ediyor. Böyle bir durumda Kızılhisar tek başına 40 bin kilometrekare deniz yetki alanı alırken, Türkiye’nin ne Libya ne de Mısır ile denizden sınırı kalıyor. Üstelik Atina, Meis’in sözde deniz alanları sayesinde Güney Kıbrıs ile de denizden komşu olduğunu düşünüyor. İşte Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapsetme projesi tam olarak bu.
TERS TARAFTA KALAN ADALAR ÇEVRELENİR
Deniz hukukçuları ise, 121. Madde taslağına ilişkin açıklamalardan anlaşıldığı üzere, “adaların deniz alanlarının kara ülkelerine dair diğer hükümlere göre değerlendirilmesi şartının, sınırlandırma problemlerinin olmadığı alanlara yönelik olarak belirlendiğini ve bu konuda genel bir kural koyma amacı taşıdığını” belirtiyor. Dolayısıyla karasuları sınırlandırması söz konusu olduğunda, Sözleşme’nin 15. maddesine göre bir değerlendirme yapılması gerektiğini vurgulayarak, özel durumlar söz konusu ise adalara, ana karalara göre sınırlı etki tanınması ya da hiç etki tanınmamasının mümkün olduğunu kaydediyor. Nitekim Uluslararası Adalet Divanı’nın da benzer uyuşmazlıklarda verdiği, ortay hattın ters tarafında kalan adaların kıta sahanlığını sadece karasuyu ile sınırlandırdığı onlarca kararı bulunuyor. Bunlardan ilk akla gelenler 1977 yılındaki İngiltere-Fransa davası, 1984 tarihli Malta-Libya davası ve 2012 tarihli Nikaragua-Kolombiya davası… Fakat daha ilginci de var: Yunanistan’da 2020 yılında İyon Denizi’nde İtalya ile yaptığı Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmasında, kendi adalarına sınırlı etki tanınmasını kabul etmişti. Böylece Atina, Kızılhisar için öne sürdüğü iddiayı kendisi çürütmüş oluyor.
KAHİRE’YE MEB TEHDİDİ
Yunanistan bir süredir Türkiye ile Mısır yakınlaşmasının Doğu Akdeniz’e olan etkilerini tartışıyor. Dendias da bu konuya değinerek, “Yunanistan, Kıbrıs ve Mısır, Uluslararası Hukuk ve Uluslararası Deniz Hukuku kurallarına saygı duydukları için pozisyonlarında tam bir mutabakat içindedirler.” dedi. Atina ile Kahire anlaşmasına atıf yapan Dendias, inceden de bir tehdit ekledi: “Mısır ile yapılan anlaşmanın 1. Maddesi’nde, taraflardan birinin üçüncü bir devletle MEB'in belirlenmesi konusunda müzakere etmesi halinde, diğer tarafı bilgilendirmek ve onunla istişarede bulunmakla yükümlü olduğunun öngörüldüğünü hatırlatırım.”