Yunus Emre’ye yeni bir yorum

Yazar Yusuf Yıldırım, Halk Ozanı, Derviş Yunus Emre’nin Risaletü’n Nushiyye kitabını yorumladı. ‘Başlangıçta sadece okuyucuydum’ diyen Yıldırım, Yunus Emre’yi anlamak için şiirlerinden mezun olmak gerektiğini söyledi

Yazar Yusuf Yıldırım on altı yıl boyunca üzerinde çalıştığı Yunus Emre’nin eserlerinden Risaletü’n Nushiyye ile ilgili yazdığı “Sözüm Kendözüme” kitabı raflardaki yerini aldı.

Kitabı yazma süreciyle ilgili kendiliğindenliğin hâkim olduğunu belirten Yıldırım, Yunus Emre’nin yarattığı kavramlara ve felsefeye yaptığı katkılara dikkat çekti. Yıldırım, “Risâletü’n-Nushiyye’nin temel kavramlarından biri yukarıda söylendiği gibi akıldır. Şu rahatlıkla söylenebilir; İmmanuel Kant’ın 1800’lerde ortaya attığı saf akıl kuramını Yunus Emre, ondan beş yüz yıl önce söylemiştir.” ifadelerini kullandı.

‘BAŞLANGIÇTA SADECE OKUYUCUYDUM'

- Risaletü’n-Nushiyye üzerine derin bir çalışma yapmaya nasıl karar verdiniz? Bu yolculukta motivasyonunuz tam olarak neydi?

Başlangıçta sadece okuyucu idim, böyle bir çalışma amacım yoktu. Sürece kendiliğindenlik hâkim.

Risâletü’n-Nushiyye ile tanışıklığım 1991 yılıdır. Onu okuma ve anlama çabaları 2000’lerde başlar. 2013 yılı, eserle ilişkimde önemli dönemeç ya da kırılma noktasıdır. Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası’nı yayına hazırladığım o yıl, Risâletü’n-Nushiyye’de de ilk derinleşmedir. Böylece Risâletü’n-Nushiyye’yi okuma ve anlama çabaları, bir noktadan sonra onu çözme, onu açıklama ve anlatma sürecine evrildi.

‘GİZEMLİ PERDEYİ ARALAMAK İSTEDİM’

Beni bu çalışmaya güdüleyen üç ana etkenden söz etmek mümkün.

Öncelikle Risâletü’n-Nushiyye’yi çözdükçe kendimi tanıyordum, kendimi çözüyordum. Risâletü’n-Nushiyye’nin üstün anlatım gücü, terapi soluması gibidir. Literatürde yüzeysel bir anlatımlı ve kusurlu bir metin olarak görülen ancak imgelere, söz sanatlarına dayalı, ilginç, özgün bağdaştırmalarla ve sayısız terim kavramla işlenmiş kapalı dil ve anlatıma sahip Risâletü’n-Nushiyye’ye hükmetme isteği beni ayrıca kamçıladı.

İkinci olarak araştırmalarımı yaygınlaştırıp derinleştirince gördüm ki, ne Yunus Emre çalışmalarının öncüleri Fuad Köprülü, Abdülbaki Gölpınarlı, Mehmet Kaplan, Faruk Kadri Timurtaş ne de günümüzde Yunus Emre çalışanlar, Risâletü’n-Nushiyye’nin gizem perdesini aralamak üzere kapsamlı bir çalışma yapmamıştır.

Üçüncü olarak teması insan olan ve tüm insanlığa etkili bir dille seslenen bu eserin yine Türk kültürüne ve insanlığa kazandırılması gerekiyordu.

Bu uzun yolculukta destekleriyle beni motive eden Duru Gıda’ya ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Kitap, Duru Gıda Onursal Başkanı İhsan Duru Bey'in önderliğinde Duru Gıda yayını olarak çıktı.

Kitabın ortaya çıkış sürecinde yanımda olan Sayın İhsan Duru, Emin Duru ve Duru Gıda’ya Türk kültürüne yaptıkları bu katkıdan dolayı gönülden teşekkür ederim.

‘YUNUS EMRE’NİN KAVRAMLARINI ÇÖZMEK ÜÇ YILIMI ALDI’

- Sözüm Kendözüme’ye çalışırken süreçte karşılaştığınız zorluklar nelerdi? Bu zorlukların üstesinden gelişinizi anlatır mısınız?

Eserdeki neredeyse her beytin imgeli bir söyleyişe sahip olması, Yunus Emre’nin dilini tamamen kapalı bir anlatıma büründürmüş. Bu kapalı anlatımı çözmek ve örtük anlamı ortaya çıkarmak için Risâletü’n-Nushiyye’yi kendi eser bütünlüğü içinde ele almak ve incelemek gerekiyor. Bu da eserin metin tutarlılığına bağlı kalarak beyit beyit, dize dize eserin incelenmesi anlamına geliyor. Ancak bu da birden olabilecek bir uğraş olmayıp; yıllarca, yıllar içinde de günlerce düzenli ve ısrarlı çalışma isteyen büyük bir emektir.

Örneklersek Yunus Emre’nin akıl kavramına yüklediği anlamlar ve onun işlevlerini çözebilmek üç yılımı aldı. Çünkü maaş akıl, cüzi akıl ve külli akıl olarak Yunus Emre’nin grupladığı akılların, bugün somutu işleyen akıl, soyutu işleyen akıl ve geleceği tasarlayan (etkin, seçkin, üst) akıllar olduğunu görüyoruz. Yunus Emre’nin nitelediği külli akıl ile Immanuel Kant’ın saf akıl kavramı arasında benzerlikler var.

Yine Yunus Emre’nin kullandığı bir hazret kavramı var. Ancak bu hazret, sayın anlamındaki hazret değil. Hazret, İbnü’l-Arabi’nin geliştirdiği, varlık ve insanın katmanlardan oluştuğunu savunan bir düşünceye ait önemli bir kavram.

- Sözüm Kendözüme’yi yazarken Risaletü’n-Nushiyye’de sizi etkileyen veya şaşırtan durumlar oldu mu? Neler olduğundan bahsedebilir misiniz?

Bu konuda sayfalarca örnek verebilirim. Öncelikle Yunus Emre’nin Risâletü’n-Nushiyye’deki anlatımı üst düzey ve olağanüstü. İddia etmiyorum, kesin bir dille söylüyorum: Bugünden bakışla Risâletü’n-Nushiyye postmodern bir anlatıdır. Üstkurmaca, metinlerarasılık, parodi, pastiş gibi postmodern akıma ait yöntemler Risâletü’n-Nushiyye’de açıkça görülür.

Yine Yunus Emre, esere, semiyotik bir giriş yapar. Yani ilk insanın yaratılışını anlatmaktaki amaç; geçmişte, günümüzde ve gelecekte tüm insanların özde aynı yapı ve malzemeden oluştuğunu

- Risaletü’n-Nushiyye üzerine çalışmak size kişisel olarak ne tür kazanımlar sağladı? Yunus Emre’yle kurduğunuz bağı anlatır mısınız?

Risâletü’n-Nushiyye, özelde Yunus Emre’nin kendisiyle genelde ise insanların kendi kendileriyle bir konuşma kitabıdır. Kitabın arka kapağında dediğim gibi “Kendisini çok iyi tanıdığını sanan insan aslında bir o kadar kendisine yabancıdır.”. Risâletü’n-Nushiyye, insanın kendisine yaprak yaprak açılan bir kitaptır. Her açtığı yaprakta kendisini daha derinden daha yakından tanıyacak, kendisine aşinalığı arttıkça içindeki dostu düşmanı daha yakından görecektir.

- Hepimizin zihninde bir Yunus Emre algısı var. Siz eseriniz üzerine çalıştıktan sonra, toplum hafızasındaki Yunus Emre ve gerçek Yunus Emre arasında bir fark gördünüz mü? Şayet gördüyseniz bu farklar nedir ve sizce sebebi ne olabilir?

Bilinen Yunus Emre, buzdağının görünen kısmı gibidir. Halk zihninde, açıkça ve cesurca söylemek gerekirse araştırmacı ve akademisyenlerin büyük çoğunluğunun bilincinde de eli değnekli nereye gittiğini bilmeden deli divane gibi gezen gariban köylü tipinde bir Yunus Emre var. Menkıbelerdeki bilgilerle oluşturulan bu algı doğru değildir. Hakkındaki sağlam kaynaklar ve divanında yakalanan bilgilere göre Yunus Emre, döneminin dini, edebi, felsefi ve fenni bilimlerini okumuş üst düzey bir entelektüelidir.

- Sizce Yunus Emre’nin eserlerinin günümüz toplumuna öğretileri nelerdir?

Yunus Emre Risâletü’n-Nushiyye’de üç tip insana seslenir.

Birinci gruptakiler, yaşamı, temel ihtiyaçlar ve istekler doğrultusunda algılayanlar.

İkinci gruptakiler, maddi yaşamın üstünde manevi bir yaşam olduğunu kavrayanlardır. İyilik, yardımlaşma, paylaşma, sevme, doğruluk gibi erdemlerle daha iyi insan olacağını bilirler.

Üçüncü gruptakiler, üst bir vizyon ile ömrünü nitelikli yaşayanlardır. Bunlar zevklerinin ve isteklerinin peşinden koşmazlar. Tersine ruhlarını tatmin edecek bir yaşama bağlıdırlar. Ruhun tatmini huzur ve mutlulukla olmaktadır. Huzur ve mutlulukla gelecek doyum ise estetik düzeyde sanatsal ve kültürel etkinliklerde gizlidir.

HİKMET ŞİMŞEK YUNUS EMRE ORATORYOSU’YLA ANILIYOR

KÜLTÜR SANAT SERVİSİ

Ülkemizdeki ilk müzik festivallerini yöneten Hikmet Şimşek, doğumunun 100'üncü yılında, kurucusu ve ilk şefi olduğu İzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nın düzenleyeceği konser ile anılıyor.

Cumhurbaşkanlığı Yüksek Kültür ve Sanat Nişanı'nın sahibi şef Rengim Gökmen yönetiminde, 18 Ekim Cuma, saat 20.00’de, Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde gerçekleşecek konserde, orkestranın koro şefliğini Ahmet Kahyaoğlu üstleniyor.

Denizbank ana sponsorluğunda, Şimşek’in yönettiği son eser olan Yunus Emre Oratoryosu"nun seslendirileceği anma konserinin solistleri ise; Eylem Demirhan Duru (soprano), Nesrin Gönüldağ (mezzo soprano), Ufuk Toker (tenor), Tuncay Kurtoğlu (bas) olacak.

HİKMET ŞİMŞEK HAKKINDA

Ahmet Adnan Saygun'un öğrencisi de olan Hikmet Şimşek, uzun yıllar Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nı yönetti. Klasik müzikte birçok ilke imza atarak sayısız ödül almıştır. 15 yıl boyunca TRT ekranlarında 'Pazar Konseri' programıyla evlerimize konuk olan Şimşek, yurt dışında plak kaydı yapan ilk Türk orkestra şefidir.

3 Ekim'de gerçekleşen açılış konserinde çağımızın sayılı keman sanatçıları arasında gösterilen Grammy ödüllü Augustin Hadelich ile izleyicilerini selamlayan İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, biletleri hızla tükenen konserin genel provasını halka açmış, ilk kez Türkiye'ye gelen ünlü virtüöz Hadelich, 2 binden fazla dinleyiciyle buluşmuştu.

Sonraki Haber