Yusuf Akçura Niyazi Berkes Attilâ İlhan! Türk düşüncesinin unutulmayacak temelleri

Türk Devletleri Topluluğu’nun kurulması ve Türkiye’nin, hatta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin –gözlemci olarak ta olsa- katılması Yusuf Akçura’nın düşünce ve idealinin gerçekleşmesi olarak görülebilir. Berkes de Türkiye'nin en önemli toplumbilimcilerindendir.

Okuyacağım kitapları, çoğu zaman kitapçıların raf ya da sergilerinden seçerim. Bir gün yine bir kitapçı dükkanında, bodrumdan giriş katına çıkarken, merdiven basamaklarına yerleştirilmiş kitaplar gözüme ilişti. Sanki gözden kaçmasın bir an önce satılsınlar, der gibi. Bunların arasında bir kitap gördüm, başlıca bu kitaptan derlediğim bilgilerle Yusuf Akçura’yı anlatmaya çalışacağım:

YUSUF AKÇURA

Yusuf Akçura hakkında merak ettiklerim vardı. Hemen aldım ve okumaya başladım. Daha ilk sayfalarında önemli bir vurgu karşımıza çıkıyor: Yazar F. Georgeon, Prof. Niyazi Berkes’ten bahsediyor ve Akçura ile Berkes’i Türkiye’nin en önemli toplumbilimcileri (sosyologları) olarak tanıtıyordu aşağıdaki satırlarla:
“Modern Türkiye’nin oluşum sürecinin ana hatları (Bernard Lewis) ve Niyazi Berkes’in klasik yapıtlarında ortaya konmuştur.”
“Bu konuda -yakın zamanda- yapılmış çalışmalarda, Jön Türkler döneminde milli iktisat politikasının, (…) ve 'Türklük bilincinin' ortaya çıkması üzerinde durulmakta ise de, aydınların bu alandaki rollerini inceleyen yapıtlar, Ziya Gökalp’in parlak kişiliği üzerinde yoğunlaşmış, ulusal akımın bazı önemli simaları ortaya çıkmayı başaramamıştır. Biz kitabımızda Osmanlı İmparatorluğu’na göç eden Tatarlardan Yusuf Akçura’yı ele aldık” denilmekte ve aslında bir “unutulmaya” da işaret edilmektedir. Prof. Niyazi Berkes’in deyimiyle, “Akçura, Ziya Gökalp’in yanında unutulan adam görünümümdedir.”
Kitapta okuduklarımdan önemli bularak seçtiğim anlatım ve düşünceleri aşağıda, değerli Aydınlık okurlarının dikkatine sunmak istedim:
“Volga ya da Kazan’dan gelen Yusuf Akçura ulusçu akımın bünyesinde birinci derecede rol almış, kültürel boyutlu bu akıma siyasal boyut katmıştır”. “Yusuf Akçura’nın temel düşüncesi Rusya ve Çin’de yaşayan Türk topluluklarını Osmanlı İmparatorluğu’nda bir araya getirmekti. Bu düşünceye 'Pan-Türkizm' adı verilmiş, Yusuf Akçura da 'Pantürkizm'in yaratıcısı olarak anılmıştır. Yusuf Akçura bu düşüncelerini 'Üç Tarzı Siyaset' kitabında irdelemiştir.”
“Akçura, daha sonra Anadolu’ya gelerek Mustafa Kemal’in önderliğinde gelişen yeni Türk devletini kurma çabalarına katılmıştır. O zaman öncelik Anadolu’daki kapitalist/emperyalist işgal girişimine karşı mücadele idi. Anadolu’da Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde verilen bu mücadele bir Türk devletinin kurulmasıyla sonuçlanarak ilk hedefe ulaşıldı.”
Yusuf Akçura’nın 'Adı Türk olan bir devlet kurulduktan sonra artık Türkçülüğe gerek yoktur' sözünü de okudum.
Yusuf Akçura, yazılarında “devrimcilik”le “milliyetçiliği” birleştiriyor ve uyarıyordu: “Eğer Cumhuriyet, Ortaçağ güçlerinin kökünü kazımazsa, Ortaçağ güçleri ilk fırsatta emperyalizme dayanarak Cumhuriyet’le hesaplaşacaktır.”
Kaynak Yayınları Yusuf Akçura’nın bütün eserlerini (Seçme Eserler başlığıyla) yayımladı. Aşağıda bir liste olarak, değerli (Attila İlhan’ın deyişiyle meraklı) okuyucunun bilgisine ve incelemesine sunuyorum:

1. Türk Devriminin Programı
2. Türkçülüğün Tarihi
3. Çağdaş Avrupa’da Siyasi Fikir Akımları
4. Üç Tarz-ı Siyaset
5. Şark Meselesi
6. Osmanlı Devleti’nin Dağılma Devri

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 100 yıl sonra Avrasya coğrafyasında Türk Devletleri Topluluğu’nun kurulması ve Türkiye’nin, hatta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin –gözlemci olarak ta olsa- katılması Yusuf Akçura’nın düşünce ve idealinin gerçekleşmesi olarak görülebilir.

Düşündüğümde Yusuf Akçura adının bilimsel yayın ve toplantılar dışında duyulmadığı görüyordum. Daha ileri gidersek, küçük oğlumuz YÖK Burslu olarak bir üniversitenin Sosyoloji Bölümünü bitirmiş çift anadal olarak psikoloji okuyordu. Onun okuduğu ders kitapları ve ders notlarında (merak ettiğim için incelediğimde) Ne Akçura ne de Berkes adını gördüm. Akçura ve Berkes görmemezlikten gelinmişler. DIŞLANMIŞLAR!

BERKES’İN ÖZGÜNLÜĞÜ

Niyazi Berkes’in kitaplarını Kanada’da tanıştığım oğlu Prof. Fikret Berkes’in evinde görmüş ve okumuştum 1970 ve 80’lerde. Kendisiyle konuşmalarımızda Niyazi Berkes ve Yusuf Akçura’nın Ankara’da tanıştıkları ve görüştüklerini öğrendim. Daha sonra karşılaştığım yayınlarda, Niyazi Berkes’in Yusuf Akçura’nın unutulmaması için yazdıklarını okudum. Şimdi Attilâ İlhan’ı TV konuşmalarında dinlerken ve yazılarını okurken, onun da Niyazi Berkes’in unutulmaması için çaba gösterdiğini anlıyorum.
Burada, Prof. Niyazi Berkes’in eserlerinden alıntıladığım Atatürk ve Cumhuriyet’le ilgili görüşlerini -vurgulamalarda sorumluluğu üstlenerek, kısa örneklerle vereceğim:
“Atatürk’ü tanımak, yalnız yaptıklarını listelemekle biten bir iş değildir. Onu ancak, en aşağı bir yüzyılın içine koymakla değerlendirebiliriz.” (Atatürk ve Devrimler adlı kitabının Önsözünden)
“Kemalizm, Kurtuluş Savaşı ve ertesindeki haliyle başkadır; sonradan adına Atatürk İlke ve İnkılapları denilen söylem ise başka (bir şey)dir. Niyazi Berkes (o zaman Ankara Halk Evi’nde çalışırken), bu değişmenin canlı şahidi olmuş; gördüklerini, Halk Partisi içinde tanık olduğu iki ayrı grubun partiyi ele geçirme çatışması, olarak tanımlıyor. “…Gazi henüz sağ … ama Cumhurbaşkanlığı makamı, bu çatışmayı sabırla izlemesini gerektiriyor. Nedenleri, ekonomik bunalım, faşizmin yükselişi, Dünya Savaşı’nın çıkma ihtimali ve kendi hastalığı.”
Devam ediyor:
“Bizde Batıcılık’tan anlaşılan şey, Türk evrimini çağdaş yönde geliştirmektir. Halbuki Avrupa’da Amerika’da ‘Batılılaşma’ ve ‘Batıcılık’, Batı diplomasisine boyun eğme anlamına gelir. (Osmanlı’da) Her ıslahat hareketi Batı’lı bir devletin uydusu olmamıza dönüşüyor, aleyhimize sonuçlanıyordu.”
“(Osmanlı döneminde) Batı’ya ve Batılılaşmaya karşı ilk tepki Şeriatçılık olarak başladı; sonra Ulusçuluk tepkisinin ortaya çıkışına kadar devam etti.”
“Türk toplumu Batı’dan bağımsız bir şekilde kalmadıkça, Batı onun karşısına emperyalizm olarak çıkacaktır. Bu ekonomik bir zorunluluktur.”
Nihayet: “Gazi’nin hedefi Batılılaşma değil, “muasır medeniyet seviyesidir”. Yani “Çağdaşlama”. Bu saptama ile Prof. Niyazi Berkes, kitaplarında bu kavramı, hatta “laiklik” yerine “çağdaşlaşmayı” seçmiştir.
Yine, daha ayrıntılı bilgi için, değerli okuyucuya asıl kaynağı işaret ediyorum:

Prof. Niyazi Berkes’in Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan kitapları:

  • Asya Mektupları (1999)
    Türkiye’de Çağdaşlaşma (2002) 
    Türkiye İktisat Tarihi (2013) 
    Türk Düşününde Batı Sorunu (2015) 
    Teokrasi ve Laiklik (2016)
    Atatürk ve Devrimler (2016)
    Felsefe ve Toplumbilim Yazıları (2017)

  • İletişim Yayınları tarafından yayımlanan:
    Unutulan Yıllar

Geçen yıl, arkadaşım Prof. Fikret Berkes, çıkardıkları dergi için makale talebinde bulunan, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Atatürkçü Düşünce Topluluğu ile tanıştırdı. Onların istekleri üzerine önce 3 aylık dergilerinde yayımlanmak üzere, yaşanmakta olan ekonomik krize ilişkin bir yazı yazdım “Krizden Kendi Çözümümüzle Çıkabilmek”. Daha sonra Kıbrıs'lı önemli kişilerle ilgili hazırladıkları sayıda yayımlanmak üzere, 1908 Kıbrıs doğumlu Prof. Niyazi Berkes hakkında Attilâ İlhan'ın yazılarından derlediğim bir seçkiyi ilettim. Bunu “Attila İlhan’ın Kaleminden Niyazi Berkes” başlığı ile flip-book formatıyla bir e-book olarak yayımladılar.

Sonraki Haber