Bu hastalığa dikkat kansere yol açabilir
Nadir görülen bir hastalık olan akalazya tedavi edilmezse kansere bile yol açabiliyor. Ancak teşhis edildikten sonra çoğu zaman cerrahi müdahaleye gerek bile kalmadan başarıyla tedavi ediliyor.
Katı veya sıvı gıda fark etmiyor. Her yemek vakti neredeyse ızdıraba dönüşüyor. Yemek borusuna bir şey kaçmışçasına yaşanan tıkanma hatta öksürük krizleri de cabası. Yutma güçlüğü çekenlerin yaşadığı bu şikayetler, hayat kalitesini düşürüyor. Dahası ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyor. Yutma güçlüğü sorunuyla karşılaşıldığında akla ilk gelen sindirim sistemiyle ilgili rahatsızlıklar ya da tümör gibi daha ciddi hastalıklar. Oysaki toplum tarafından pek bilinmese de yutma güçlüğüne sebep olan bir başka hastalık daha var: Akalazya…
Nadir görülen ottoimmün bir hastalık olan akalazya, ciddi sonuçlara sebep olmakla birlikte tedavisi mümkün bir rahatsızlık. Hastalığın belirtilerini, teşhis ve tedavi sürecini Sağlık Bilimleri Üniversitesi İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Alpaslan anlattı.
AKALAZYA NEDİR?
Hastalığın belirtilerinden evvel tam olarak ne olduğunun bilinmesi gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Tanoğlu, öncelikle akalazyanın nasıl bir hastalık olduğunu şöyle açıklıyor:
“Sindirim ağızda başlıyor. Çiğnenen gıdalar yutulduktan sonra yemek borusundan geçerek mideye ulaşıyor ve sindirim aktif bir şekilde devam ediyor. İşte bu özofagusla (yemek borusu) mide arasında, her iki organın kaslarından müteşekkil, sfinkter adı verilen bir yapı var. Sfinkterin istenildiği gibi açılmamasına bağlı olarak yutma güçlüğünün gelişmesi, yutulan lokmaların yemek borusunda birikmesiyle karakterize olan hastalığa akalazya diyoruz.”
KİLO KAYBINA SEBEP OLABİLİYOR
Normal şartlarda gıdalar yemek borusundan geçerken sfinkter aynı bir kapakçık gibi açılıyor ve gıdalar mideye rahatça ulaşıyor. Ancak akalazyadan muzdarip olan kişiler de bu gerçekleşmiyor. Doç. Dr. Tanoğlu, “Bu hastalığın en önemli belirtilerinden bir tanesi hem katı hem de sıvı gıdaların yemek borusundan geçmemesi. Gıdalar rahat geçmediği için hastalar, göğüs kafesinin altında ağrı, rahatsızlık hatta midenin üst kısmında bir yanma hissediyorlar” diyor. Bu nedenle yaşanabilecek olası rahatsızlıkları ise şöyle sıralıyor:
“Gıdalar yemek borusunda biriktikçe öğürme ya da kusma gelişebiliyor, yemek borusu genişleyebiliyor. Gıdalar maalesef istenmediği halde akciğere girip nefes borusuna, akciğere kaçarsa aspirasyon pnömonisi dediğimiz enfeksiyona sebep olabiliyor. Hastalar sıkıntı yaşadıkları için yemek yemekten kaçınıyorlar, bu da kilo kaybına sebep olabiliyor. Gıdaların yemek borusunun uç kısmında birikmesi sonucu uzun vadede kansere bile yol açabiliyor.”
GÖRÜNTÜLEME TEKNİKLERİ İLE TEŞHİS
Sfinkterin çalışmasını sağlayan sinir sisteminde yaşanan tahrip, bu hastalığın en önemli nedeni. Bu kadar önemli bir sağlık soruna yol açan tahribe de enfeksiyonlar, viral hastalıklar ya da parazitler yol açabiliyor.
Gelelim hastalığın teşhisine… Bunun için çeşitli yöntemler kullanılıyor. Doç. Dr. Tanoğlu, “Görüntüleme yöntemleri ve endoskopiyle tanı koyulabiliyor. Yine manometri (basınç ölçümü) gibi özel testlerde uygulanıyor” şeklinde konuşuyor.
TEDAVİDE FARKLI SEÇENEKLER KULLANILIYOR
Teşhis konulduktan sonra ise sırayı tedavi yöntemleri alıyor. Neyse ki akalazya, tedavi edilebiliyor. Cerrahi yöntemler bu hastalığın tedavisinde bir seçenek. Ama onun dışında başka yöntemler de mevcut:
“Birkaç çeşit tedavisi var. Bir tanesi balon dilatasyon dediğimiz o kısmın genişletilmesi yöntemi. Kaslar daha zayıf hale getirilip gıdaların mideye inmesi sağlanıyor. Yine bir başka yöntem de botoks taktiği. Oradaki kasların botoksla kasılmasını engelleniyor. Ama bu geçici bir yöntem. Bir de son yıllarda ülkemizde de başarıyla yapılan poem yöntemi var. Poem yöntemiyle ameliyata gerek kalmadan kaslar endoskopik olarak müdahale edilerek gevşetiliyor.”